Suriye Çerkesleri

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
1864 yılında sona eren Çarlık Rusyası ile Kuzey Kafkasya halkları arasındaki savaş sonrası Kuzey Kafkasya halkları tarihin en büyük soykırımlarından birine uğramış ve sağ kalanlar göçe zorlanmıştır. Böylece, özellikle Kuzeybatı Kafkasya halklarının tamamı soykırım ve zorunlu göç ile karşı karşıya kalmıştır. Örneğin, Adigelerin yüzde 95’i, anavatanları Soçi olan Ubıhların yüzde yüzü vatanlarından çıkartılmışlardır. Bu nedenle, Kuzeybatı Kafkasya’nın etnik yapısı tamamen değişmiştir. Kuzey Kafkasya halklarına sahip çıkan Osmanlı Devleti onları “Çerkes” ortak adıyla tanımlamıştır. Gelenlerin yüzde 80 civarı Adige kökenli olduğu için zaman zaman “Çerkes” kelimesi Adigeleri tanımlamış ve “Çerkesçe” denildiği zamanda Adigece anlaşılmıştır. Tarihte “93 Harbi” olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası da Çarlık Rusyası Güneybatı Kafkasya’yı da (Abhazya ve Acarya) zorunlu göçe zorlamıştır.
 
Osmanlı Devleti, “Çerkes” ortak adıyla tanımladığı Kuzey Kafkasyalı göçmenleri yerleştirirken oldukça stratejik davranmıştır. Göçmenlerin yüzde 80’nini Balkanlara yerleştirerek Çarlık Rusyası’nın baskısı altında bulunan Osmanlı Balkanlarını elinde tutmaya çalışmıştır. Ancak, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Balkanları büyük ölçüde kaybeden Osmanlı, Berlin Antlaşması’na göre Balkanlar’dan çıkarılan Çerkes göçmenleri Anadolu ve Ortadoğu topraklarına yerleştirmiştir. Çerkeslerin Ortadoğu’ya yerleştirilmesi stratejisi sırasında su yataklarının ve Hicaz demiryolunun korunması ön planda tutulmuştur.
 
Çerkeslerin Suriye’ye yerleşmesi Kafkasya’dan doğrudan ve Balkanlar’dan olmak üzere iki aşamada gerçekleşti. 1860 ortalarında Kafkasya’dan gelen ilk gruplardan biri Suriye’nin kuzeyine ve Maraş sancağına yerleştirildi. Daha sonra Hama ve Humus şehirleri civarına ve Havran Sancağı sınırları içindeki Golan Tepeleri’ne yerleştirildiler. 1865-1866 yıllarında Suriye’nin doğusundaki Rasul-Ayn bölgesine ve Diyarbakır sancağı sınırına Çeçenler yerleştirildi. Birçoğu yerel çatışmalarda ve çeşitli hastalıklar yüzünden öldü, bir kısmı da başka bölgelere göç etti. Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’dan Suriye’ye göçü 1920’li yılların başına kadar sürmüştür. Çerkesler yoğun olarak Golan Tepeleri’ne Mavera‐i Ürdün’e, Hama, Humus ve Halep kentlerinin yakınlarına yerleştiler.  Kurdukları Amman, Ceraş, Kuneytra ve Mumbuc köyleri zamanla büyüyerek kentlere dönüştü. Son grup Çerkes göçmeni İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra geldi. Bunlar çoğunlukla Almanlara esir düşen ve savaştan sonra Kafkasya’ya dönmeyen Kızılordu’nun eski askerleri ile 1942’de Kuzey Kafkasya’nın Nazi Almanyası tarafından işgalinde Alman ordusuna alınan gençlerdi.
 
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye ve Sovyetler Birliği arasında gelişen iyi ilişkiler sayesinde Suriyeli Çerkesler Kafkasya’da yaşayan soydaşlarıyla ilişkilerini geliştirme imkanı buldular. 1948-49 yıllarında Arap-İsrail savaşına Çerkeslerin gönüllü ve etkili katılımı Araplar ile Çerkesler arasındaki ilişkilerin gelişmesini sağladı. Savaştan sonra Suriye’de art arda meydana gelen askeri darbelerde savaş yeteneği ve disiplini yüksek Çerkes birlikleri etkin rol oynadılar. 1967 Haziran’da başlayan Arap-İsrail savaşı Suriye Çerkes toplumunun sosyo-ekonomik ve siyasi durumunda büyük değişikliklere yol açtı. İsrail’in Suriye’ye ilk ve en büyük darbesi Çerkeslerin çoğunun yaşadığı Golan tepelerinden geldi. İsrail birlikleri karşısında büyük kayıplar veren Suriye ordusu geri çekilirken Çerkesler direndiler. Golan’ı terk etmek zorunda kalan Çerkesler, Şam’a yerleştiler. Suriye’de bugün 30 bin civarında Çerkes bulunuyor. Çoğunluk Şam ve çevresinde, bir kısmı Suriye’nin kuzeyindeki Halep ve Mumbuc şehirlerinde ve çevresindeki köylerde, bir kısmı da Humus, Hama ve yakınlarındaki köylerde yaşıyor.
 
Çerkesler, sünni-hanefi mezhebinden olmalarına rağmen sadakatları nedeniyle Şam yönetimi ile sorun yaşamamaktadır. Ancak, gelişen olaylar içinde Şam yönetiminin acımasızlığı ve Esad sonrasının belirsizliği Çerkesleri rahatsız etmektedir. Bu nedenle, Kuzey Kafkasya, Türkiye ve ABD’de bulunan akrabalara doğru bir göçün olup olamayacağı toplum içinde tartışılmaya başlanmıştır.