Hatay-Reyhanlı’da Suriye Özgür Ordusu’yla

Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iftar saatini belediyenin ramazan topu duyuruyor. İftarda ortalığı derin bir sessizlik kaplıyor. İftardan sonra her akşam Suriyeli sığınmacıların oturduğu evlerde misafirlikteyim. Sohbet sırasında habbil-helli (kakule) koyu çekilmiş, köpüğü özenle alınmış Suriye kahveleri ikram ediliyor. Türkler ve Yunanlılar Türk kahvesini köpüklü sever, Suriyeliler ise köpüksüz. Bundan birkaç ay önce bile diplomatlar, gazeteciler ve istihbaratçılar muhaliflerle kapalı kapılar arasında gizlice görüşmeler yaparlarken şimdi görüşmeler hem şeffaflaştı, hem de sıradanlaştı. Günlük hayatın bir parçası haline geldi. Yaklaşık 70 bin nüfuslu Reyhanlı’da son birkaç ayda Suriyeli aile sayısı 1500 civarını buldu. Sığınmacı göçünün giderek artmasına rağmen Reyhanlı halkı gelenleri yadırgamıyor. Bunun en büyük nedeni Suriye ile yakın akrabalık bağlarının olması.
 
Sohbet ettiğim bir ev sahibi Özgür Suriye Ordusu’nun “imdat” biriminden. Koordinasyonu sağlıyor. Bir başkası Dar-Al Zur kökenli bir doktor. Bir diğeri Türkiye’ye gelen yaralılarla ilgileniyor. Her akşam farklı evlerde salonlar dolu. Sıkıntılarını aktarıyorlar. Farklı evler ve farklı aileler ama benzer zulüm öyküleri. Sohbetler sırasında önemli gördüğüm noktalar şunlar oldu:
 
“Tabancalarımız ve kalaşnikoflarımız var. Ancak, ağır silahlara ve stingerlere ihtiyacımız var. Suriye’nin yaklaşık yüzde altmışı kontrolümüzde. 14 il içerisinde sadece 3 il (Şam, Haseki ve Lazkiye) merkezi hükümetin kontrolünde. Artık, halk bizimle birlikte. Bütün Arap aşiretlerinin desteğini aldık. Sadece Berri aşiretinin tamamı ve Hadidi aşiretinin yarısı Beşar’ı desteklemeye devam ediyor. Karaya hakimiz. Şam, havaya hakim. İstediği zaman bizi havadan vuruyor. Ya uçakları vuracak silahlarımız olsun ya da uçuşa yasak bölgeler yaratılsın ki rahat nefes alalım. Haleb’in güneyi ile İdlib arasındaki bölge güvenli bölge ilan edilsin. Uçuşa yasaklansın. İdlib’den Haleb, Humus, Hama ve Lazkiye kontrol edilebiliyor. Stratejik bir konumu var.”
 
“24 Temmuz’dan beri Halep’in kontrolümüzdeki mahalleleri havadan bombalanıyor. 300’den fazla sivil hayatını kaybetti. Selahattin, Sikkerin, Seyfi Devli, El Sahur, El Perduz, El Sarhin, El Ensari, Kerim Yesar, Sohur mahalleleri başta olmak üzere Haleb’in bir hilal gibi güneyinden doğusuna doğru yer alan mahalleleri Özgür Suriye Ordusu’nun elinde. Bu mahalleler genelde memur mahalleleridir. Mahalle sakinleri artık memurluk yapamıyorlar. Bu nedenle zor durumdalar. Şam’ın bütün fakir kenar mahalleri Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolünde. Özellikle Meydan mahallesi.”
 
“Bu yıl sonbaharda okulların ve üniversitelerin açılması beklenmiyor. Tarım ve fabrikalar durdu. Şehirlerarası ana yollar Beşar’ın kontrolünde. Diğer yollar Özgür Suriye Ordusu’nun elinde.”
 
“Ordu içinde bizimle hareket eden çok asker ve komutan var. Onların ordu içinde kalmasını ve ordu içinden bize yardım etmesini istiyoruz. Ayrıca, elimizde bulunan şehirlerde ve bölgelerde Beşar’ın askerleri karargahlarından ve karakollarından çıkmadığı sürece karışmıyoruz ve savaşmıyoruz. Bize, ‘Biz size karışmayalım, siz de bize diyorlar’. Örneğin, Reyhanlı’nın karşısında bulunan İdlib ve Harem elimizde ama Beşar’ın askerleri de karargahlarında oturuyorlar.”
“Türk basını bizden bahsederken ‘Özgür Suriye Ordusu’ derse memnun oluruz. ‘Mücahit’ denilmesini istemiyoruz. ‘Mücahit’ kelimesini El-Kaide kullanıyor. El-Kaide ile karıştırılmak ve birlikte anılmak istemiyoruz.” 
 
“Özgür Suriye Ordusu arasında El-Kaide yok. Şam, El-Kaide adı altında yüz civarı çapulcuyu organize edip yabancı basına gösterdi. Türkiye’ye sığınan Suriyeliler arasında El-Kaidecilerin olduğu iddiaları Şam’ın kirli propagandalarıdır. Amaç, Özgür Suriye Ordusu’nu kötülemek. Şimdi Şam’ın yarattığı El-Kaide ile de mücadele ediyoruz ve yok edeceğiz. Özgür Suriye Ordusu içinde Çeçen savaşçıların olduğu iddiası da kasıtlı çıkarılmış yanlış haberlerdir. Muhalifler arasında İhvan-ı Müslimin ve Selefiler güçlüdür. Ama en güçlü olan Özgür Suriye Ordusu’dur. Özgür Suriye Ordusu’nun ideolojisi Şam yönetimini devirmektir. Aramızda Aleviler ve Alevi kökenli komutanlar da vardır. 24 Temmuz’da Hafız Esad’ın Lazkiye’deki kabrini bombalayanlar Alevilerdi. Lazkiye ve Tartus Alevilerinin yaklaşık yarısı bizimle birliktedir. Beşar’ın askerlerine son bir yıldır izin verilmiyor. Çünkü izin alan asker tekrar orduya dönmüyor, kaçıyor. Ordudan kaçan çok. Askere gitmeyip kaçan da çok. Ordudan kaçanlar İranlıların oluşturduğu özel timler tarafından bulunup öldürülüyor. Beşar’ın ordusunda Rus askerlere rastlamadık. Ama, İranlı, Şii Iraklı ve Hizbullah’ın Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın askerlerine rastladık. Şam yönetimini 25 Temmuz’da yıkacağımıza söz vermiştik. Olmadı. Gelişmiş ağır silahlar bulabilirsek bir ayda bitiririz.”
 
“Sefa, Wisal, Suriye Saab, Suriye One, Beyan, Ceşir Hür adlı televizyon kanalları bizimle birlikte. Facebook ve skype üzerinden haberleşiyoruz ve haber geçiyoruz.”
 
“Azınlıklar (Dürziler, Hıristiyan Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Kürtler, Çerkesler vb) ise olaylara çok fazla karışmak istemiyor. Bu kararlarına saygı duyuyoruz. Beşar’ı düşürdükten sonra ne azınlıklara, ne Alevilere ne de Beşar’a destek verenlere karşı öç alacak girişimlerde bulunulmayacaktır.”
 
“Olaylar başlamadan önce Türkmenlerin çoğu Beşar’ı desteklerdi. Olaylar başladıktan sonra da tarafsız kalmaya çalıştılar. Ama Beşar’ın ordusu onları ‘Siz Erdoğan’ın adamlarısınız’ diye suçlayarak rahatsız etmeye başladı. Bundan dolayı Türkmenler de muhalefete geçti.”
 
“Suriye’nin refahını, mutluluğunu ve birliğini istiyoruz. Ne Alevi devleti ve ne de Kürt devleti kurulamaz. Böyle bir ciddi niyet yoktur. Olsa da müsaade etmeyiz. Kürtlerin yoğun olarak bulunduğu şehirlerden Beşar’ın askeri çekildiği için Kürtler bu şehirlerde yönetimi aldılar. Ama bu savaş döneminde olan geçici bir durumdur.”
 
“Suriye, Irak gibi etnik, mezhep ve din çatışmalarının yaşandığı bir ülke olamaz. Irak’ta mezhep çatışmaları 600 yıldır zaman zaman oluyor. Irak’ta bunun zemini var. Ancak, Suriye’de yok.”
 
“Suriye Ulusal Konseyi, yerel düzeydeki sorunları çözemiyor. Yetersiz kalıyor. Sorunlarımızı Ankara’ya ve dünyaya aktaramıyor. Adil çalışmıyor. Tanıdıklarını ve akrabalarını gözetiyor. Herkes yorganı kendine göre çekiyor. İstanbul’dan bardak dolu çıkıyor, bize gelene kadar iki yudum su kalıyor.”
 
“Hatay’ın her yerine Suriye’den yoğun bir göç yaşanıyor. Aileler konteynerlerde yaşamak istemiyor. Bu nedenle ev kiraları aşırı yükseldi. 100-200 TL olan evler 500 TL’nin üzerine çıktı. Fırsatçılığın önlenmesini ve bu durumun kontrol edilmesini istiyoruz.”

“Suriye’den sınır tellerini geçerek gelen hasta ve yaralılardan ve çadırkentler de kalan hastalardan Türk devlet hastaneleri para almıyor. Ancak, evde oturan Suriyeli sığınmacılara turist muamelesi yapılıyor ve son bir aydır para alınmaya başlandı. Bu talep edilen para da Türk vatandaşların ödediği kadar da değil. Bir yabancı turistin ödediği para kadar. Bu adaletsiz ve bizi çok zor durumda bırakan uygulamanın düzeltilmesi yaralarımızın sarılmasına yardımcı olacaktır.”
 
Türkiye’nin Suriye’ye gözünü kapatması mümkün değil. Artık, seyirci de kalamaz ve kalamıyor da. Savaş çözüm değil ama sivillere daha fazla yardım edilmesi ve fiili güvenli bölgelerin oluşturulmasına katkıda bulunulmasının zamanı geldi.