Gana 2024 Seçimi: Ekonomi, Güvenlik ve Yönetişime Dair Zorluklar ve Fırsatlar
Afrika’da istikrarlı bir demokratik model olarak öne çıkan Gana, 7 Aralık 2024’te kritik bir seçim gerçekleştirmiştir. Seçim, muhalefetteki Ulusal Demokratik Kongre (NDC) lideri John Dramani Mahama’nın belirgin zaferiyle sonuçlanarak Gana’nın siyasi olgunluğunu ve barışçıl iktidar değişimini bir kez daha vurgulamıştır. Bu sonuç siyasi istikrarsızlık ve askerî darbelerin sıkça görüldüğü bir bölgede, demokrasi simgesi olarak Gana’nın konumunu pekiştirmektedir. Ancak yeni hükûmet, Gana’nın gelecekteki rotasını belirleyecek zorlu sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Artan işsizlik, yolsuzluk ve yasa dışı madencilik gibi köklü ekonomik sorunlar, IMF’nin kemer sıkma politikalarının oluşturduğu baskılarla derinleşmektedir. Aynı zamanda yönetişim sorunları ve ortaya çıkan güvenlik tehditleri ülkenin istikrarını riske atmaktadır. Mahama yönetiminin bu iç içe geçmiş sorunlara çözüm bulabilme kapasitesi yalnızca Gana’nın iç ilerleyişini değil aynı zamanda bölgedeki demokratik model olma ve uluslararası arenada etkili bir aktör olarak kalma rolünü de belirleyecektir.
Seçime Genel Bakış
Gana’da 7 Aralık 2024 seçimleri, on yıllardır iktidarı dönüşümlü olarak paylaşan iki baskın parti arasındaki bir rekabeti ortaya koymuştur. İktidardaki Yeni Vatansever Partiyi (NPP) Mahamudu Bawumia temsil ederken muhalefetteki Ulusal Demokratik Kongreye (NDC) ikinci kez başkanlık için yarışan John Dramani Mahama liderlik etmiştir. Seçimlerin merkezinde ekonomi yer almış; artan işsizlik, enflasyon ve ekonomik istikrarsızlığa karşı halkın derin hayal kırıklığı seçimlere yansıtmıştır. Her iki aday da kampanyalarının odağına ekonomiyi koyarak farklı politika çözümleri sunmuşlardır.
Bawumia, ekonomiyi canlandırmak için özel sektör liderliğinde ekonomik büyümeyi savunurken Mahama IMF anlaşmalarını yeniden müzakere etmeye öncelik vererek ekonomiyi istikrara kavuşturmayı ve zor durumdaki vatandaşlara rahatlama sağlamayı vaat etmiştir. Yolsuzluk, yasa dışı madencilik ve geniş çaplı yönetişim sorunları da seçimlerde öne çıkan diğer önemli meseleler arasında yer almıştır. Bu bağlamda Mahama’nın mesajı iktidar partisinin ekonomik yönetiminden memnun olmayan seçmenlerde daha güçlü bir yankı bulmuştur. Mahama, oyların %56,55’ini alarak belirgin bir zafer kazanırken NPP’nin adayı Bawumia %41,61 oy oranında kalmıştır. Seçim süreci büyük ölçüde sorunsuz ve düzenli bir şekilde ilerlemiş yalnızca bazı bölgelerde küçük aksaklıklar yaşanmıştır.
Bu barışçıl iktidar değişimi, Gana’nın Batı Afrika bölgesinde siyasi istikrarın bir simgesi olma niteliğini ve olgun bir demokrasi olarak itibarını bir kez daha teyit etmiştir. Özellikle bölgenin büyük bir kısmının siyasi istikrarsızlık ve askerî darbelerle sarsıldığı bir dönemde, Gana’nın bu başarısı, diğer ülkeler için önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Mevcut Zorluklar
Gana, on yıllardır yaşadığı en ciddi mali krizle karşı karşıyadır. Hızla artan enflasyon, değer kaybeden cedi ve IMF programı kapsamında uygulanan kemer sıkma politikaları, yaygın bir hayal kırıklığı oluşturmaktadır. 2023 itibarıyla genç işsizlik oranı %14,7 seviyesindedir ve yeni iş alanları oluşturma tartışmaları kamuoyunun en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir. Buna ek olarak yasa dışı küçük ölçekli madencilik, ekonomik ve çevresel sorunları derinleştirmekte; yolsuzluğu körüklemekte, tarım arazilerini tahrip etmekte ve devleti önemli gelir kaynaklarından mahrum bırakmaktadır. Bu ekonomik sorunlar, seçmen hayal kırıklığını artırarak 2020’de %78,89 olan seçmen katılım oranını 2024’te %61’e düşürmüştür. Bu durum muhalefetin zaferinde belirleyici bir faktör olmuştur. John Dramani Mahama’nın ekonomik reform vaatleri ve IMF kurtarma paketini yeniden müzakere etme sözü, değişim isteyen halk tarafından güçlü bir şekilde karşılanmıştır.
Mahama, 3 milyar dolarlık IMF kurtarma paketini terk etmeyi planlamamakla birlikte, anlaşmayı gözden geçireceğini, israf niteliğindeki devlet harcamalarını azaltacağını ve enerji sektörünü iyileştireceğini taahhüt etmektedir. Ancak köklü ekonomik zorluklar, siyasi kurumlara olan güveni aşındırmaya devam etmektedir. Süregelen yolsuzluk, şeffaflık eksikliği ve önceki hükûmetin başarısızlığı, halk arasındaki hoşnutsuzluğu daha da derinleştirmiştir. Gana’nın Batı Afrika’da istikrarın sembolü olan barış ortamı da baskı altındadır. Sahel ve Burkina Faso gibi komşu ülkelerden gelen sınır gerginlikleri ve terör tehdidi, güvenlik risklerini artırmaktadır.
İddialara göre militan gruplar Gana’nın kuzeyini lojistik ve tıbbi bir üs olarak kullanmaktadır. Organize suçlar, milis gruplar ve ayrılıkçı hareketlerin faaliyetleri ile yasa dışı küçük ölçekli madencilikten kaynaklanan toprak ve kaynak anlaşmazlıkları, güvenlik sorunlarını daha karmaşık hâle getirmektedir. Bu faktörler, Mahama hükûmetinin karşı karşıya olduğu paradoksu açıkça ortaya koymaktadır: Ekonomik toparlanma hayati bir öneme sahiptir ancak bu, siyasi istikrar ve güvenlik pahasına gerçekleştirilmemelidir. Muhalefetin zaferi bir değişim talebini yansıtsa da güvenlik, ekonomi ve siyasi istikrar arasındaki bu hassas dengenin sağlanması, Mahama hükûmetinin başarısını belirleyecektir. Ekonomik reformların hayata geçirilememesi veya güvenlik tehditlerinin ele alınamaması, Gana’nın ilerlemesini tersine çevirme ve siyasi liderliğe olan güveni daha da zayıflatma riski taşımaktadır.
Bölgesel ve Uluslararası Yansımalar
7 Aralık 2024’te gerçekleşen ve muhalefetin zaferiyle sonuçlanan Gana seçimleri, küresel eğilimleri yansıtarak ülkenin stratejik önemini vurgulamaktadır. Seçim sonucu özellikle ekonomideki kötü yönetim, artan eşitsizlik ve pandemi sonrası zorlukların gelişmekte olan ülkelerde oluşturduğu memnuniyetsizlik dalgasını yansıtmaktadır. Gana’nın yüksek borç, enflasyon ve IMF’nin kemer sıkma politikalarıyla derinleşen ekonomik sorunları, Afrika genelinde hesap verebilirlik ve değişim taleplerine paralellik göstermektedir. Buna rağmen Gana demokratik direnciyle öne çıkmaktadır. Bu direnç ülkenin ECOWAS içindeki liderlik rolünü güçlendirmekte ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin ve Türkiye gibi küresel ortaklar nezdindeki değerini artırmaktadır. Ancak yakın zamanda ECOWAS’ın askerî yönetimdeki Mali, Burkina Faso ve Nijer’in birlikten ayrılmasına izin vermesi bölgesel iş birliği açısından zorluklara işaret etmektedir.
Mali ve Burkina Faso’nun ECOWAS’tan ayrılması, Fas ve İsrail destekli Dakhla Limanı projesi ile Türkiye’nin YILPORT ortaklığıyla yürütülen Akra Limanı koridoru gibi stratejik altyapı projelerini olumsuz etkileyebilir. Her iki proje de Mali ve Burkina Faso üzerinden geçen güzergâhlara bağımlıdır; bu nedenle söz konusu ülkelerin ayrılık kararı, hem koordinasyon hem de güvenlik açısından ciddi sorunlar oluşturabilir. Öte yandan alternatif bir blok olarak ortaya çıkan Sahel Devletleri İttifakı (AES), sınırlı kaynakları ve Rusya gibi dış aktörlere olan bağımlılığı nedeniyle bu tür büyük ölçekli projeleri yönetme konusunda belirsizlikler taşımaktadır.
Gana’nın demokratik itibarını koruması, doğrudan yabancı yatırım çekmek, ticaret ilişkilerini geliştirmek ve uluslararası kurumlarla sürdürülebilir bir etkileşim sağlamak için kritik bir öneme sahiptir. Yeni hükûmetin Batı güçleriyle daha fazla yakınlaşıp yakınlaşmayacağı veya Çin, Rusya ve bölgesel bloklarla daha güçlü bağlar kurup kurmayacağı, Mahama’nın görev süresinde şekillenecek önemli bir konudur. Bu karar Gana’nın ekonomik toparlanmayı yönetme sürecinde siyasi istikrarı ve güvenliği koruma kapasitesini doğrudan etkileyecektir.
ABD özellikle bölgesel güvenlik ve ticaret konularında Gana’nın güvenilir bir ortağı olmaya devam etmektedir. İlişkiler lider değişikliklerine rağmen dayanıklılığını korurken ABD’nin Gana’dan Batı öncelikleriyle daha fazla uyum sağlamasını beklemesi, ABD-Çin rekabetinin yoğunlaştığı bir ortamda denge kurma çabalarında meydan okumalara işaret etmektedir.
Türkiye ise enerji ve altyapı projeleriyle Gana’nın etkili bir ekonomik ve güvenlik ortağı olarak öne çıkmaktadır. Ticaret hacmi 771 milyon doları aşarken YILPORT’un Takoradi Limanı ortaklığı gibi projeler Gana’nın bölgesel bir ticaret merkezi olarak yükselen önemini vurgulamaktadır. Ayrıca terörle mücadele ve kapasite geliştirme alanındaki güvenlik iş birliği, Türkiye-Gana ilişkilerinin derinliğini artırmaktadır.
Çin’in ticaret hacmi 2024’ün ilk çeyreğinde 6 milyar dolara ulaşarak Gana’nın en büyük ekonomik ortağı olmaya devam etmektedir. Ancak Çin’in teminatlı kredileri, Gana’nın ekonomik egemenliğini riske atmaktadır. Gana kakao, boksit ve petrol gibi kaynaklarla teminat altına alınmış sekiz krediye sahiptir. Borç yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda, önemli mineral varlıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Çin’in kısa vadeli ekonomik teşvikleri, uzun vadeli jeopolitik hedeflerle bağlanan bir stratejiye dönüşmektedir. Muhalefetin zaferi, Gana’nın dış politika rotasına ilişkin önemli soruları gündeme getirmektedir. Yeni hükûmet Çin, ABD ve Türkiye ile ilişkilerini dengelerken kaynak teminatlı kredilere olan bağımlılığını azaltmalı ve teknoloji, yenilenebilir enerji ve eğitime yatırım yapmalıdır. Şeffaf ortaklıkları teşvik ederek küresel rekabetten faydalanmak ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak mümkün olacaktır.
Sonuç
Sonuç olarak Gana’nın 2024 seçimleri, ülkenin demokratik olgunluğunu ve barışçıl iktidar değişimlerine olan bağlılığını bir kez daha teyit ederek bölgeye ilham kaynağı olmuşsa da Mahama hükûmetinin karşı karşıya olduğu ekonomik, güvenlik ve yönetişim zorlukları bu başarıyı gölgelemektedir. Ekonomik toparlanma, genç işsizlik, artan enflasyon ve IMF’nin kemer sıkma politikalarıyla mücadele gerekliliği, siyasi istikrar ve güvenlik tehditlerini ele almak için kaynakların dikkatlice dağıtılmasını zorunlu kılarken yasa dışı madencilik, yolsuzluk ve sınır ötesi güvenlik sorunları Gana’nın siyasi istikrarını tehdit etmektedir. Üstelik ECOWAS’tan ayrılan ülkeler nedeniyle bölgesel iş birliğinin karmaşıklaşması ve büyük altyapı projelerinin tehlikeye girmesi, bu sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Mahama hükûmetinin başarısı, ekonomik toparlanmayı güvenlik ve siyasi istikrar öncelikleriyle uyumlu bir şekilde entegre eden, şeffaf yönetişimi güçlendiren ve uluslararası ortaklıkları dengeli bir biçimde sürdüren stratejiler geliştirebilme yeteneğine bağlı olacaktır.