Lübnan’da Yeni Dönem: Ülke İran Etkisinden Sıyrılmaya Çalışırken Hizbullah Direniyor

İsrail ile Hizbullah arasında 27 Kasım 2024 tarihinde imzalanan ateşkesin ardından Lübnan’da istikrarın tesisi ve normalleşme süreçlerinin sağlanmasına yönelik gerekli adımlar atılmaktadır. İlk olarak ateşkes uyarınca Lübnan ordusu ülkenin güneyinde konuşlanmaya başlamıştır. Her ne kadar Lübnan ordusuna verilen 60 günlük sürenin sonuna yaklaşılsa ve askerî birlikler her geçen gün yeni bir bölgede kontrol sağlasa da İsrail Hizbullah’ın varlığını öne sürerek ateşkes ihlallerine devam etmektedir.

Ateşkesin ardından yaşanan en önemli gelişmelerden biri Lübnan’da cumhurbaşkanının seçilmesi ve hükûmeti kurmakla görevlendirilen başbakanın belirlenmesi olmuştur. Aslında Lübnan, cumhurbaşkanlığı makamının uzun dönemler boş kalmasına alışkın bir ülkedir. Bu uzun süreli boşlukların temel nedeni Hizbullah’ın kendisine yakın bir cumhurbaşkanı belirlenene dek sürece engel olmasıdır. Hizbullah’ın bu makama seçilecek kişinin kim olacağı konusu üzerinden yürüttüğü pazarlık süreci ülkede İran etkisinin artmasına da olanak tanımıştır. Nitekim 31 Ekim 2022’den bu yana ülkede cumhurbaşkanı belirlenememiştir. Bu süreç 9 Ocak 2025’te Hizbullah’ın desteklediği aday Süleyman Franjiye’nin Lübnan Ordu Komutanı Joseph Aoun lehine adaylıktan çekilmesinin ardından  Aoun’un cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle sonlanmıştır. Aoun’un seçilmesi özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, Suudi Arabistan ve Katar’ın bu isim üzerinde mutabık kalmasıyla gerçekleşmiştir. Ancak cumhurbaşkanının uzun yıllar sonra Hizbullah’a yakın olmayan bir kişi olmasındaki en önemli faktörleri; İsrail’in saldırıları sonrasında Hizbullah’ın güç kaybetmesi, Suriye’de Baas rejiminin yıkılması ile birlikte İran’dan Lübnan’a uzanan ve Hizbullah’ı besleyen ikmal hatlarının kesintiye uğraması ve bu gelişmelerin etkisiyle İran’ın Lübnan’da ve bölgede nüfuzunun zayıflaması olmuştur.  

Seçilmesinin ardından ikinci aşamada yeni Cumhurbaşkanı Aoun, hükûmeti kurma görevini Lübnan Parlamentosundaki 128 milletvekilinin 84’ünün oyuyla başbakan olarak belirlenen Uluslararası Adalet Divanı Yargıcı Navaf Salam’a vermiştir. Aslında Salam’ın ismi geçmiş dönemde de gündeme gelmiş olmasına rağmen Hizbullah vetosu nedeniyle atanamamıştır. Yeni dönem tıpkı cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi başbakan seçiminde de değişim yaşanmasına yol açmıştır.  Geçmişte başbakanın belirlenmesi büyük ölçüde İran-Suudi Arabistan pazarlığına bağlıyken Hizbullah’ın gücünün zayıflaması ile yeni Başbakan, ABD-Suudi Arabistan hattı üzerinden gündeme getirilen bir isim olmuştur. Yeni Lübnan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı geçmiş isimlere kıyasla ABD’ye yakın isimler olarak tanınmaktadır. 

Hizbullah her ne kadar görece güç kaybı yaşasa da toparlanmak için çabalarını sürdürmektedir. Hatta seçilmesinden önce sürdürülen müzakerelerde Aoun’un cumhurbaşkanı seçilmesi karşılığında başbakanlık görevinin Hizbullah’a yakınlığı ile tanınan mevcut Başbakan Necip Mikati’ye verilmesi konusunda gizli anlaşmalar yapıldığı Lübnan siyasi çevrelerinde ileri sürülmüştür. Bu nedenle Hizbullah, Salam’ın başbakanlığına karşı çıkmaktadır. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu müzakerelerinin hemen başlangıcında Lübnan’da Şiilerin önemli bir kısmını temsil eden Hizbullah-Amal Hareketi ittifakı, müzakereleri boykot etme kararı almıştır. Halbuki Navaf Salam aday olarak belirlenmesinin ardından yaptığı ilk açıklamalarda ülkedeki tüm kesimleri kapsayan politikalar uygulayacaklarını ifade ederek Hizbullah’a zeytin dalı uzatmıştır.  

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın Olası İlk İcraatları
Cumhurbaşkanı Aoun’un göreve başlamasının ardından yaptığı konuşmada vurguladığı konular arasında; İsrail’in Lübnan’daki varlığının ve egemenlik hakkı ihlallerinin sonlanması, Lübnan’daki tek silahlı gücün Lübnan ordusu olması, ülkedeki Suriyeli ve Filistinli mültecilerin durumu ve ülkelerine dönmeleri, İsrail saldırıları sonrasında önemli ölçüde zarar gören altyapının ve yerleşim alanlarının yeniden inşası ve bu konuda kaynak sağlanması, yasaklı maddelerle ve bunların ticareti ile mücadele, başta bankaların şeffaflığı ile ilgili olanlar olmak üzere mevcut yasaların gözden geçirilmesi, ekonomik krizin ve bankacılık krizinin sonlandırılması, banka hesaplarındaki gizliliğin kaldırılması ve Suriye ile ilişkiler yer almaktadır. Aynı zamanda ülkede tüm dinî, mezhebî ve etnik grupların adaletli temsiline vurgu yapan Aoun önümüzdeki günlerde kurulacak Bakanlar Kurulunda Hizbullah’ın da mevcut milletvekili sayısı oranında bakan çıkarmasına olumlu bakmaktadır. Ancak Aoun’un bu konuda özel bir şartı bulunmaktadır. Buna göre Joseph Aoun, bakan olarak seçilecek kişinin –ki Lübnan yasalarına göre bu kişinin milletvekili olması şart değildir- seçildiği bakanlığın görev alanında uzman olmasını talep etmektedir. Bu talep Lübnan’ın geleceğinin hızlı şekilde istikrara kavuşması için Aoun’un teknokratlardan oluşan bir yönetimi tercih ettiğini göstermektedir.

İsrail’in eylemlerinin hukuki boyutları ve BM kararları konusunda uzman bir isim olarak tanınan Başbakan Salam özellikle 1701 sayılı karar konusunda çalışmaları bulunmakla beraber İsrail'in Gazze’de soykırımına ilişkin Güney Afrika’nın davasına başkanlık etmiş ve İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. Dolayısıyla Navaf Salam, Lübnan’ın meşruiyetini ön plana alarak İsrail işgalinin sonlanması ve bunun gerçekleşmesi için BM’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasını yani Hizbullah’ın silahlı milislerinin Güney Lübnan’dan çekilmesini öncelikli bir konu olarak görmekte ve bu noktada Hizbullah’ın tepkisini çekmektedir.

Lübnan’da Yeni Döneme İlişkin Beklentiler
Aoun ve Salam liderliğinde Lübnan’da başlaması beklenen yeni dönem, mezhepçilikten ziyade demokratik vatandaşlığı, Lübnan kimliğini ve ülkedeki birliği ön plana çıkaranbir anlayışı hedeflemektedir. Bu yeni dönem özellikle mezhepsel ayrışmalardan uzak ve daha kapsayıcı bir Lübnan hayal eden vatandaşlar için umut vadetmektedir. Ancak Hizbullah’ın yeni süreci boykot etme kararı Lübnan vatandaşlarının yeniden hayal kırıklığı yaşamasına sebep olmuştur. Kendi adayının tercih edilmemesi nedeniyle hâlen kayıplarını telafi etme aşamasında olan Hizbullah’ın BM kararlarının uygulanmasıyla Lübnan’ın güneyinden çekilerek silahlarını bırakmayı kabul etmeyeceği ortadadır. Bu nedenle Hizbullah’ın yeni dönemde uzun vadeli olarak boykotlarını sürdürmesi ve ülkeyi belirsizliğe sürüklemesi ciddi bir olasılıktır.

Ülkeyi ekonomik krizden çıkarmak ve yeniden inşa etmek gibi önemli sınavlarla karşı karşıya olan Aoun’un kısa vade hedefleri arasında ülkenin güneyindeki İsrail varlığının sonlanması için diplomatik ilişkilere ağırlık vermesi de beklenmektedir. Ancak öncelikle Suriyeli mültecilerin hatta Filistinli olanların ülkelerine dönmeleri yönündeki arzusu mevcut koşullarda pek olası görülmemektedir. Yine de Aoun Suriyeli mültecilerin dönmeleri için iradesini ortaya koyabilir.   

Lübnan’ın istikrarı için hayati olan maddi destek konusu yeni liderler için önemli ve öncelikli bir alanı oluşturmaktadır. Dünya Bankası, Lübnan’ın yeniden imarı için en az 8 milyar dolara ihtiyaç olduğunu belirlemiştir. Ancak son dönemde Lübnan’ın uğradığı zararların telafisi ve gücünü konsolide etmesi için oluşturulan uluslararası fonlar Hizbullah’ın eline geçmesi endişesiyle Lübnan ordusuna aktarılmıştır. Yeni dönemde işleyişin aynı çerçevede gerçekleşmemesi için adalet, denetim ve şeffaflık konusunda ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Körfez ülkelerinin, Lübnan’daki bu yeni döneme desteklerini artırarak sürdürmeleri ancak gelişmelere karşı temkinli bir yaklaşım sergilemeye devam etmeleri beklenmektedir.

Lübnan halkının önemli bir bölümü ise ülkede yaşanan yeni dönemi huzur ve umut dolu ayrıca endişe ve korkunun olmadığı bir geleceğin başlangıcı olarak görüp yeni dönem kutlamalarını sürdürürken İsrail saldırıları nedeniyle evlerinden olan Güney Lübnanlı ve Dahiyeli Şiiler ise henüz dönecek bir evlerinin olmamasının çaresizliğini yaşamaktadır. Bu nedenle ağır kayıplar vermiş olan Şiilerin marjinalize edilmemesi ve yönetimde adil ölçüde temsillerinin sağlanması gelecek dönemde yeni meydan okumaların oluşmaması ve ülkede mezhep temelli karışıklıkların çıkmaması açısından önem taşımaktadır. Buna karşılık Hizbullah’ın mevcut uzlaşmaz politikası da Lübnan’da istikrar adına diğer bir risk faktörü olarak öne çıkmaktadır.