Diplomatik Çıkmazdan Uzlaşıya: Somali Cumhurbaşkanı’nın Addis Ababa Ziyareti

11 Ocak 2025 tarihinde Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Başbakan Abiy Ahmedin daveti üzerine Addis Ababayı ziyaret etmiştir. Bu tarihi ziyaret, Etiyopya-Somali ilişkilerinde bir dönüm noktası niteliği taşımakta olup bir yıllık diplomatik çıkmazın ardından uzlaşıya yönelik kararlı bir adımı temsil etmektedir. Türkiyenin etkili ara buluculuğu sayesinde sağlanan bu ilerleme, 11 Aralık 2024 tarihinde Ankara Bildirisinin imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bildiri, iki ülke arasındaki kopmuş siyasi bağları onarmakla kalmamış aynı zamanda Türkiyenin stratejik diplomatik becerisini de gözler önüne sermiştir. Türkiye, bir çıkmazı yapıcı bir diyalog çerçevesine dönüştürerek farklı çıkarları uyumlu hâle getirme ve Afrika Boynuzunda iş birliğini teşvik etme konusundaki yeteneğini ortaya koymuştur. Takip eden ziyaretlerle bu yenilenen angajman, bölge için daha uyumlu ve istikrarlı bir geleceğin şekillendirilmesi adına eşsiz bir fırsat sunmaktadır.

Ziyaretin Arka Planı ve Önemi
Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un Başbakan Abiy Ahmed'in daveti üzerine gerçekleştirdiği Addis Ababa ziyareti, Ugandada düzenlenen Kıtasal Afrika Tarım Kalkınma Bankası (CAADB) Zirvesi'ne katılımının ardından gerçekleşmiştir. Cumhurbaşkanının diplomatik temasları, Villa Somali tarafından yapılan açıklamaya göre Eritre ve Cibutiye yapılan son dönemdeki verimli ziyaretleri de içeren daha geniş kapsamlı bir bölgesel turun parçasıdır.

Ziyaret, ağırlıklı olarak Etiyopyanın Somaliland ile yaptığı liman anlaşmasının Somali tarafından egemenliğine ve toprak bütünlüğüne doğrudan bir meydan okuma olarak görülmesi nedeniyle yaşanan bir yıllık diplomatik çıkmazın ardından gerçekleşmiştir. Bu durum bölgede gerilimin tırmanabileceği korkusuyla hassas bir ortam oluşturmuştur. Ancak Türkiyenin etkili arabuluculuk çabaları sonucunda diplomatik çıkmaz aşılmış ve 11 Aralık 2024 tarihinde Ankara Bildirisinin imzalanmasıyla son bulmuştur.

Ankara Bildirisi, Etiyopya-Somali ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bildiri, Somali otoritesi altında Etiyopyanın Somali limanlarına erişimini sağlarken Somalinin toprak bütünlüğünün tanınmasını içermiştir. Ayrıca bildiri; güvenlik, ekonomik kalkınma ve terörle mücadele alanlarında ikili iş birliği taahhütlerini içeren bir çerçeve sunmuş ve ticari düzenlemelerin nihai hâle getirilmesi için teknik müzakereler öngörmüştür. Bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bildiri karşılıklı üst düzey ziyaretlerin gerçekleştirilmesi için de zemin hazırlamıştır.

Bu ivmeye dayanarak Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, 11 Ocakta Addis Ababada bir araya gelmiş ve ikili ilişkileri yeniden tesis ederek güçlendirme yönündeki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Yapılan ortak bildiride liderler tam diplomatik temsil, çok taraflı ve bölgesel forumlarda iş birliğini artırma taahhütlerini yinelemişlerdir. Bölgesel istikrar için karşılıklı güven ve saygının önemine dikkat çeken liderler, aşırılık yanlısı tehditlere karşı güvenlik iş birliğini derinleştirme ve Ankara Bildirisi kapsamında teknik müzakereleri hızlandırma sözü vermişlerdir.

Bu Etiyopya ve Somali arasındaki gergin ilişkilerden bu yana gerçekleşen ilk cumhurbaşkanlığı ziyareti olsa da üst düzey diplomatik temaslar Ocak 2025’te başlamış bulunmaktadır. Etiyopya Savunma Bakanı Aisha Mohammed, Somaliye bir heyetle gerçekleştirdiği ziyarette, Etiyopyanın Afrika Birliği Somali Destek ve İstikrar Misyonndaki (AUSOM) katılımını teyit etmiş ve terörle mücadele iş birliğini pekiştirmiştir. Bu kapsamda her iki tarafın yapıcı açıklamaları, gerilim döneminin geride bırakılması ve karşılıklı faydaya dayalı bir ilişki geliştirilmesi çabalarını yansıtmaktadır.

Ankara Bildirisi ve Ziyaretler Sonrası Bölgesel Dinamikler
2024 yılındaki diplomatik kriz, Somalinin Etiyopyalı diplomatları sınır dışı etmesi gibi gerginlikleri içeren sert söylemler ve eylemlerle, Afrika Boynuzundaki ilişkilerin kırılganlığını gözler önüne sermiştir. Bu kriz, Ankara Bildirisi ile çözülmüş olsa da güçlü bir çatışma çözüm çerçevesi olmaksızın benzer gerilimlerin yeniden ortaya çıkabileceği ve bölgesel istikrarı tehdit edebileceği gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır. Ankara Bildirisi, Etiyopyanın Somali limanlarına Somali otoritesi altında erişimini resmileştirirken Somalinin toprak bütünlüğünü de garanti altına almayı amaçlamıştır. Ancak Somalinin toprak istismarına dair devam eden endişeleri, bu sürecin uygulanmasının zorlukları arasındadır.

Türkiyenin uzlaşmayı sağlamadaki yapıcı çabası belirleyici bir rol oynamış olsa da Ankara Bildirisi sonrası ilerlemeye yönelik daha geniş bölgesel zorluklar oluşturmaktadır. Özellikle Mısır’ın askerî angajmanlar yoluyla bölgede artan etkisi süreci karmaşıklaştırmaktadır. Mısır askerlerinin Somali barış gücü çabalarına olası katılımı, Etiyopya’yı endişelendirmektedir. Nitekim Kahire yönetiminin özellikle Kızıldeniz jeopolitiği bağlamında Addis Ababanın denizcilik hedeflerinden endişe duyduğu anlamına gelen pek çok açıklaması bulunmaktadır. Bu denklemde Somali’nin süreç içerisinde Mısır’la yakınlaşması, bölgesel aktörler arasında denge kurduğu ve toprak bütünlüğüne dair endişelerini konsolide ettiği şeklinde okunabilir. Dolayısıyla bu durum Etiyopya’nın denize güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde erişim sağlama çabalarının yanı sıra Mogadişu yönetiminin topraklarındaki egemenliğini koruma hassasiyetini de gözetmektedir.

Ankara Bildirisi, barışçıl çözümler için bir platform oluşturmuş olmakla beraber Somali, Mısır ve Eritre arasındaki üçlü ittifak gibi altta yatan bölgesel dinamikler, bu olumlu beklentileri engelleyebilir. Somali, bu ittifakı bölgesel etkisini artırmak için kullanabilir ancak Etiyopya bunu ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak algılarsa bu çabalar ters tepebilir. Bu ikili hizalanma, Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmudun Etiyopyaya bir yılı aşkın süredir ilk kez gerçekleştirdiği ziyaret sırasında gözlemlenmiştir. Bu ziyaret, Somali Dışişleri ve Uluslararası İş Birliği Bakanı Ahmed Moalim Fiqinin, Kahiredeki Somali, Mısır ve Eritreden mevkidaşlarıyla düzenlenen “Ortak Üçlü Bakanlar Komites”nin ikinci oturumuna katılımıyla aynı zamana denk gelmiştir. Bu eşzamanlı angajmanlar, Somalinin ikircikli yaklaşımını ve iç dinamiklerini ortaya koyarak Etiyopyanın şüphelerini artırabilecek karışık sinyaller göndermiştir. Etiyopya bunu Somalinin, uzlaşmayı kendi lehine kullanırken alternatif ittifakları pekiştirme girişimi olarak yorumlayabilir. Nitekim Etiyopya ile ilişkiler iyileşirken Somalinin geçmişte Mısır ve Eritre ile hizalanması, diğer bölgesel aktörlerle dengeli ilişkiler sürdürme veya tarafsız kalma kapasitesini engelleyebilir ve bu durum diplomatik esnekliğini zorlaştırabilir. Bu hizalanma, Somalinin dış politikasının Etiyopyaya karşıt bir şekilde algılanma riskini artırarak bölgesel istikrar ve ekonomik büyüme için kritik olan sürdürülebilir ortaklıkların inşasını sekteye uğratabilir.

Diğer taraftan Somali, kamuoyu ve siyasi grupları yönetme konusunda zorluklarla karşı karşıyadır. Ankara Bildirisinin egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygıyı vurgulamasına rağmen Somali içindeki şüpheciler, bu anlaşmayı Etiyopyaya Somali topraklarının taviz verildiği bir uzlaşı olarak görmeye devam etmektedir. Anlaşmanın detayları önümüzdeki aylarda netleştikçe Somali hükûmeti bu endişeleri şeffaflık ve kamuoyu bilgilendirmesi yoluyla ele almalı, direnişi hafifletmeli ve stratejik ortaklıkları geliştirme çabalarını sürdürmelidir.

Ayrıca Etiyopya, kendisini güvenilir bir ortak olarak kanıtlama konusundaki diplomatik yükünü taşımaktadır. Somali ile barışma çabaları, sadece ikili ilişkiler için değil aynı zamanda Tigray çatışması gibi iç sorunlar nedeniyle de son yıllarda azalan bölgesel liderliğini yeniden tesis etmesi için hayati önem taşımaktadır. Bu çabaların başarıyla sonuçlanması, Etiyopyanın Afrika Boynuzundaki etkisini güçlendirebilirken başarısızlık, bölgedeki konumunu daha da zayıflatma riskini taşımaktadır. Ayrıca Etiyopya, Somaliland ve Cibuti gibi diğer bölgesel aktörlerin taleplerini ve beklentilerini dengelemek zorundadır; aksi takdirde, bu aktörlerin kendilerini dışlanmış ya da ihanete uğramış hissetmesi, Etiyopyanın barışçıl bölgesel ortaklıklar kurma çabalarını gölgeleyebilir.

Türkiyenin Etiyopya-Somali uzlaşmasındaki rolü, barış odaklı bir dış politika stratejisini gözler önüne sermektedir. Bu başarı Türkiyenin uluslararası alandaki itibarını sistematik ve kademeli bir şekilde inşa etme yeteneğinin bir kanıtıdır. Diğer bölgelerdeki benzer çabalar, Türkiyenin güvenilir ve stratejik bir küresel aktör olarak imajının referans noktasıdır.

Sonuç
Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un Etiyopya ziyareti, bilhassa 2024 yılındaki gelişmeler bağlamında iki ülke arasında gelişen ilişkilerde dönüm noktası niteliğindedir. Bir yılı aşkın süredir gerçekleşen ilk cumhurbaşkanlığı ziyareti olmasıyla artan gerilimlerin geride bırakıldığını ve iş birliği odaklı bir geleceğe doğru atılan kararlılık adımını simgelemektedir. Ziyaret sırasında ekonomik iş birliği, güvenlik ve ticaret bağlantıları gibi geniş bir yelpazeye yayılan konular ele alınmış ve Ankara Bildirisinde verilen vaatlerin pekiştirilmesi adına somut adımlar atılmıştır.

Türkiyenin ara buluculuğunda gerçekleştirilen Ankara Bildirisi, bu uzlaşının temellerini atmada kritik bir rol oynamıştır. Etiyopyanın Somali limanlarına erişimi ve Somalinin toprak egemenliği gibi kilit meseleleri ele alan bildiri, yapıcı bir angajman için bir çerçeve sunmuştur. Ancak bu anlaşmaların uygulanmasında bölgesel rekabetler ve iç şüphecilik gibi devam eden zorluklar, sürekli çaba gerekliliğini gözler önüne sermektedir.

İleriye dönük olarak Etiyopya ve Somali arasında istikrarlı ve iş birliğine dayalı bir ilişki inşa etmek, sadece üst düzey ziyaretler ve anlaşmalarla sınırlı kalmamaktadır. Bu süreç, tutarlı uygulama, karşılıklı güven ve bölgesel dinamiklerin karmaşıklıklarını yönetme kapasitesini gerektirmektedir. Türkiyenin devam eden desteği ve iki ülkenin kararlılığı ile bu uzlaşının sadece ikili ilişkileri güçlendirmekle kalmayıp aynı zamanda Afrika Boynuzunda daha istikrarlı ve bütünleşmiş bir yapının oluşumuna katkıda bulunma potansiyeli bulunmaktadır. Bu ziyaret Ankara Bildirisinin ilham verdiği çabalarla birlikte umut verici bir başlangıcı temsil etmektedir ancak bu ilerlemenin kalıcı bölgesel barış ve refaha dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini önümüzdeki süreç belirleyecektir.