İsrail’de Yeni Amerikan Kongresinden Beklentiler
Selen Tonkuş Kareem, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
7 Kasım 2010 tarihinde Tel Aviv'de Bar Ilan Üniversitesi'ne bağlı Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi (BESA) tarafından düzenlenen konferansta, yeni ABD Kongresi’nin Amerikan iç siyasetine, ekonomisine, Ortadoğu stratejisine ve Amerika-İsrail ilişkilerine olası etkileri değerlendirildi. "2010 Amerikan Kongre Seçimlerinin Ardından" başlıklı konferans İsrail'in önde gelen akademik isimleri, diplomatları, Knesset üyeleri ile Amerika'nın İsrail Büyükelçisi James B. Cunningham ve İsrail'in Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon'un katılımlarıyla gerçekleşti. Konferans, seçimleri İsrail yanlısı olan Cumhuriyetçilerin kazanması nedeni ile İsrail'in genelinde hakim olan sevinç atmosferinde gerçekleşmesi ve bu ortamda ABD'nin Israil Büyükelçisi ile İsrail Dışişleri Başkan Yardımcısının iki ülke arasındaki özel bağa ve Ortadoğu için ortak stratejilerine yaptıkları vurgu açısından önem taşıyordu. ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı Selen Tonkuş Kareem de dinleyiciler arasındaydı. Konferansın açılışını BESA'nın başkanı Prof. Efraim Inbar yaptı. "Siyaset ve Yerel Sonuçlar" başlıklı ilk oturumda ilk konuşmacı olan BESA'dan Prof. Eytan Gilboa Kongre seçimlerinin Obama'nın başkanlığı için bir referandum niteliği taşıdığını söyleyerek sözlerine başladı. Başkan Obama'yı siyasi yelpazenin çok fazla soluna kayması ile eleştirdi ve ABD Başkanının daima merkezde kalması gerektiğini ifade etti. Başkanlığı süresince yaptığı hiçbirşeyin Cumhuriyetçiler tarafından desteklenmediğini, bu nedenle Obama'nın bir çıkmaz ile karşı karşıya olduğunu; eğer Cumhuriyetçiler ile bir uzlaşıya gidemezse yönetimin tıkanacağını ve aksayacağını belirtti. Gilboa 2012'de Obama'nın ikinci bir dönem için koltuğa oturmasının da ekonomi alanında etkin bir uzlaşıya varmasından geçtiğini ekledi. İç ve dış politika hakkında yorum yapan Prof. Eytan Gilboa, Obama'nın tüm enerjisini dış politikaya verdiğini fakat Amerikan tarihinde daha önce de görüldüğü gibi Camp David Anlaşmalarına imza atan Carter ve 1991 Körfez Savaşı'nın mimarı Baba Bush'un yeniden seçilemediğini yani dış politika başarılarının başkanların yeniden seçilmelerini garanti etmediğini hatırlattı. Son olarak Prof. Eytan Gilboa Obama'nın İsrail'e yönelik tutumunun Cumhuriyetçiler tarafından eleştirildiğini, Obama'nın Ortadoğu'ya yönelik yumuşak yaklaşımını nedeniyle Filistinlilerin Amerika'nın gücünün zayıfladığını düşündüğünü ve bunun da İsrail için iyi olmadığını, İsrail'in güçlü, realist bir Amerika'ya ihtiyacı olduğunu söyleyerek sözlerini bitirdi. İkinci konuşmacı İsrail'in eski ABD Büyükelçisi Yoram Ettinger ABD'nin yeni kongresinin yapısını değerlendirdi. Öncelikle seçim sonuçlarının bir depreme neden olduğunu, devrim niteliği taşıdığını, sadece Temsilciler Meclisi bakımından değil, kasaba konseylerinden Washington'daki senatoya kadar siyasi bir kapsamlılık taşıdığını ve 1948'den beri görülmemiş, istisnai bir durum olduğunu vurguladı. Ettinger 2012 seçimleri öncesinde ülkenin siyasi haritasının değiştiğini belirtti. Seçim sonuçlarının ayrıca Obama'nın dünya görüşü ile Amerikan halkının dünya görüşü arasında önemli bir fark olduğunu ortaya çıkardığını da ifade etti. Yoram Ettinger son olarak İsrail açısından sonucun çok iyi olduğunu, Cumhuriyetçilerin herzaman İsrail sempatizanı olduğunu, ayrıca Kongre'nin sadece iç değil aynı zamanda dış politikada da etkisi olduğu, örneğin Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesini Kongre'nin engellediğini, dolayısıyla ABD'nin dış politikasında da İsrail açısından olumlu değişimlere neden olmasını beklediğini ifade etti. Üçüncü olarak söz olan Kadima Partisi Knesset Üyesi Nachman Shai Yahudilerin seçime yönelik tutumları ve etkileri üzerinde durdu. Yahudilerin genelde yerel meselelere, kendilerini doğrudan etkileyen olaylara önem verdiklerini söyleyen Shai, İsrail ile Amerikan Yahudilerinin arasındaki ilişkinin de sanıldığı gibi karşılıklılık çerçevesinde yürümediğini, Amerikan Yahudilerinin İsrail'in politikalarını her zaman desteklemediklerini ve zaten yüzde 70 oranında Demokratlara oy verdiklerini belirtti. Seçimlerden önce J Street isimli Yahudi organizasyonunun kurulduğunu ve Yahudi oylarını demokratlar lehine etkilediğini de ortaya koydu. Nachman Shai seçimlerden önce J Street'in anketinin çarpıcı bulgular sunduğunu söyledi ve sonuçları şöyle özetledi; Amerikan Yahudilerinden sadece yüzde 7'si oy verirken İsrail'i dikkate aldığını, yüzde 62'si ekonomi; yüzde 31'i sağlık; yüzde 18'i milli borcu dikkate alıyor. Amerikan Yahudilerinin geneli Filistin sorunu konusunda barış, diplomatik çözüm ve iki-devletli çözümden yana. Son olarak Knesset üyesi Nachmann Shai Obama'nın Filistin-İsrail meselesine olan politikasında bir farklılığa gitmeyeceğini, 1 yılın birşey değiştirmesini beklemediğini; İran konusunda ise şahin Cumhuriyetçilerin daha sert yaptırımlardan yana olacaklarını ve Yahudilerin de İran'ı durdurmak için ABD'nin elinden gelen herşeyi yapmasını beklediklerini ifade etti. İlk oturumun son konuşmacısı İsrail'in Amerika'daki eski Ekonomik Müsteşarı Dan Halperin yeni kongrenin Amerikan ekonomisine etkilerini değerlendirdi. Kongre'nin hayli kutuplaştığını ve belli başlı konularda örneğin Obama'nın Cumhuriyetçilerin karşı olduğu vergi indirimi, sağlık reformu, bütçe, borç yönetimi, serbest ticaret anlaşmaları gibi planları konusunda Kongre'de adeta yangın çıkacağını belirtti. Şuanda New York'ta bulunan Amerikan-Yahudi Ticaret Odası Başkanı olan Dan Halperin Kongre'nin Obama'nın aynı anda başlattığı birçok ekonomik girişimi nötralize edebileceğini fakat girişimde bulunamayacağını, zira Obama vetosuyla karşılaşacağını ekledi. Son olarak Halperin işsizliğin çok yoğun olduğunu ve Obama ile Cumhuriyetçilerin domine ettiği Kongre'nin uzlaşmak ve işbirliği yapmaktan başka çarelerinin olmadığını dile getirdi. Konferansın ikinci oturumunu BESA'dan Prof. Shmuel Sandler yaptı. Ortadoğu'ya yönelik Amerikan stratejisi ve bölgesel etkilerinin konuşulduğu ikinci bölümde ilk olarak Amerikan Siyaseti ve Amerika-İsrail İlişkileri Uzmanı Zvi Rafiah söz aldı. İsrail'in güvenlik, ekonomi, siyasi ve en çok da imaj açısından ABD'ye bağlı olduğunu ve her zmaan ABD'ye muhtaç olduğunu, İsrail'in varoluşunu kabul eden ve destekleyen tek stratejik partnerinin Amerika olduğunu hatırlatarak sözlerine başlayan Rafiah, bu seçimleri bir dönüm noktası olarak niteleyenlere katılmadığını ifade etti. Seçimlerin tek birşeyi değiştirmediğini ve bunun de Amerikan-İsrail ilişkileri olduğunu söyleyen Zvi Rafiah ABD Başkanının rolünün küçümsenmemesi gerektiğini, Kongre ne tür yapıda olursa olsun, nihayetine müzakereleri başkanın yürüttüğünü, Obama'nın dönemimin henüz bitmediğini, bunun da ötesinde Amerika-israil ilişkilerinin başkandan da bağımsız olarak iki ülkenin çıkarına dayalı olduğunu ifade etti ve en israil yanlısı başkan olan George Bush'un İsrail'in Çin ile ekonomik ilişkilerini geliştirmesine karşı çıkması nedeniyle, İsrail'in Amerikan çıkarlarını ön plana alarak girişimlerini geri çektiğini hatırlattı. Obama'nın da prensiplerine bağlı, dengeli ve risk almayı seven bir lider olduğunu, Kongre'yi Cumhuriyetçiler domine ediyor diye planlarından vazgeçmeyeceğini söylerek sözlerini bitirdi. BESA'dan Prof. Zeev Maghen İran konusunda konuştu ve İran'ın bakış açısına değinerek sözlerine başladı. Amerika'nın İran'ı şer ekseni olarak tanımladığını fakat İran'ın Amerika tanımı ve algısının yanında bunun çok hafif kaldığını belirtti. İran'ın Amerika'yı kültürel ve ideolojik bir tehdit olarak gördüğünü ve Obama'nın başkan olması ile birlikte İran'ın Amerika'ya bakışında hiçbirşeyin değişmediğini fakat Amerikan gücünün zayıfladığına inandığını da ekledi. İran için kongrenin yapısının da önemi olmadığını söyleyerek bunu Ahmedinejad'ın asistanının "Demokratlar kuzu, Cumhuriyetçiler fil ama hepsi sonuçta hayvan" sözleri ile örnekledi. Carter Yönetimi'nden beri İran'ın Amerika'yı askeri bir tehdit olarak görmediğini belirten Maghen, İsrail ve Amerika'nın İran'a karşı ideolojik silah kullanmaları gerektiğini vurgulayarak sözlerini bitirdi. Üçüncü olarak söz alan BESA'dan Hillel Frisch Arap dünyasının ABD'nin yeni kongresi konusundaki değerlendirmelerine değindi. Arap dünyasının genel durumu hakkında bir değerlendirme yaparak Arapların İran ve Türkiye'nin yükselişi ile kendilerinin Ortadoğu siyasetindeki rollerinin azaldığını düşündüklerini belirtti. Seçimler konusunda ise Arapların doğal olarak sonuçtan memnun olmadığını, Yeni Muhafazakâr görüş nedeniyle Cumhuriyetçilerin Amerikan siyasetinde etkin olmasından rahatsızlık duyduklarını ifade eden Frisch, son olarak seçim sonuçlarının en çok Filistinliler üzerinde hüsrana neden olduğunu çünkü Obama'nın İsrail'e baskı uygulama şansının azaldığını ve Filistin yerine İran'a ağırlık vereceğini dile getirdi. 2.oturumun son konuşmacısı BESA'dan Dr. Jonathan Rynhold Filistin-İsrail barış görüşmeleri üzerinde durdu. Cumhuriyetçilerin İsrail'de Likud partisi iktidarken Kongre'de çoğunluk olmasının İsrail'e askeri güç kullanması konusu serbestlik vereceğini dile getiren Dr. Rynhold, yine de İsrail'in buna fazla güvenmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Sebep olarak Amerika'daki İsrail lobisinin bölündüğünü, Demokrat yanlısı ZOA ve J street gibi yeni oluşumların ortaya çıktığını gösterdi. Dr. Jonathan Rynhold Yahudi Lobisinin çoğunluğunun barış görüşmelerine ağırlık verilmesi yanlısı olduğunu, her ne kadar Obama'nın seçilmesi direk olarak Yahudi oylarına bağlı olmasa da, barış yanlısı Yahudilerin Obama'nın barış görüşmeleri konusunda İsrail'e baskı yapmasında payları olabileceğini dile getirerek sözlerine son verdi. Konferansın son oturumunda Prof. Eytan Gilboa'nın açılış konuşmasından sonra Amerika'nın İsrail Büyükeliçisi James B. Cunningham söz aldı. Başkan ve Kongre'nin aynı partiden olmayışının Amerikan siyasi tarihinde çok alışık olunan bir durum olmadığını söyleyerek sözlerine başlayan Büyükelçi, Obama'nın seçildiği günden beri politikasının karşılıklı saygı ve diyalog üzerine kurduğunu ve bunun değişmeyeceğini belirtti. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler birçok konuda farklı fikirlerde olsalar da iki devletli çözüm temelinde Filistin-İsrail barışı konusunda iki parti arasında düşünce ayrılığı olmadığına vurgu yaptı. Barışın Amerika için her zaman birincil önem arzettiğini hem küresel olumlu etkileri hem de İsrail'i hak ettiği yere getireceği nedeniyle ve bunun parti politikalarının dışında bir gerçek olduğunu ifade etti. Aynı şekilde Amerika'nın İsrail ile olan stratejik işbirliği ve halklar arasındaki bağın da parti politkasının üstünde bir gerçek olduğunu ve değişmeyeceğini belirtti. Şuanda İsrail'in varoluşuna ve bölgenin istikrarına yöneltilmiş İran tehditini çok ciddiye aldıklarını ve yaptırımlara devam edeceklerini söyleyen Büyükelçi Cunningham İsrail halkının da Amerika'ya bu konuda güvenmesi çağrısında bulundu. Konferansın son konuşmacısı Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon da Büyükelçi Cunningham gibi Amerika-İsrail ilişkilerinin partiler arası farklardan üstün bir yerde durduğunu ve hiçbir seçim sonucun çıkarları değiştirmeyeceğini söyleyerek sözlerine başladı. Ayalon Amerika ile zaman zaman –taktiksel- farklılıklara düştüklerini fakat ilişkiler ve ortak çıkar dahilindeki meseleler konusunda herzaman aynı çizgide durduklarını vurguladı. Obama'nın Filistin politikasını takdir ettiklerini söyleyen İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon bölgede radikalizm ve İran gibi daha ciddi tehditlerin bulunduğunu ve bu sorunların çözümünde tek lider gücün de Amerika olduğunu söyledi. Günümüzde Batılı toplumların herzamankinden daha çok işbirliği yapmaya mecbur olduklarını söyleyen Ayalon eğer Amerika'nın gücü azalırsa bölgedeki diğer blok olan İran-Suriye bloğu'nun bölgede dominant güç haline geleceğini söylerken bu bloğa Türkiye'nin de dahil olduğunu ekledi. Filistinliler konusunda ise Filistinlilerin barış görüşmelerindeki -ya hep ya hiç- şeklindeki tutumundan hayal kırıklığına uğradığını söyleyen Ayalon'un yerleşimleri dondurma kararının hiçbir işe yaramadığını ve aslında yerleşimlerin eğer karşılarında barış için gerçek bir partner olsa bir engel teşkil etmeyeceğini de sözlerine eklemesiyle konferans sona erdi.