Arap Baharı’ndan Yahudi Baharı’na

Hasan KANBOLAT, ORSAM Başkanı
Birkaç ay önce İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy beni öğle yemeğine davet etmişti. Türkiye (Bergama) doğumlu Levy, Türkçe sohbet ediyor. Sohbet koyulaşınca İngilizceyi tercih ediyor. Levy, Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzelmesi için yeni politikalar arayışındaydı. Ancak, Levy’nin gözlerinde çözüm bulamamanın sıkıntısı vardı. Çözüm, İsrail’in şiddete dayalı politikalardan barış politikalarına yönelmesidir. Başka çıkar yolu da bulunmamaktadır. Ancak, Levy gibi iyi niyetli İsrail aydınlarını bile çaresizlik içinde bırakan mevcut sistemin çarkları, İsrail’in bulunduğu Ortadoğu coğrafyasından sürekli olarak soyutlanmış olarak yaşamasına hizmet etmektedir. İsrail, Avrupa-Atlantik dünyasının güvenlik örgütü olan NATO’ya alınmaya çalışılır. Avrupa kıtasının yarışmalarına katılır. İstatistiklerde Avrupa ülkeleri arasında gösterilir. Batı, Yahudi cemaatine karşı duyduğu sonsuz suçluluk duygusunu İsrail’e şartsız ve koşulsuz tam destek vermekle atmaya çalışır. İsrail, sanki Ortadoğu’da bir Amerikan köyüdür. Sanki, Avrupa’nın Ortadoğu kıyılarına yanaşmış bir adasıdır.
 
Nitekim, Mavi Marmara baskını ile ilgili BM raporu da bu mevcut sistemin çarklarına göre dizayn edilmiş. İsrail’in bakış açısına göre dizayn edilmiş. Rapor’da İsrail ne dediyse o var. Rapor, Türkiye’nin İsrail'in Mavi Marmara operasyonundan dolayı özür dilemesini, hayatını kaybedenlere tazminat ödenmesini ve Gazze'ye ablukanın kaldırılmasını içeren taleplerini hiçe sayıyor. İsrail ile Türkiye arasında bir süredir ilişkilerin normalleşmesi yönünde yürütülen görüşmeleri sonuçsuz bırakmayı önemsemiyor. Rapor, İsrail’in yaptıklarını meşrulaştırma ve İsrail hükümetinin politikalarına karşı çıkanlara bir ders verme aracına dönüşmüş. Gazze ablukasının meşruiyetini sağlamak gibi görev alanını aşan konularda hüküm oluşturmaya çalışmış. Böylece rapor, İsrail’in Ortadoğu coğrafyası ile bütünleşmesine ve barışmasına hizmet etmiyor. Bilakis, İsrail’in Ortadoğu’dan soyutlanmasını ve yeni çatışma alanlarının yaratılmasını destekliyor. Rapor, Türkiye’nin İsrail'e yönelik 5 adımdan oluşan yaptırım kararlarına yol açıyor. Ankara, İsrail ile ilişkilerin Türkiye'nin talepleri karşılanana kadar normalleşmeyeceğini vurguluyor. Türkiye, diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indiriyor. Askeri anlaşmaları askıya alıyor. İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımıyor ve kaldırılması için harekete geçiyor. Mavi Marmara saldırısının Türk ve yabancı mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine gereken destek vereceğini açıklıyor. Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestisi için adımlara hazırlanıyor. Bu en önemli ve kritik madde. Türk donanması Doğu Akdeniz’de seyir güvenliğini sağlamak için görevlendirecek mi? Ankara’nın Doğu Akdeniz’e en uzun kıyıya sahip olduğunu vurgulaması tesadüf olamaz. Yani, Ankara Doğu Akdeniz’in İsrail gölü haline gelmesine artık müsaade etmeyeceğini açıkladı. İsrail bağımsızlığını ilk tanıyan Müslüman ülke olan Türkiye’yi kaybetmekle kalmıyor, aynı zamanda tam karşısına almaktan çekinmiyor. Doğu Akdeniz’de tansiyonun tehlikeli yükselişine ortam hazırlamayı önemsemiyor.
 
Ortadoğu’da demokratik dönüşümleri başlatan Arap Baharı’nın Ortadoğu’nun göbeğinde bulunan İsrail’i teğet geçmesini bekleyemeyiz. İsrail güçlü bir parlamenter sisteme sahip. Ancak, İsrail’de demokratik sistem radikallerin avucuna sıkışmış durumda. İsrail farklı bir galakside yaşamıyor. İsrail’de iktidarda olan radikal ve faşist partilerin de içinde olduğu koalisyon İsrail’in Ortadoğu’da bulunduğunun ve Yahudi halkının Ortadoğu halkı olduğunun eninde sonunda farkına varacaktır. Arap Baharı mutlaka İsrail’de Yahudi Baharı’na dönüşecektir.
 
Emekliliğini istemesine rağmen üç defa görev süresi uzatılan Gaby Levy’ye emeklilik yıllarında mutluluklar dilerim. Ancak, radikallerin bozduğu Türkiye-İsrail ilişkileri Levy gibi makul İsrailli aydınlara büyük sorumluluklar yüklemektedir. Aydın sorumluluğu onun fiilen emekliliğe ayrılmasına müsaade etmeyecektir.