Türkçe’de Yabancı Algılaması

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 13 Nisan 2011’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) ‘Fransız kalmak’ deyimini kullanmıştı. Türkçe’de ‘Fransız kalmak’, ‘Bir konuya yabancı kalmak, intikal edememek, anlatılan bir konuyu anlayamamak’ anlamına kullanılmaktadır. İngilizler ise bir şeyi anlamadıklarında ‘İt is Greek to me’ diyorlar. Yani, ‘Bu bana Yunanca’. Belaruslar ise bir şeyi anlamadıklarında ‘Türkçe mi konuşuyorsun?’ diyorlar. İtalya'da birinin söyledikleri, karşısındaki kişi tarafından yerine getirilmediğinde ya da anlaşılmadığında ‘Che parlo Turco?’ yani ‘Türkçe mi konuşuyorum?’ deniyor.   Her dilde ülke ve halk adları farklı algılamalar içerebilmektedir. Günümüz Türkçesinde de yabancı ve dünya algılaması incelendiği takdirde, genel olarak Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki İstanbul yaşamının izleri görülmektedir. Osmanlı Devleti’nden günümüz Türkçesine aktarılan yabancı ve dünya algılamasını aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz: Son döneminde bölgesel bir güç olan Osmanlı Devleti’nin egemen veya yakın ilişkide olduğu coğrafyanın (Bağdat, Fizan, Dimyat, Selanik, Şam, vb.) Türkçe’ye etkileri; 19. ve 20. yüzyıllarda sürgün ve soykırım sonucu Osmanlı Devleti’ne göç etmek zorunda bırakılan müslümanların Türkçe’ye etkileri; Osmanlı Devleti ile ticari ilişkide bulunanların ve savaşan tarafların Türkçe’ye etkileri; Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketlerinin etkileri. Batılılaşma hareketleri nedeniyle Türkçe de müslümanlık dışında genel olarak ‘Türk’ dahil olmak üzere Doğulu olan herşeye, halklara, kentlere, gelenek ve göreneklere, dinlere vb. bakış olumsuzdur. Batılı değerler ve yaşam biçimine ise olumlu bir bakış vardır. Bunun en iyi örneği, İtalyanca’dan Türkçe’ye giren alafranga-alaturka ayrımında görebiliriz. Alafranga olumlu değerleri, alaturka ise olumsuz değerleri temsil eder. Ancak, bu ayrım Türkiye’de son on yıllarda hızla değişmektedir. Artık, alaturka geriliği değil, benliği ve özgeçmişi temsil etmeye başlamıştır. Bunun yanında halklara ve dinlere yönelik Türkçe’de yer alan olumsuz bakış ise giderek yok olmakta ve gündelik dilden çıkmaktadır. Halkları ve dinleri rencide etmeyen daha yumuşak ifadeler ve başta farklı mutfak kültürü terimleri günlük  Türkçe’ye girmektedir.   Türkiye Cumhuriyeti döneminde günümüz Türkçesinde yabancı ve dünya algılamasının değişimini de sınıflandırabiliriz: Tek parti döneminin içe dönük yaşamı nedeniyle, Osmanlı Devleti döneminin egemen veya ilişkide olduğu coğrafyayı kapsayan bazı deyimler yok olmuş ve yerine de yenileri gelmemiştir; Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki Batılılaşma hareketlerinin Türkçe’deki etkileri cumhuriyet döneminin tek parti yıllarında da devam etmiştir; Soğuk Savaş yılları -sol, komünizm, sosyalizm, Rus, Sovyetler Birliği karşıtlığı- Türkçe’de kendi deyimlerini üretmiştir; Türkiye’nin ilk büyük dışa açılımı olan 1960’lı yıllarda başlayan Batı Avrupa’ya işçi göçü ve 1980’lı yıllarda başlayan Ortadoğu’ya ve 1990’lı yıllarda başlayan Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği coğrafyasına işçi ve mühendis göçü, insani ve ticari faaliyetler günümüz Türkçesinde yavaş yavaş yerini almaktadır. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası ilk yıllar ve karşılıklı tanıma sonrası yılların Türkçe’ye etkisi olmuştur. 2000’li yıllarda Türkiye’nin Uzakdoğu, Latin Amerika ve Afrika’ya açılımının Türkçe’ye etkileri başlamıştır.   2000’li yıllardan itibaren Türkçe’de yabancı algılaması olumlu bir şekilde değişmiş ve eski olumsuz algılamalar hızla tarihe itilmiştir. Bu radikal değişimin ana nedeni 2000’li yıllarda Türk siyasi iktidarının paranoyak yabancı düşmanlığından kurtulması ve dünya ile entegrasyonu teşvik etmesidir. Ayrıca, 2000’li yıllarda Türkiye ile dünyaki çeşitli ülkelerle ikili ilişkilerin çok boyutlu olarak gelişmesi, ulaşım ve iletişimin ucuzlaması ve artması ile birlikte Türklerin dünyaya daha fazla entegre olması, değişik ülkelerde çalışmaları, iş kurmaları, ortak evlilikler, Türklerin değişik ülkelere seyahatlerinin artması, Türkiye’ye gelen turist sayısının artması ve ülke olarak çeşitlenmesi, farklı kültürlerle temas ve birlikte yaşam Türkçe’de yabancı algılamasının olumlu değişimine katkıda bulunmuştur.