Moskova’nın Yenilenen Ankara Algılaması: RISS

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Moskova’dayım. Geçen yıl, St. Petersburg’da Rus akademisyenlerle Türk-Rus ilişkilerini ele almıştık. Rus akademisyenler, iki ülke arasında vizenin kalkmasına dair anlaşmanın imzalanmasına rağmen Rus bürokratların bunu uygulamayacağını düşünüyorlardı. Türk-Rus tarihi ve Rusya Federasyonu’nda Soğuk Savaş algılamasının kalıntılarının yaşamasından dolayı vizenin bu kadar kolay ve hızlı kalkacağına ben de inanmıyordum. Geçen hafta İtalya’daydım. Moskova-Roma ilişkileri oldukça yakın olmasına rağmen İtalyan milletvekilleri bile Türkiye ile Rusya arasında vizenin kalktığına inanamıyorlardı. Ama, oldu. Hayal, gerçek oldu. İki ülke arasında vizenin kalktığı tarih olan ‘17 Nisan 2011’ Türkiye-Rusya Federasyonu ilişkilerinde çok önemli bir dönüm noktası oldu. Erdoğan ve Putin iki ülke arasındaki ilişkilere en olumlu katkılardan birini gerçekleştirdi. Tarih yeniden yazıldı. Soğuk Savaş’ın kırıntıları bitirildi. Bundan sonra aralanan kapının daha fazla açılmasına tanık olacağız. Daha fazla yakınlaşma için Türk ve Rus halkları iki devleti de zorlayacak. Nitekim, vize varken Türk sınır kapılarından kolayca vize alan Ruslar, kapıdan vizeyle Türkiye’de 90 gün kalabiliyorlardı. Vizesiz girişle birlikte Türkiye’de sadece bir ay kalabilen Ruslar ilerleme değil, gerileme olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle Ankara, bir aylık vizesiz geçişi iki aya çıkarttı bile. Bunun daha da artması sürpriz olmayacaktır. Artık, Ankara ile Moskova arasındaki sıcak ve samimi siyasi ilişkilerin ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilere yansımasının zamanı gelmiştir. Çünkü, iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi Rusya Federasyonu’nun lehine oldukça dengesizdir (2010’da Rusya’nın Türkiye’ye ithalatı: 21,6 milyar ve Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 4,6 milyar Dolar. Türkiye aleyhine 16,9 milyar Dolar açık var). Moskova’da Türk-Rus Kültür Merkezi 16 Mart 2011’de açılmıştır. Ankara’da ise Rus Kültür Merkezi bulunmamaktadır. Rusya Federasyonu’nda Türk kültürüne, danslarına, edebiyatına, mutfağına ve Türkçe öğrenmeye ilgi olmasına rağmen bu ilgi yeterince tatmin edilememektedir. Türk-Rus ilişkilerinde rekabetten işbirliğine geçildi. Artık, işbirliğinin detaylarına geçilmelidir.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı’na doğrudan bağlı olan Russian Institute for Strategic Studies (RISS)’in davetlisi olarak Moskova’da bulunuyorum. Modern üç binada, 100’ü analist olmak üzere 180 kişilik kadrosuyla faaliyetlerini sürdüren RISS, dış politika alanında doğrudan devlet başkanına ve hükümete danışmanlık yapıyor. Avrupa-Atlantik; Afrika, Asya, Çin, Müslüman dünyası; BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu); Savunma; Ekonomi; Sosyal Bilimler (Tarih ve Din) bölümleri bulunuyor. Rusya’da altı şubesi bulunuyor. RISS, Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin gelişmesine ve analiz paylaşımı boyutunda da artmasına yürekten inanıyor. Türkiye’yi hem bölgesel hem de son yıllarda dünyadaki gelişmeleri de etkileyen bir güç olarak görüyor. Türkiye’nin giderek büyüyen ekonomik ve siyasi gücünü bölgesine nasıl dağıtacağı, nasıl yansıtacağı ve hangi bölgelere (Ortadoğu, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya) ağırlık vereceği merak ediliyor. Putin ve Erdoğan ise birbirine benzeyen zeki, güçlü ve siyaseti iyi bilen liderler olarak görülüyor.

Moskova-Ankara ilişkilerinde ‘gerçekçilik’ temelini asla ihmal etmemeliyiz. Yani, hem Ankara ve hem de Moskova için Batı ile ilişkilerin birincil öncelikte olduğunu bilmeliyiz. Ancak, Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında ‘iyi komşuluk’ temelli ilişkilerden ‘yakın akrabalık’ temelli ilişkiler üzerine yeni stratejilerin oluşturulmasının iki ülkenin de yararına olacağını da bilmeliyiz.