Maliki’nin Gerilimi Tırmandıran Yeni Adımları

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Irak Başbakanı Nuri El Maliki, 2011 Aralık ortasından beri Türkiye’yi hedef alan açıklamalarda bulunmaya başladı. Maliki, Türkiye’nin Irak’ın içişlerine karıştığını ileri sürerken, Irak’ı 2003’den beri işgal altında tutan ABD’yi ve Bağdat bürokrasisinde daire başkanlarının atamalarına bile karışan İran’ı Irak’ın içişlerine karışmakla suçlamıyor. Maliki herhalde, ABD ve İran zaten Irak’ın içinde olduğu için bu iki gücün Irak’ın içişlerine karışmalarının imkansız olduğunu düşünüyor. Maliki’nin Türkiye hakkında hiçbir zaman çok olumlu düşündüğünü kimse ileri süremez. Daha önce de Türkiye’nin PKK’yla mücadele kapsamında Irak’ın kuzeyine düzenlediği kara ve hava operasyonlarında Türkiye’nin Irak’ın egemenliğini ihlal ettiği yönünde suçlamalarda bulunmuştu. Ancak, bu görüşlerini kamuoyu önünde hiç bu kadar sert ve suçlayıcı bir üslupla dile getirmemişti. O zaman şimdi neden konuşmak ihtiyacı duydu?

Maliki, Türkiye’nin, kendisinin Irak’taki en büyük rakibi olarak ön plana çıkan El Irakiye’yi bir arada tutan aktörlerden birisi olduğunu ve Tarık El Haşimi nezdinde Sünni Araplara sahip çıktığını iddia ediyor. Ancak, Türkiye’nin başta Irak eski Başbakanı ve Ulusal İslah Akımı lideri İbrahim El-Caferi olmak üzere, Irak İslam Yüksek Konseyi Başkanı Ammar El Hekim ve Sadr Hareketi lideri Mukteda El Sadr ile de arası iyi. Türkiye ile sorunlu olanın tüm Iraklı Şiiler değil, Maliki ve grubu olduğu apaçık ortadadır. Zaten, Ammar El-Hekim’in 25 Ocak’ta Türkiye ziyareti sırasında yaptığı açıklamalar da Iraklı Şiiler tarafından Maliki’nin kendilerinin tek temsilcisi olmadığına bir yanıt niteliği taşıyor. Bu durum Türkiye’nin mezhepçilikten uzak bir söylem benimsediğinin de en açık göstergesidir.

Maliki’nin Ankara ile ilişkileri durmadan geren yeni politikası 25 Ocak’ta Irak İslam Yüksek Konseyi Başkanı Ammar El Hekim’in Ankara’yı ziyaret etmesiyle şimdilik durdu. Ancak Maliki, Sünni-Arap kökenli politikacıların üzerine gitmeye devam ediyor. Son bir-iki hafta içinde Bağdat vali yardımcısı ve Diyala vali yardımcısı teröre destek verdikleri gerekçesiyle tutuklandı ve Selahaddin vilayeti meclis başkanı hakkında da aynı suçtan dolayı tutuklama emri çıkarıldı. Bu isimlerin tamamı Irakiye’den. Cumhurbaşkanı Yardımcılarından Sünni-Arap kökenli Tarık El Haşimi halen Erbil’de. Kerkük’te yargılanması Irak Yüksek Mahkemesi tarafından reddedildi. Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak’da görevden alınıp yerine Irakiye’den bir başkası getirilebilir. Salih El Mutlak’ın eski Baasçı olduğunu ve 7 Mart 2010 genel seçimleri öncesi yasaklılar listesinde olmasına rağmen ABD ve Türkiye’nin etkisiyle seçime katılabildiğini hatırlamakta fayda var.

Maliki, Sünni-Arap politikacıların üzerine gittikçe Irakiye’nin içindeki sıkıntılar da artıyor. Tarık El Haşimi’nin tutuklanma kararından sonra hem kabineyi hem de parlamentoyu protesto ederek oturumlara katılmayan Irakiye grubunu kontrol etmekte zorlanıyor. Bazı bakanlar ve milletvekilleri boykota uymuyor. Irakiye Blokunda yer alan ITC’de (Irak Türkmen Cephesi) boykota uymakla birlikte ITC içinden bazı bakanlar boykota katılmıyor.

Maliki, ülke içinde ve dışında gerilimi nereye kadar tırmandıracak? Maliki, 2006’da başbakan olduğunda arkasında güçlü bir siyasi grup veya aşiret desteği bulunmuyordu. Güçlü olduğu için değil, güçsüz olduğu için başbakan olmuştu. Ancak, zamanla Maliki usta ve zeki bir politikacı olduğunu kanıtladı. Güçsüz bir başbakandan nasıl güçlü bir başbakan yaratılabildiğini gösterdi. Sivil ve askeri bürokrasinin kontrolünü eline aldı. Irak’ın bütünlüğünü öne çıkardı. Irak haritasını gösteren rozetleri, kolyeleri taşımak moda haline geldi. Irak’ta 7 Mart 2010’da gerçekleşen genel seçimlerden dokuz ay sonra 21 Aralık 2010’da yeniden Maliki’nin başbakanlığında hükümet kurulabilmişti. Irak’ın yeni seçim sistemi ve partilerin seçime ittifaklar yaparak girmesi parçalı bir parlamento ve hükümet yapısı ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle, ABD’nin Irak’tan çekilmesi ile birlikte Maliki, Sünni Arap politikacıları Bağdat’ta sindirmeye, satın almaya ve dilimleyerek yemeye çalışmaktadır. Maliki, bu planında başarılı olursa Şii birliğini sağlamak için sırasının Şii partilere ve sonra Kürtlere gelebileceği iddia ediliyor.

Maliki’nin söz konusu politikası özellikle Bağdat, Musul ve Kerkük’te şiddetin tırmanışa geçmesine yol açtı. Ülkede var olan yönetilebilir kaos ortamı yerini öngörülemeyen kaosa bırakmak üzere.