Reyhanlı-İdlib Sınırında Sakin Günler

Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı
Hatay’ın Suriye sınırındaki ilçesi Reyhanlı’da yaz boyu her köşe başında bir düğün yapılır. Caddeler ve sokaklar trafiğe kapatılır, düğün tozunu önlemek için yerler iyice sulanır, elektrik hatlarına çengel atılıp aydınlatma sağlanır, bütün ilçeyi inleten anfiler takılır ve böylece modern düğün salonu hazır hale getirilir. Sokak düğünleri, yorgun kurşun sağnağı altında Arapça ve Türkçe şarkılarla neşe içinde tamamlanır. Düğün geceleri sıkılan silahlara son aylarda Suriye-İdlib tarafından gelen top, bomba ve silah sesleri de eklenmişti.
 
Ramazan dolayısıyla düğünlere ara verildi. 19 Temmuz’da, Ramazan’dan hemen önce Reyhanlı-Cilvegözü sınır kapısından yaklaşık beş km uzaklıktaki Bab-el Hava sınır kapısı Suriyeli mücahitlerin eline geçti. Özgür Suriye Ordusu bayrağı çekildi. Böylece, İdlib ve civarı tamamen mücahitlerin kontrolüne girmiş oldu. Reyhanlı-İdlib hattında sessiz ve sakin günler başladı.
 
Suriyeli mücahitlerin 19 Temmuz başarısının altında yatan nedenlerden biri de F4-RF askeri keşif uçağı krizi olabilir. Reyhanlı’da jet krizinin etkilerini açıkça görmek mümkün. Kriz sonrası Türkiye’nin çekingenlik bariyerlerinin ortadan kalktığı rahatça gözlemlenebiliyor. Askeri birlikler silah ve mühimmat olarak güçlendirilmiş, füze rampaları yerleştirilmiş. Türkiye, Suriye’deki çatışmalara katılmamakla birlikte artık çok daha rahat bir şekilde mücahitleri desteklemeye başlamış. Reyhanlı Devlet Hastanesi çatışmalarda yaralanan Özgür Suriye Ordusu askerleri ve siviller ile dolmuş. Artık, ambulanslar açıkça sınırdan gün boyu yaralı ve hasta taşıyorlar. TIR’lar ve kamyonetler sınıra yardım malzemeleri götürüyor. Reyhanlı’ya Suriye’den antika eserler ve el yazma kitaplar da gelmeye başlamış. Bu durum, hem yağmanın başladığını, hem de Suriyelilerin nakite döndüğünü gösteriyor.
 
AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı), Nisan 2011’den beri gelen Suriyeli sığınmacı sayısını 65 bin ve 20 Temmuz itibariyle Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacı sayısını43 bin 387 olarak açıkladı. AFAD’ın açıkladığı Suriyeli sığınmacı sayısı gerçek rakamları yansıttığını sanmıyorum. Gerçek rakamın 100 bin civarı olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü, son birkaç aydır Reyhanlı dahil olmak üzere Türkiye-Sınır il ve ilçelerine yoğun bir Suriyeli yerleşimi oldu. Yerleşim artarak devam ediyor. Kiralık ev bulunamıyor. İstanbul bile Suriye’den göç almaya başladı. Reyhanlı’da dolaşan Suriye üniformalı asker ve subaylar ise Suriye ordusundan kopmaların arttığının açık göstergesi. Reyhanlı’ya gelen Suriyeli her sivil ve askerlerin ayrı bir hikayesi var. Ama konuşmak istemiyorlar. Sadece huzur içinde yaşamak istiyorlar. Kimliklerini açıklamaktan ve fotoğraf çektirmekten çekiniyorlar. Suriye’de bulunan akrabalarına zarar gelmesinden ve ülkeye döndüklerinde işkence görmekten korkuyorlar. Cep telefonları zulüm fotoğrafları ve videoları ile dolu. Skype ve Suriye’nin sınır bölgelerini kapsama alanı içine alan Türk GSM operatörleri sayesinde haberleşiyorlar.
 
Kayısı, üzüm, nar, incir ve beyaz yasemin Reyhanlı’yı çok seviyor. Ağaçlarda kumru, yalıçapkını ve esmer Arap bülbülü sesleri birbirine karışıyor. Deldeliceler (deliceler) avlarını gözlüyor. Reyhanlı’nın kapı komşusu Suriye, silah sesleri yerine sadece kuş seslerinin duyulduğu yeni bir döneme geçebilecek mi? Temennimiz, isteğimiz ve gayretimiz bu yönde.
 
Türkiye, Suriyeli sığınmacılara kucak açmaktan çekinmedi. Türkiye’nin geleneğinde sınırları kapatmak yok. Kabul etmek ve barındırmak var. Ama Ankara’nın 1951 Cenevre Sözleşmesini coğrafi sınırlama olmadan uygulamasının zamanı gelmedi mi? Yani, Avrupa Konseyi olmayan ülke vatandaşlarına ‘geçici sığınma’, ‘geçici ikamet izni’ imkanı tanıyan ve Avrupa Konseyi üyesi ülke vatandaşlarına ise ‘mülteci statüsü’ veren Ankara’nın artık bu çifte standardı bırakması gerekiyor. Ankara’nın gözünde insanların ‘Avrupalı ve diğerleri’ olarak ayrıldığı yıllar çoktan geride kaldı. Türkiye’nin akraba coğrafyasını sadece sözde değil, özde de kucaklaması için ‘Batı’dan çok Batılı’ olunan yıllara ait hukuksal yaklaşımları tasfiye etmesi gerekiyor. Bu çerçeve de Türkiye, coğrafi sınırlamasını kaldırarak Suriyeli sığınmacılara ‘mülteci statüsü’ tanımalıdır.