Mısır-İsrail İlişkilerinde Sina'daki Güvenlik Sorunu: Fırsat mı Kriz mi?

Selen Tonkuş, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Muhammed Mursi’nin liderliğindeki yeni Mısır ile Mübarek devrinin bitişi dolayısıyla Ortadoğu'daki en önemli müttefikini kaybeden İsrail arasındaki kırılgan ilişkiler oldukça önemli bir testten geçiyor. Bilindiği gibi İsrail’in Mısır'daki yeni siyasi realitenin kendisine yapacağı etkiye ilişkin en büyük korkularından ilki bir süre önce gerçekleşmiş ve Mısır’da Müslüman Kardeşler yönetimi devralmıştı. İsrail’in bunu takip eden korkusu ise İsrail’e beslediği derin düşmanlık ile bilinen böyle bir yönetimin Mısır ve İsrail arasındaki barış anlaşmasını fesh etmesiydi. Mursi’nin Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a barış anlaşmasına sadık kalınacağına ilişkin verdiği teminat en azından şimdilik İsrail’in nefes almasını sağladı.  İsrail’in Mübarek’in yerine gelecek yönetimden ve onun İsrail’e karşı tutumundan da bağımsız olan bir diğer korkusu, Sina yarımadasının Mısır'ın kontrolü kaybetmesiyle terör yuvası haline gelmesiydi. Bu yöndeki kaygısı nedeniyle İsrail, 1979 Camp David Anlaşması’na göre Mısır askerlerinden arındırılmış olan Yarımada’ya Mısır askerlerinin girmesini kabul etmiş, 2 bin kadar komando ile zırhlı birlik Sina’ya konuşlandırılmıştı.
 
5 Ağustos Pazar günü Sina yarımadasında, Mısır-İsrail sınırındaki karakollardan birine düzenlenen saldırı sonucu 16 Mısırlı asker hayatını kaybetti, yedisi de yaralandı. İsrail ordusundan kısa süre sonra yapılan açıklamada da saldırıyı düzenleyen 5 kişinin olaydan sonra İsrail'e girmeye çalıştıkları, ancak ordu birlikleri tarafından vurularak öldürüldükleri kaydedildi. Olayın sorumluluğunu henüz üstlenen olmasa da Hüsnü Mübarek'in devrilmesi ile Muhammed Mursi'nin göreve gelmesi arasındaki 18 aylık süreç içinde Sina’da yerleşen ve El Kaide'ye yakın oldukları tahmin edilen silahlı gruplar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Mübarek’in devrilmesini takiben Sina Yarımadası’nda bazıları İsrail’e yönelik, bazıları ise Mısır askeri güçlerini hedef alan toplam 7 saldırı gerçekleştirilmişti, saldırılarda İsrailli bir inşaat işçisi ve 8 İsrail askeri öldürülmüştü. Ayrıca İsrail ve Ürdün'e doğalgaz taşıyan boru hatlarına 15 kez sabotaj düzenlenmişti.(1)
 
Geçtiğimiz Nisan ayında İsrail Başbakanı Netanyahu, Sina Yarımadası'nın "vahşi batı"ya dönüştüğünü ve İran'ın desteğiyle bu bölgeden İsrail'e silah sevkiyatı yapıldığını ileri sürmüştü.(2) Bu son olay İsrail’de Mısır’ın Sina’da güvenliği sağlayamadığı için, bölgenin terör yuvasına, özellikle de İsrail karşıtı grupların üssü konumuna dönüşmesine ilişkin korkusunun gerçekleştiği şeklinde okunsa da halihazırda kötü gitmekte olan ilişkileri daha da olumsuz etkileme ihtimalinin yanında iki ülke ilişkilerinde yakınlaşma yaşanması için bir fırsat da yaratabilir.
 
Olayın ardından yaşanan gelişmelere bakıldığında iki ülke arasındaki işbirliği ve koordinasyonun erken belirtilerinin görülmeye başlandığı söylenebilir. Saldırının hemen ardından İsrailli bir tugay komutanı ile Mısırlı meslektaşı sınırda bir araya gelerek soruşturmaya ilişkin fikir alışverişinde bulundular. İsrail, sınırını geçerken yakaladığı silahlı araç ve öldürülen teröristlerin cesetlerini Mısır’a teslim etti, İsrail Dışişleri Bakanlığı da bir taziye bildirisi yayınlayarak saldırının amacının Mısır ve İsrail arasında var olan barışı bozmak olduğunu ileri sürdü.
 
Saldırının ardından İsrail’de çeşitli çevrelerce Mursi ve onun gibi İslamcı siyasetçiler ile devletler sistemine topyekun karşı çıkan İslamcılar arasındaki farkın açığa çıktığı, bu bakımdan saldırının Mursi’ye statükocu ve pragmatik bir aktör olma şansı verdiği yönündeki yorumlar göze çarptı.(3) Bu çerçevede Mursi iktidarına ve Mısır’ın istikrarına yönelik asıl tehdidin İsrail değil, Sina’da konuşlanan İslamcı gruplar olduğu ve bu tehlikenin İsrail tarafından da paylaşıldığı düşüncesi etrafında Mısır ve İsrail arasında işbirliği ve yakınlaşmanın yolunun açıldığı düşünülüyor.  Siyasi, toplumsal ve ekonomik devrim-sonrası sorunlarla mücadele ediyor olması ve Amerikan desteğine son derece ihtiyaç duyması da Mursi’ye bu yönde etki edecek gibi diğer motivasyonlar olarak görülüyor. Mursi Salı günü Mısır askerlerinin Sina’da daha büyük çaplı operasyonlar düzenlemesinin önünü açmak için İsrail ile barış anlaşmasında değişiklik yapma taleplerine karşılık Mısır’ın imzaladığı tüm uluslararası anlaşmalara sadık kalacağını yineledi. 8 Ağustos günü sabah saatlerinde Mısır hava kuvvetleri 1973’ten beri ilk defa Sina’da hava saldırısı düzenledi ve 20 militan öldürüldü. İsrail Savunma Kuvvetlerinin ise operasyondan haberdar edilmediği fakat taraflar arasındaki barış anlaşmasının şartlarına aykırı bir durum olmadığı ve operasyonun beklenmedik bir eylem olmadığı ifade edildi. Dolayısıyla Mursi’nin attığı adımlar da şimdilik İsrail ile barışçıl birlikte varoluş yönünde taktiksel bir esneklik göstermesine yönelik beklentileri artırıyor. Diğer yandan İsrail ile Mısır arasındaki yakınlaşma olasılığının Mısır’ın yeni devlet başkanının ihtiyaç duyduğu halk desteğinden ne derece etkileneceği ise havada asılı bir soru işareti olarak duruyor. Birkaç gün önce İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in Mursi’nin kendisine yazdığı, Ortadoğu barış sürecinin canlandırılmasında Mısır’ın elinden geleni yapmak için sabırsızlandığı mesajını veren mektubu ifşa etmesi ve Mursi’nin ise bir süre sonra mektubun sahte olduğunu ifade etmesi üzerine yaşanan mektup krizi de bu bilinmezliğe işaret ediyor.
 
Öte yandan hem Savunma Bakanı Ehud Barak hem de Başbakan Netanyahu’nun olayların ardından sarf ettiği sözler, ikili ilişkilerin geleceğine dair daha stresli bir tabloyu işaret ediyor. Barak, Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin birkaç gün önce yabancı turistleri Mısır’daki güvenlik durumunun iyiye gittiği, hatta her zamankinden daha güvenli olduğu yönündeki açıklamasından sonra yaşanan saldırının Mursi için yükümlülüklerini yerine getirme konusunda bir uyanış çağrısını olmasını söyledi. Netanyahu’nun ise vatandaşlarının hayatlarını tehlikeye atan durumlarda İsrail’in sadece kendine güvenmesi gerektiğine ilişkin sözleri İsrail’in Sina’daki duruma vereceği tepki konusunda merak uyandırdı. 
 
İsrail’in şu anda Mısır yetkileri tarafından Sina’da daha fazla sayıda birlik bulundurmak yönünde yapılan bir talebini değerlendirdiği söyleniyor. 33 yıllık barış anlaşmasının şartlarının değiştimesini ima eden böyle bir çağrıya olumlu cevap verip vermeyeceği bilinmiyor. Fakat Tel Aviv’in Mursi’nin bir yandan halkın bir kısmının tercihiyle anlaşmanın muhafaza edilmesi ve diğer kısmının ve yönetici kadronun ya tamamen fesh edilmesi ya da şartlarının revize edilmesi talepleri arasında kalmış olması düşünüldüğünde Mısır’ın teklifine olumlu yanıt vermesi beklenmiyor. İsrailli birçok savunma uzmanına göre ise direk müdahale seçeneği git gide daha olası bir hal alıyor. İsrail’in Sina ile kendi yöntemleriyle baş edeceği ve bu durumun Mısır ile ilişkilerde yaratacağı durumun değerlendirildiği konuşuluyor. Mısır’ın çelişkilerini baypas etmek için Mısır ve İsrail’in arasında Sina’nın güvenliğinin İsrail tarafından sağlanması yönünde gizli bir anlaşma yapılması da ihtimaller arasında değerlendiriliyor. İsrail tarafından göz önüne alınan diğer bir çözümün ise Mısır’dan patlayıcı yüklü araçların İsrail’e yaklaşmasını önlemek için sınırda duvar gibi bir bariyer kurmasını talep edebileceği olduğu konuşuluyor. Bu noktada zikredilen en kötü senaryoyu İsrailli aşırı sağcı grupların arzu ettiği üzere 1967 ve 1982 arasında İsrail tarafından işgal edilen petrol ve doğal gaz zengini Sina’nın yeniden ilhak edilmesi oluşturuyor.
 
İsrail’in Sina’daki terör eylemlerine şimdiye kadar verdiği tepkilere bakarsak herhangi sınır ötesi operasyon yerine Mısır Hükümeti’ne uyarılar göndermeyi tercih etmiş olması bundan sonra da Mısır’daki mevcut yönetimin yapısı düşünüldüğünde 1979 anlaşmasını tehlikeye düşürecek herhangi bir adım atma olasılığının zayıf olduğunu gösteriyor.
 
Sonuç olarak Mısır’da Müslüman Kardeşlerin yönetimi devraldığına bozulabileceği düşünülen Tel Aviv-Kahire işbirliği giderek daha da fazla Sina’da düğümlenecek olan ortak güvenlik tehditleri nedeniyle yeniden gözden geçirilmeyi gerektiriyor. Bundan sonra ilişkilerin ne şekilde evrileceği hakkında bir tahminde bulunmak için erken olsa da durumun her iki tarafça istenmeyen İsrail-Mısır çatışmasına dönmeden engellenmesi yönündeki iradeleri açıkça belli oluyor.
   
(1)http://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=158231346
(2 http://www.jpost.com/MiddleEast/Article.aspx?id=267418
(3)http://www.nytimes.com/2012/08/07/world/middleeast/sinai-attack-a-test-for-israel-egypt-and-gaza.html