Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ndeki Seçimler Türkiye İçin Neden Önemli?

Burak Bilgehan Özpek, Ortadoğu Analiz Editörü
25 Temmuz 2009’da, Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içerisindeki 3 vilayette yerel parlamento ve devlet başkanlığı seçimleri yapılmıştır. Kürt Bölgesel Meclisi 111 sandalyeden oluşmaktadır. Bu rakamın içinde Türkmenler için 5, Hıristiyan-Asuri-Keldaniler için 5 ve Ermeniler için 1 sandalyelik kota bulunmaktadır. Yani Kürt listeleri 100 sandalye için yarışmıştır.   Seçimlerden önce, tabanı Süleymaniye’de olan Kürdistan Yurtseverler Birliği ile gücünü büyük ölçüde Erbil ve Duhok’tan alan Kürdistan Demokrat Partisi ittifak yapma yoluna gitmiştir. “Büyük Kürdistan Listesi” olarak seçimlere giren ittifakın 100 sandalyeden en az 85’ini alacağı öngörülüyordu.   “Büyük Kürdistan Listesi”nin en büyük rakibinin ise geçen seçimlerde 18 sandalye kazanan “Kürdistan İslami Birliği” olacağı düşünülüyordu. Zira İslami Birlik, Sosyal Demokrat Parti ve Emekçi Parti’yle ittifak kurmuş ve Temel Hizmetler Listesi adıyla seçime katılma kararı almıştı. Bu Liste temel politikasını, İslam kardeşliği kadar Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içinde eksikliği dramatik şekilde hissedilen elektrik ve belediyecilik gibi temel hizmetlerin yerine getirilmesi üzerine kurmuştu.   Ne var ki, Bölgesel Kürt Yönetimi içindeki siyasi kısırdöngü, eski bir KYB kurucusu olan ve yıllarca bu partinin ikinci adamlığını üstlenmiş olan Noşirvan Mustafa liderliğindeki Goran hareketinin 2009’un ilk günlerinde ortaya çıkışıyla kırılmıştır. Noşirvan Mustafa’yı demokratikleşen ülkelerde ortaya çıkan cılız muhalefet hareketlerinden ayıran birçok nokta bulunmaktadır.   İlk olarak Noşirvan Mustafa, Kürt ulusal ve siyasi hareketinin önemli bir figürüdür. Bu pozisyon, ona iktidar tarafından yöneltilecek “işbirlikçi”, “dış güçlerin maşası” gibi suçlamaların önünü kesmektedir. Zaten, Mustafa’nın kadrosunda hem halk hem de peşmergeler üzerinde büyük etkisi olan komutanlar mevcuttur.   İkinci olarak, Goran, ekonomik bakımdan rahat bir siyasi harekettir. Birçok aşiret ve önemli askeri ve siyasi figürün desteğinin yanı sıra Goran’ın masrafları “Vuşa” isimli şirket tarafından karşılanmaktadır. Aynı şirket Goran propagandası yapan Rojname gazetesi ile KNN Televizyonu’nu da finansal olarak desteklemektedir. Yani Goran listesinin ekonomik sorunu olmadığı gibi, bu güç onların propaganda yeteneklerini de arttırmaktadır.   Üçüncü olarak, Goran dünyadaki trendlere uygun olarak “değişim” gibi bir retorik benimsemiştir. Bu çerçevede, demokratik haklar, siyasi özgürlükler, daha dinamik ve istikrarlı ekonomi, rüşvet ve yolsuzluktan arınmış yönetim ve çatışmaların diyalog ve uzlaşma ile çözülmesi gibi söylemler üretmiştir. Bu söylemler, Goran’ın, halkın gerçek sorunlarına yönelik çözümler üreteceği kanısını güçlendirmiş ve suni sebeplerden dolayı ortaya çıkmış cılız bir fraksiyon olarak algılanmasını engellemiştir.   Son olarak, Goran’ın tecrübeli politikacıları, kendilerine sempati duyan devlet görevlilerinin baskı gördüklerini, askerlerin terfilerinin engellendiğini ve devlet memurlarının maaşlarını alamadıklarını iddia etmiştir. Bu politika da başarılı olmuştur keza Goran’ın Kürt siyasi hayatına emek vermiş peşmerge komutanlarının ve siyasetçilerinin uğradıkları mağduriyet halk üzerinde bir sempati yaratmıştır. Goran’ın yani Türkçe ismiyle “Değişim” Listesi’nin özellikle Süleymaniye bölgesinde önemli bir başarı sağlamasının sebepleri bu etkenlerle açıklanabilir.   Seçim sonuçları 2009’un ilk günlerindeki tahminleri boşa çıkarmıştır. KDP-KYB ittifakının sandalye sayısı 78’den 60-62 aralığında bir rakama gerilemiş, Goran Listesi de 24-26 arası sandalye kazanmıştır. Solcu ittifak ise 17 sandalye kazanacak gibidir. Seçim sonuçları henüz resmi olarak açıklanmadığı için partilerin kazandığı sandalye sayıları da henüz kesin olarak belirlenmemiştir. Sonuç olarak Kuzey Irak’ta iktidar güçleri halkın ciddi uyarısına maruz kalmış, parlamentodaki mutlak ve tartışmasız üstünlüklerini koruyamamıştır.   Seçim sonuçlarının Türkiye-Bölgesel Kürt Yönetimi ilişkilerini de etkileyeceği düşünülmektedir. Bu düşünce ülkelerin iç siyasal durumlarının dış politikalarını kaçınılmaz olarak etkileyeceği varsayımının sonucudur. Ülkeler demokratikleştikçe ve hükümetlerin rotasyon korkusu yaşadıkça daha ılımlı ve barışçı bir dış politika üretme eğiliminde olacağı bilinmektedir.    Kürt bölgesindeki seçimlere bakarak, önümüzdeki dönem Türkiye ile kurulacak ilişkilerin niteliği hakkında bazı tahminlerde bulunabiliriz. İlk olarak, seçim sonuçlarına göre Kürt parlamentosunda artık güçlü bir muhalefet vardır. Bu güçlü muhalefet, Barzani ve Talabani’ye demokratik bir ortamda hiçbir iktidarın ilelebet kaim olamayacağını hatırlatmaya yetecek ve bu durum liderlerin dış politika üretirken iç politikayı hesaba katma gerekliliğini doğuracaktır. Zira, liderlerin dış politikada atacağı agresif ve halkı zor duruma düşürecek adımların acısı bir sonraki seçimlerde çıkabilir ve her iki lider de bu adımların cezasını iktidarlarını kaybederek ödeyebilir.   İkinci olarak, seçimler Barzani ve Talabani’nin ulusal kurtuluş lideri sıfatlarına meydan okumuştur. Daha önce dış politika üretirken halkın tartışılmaz ve meşru temsilcileri olan Barzani ve Talabani artık Kürt topraklarının sadece yarısını temsil eder duruma düşmüştür. Artık ürettikleri dış politikalar muhalefet tarafından eleştirilebilecek ve medyada tartışılacaktır. Kürt bölgesinde 2003 sonrası ortaya çıkan monolitik yapı çatırdamaya, Kürt siyasal hayatı iyice renklenmeye başlamıştır.   Üçüncü olarak, Bölgesel Kürt Yönetimi dâhilindeki iç iktidar mücadelesinde taraflar dış aktörleri karşılarına almak istemeyeceklerdir. İç politikada rekabet arttığına göre iktidarı korumak iyice zorlaşacaktır. Bu durumda taraflar, özellikle komşu ülkelerle daha önceki dönemlerde girilen sert diyaloglardan kaçınacaktır çünkü bu sert diyaloglar karşıt grubun bahsi geçen komşu ülkelerle flörtünü beraberinde getirebilir. Bu sebeple Kürt bölgesinin dış politika gündemi 2003 sonrasında sıkça dile getirilen “gerekirse askeri güç kullanırız” söylemiyle zehirlenmeyecektir.   Bu üç parametrenin her biri Türkiye’nin Bölgesel Kürt Yönetimi ile kuracağı ilişkilerin geleceği açısından önelidir. Artık Türkiye’nin muhatabı halkın