Mısır İzolasyon Tehlikesi Altında

Selen Tonkuş, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
İngiltere'den yola çıkıp, Fransa, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Suriye ve Ürdün üzerinden Mısır’a ulaşan Filistin’e Yol Açık Konvoyu’nun Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye ulaşma yolculuğunda arka arkaya sorunlar yaşandı. Şam üzerinden Ürdün’e geçen konvoy sınırda uzun süre beklemek zorunda kalmıştır. Amman’a girişi uzun pazarlıklar sonrası mümkün olan konvoyun bir sonraki durağı olan Mısır’ın sınır kapısını açıp açmayacağı konusu uzun süre tartışılmış, en sonunda kapının açılması kararı alınmıştı. Fakat Ariş Limanı'nda bekletilen konvoyda yer alan 57 aracın geçişine izin verilmemesi üzerine konvoy katılımcıları ile Mısır polisi arasında arbede çıktı. Tarihte de birçok örneği görülmüş olan Arap ülkelerinin Filistin davasına “ihaneti” olarak algılanan Ürdün’ün tavrından sonra Mısır polisinin İsrail ambargosu altındaki Gazze halkına insani yardım taşıyan konvoya saldırması ve birçok insanı yaralaması bu algıyı daha da güçlendirdi. Zaten Mısır bir süreden beri Gazze sınırına inşa ettiği “çelik” duvar nedeniyle Filistinliler ve Filistinlilere destek veren Arap kamuoyu tarafından eleştiriliyordu.    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun temaslarıyla çözülmüş gibi görünen ve Mısır’ın Filistin meselesine “ihaneti” olarak yorumlanan olayın çeşitli sebepleri olabilir.    Mısır 1978 Camp David Anlaşması’nı imzalamasından bu yana yüzünü Batı’ya, yani ABD’ye dönmüş bir ülke. ABD’den en çok mali yardım alan ülkeler arasında İsrail’den sonra ikinci sırada bulunan Mısır zor zamanlarını ABD’nin desteği alarak atlatmaya alışmıştır. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek şu sıralar tahtını oğluna devretmeyi düşünüyor. Bu amacın gerçekleşmesi için desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu desteği, ABD’nin stratejik ortağı İsrail’in çıkarlarına aykırı davranarak alamaz. Olayların İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Mısır ziyaretinden sonra gerçekleşmiş olması da dikkat çekici. Yani Mısır’ın konvoya karşı tutumu ve  'Çelik duvar' inşa etmesinin sebebi İsrail’le iyi geçinmek isteyişi olabilir.   Mısır’ın tavrının temelinde yatan esas neden ise Mısır’ın HAMAS’a olan hasmane tutumudur. Bu tutum Gazze’nin kontrolü HAMAS’a geçtikten sonra daha da sertleşmiştir. Mısır içindeki Müslüman Kardeşler tehlikesinden dolayı güçlü bir HAMAS istememektedir. Bölgedeki itibarı ve liderlik rolü zayıflayan Mısır iç işlerinde de sıkıntılı bir dönem yaşamaktadır. Bölgedeki yerini sağlamlaştırmak için HAMAS ile mücadelede İsrail’in yanında yer alırken, ülke içinde de rejimini korumak isteyen Mübarek, Müslüman Kardeşler’i bastırmaya çalışmaktadır. Mısır’ın HAMAS-El Fetih uzlaşma görüşmelerinde arabuluculuk yapmasının hatta belki bu rolün hakkını veremeyip bir sonuca vardıramamasının yani görüşmelerin sürüncemede kalmasının nedeni de bölgedeki rolünü güçlendirmek. Çünkü Mısır bölgedeki yerinin geleceği için Filistin meselesindeki rolüne büyük önem atfediyor.   Mısır’ın tutumu için daha masum bir açıklama ise Mısır’ın diğer Arap ülkelerinin Filistinli mülteciler sorununa yaklaşımına benzer bir tutum sergilemeye çalışması olabilir. İsrail’in amacı Filistinli mültecileri Arap nüfusu içinde eritmektir. Arap ülkeleri bu amaca hizmet etmemek için Filistinli mültecilere vatandaşlık vermek istemiyorlar. Yani Mısır Gazze’yi kurulacak olan Filistin Devleti’nin parçası değil de, Mısır’ın bir devamı haline getirmek olan ve sorunları da Mısır’a havale etmek olan düşüncesine hizmet edeceğini düşündüğü için böyle davranmış olabilir ki bu uzun süredir Mübarek tarafından dillendirilen bir düşünce. Yani Mısır, bu yaklaşımının Filistinlilere uzun vadede kazanç sağlayacağını düşünüyor olabilir.   Sonuç olarak her ne nedenle olursa olsun Mısır, Arap ve dünya kamuoyunda Camp David’den sonra bir kez daha izolasyon tehlikesi ile karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.