İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Fathollahi ile Ortadoğu

Hasan KANBOLAT, ORSAM Başkanı
İran’ın Ankara Büyükelçisi Bahman Hosseinpour, 7 Ekim Cuma sabahı Ankara’daki Türk düşünce merkezleri ile kahvaltılı toplantı yaptı. Toplantıya İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Mohammad Ali Fathollahi (İslamic Republic of Iran, Ministry of Foreign Affairs, Deputy Minister for Asia and Oceania), İran Dışişleri Bakanlığı Türkiye Dairesi Başkanı Celaleddin Nemini ve Türkiye Masası Şefi Ahmet Nurani katıldı. Söz konusu toplantıda açılış konuşmasında Büyükelçi Hosseinpour, “Batılılar diyalog ve istişareleri en üst düzeyden yapıyorlar. 400 yıllık ortak sınır yeterli değildir. Düşünce merkezleri toplumda hem yön verici hem de aydındır. İran ve Türkiye bölgede yapıcı rol oynayabilir. Arap Baharı’na, Bahreyn, Yemen, Tunus ve Mısır’a ortak bir bakış gerekiyor. Geçmişte İran ve Osmanlı Devleti birbirine yakınlaşınca Çarlık Rusyası ve İngiltere planlar kurmaya başlıyordu. Günümüzde tarihteki olaylar tekrarlanmak isteniyor. İki ülkenin yakınlaşması için çok çaba harcadım. Şimdi Türkiye ve İran ilişkileri son yüzyılın en iyi düzeyindedir. Şampiyonluğu kazanmak zordur ama onu korumak daha zordur. Bir konuda farklı düşüncelerimiz varsa diyalog ile bunu çözmeye çalışmalıyız.
 
Mohammad Ali Fathollahi, Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak ilk defa Ankara’yı ziyaret ediyor. Ankara sabahında samimi bir ortam içerisinde özellikle Ortadoğu, Suriye, İsrail, Arap Baharı konularında İran’ın ve kendi görüşlerini aktardı: “Dünyamız çok hızlı değişiyor. Bazı yeni güçler ortaya çıkıyor. Bazı eski güçler konumlarını değiştiriyor. Biz de kendi konumumuzu bilmeliyiz. Hepimiz Çin’in şimdiki durumundan haberdarız. Afrika’da ve Arap dünyasında yaşananları görüyoruz. Latin Amerika kendine yeni bir konum belirlemeye çalışıyor. Batı’daki mali kriz ve ayaklanmalar gelecekte büyük sorunlara neden olacaktır. Türkiye ve İran’ın bu değişken dünya toplumunda nasıl bir yeri olacaktır? Örneğin, Rusya Federasyonu Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği gücüne tekrar kavuşmak isteyecek midir? Rusya Federasyonu’nun Gürcistan politikasından sonra Suriye politikası bunu mu gösteriyor? Moskova, yeni bir rekabete girmek mi istiyor? Türkiye ve Suriye, rekabet etmek yerine işbirliğine dönük olmalıdır.
 
Mezheplerin birbirine yakınlaşması bölge için çok ciddi bir ilerleme yoludur. İslam’da mezhepler arasında köklü ayrım yoktur. Fakat, günümüzde mezhepler arasında savaş başlatılmak isteniyor. Yabancı tahrikler nedeniyle mezhepler arası çatışma çıkıyor. İran, Irak ve Suriye’de mezhepsel farklılıklara rağmen yakınlaşma sağlayabiliriz. Bu konuda her türlü işbirliğine hazırız. Bölgenin en önemli sorunu İsrail’dir. Mezhep çatışmalarını İsrail körüklemektedir. Sünni Hamas ile Şii Hizbullah ancak İsrail’e karşı savaşınca birbirlerine yakınlaşıyor. İslam düşmanlarına karşı birlikte durmak bizi birleştiriyor. Aksi halde küçük sorunlar büyük ayrılıklar yaratıyor. Mezhep farklılıklarını büyütmek ABD’nin planıdır.
 
8 yıl Saddam’a karşı savaşırken kendimizi ABD’ye karşı savaşıyor hissettik. ABD, Ortadoğu’da sadece soğuk savaş yürütmüyor. İmkan bulunca sıcak savaşa da giriyor. ABD isterse İran’a karşı ciddi bir savaş başlatabilir. Fars Körfezi’nde dolaşan ABD donanması, ABD’nin İran’a karşı savaşa hazır olduğunu gösteriyor. ABD, teknolojisiyle İran füzelerine karşı koyabileceğini sanıyor. İran’ı 30 yıldır ayakta tutan İran füzelerinin varlığı değildir. İran, Irak’a karşı 8 yıllık savaşı füzeleriyle kazanmamıştır. Bizi ayakta tutan dinimiz ve İslami güçtür. 30 yıldır Amerikasız yaşıyoruz. ABD şemsiyesinin altından çıkarak da yaşanabiliyor. Hamas ve Hizbullah’ın ABD’ye karşı direnişinin Arap dünyasına etkisi büyüktür. Dünyadaki asıl savaş düşünce savaşıdır. ABD’nin düşüncesini yıkmak füzelerin etkisinden daha fazladır. ABD, Irak’a girip Saddam ile savaştı. Irak’ı işgal etti. Ancak, günümüzde Irak’da İran’ın mı yoksa ABD’nin mi siyaseti etkilidir? Üstelik, ABD’nin askeri güçlerinin hala Irak’ta olmasına rağmen. Bugün, Iraklı yetkililer kendilerini İran’a daha yakın hissediyorlar. Afganistan’da ABD ve müttefiklerinin 130 bin askeri var. İran’ın bir askeri bile yok. Ancak, Afganistan’da İran’ın etkisi ve ağırlığı daha büyüktür. İran’a sormadan Afganistan politikasını belirlemek mümkün değildir.
 
Suriye’yi Neden Destekliyoruz?
 
İran olarak Suriye ile mezhep ortaklığımız yoktur. Alevileri Şii olarak algılamıyoruz. Alevilik, Şiiliğe mi yoksa Sünniliğe mi yakın olduğunu belirlememiştir. Lübnan Hizbullahı ise açık şekilde Şii’dir. Sünni olan Hamas kadar Şii Hizbullah’ı da destekliyoruz. Şii bir örgütlenme eğer ABD’yi destekliyorsa onunla ilişki kurmayız, tersi ise destekleriz. Arap Baharı, ABD’yi destekleyen yaşlı diktatörlere karşı ise destekliyoruz. Ancak, gelişmeler İsrail ve ABD’yi destekleyici olursa karışmayız. 30 yıl Mübarek’i ABD desteklemedi mi? Mubarek, CIA’nın casusuydu. ABD’nin toplumların demokratikleşmesini desteklediğine inanmıyoruz. Tek amacı İsrail’i korumaktır. Arap Baharı ile başlayan bölgedeki değişimi İsrail’e karşı olduğu için destekliyoruz. Suriye’de etnik ve tarihsel sorunlar mevcuttur. Ancak, Suriye’ye bakışımız İsrail’in değişimden yararlanmaması yönündedir.
 
Konu Suriye olunca Büyükelçi Hosseinpour’da açıklama da bulundu: “İran ve Suriye arasında mezhepsel yakınlık yoktur. Mezhepsel yakınlığın olduğunu söylemek kasıtlı bir durumdur. Bu bir komplodur, fitnedir. Alevilik açısından bakarsak Türkiye’de Alevi nüfus Suriye’den de fazladır. Şiiliğin ayrı bir felsefesi vardır. Şii mezhebine göre devlet velayet-i fakih tarafından yönetilir, İran’da olduğu gibi. Suriye’de böyle bir düşünce var mı? Lübnan Hizbullahı ise açık şekilde velayet-i fakih’i kabul ediyor. Suriye geleneksel olarak Sovyetler Birliği ile işbirliği halindeydi. Rusya Federasyonu BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’yi destekliyor. Birkaç ay önceye kadar Türkiye-Suriye ilişkileri, İran-Suriye ilişkilerinden çok daha iyiydi. Türkiye ile Suriye arasında stratejik işbirliği vardı. İran ile Suriye arasında stratejik işbirliği olmadı. Türkiye’nin Suriye-İsrail görüşmelerinde arabuluculuk yapacağı basında çıkmıştı. Bu konuya hiç karışmadık. Suriye bölgesinde büyük bir askeri güçtür ve Rusya Federasyonu ile yakın işbirliği içindedir. Suriye üzerinden Lübnan Hizbullahı ile diyaloga geçebilmemiz bizim için önemlidir. Suriye pazarları günümüzde Türkiye’nin elindedir. Türkiye, Suriye’yi mezhepsel yakınlığından dolayı mı destekliyordu? Her nedense Suriye son aylarda Türkiye’den uzaklaştı. Ancak, İran eski tutumunu sürdürüyor. Kamuoyunu gerçekler üzerine bilgilendirmemiz gerekiyor. Siyaset dünyasında önemli olan istişare etmektir. Son aylarda İran’da ve Türkiye’de gizli ve açık birçok görüşme yaptık. Mademki dostuz, samimiyiz, komşuyuz muhakkak diyalog içinde olmalıyız”.
 
Arap Baharı’na Tahran’dan Bakış
 
Fathollahi: “Ankara’da bulunmamın nedeni Türkiye ile İran arasında siyasi işbirliği mekanizmasını sağlamak içindir. Türkiye Brezilya ile birlikte İran için yakıt değişimi konusunda arabuluculuk yaptı. New York’ta Dışişleri Bakanlarımız ve Başbakanlarımız görüştü. İki ülke arasında fikir ayrılıkları var. Ama, görüşerek bunu giderebiliriz.
 
Arap Baharı’na İslami devrimciliği yansıtmak istiyoruz. ABD ise Amerikan görüşünü. Arap Baharı’na hangi siyasetin, hangi düşüncenin etkili olacağını birkaç yıl sonra göreceğiz. Kim daha çok çalışırsa o etkili olacaktır. Arap Baharı’nın İsrail ve ABD’ye karşı bir füze haline gelmesini istiyoruz. Arap Baharı ABD’nin işi değildir. Halkın isteğiyle olmuştur. Fakat, ABD Arap Baharı’ndan yararlanmaya çalışıyor. Arap Baharı belki İsrail’in yok olmasına neden olacak. Belki de ABD’nin istediği şekilde sonuçlanacak. ABD, halk ayaklanmalarının yönünü değiştirmeye ve Arap Baharı’nın İsrail’in aleyhine olmasını engellemeye çalışıyor. Ancak, ABD’nin başarılı olması çok güçtür. Arap Baharı, Arap halkının gücünü ortaya çıkaracaktır ve İsrail’e yakın olmayacaktır. Camp David anlaşmasının geçerliliği yok olacaktır. Mısır doğal gazının çok ucuza İsrail’e satılması bitecektir. Halkların ayaklanmasını ve Arap Baharı’nı desteklemeye çalışıyoruz. Bu bölgeyi İsrailsiz görmek için çabalıyoruz. İsrail ve Filistin olarak bölgede iki ülkenin BM’de tanınmasını kabul edemeyiz. Filistin’de tek bir ülke kurulmalıdır. Arap Baharı’nı İsrail’i yok etmek için bir başlangıç olarak görüyoruz. İsrailsiz ve sadece Filistin adı altında tek bir ülke kurulmalıdır. O zaman yeni bir uluslararası düzenden sözedebiliriz. Biz bu yönde çabalarımıza devam edeceğiz.”.