Körfez’de Bölgesel Askerî Gerginlikler ve Ekonomik Çeşitlendirmede İstikrar Arayışı
Körfez ekonomi politiğinde temel mesele; hidrokarbon kaynaklarına dayalı ekonomilere sahip Körfez ülkelerinin ekonomik yapılarını çeşitlendirmeleridir. Kaynakların çeşitlendirilmesine yönelik çabalar bu ülkelerin modern anlamda kuruluş tarihine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bu çerçevede 2010’lu yıllardan itibaren Körfez ülkeleri bu çeşitlendirme programlarını “Vizyon” projeleri ile kurumsallaştırmışlardı. Suudi Arabistan’da “Vizyon 2030”; Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) “Vizyon 2021”, “Vizyon 2030” ve “Vizyon 2071”; Katar’da ise “Vizyon 2030” başlıklı kalkınma planları, bu ülkelerin ekonomi politikalarının merkezinde yer almaktadır. Fakat ekonomik çeşitlendirme programlarının istikrarını engelleyen iki kritik mesele, Körfez ülkelerinin hedefledikleri ölçüde çeşitlendirilmiş ekonomilere sahip olmalarını ve dolayısıyla rantiyer devlet modelinden tamamen kopmalarını zorlaştırmaktadır. Bu meselelerden ilki; çeşitlendirme programlarının temelde hidrokarbon kaynaklı gelirlere dayanması bir ikincisi ise bölge siyaseti ve uluslararası siyasetteki konjonktürel gerilimlerdir.
2024 yılı ele alındığında İsrail’in sert gücünü Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Irak, Suriye, İran ve Yemen’de hukuksuz, orantısız ve temellendirilmemiş şekilde kullanması, bölgesel istikrarsızlığın ve belirsizliğin en büyük kaynağı oldu. Dolayısıyla Körfez’de önümüzdeki yıl da en kritik ekonomi politik meselelerden birisi olarak ekonomik çeşitlendirmenin istikrarı karşımıza çıkacaktır.
Suudi Arabistan
Suudi Arabistan’da Vizyon 2030 kapsamında turizm, teknoloji, yenilenebilir enerji, yapay zeka gibi inovatif sektörlerin canlandırılması için farklı ölçekteki projeler yürütülmeye devam etmektedir. Kamu Yatırım Fonu (PIF), yerel projelere yoğunlaşmak amacıyla yabancı yatırımlara ayırılan fonları üçte bir oranında azaltmayı hedefleyerek kalkınmaya odaklandığını göstermiştir. Fakat 2024’ün ortalarından itibaren Suudi Arabistan’ın özellikle NEOM gibi 500 milyar dolarlık bir maliyeti olması planlanan projelerinde yavaşlamalar görüldü. Projeye dair finansmanın tedariğinde yaşanan ciddi sıkıntılar, Suudi Arabistan içerisinden ve dışarısından projenin yapıldığı bölgenin kültürel ve tarihi hassasiyetlerine uyulmadığı konusundaki rahatsızlıklar, projenin yavaşlamasına neden oldu. Bunun yanında IMEC projesine dâhil olan Suudi Arabistan gerek IMEC güzergâhında gerekse NEOM bölgesine son derece yakın bir coğrafyada İsrail ve Gazzeli gruplar arasındaki ciddi askerî istikrarsızlıklardan olumsuz etkilendiler.
Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 konusundaki planlarına devam etme istekliliği temelde BAE ve Katar ile girilmiş olan ekonomik rekabet ortamından kaynaklandı. Suudi Arabistan, önde gelen Körfez-Arap devleti olma yönündeki stratejisi hasebiyle bütün ekonomi politik meseleleri Katar ve BAE ile aynı zeminde değerlendirmiş ve buna uygun hareket etmişti. Krallığın NEOM gibi iddialı mega projeleri ve diğer küresel yatırım projeleri temelde Suudi Arabistan’a yatırımları artırmak ve krallığın siyasi/ekonomik/askerî nüfuzunu artırmak için kullanılan jeopolitik araçları temsil etmektedir.
Birleşik Arap Emirlikleri
BAE, finans, iş ve turizm sektörleri çerçevesinde bölgesel merkez olma stratejisini sürdürdüğü bir yılı geride bıraktı. 2024 yılında %3,7 olarak öngörülen GSYİH büyümesi, 2025 yılında da %3,8 olarak öngörülmektedir. Turizm, gayrimenkul, finansal hizmetler ve diğer petroldışı sektörlerin öncülük ettiği bu büyüme aslında Dubai örneği göz önünde bulundurulduğunda BAE’nin Körfez ülkelerinin ekonomik çeşitlendirme çabalarına da liderlik ettiğini ortaya koymaktadır.
Dubai’de hidrokarbon kaynaklarının sonuna gelinmiş olması ve bu çerçevede Dubai ekonomik modelinin, petrol dışı sektörleri güçlendirme politikalarının başarılı olmuş olması hem BAE’nin kendisine hem de diğer Körfez ülkelerine örnek olmaktadır. Öyle ki geçtiğimiz yıllardaki Riyad’ın uluslararası şirketlerin genel merkezlerini Suudi Arabistan’a taşımamaları hâlinde krallıktan kamu ihalesi alamayacakları kararı temelde Dubai’yi hedef almaktaydı. Dolayısıyla BAE, ekonomik kaynaklarını çeşitlendirmeye devam ederken eğitim, teknoloji ve altyapı alanlarına yaptığı yatırımlarla bölgesel ve küresel rekabet gücünü artırmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda inovasyon ve sosyal gelişme temelli bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmektedir.
Katar
Katar’ın ise 2024 yılındaki ekonomi çeşitlendirme çabaları; ülkeyi sürdürülebilir, bilgi tabanlı bir ekonomiye dönüştürmeyi amaçlayan Katar Ulusal Vizyonu 2030 ile uyumlu olmaya devam etmiştir. 2022 FIFA Dünya Kupası’nın ardından Katar, turizm, finansal hizmetler, lojistik ve teknoloji gibi enerji dışı sektörlere yatırım yapmak için küresel profilini kullanmaya odaklanmıştır. Aynı zamanda, altyapı ve kentsel sürdürülebilirlik projelerine yatırım yaparken uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmaya da devam etti. Bunun yanında Katar’ın al-Kharshaah Güneş Enerjisi Santrali gibi yenilenebilir enerji girişimleri, karbon azaltımına odaklandı ve ülkeyi temiz enerjide lider olarak konumlandırmaya yardımcı oldu. Bütün bunlar aynı zamanda Katar’ın ekonomik çeşitlendirme çabalarının bir bölümünü temsil etti. Bu çabalar, Katar’ın ekonomik dayanıklılığını güvence altına alma ve hidrokarbonlara olan bağımlılığı azaltma politikalarını yansıtmaktadır. Bu çerçevede Katar Yatırım Otoritesi, fonları küresel yatırımlara yönlendirirken kilit sektörleri güçlendirmek için yurt içinde yeniden yatırımlar yaparak kritik roller üstlenmeye devam etti.
Bölgesel Gerginlikler ve Ekonomik Çeşitlendirme
Körfez ülkelerinin gelecek vizyonları, ekonomik kalkınma projeleri ve dış politikalarının temeli, ülkelerin ekonomik olarak güvence altına alınıp güvenliğin sağlanmasına dayanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Körfez ülkelerinin ekonomi politik gündemleri, Ortadoğu’nun askerî ve siyasi olarak artan belirsizliği, sert güç kullanmaya olan eğilimin artması gibi temel meseleler tarafından yavaşlatıldı. İsrail’in bölgede çok yüksek oranda artan askerî güç kullanma eğilimi ve bu sebepten dolayı Filistin, Lübnan, Irak, Suriye, İran, Yemen noktalarında askerî/siyasi süreçlerde belirsizliklerin artması, 2024 Aralık’ta Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi gibi faktörler, Körfez ülkelerinin ekonomi politik gündemlerine ket vurdu.
Sadece bölgesel gerginlikler olmaları hasebiyle değil Körfez ülkelerinin coğrafi olarak doğrudan sınırlarındaki gelişmeler olması hasebiyle 2024’teki askerî çatışmalar, Körfez ülkelerinin hidrokarbon altyapılarına ve ticaret yollarına, denizlerdeki seyrüsefer güvenliğine yönelik riskleri artırmış ve politika önceliklerinin yeniden belirlenmesini beraberinde getirmiştir. Benzer şekilde devlet dışı aktörlerin yükselişi gibi unsurlar, Esad rejiminin düşüşü sonrası Körfez ülkelerinin ideoloji yahut pragmatizm arasındaki ikilemleri, Körfez ülkelerinin ekonomi politik meselelere daha fazla zaman ayırmasını engelleyen gelişmeler olmuştur.
Bu güvenlik meseleleri ile ilgili zorluklar, Körfez ülkelerinin mali konulardaki tasarruflarını yeniden gözden geçirmeye zorlamıştır. Çatışmaların doğrudan Körfez bölgesine sıçrama tehdidi, savunma harcamalarının artmasına ve ekonomik çeşitlendirme projeleri için finansal kaynakların kısıtlanmasına yol açmıştır. Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi Körfez’in temel yüksek yoğunluklu dış politika izleyen aktörleri, kritik altyapılarını koruma yeteneklerini ekonomi politik projeleri üzerinde konumlandırıp önceliklendirdi. Bu gerçeklik, güvenlik ve askerî yetenek içeren bir plana sahip olmanın petrol gelirine dayanmaksızın askerî tehditlere açık bir şekilde çeşitlendirilmiş ekonomiye sahip olmaktan daha iyi olduğunu gösterdi. Dolayısıyla Körfez’in bölgesel güvenliği, ulusal güvenliği ve rejim güvenliğini sağlamaya odaklanması ile birlikte acil askerî ihtiyaçlar ile ekonomik dönüşüm arayışı arasındaki zorlu denge de vurgulanmış oldu.