Rusya’nın Suriye Tutumunun Nedeni ve Değişme Olasılığı

Hasan KANBOLAT, ORSAM Başkanı
Suriye’de direniş yaklaşık bir ay sonra birinci yılını tamamlayacak. Muhalefet, Beşar Esad’ın iktidardan çekilmesini ve Baas Partisi’nin iktidarı bırakıp demokratik hak ve özgürlükleri koruyacak yeni bir anayasanın kabul edilmesini istiyor. Hükümetin halkına karşı ordu ve polis gücünü kullanması sonucunda artık Suriye’de yönetim değişikliğinin gerekli olduğu anlaşılmıştır.
 
Suriye’de yönetimin tıkanmasına karşın ٍSama giden Lavrov ile birlikte Moskova’nın tutumu değişmiyor. Moskova’nın Suriye olaylarına yaklaşımında Rusya’nın Suriye krizine olan bakış açısı ve Rusya’nın Batı’nın tepkisine olan yaklaşımı ön plana çıkıyor. Böylece Moskova, Batı ile Suriye arasında kalkan olmaya devam ediyor. Görünen o ki, BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye karşı kararların kabul edilmesini engellemeyi sürdürecek. Böylece, Suriye’ye karşı uluslararası askeri müdahalenin olmasının önüne geçmeye çalışacak. Nitekim, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batı ülkelerinin 4 Şubat’ta BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye karar tasarısı konusunda yapılan oylamanın sonuçlarına ilişkin yorumlarını “uygunsuz ve isterik” olarak nitelendirdi. Moskova, Arap Birliği’nin Kasım 2011’de açıkladığı “Şiddetin kaynağı nerede olursa olsun şiddete son vermek gerektiğini” öngören girişimini aktif bir şekilde destekliyor. Lavrov, “Bir karar tasarısının sadece sloganları değil, bu hükümleri gerçekleştirecek somut tedbirleri içermesi gerektiğini” belirtti. Moskova söz konusu karar tasarısına “Suriye muhalefetinin silahlı radikallerden ayrılması çağrısını” ve “Suriye yönetiminin ordu birliklerini şehirlerden çekmesi talebine silahlı grupların da şehirleri terk etmesi talebini” eklemeyi önermişti. Lavrov, “Her iki önerimiz karar tasarısını hazırlayanlar tarafından tamamen reddedilmiştir” dedi.
 
Moskova, Suriye’de sosyal, siyasi ve ekonomik sorunların çözümünü güç kullanmadan ve halk ile diyalog içerisinde çözülmesini ummaya devam ediyor. Tarafların hukuk ve diyalog çerçevesinde anlaşmaya varabileceklerinden emin. Bu nedenle, Suriye krizinin çözümü için tüm güç kullanımına son verilmesini ve siyasi, sosyal ve ekonomik reformların gerçekleştirilmesini istiyor. Herhangi bir yaptırım uygulanmasına da karşı. Diyaloğun devre dışı bırakılmasının Libya senaryosunun tekrarlanması anlamına geleceğini iddia ediyor. Moskova’ya göre “Muhalefetin yapıcı programı yok. Tek istekleri Esad’ın iktidardan ayrılması. Yani, bütün bunlar ‘Arap Baharı’ olaylarına özgü bir senaryo. Amaç, hükümeti devirmek ve sonrasına bakmak. Arap devrimlerinin bölgeye istikrar getiremeyeceği bellidir. Bu durumdan sadece ‘kontrollü kaos’ politikasını izleyenler yararlanabilirler. Ama bu kaos ne kadar kontrollü olabilir?”. Moskova, Suriye politikasının SSCB dönemindeki iyi ilişkilere ve silah satışına indirgenmemesi gerektiğini iddia ediyor. Moskova’ya göre iki ülke arasında tarihi ve kültürel bağlar da bulunuyor ve Suriye Ortadoğu Ortodoksluğunun en önemli merkezi.
 
Moskova, Suriye yönetiminin iyi niyetli olduğuna inanacak kadar naif olamaz. Sadece, küresel kutup lideri refleksi ile Ortadoğu’daki en önemli müttefikini sonuna kadar korumaya kararlı. Ancak, askeri müdahale olduğu taktirde müdahalenin tarafı olmak da istemiyor. Askeri müdahaleyi önleyebilmek için Moskova eğitimli Suriye siyasi eliti Beşar Esad’ı kurban ederek Nusayri ağırlıklı yönetimi devam ettirmeye çalışabilir. Suriye yönetimi son kart olarak İsrail ile Golan için savaşmayı ve bu savaşta Rusya ile İran’ın desteğini almayı deneyebilir. Böylece, ortak düşman İsrail ile savaşın Suriye halkını ve müttefikleri Suriye yönetiminin altında birleştireceği umulabilir.
 
Günümüzde Rus aydınları arasında hararetli bir tartışma var: “Rusya halen küresel bir güç mü? Yoksa, bölgesel bir güç haline mi geldi?” Moskova’nın Suriye politikasının seyri söz konusu sorunun cevabını verebilir.