İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Türkiye Ziyaretinin Ardından

Haziran 2013 yılında seçilen ve İran içerisindeki siyasi görüşler içerisinde ‘ılımlı’ olarak değerlendirilen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 9-10 Haziran 2014’te Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ruhani’nin bakanlar, üst düzey bürokratlar ve iş adamlarından oluşan kalabalık bir heyet ile gerçekleştirdiği ziyaret iki ülkenin ilişkilerin geliştirilmesine dair iradesinin altını çizmesi açısından önemliydi.
 
Malum olduğu üzere Türkiye, uzun zamandır komşularıyla ve bölge ülkeleriyle sorunlardan ziyade işbirliği imkanlarına odaklanan ve ikili ilişkileri geliştirmek konusunda fırsatları değerlendiren bir bölgesel dış politika izlemektedir. Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığındaki İran yönetimi de göreve geldiğinden bu yana komşularıyla ve bölge ülkeleriyle çatışmadan uzak ve işbirliğine dayalı ilişkiler geliştirmek istediğini dile getirmektedir. Başta Suriye krizi olmak üzere bölgesel konulardaki fikir ayrılıkları ve izlenen farklı politikalar olmasına rağmen iki ülkenin dış politikada diyaloğa dayalı yaklaşımı İran ve Türkiye yönetimlerinin görüşmeleri için elverişli bir zemin hazırlamaktadır.
 
İşbirliği Yönünde Atılan Adımlar
 
Bu çerçevede ziyaretin ilk gününde liderler arasında baş başa ve heyetler arası görüşmeler yapılırken, ikinci gün liderler Türkiye-İran İş Forumu’na katılarak işadamları ile bir araya geldi. Ziyaretin en öne çıkan konusu Türkiye ve İran arasında kurulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin (YDİK) ilk toplantısının yapılmış olmasıdır. İran Dışişleri Bakanı Javad Zarif’in 4 Ocak 2014 tarihinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun daveti üzerine Türkiye’ye gerçekleştirdiği çalışma ziyareti esnasında bu konseyin kurulması kararlaştırmıştı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 28-29 Ocak 2014’te İran’a yaptığı resmi ziyaret sırasında iki ülke arasında imzalanan ortak bir bildiri ile bu yönde ilk adım atılmıştı. Ruhani’nin Türkiye ziyaretinde ise konseyin ilk toplantısı yapıldı. Her iki ülkeden yedişer bakanın katıldığı toplantıda ikili ilişkiler ve bölgesel gelişmeler ele alındı. Taraflar, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesinin önemini vurgulayarak iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmini 2015 yılı itibarıyla 30 milyar dolara çıkarma kararlılığını yineledi. Bu çerçevede finansal işbirliği, turizm alanında işbirliği, yatırımların karşılıklı olarak teşvik edilmesi ve korunması konuları da toplantının öne çıkan hususları oldu.
 
YDİK toplantısından sonra Türkiye ve İran hükümetleri ortak bir bildiri yayınladılar. Bu bildiride ikili ilişkileri geliştirme kararlılığının yanı sıra bölgesel meselelere değinilmektedir. Bu çerçevede, iki ülkenin nükleer silahlardan ve diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir Ortadoğu’ya desteklerinin altı çizildi. Bu bildiri ile Türkiye ve İran, terörizmin tüm şekil ve yöntemleriyle, sınır aşan örgütlü suçlarla, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla ve insan ticareti ve göçmen kaçakçılığıyla mücadelede işbirliğini güçlendirme taahhütlerini yinelediğini beyan etti. Yine bu bildiride tarafların, şiddete varan aşırıcılığın tüm şekil ve yöntemleri ile bölgesel çatışmalarda mezhepçilik ve şiddetin her türlüsünün uluslararası barış ve güvenliğe en ciddi tehditlerden birini teşkil ettiğine dair ortak görüşü ifade edildi. Bu bağlamda Türkiye’nin Hasan Ruhani'nin 18 Aralık 2013’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen "Şiddete ve Aşırıcılığa Karşı Dünya" girişimine olan desteği ile İran’ın Türkiye’nin 2015-2016 dönemi için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği adaylığına tam desteği vurgulandı.
 
Suriye, Irak ve Afganistan dâhil olmak üzere bölgedeki ve uluslararası plandaki son gelişmelere ilişkin olarak ise Türkiye-İran ortak bildirisinde "süregiden anlaşmazlıklara halkların meşru hakları doğrultusunda siyasi çözümler bulunması" gerekliliği ifade edildi. Ankara ve Tahran, kriz bölgelerindeki ihtiyaç sahiplerine insani yardım ulaştırılması konusunda işbirliği yapma konusunda mutabakata vardı. Ortak bildiride Türkiye ve İran, Filistin Birlik Hükümetine olan desteklerinin yanı sıra Kudüs başkenti olacak şekilde Filistin Devleti’nin kurulması için destek verilmesi çağrısında bulundular.
 
Ziyaret süresince ayrıca çeşitli alanlarda işbirliği belgeleri imzalandı. Bu belgeler, iki ülkenin standart enstitüleri arasında mutabakat zaptı; Türkiye Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile İran Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı Arasında Mutabakat Muhtırası, Maliye Bakanlıkları arasında Devlet Taşınmazlarının Yönetimi Alanında İşbirliği Geliştirme Mutabakat Zaptı, Turizm İşbirliği Uygulama Programı (2014-2017), Tarihi ve Kültürel Miras İşbirliği Uygulama Programı (2014-16), Kültürel, Eğitsel, Bilimsel, Gençlik ve Spor Alanlarında Değişim Programı (2014-2017), Ortak Film Yapımına İlişkin Mutabakat Zaptı; Nüfus İşleri Alanında İşbirliği Protokolü, bazı sınır kapılarının ortak kullanımına ilişkin mutabakat zabıtalarında değişiklik yapan iki protokoldür.
 
Ziyaretler sırasında gerek İran’a uygulanan yaptırımlar gerekse geçtiğimiz Kasım ayından bu yana P5+1 ülkeleri ve dolaylı olarak Amerika ile çözüme yönelik görüşmeler nedeniyle uluslararası bir mesele haline gelmiş olan ve dolayısıyla Türkiye’yi de yakından ilgilendiren İran nükleer programı da gündeme geldi. Türkiye, bölge ülkelerinin nükleer enerjinin barışçı kullanımına olan desteğini bir kere daha ifade ederken bölgede kitle imha silahlarına karşı çıkan yaklaşımının da altını çizdi. Türkiye, İran ile P5+1 ülkeleri arasında yürütülen müzakerelerde gelinen noktadan memnuniyet duyduğunu ifade etti ve müzakerelerin İran üzerindeki yaptırımların tamamen kaldırılmasıyla neticelenmesini desteklediğini belirtti.
 
Tartışmalı Konular
 
Ruhani’nin Türkiye ziyareti ile iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik atılan önemli adımlara rağmen bazı tartışmalı konularda henüz uzlaşma sağlanamadı. Bunların en önemlileri ise iki ülke arasındaki doğalgaz fiyatına dair anlaşmazlık ve Suriye politikaları. Bilindiği üzere İran ile ticarette en büyük kalemi Türkiye’nin petrol ve doğalgaz ithalatı oluşturmaktadır. Ancak İran’dan alınan doğalgazın fiyatında anlaşmazlık yaşanmış ve Türkiye fiyatın yüksekliği nedeniyle geçtiğimiz ocak ayında Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne başvurmuştu. Ziyaret kapsamında bu konunun görüşüldüğü ancak anlaşma sağlanamadığı açıklandı. Yine de, önümüzdeki hafta konunun müzakeresi için İran heyetinin Türkiye’ye gelecek olması ve iki ülkenin enerji bakanlarının görüşmelere devam edecek olması bu sorunun iki ülke arasında çözüme kavuşturulabilmesi için umut yaratmaktadır.
 
Türkiye ve İran’ın Suriye konusundaki görüş ayrılığı ise sürmektedir. Nitekim bu konuda uzlaşma beklemek de gerçekçi değildir. İran, her ne kadar Esad’ın Suriye’de yaptığı katliamları onaylamadığını ifade etse de Suriye’nin İran için stratejik önemini vurgulamayı sürdürmektedir. Bölgede İran’ın yanında yer alan bir Suriye’nin varlığı İran için bir güvenlik meselesidir. Bu nedenle İran’ın Suriye hükümetine karşı durmasını beklemek gerçekçilikten uzaktır. Nitekim Ruhani, Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte yaptığı basın açıklamasında 3 Haziran’da yapılan seçimle yeniden cumhurbaşkanı seçilen Beşar Esad’a tebrik mesajını gönderdiğini ifade etti. Ancak Suriye’de ve Irak’ın batısında giderek güçlenen radikal unsurların varlığı iki ülke için de ortak bir tehdit oluşturmaktadır. Doğrudan Suriye konusunda olmasa da bölgedeki radikalizm tehdidi karşısında birlikte hareket etmeye yönelik verilen mesajlar iki ülkenin Suriye meselesini konuşmaya devam edeceğinin işareti olarak algılanabilir.
 
Sonuç olarak İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Türkiye ziyareti İran tarafından cumhurbaşkanı düzeyinde 1996’dan bu yana gerçekleştirilen ilk resmi ziyaret olması sebebiyle iki ülke ilişkilerinde önemli bir gelişme olmakla birlikte, sonuçları itibariyle ilişkilerin geliştirilmesine yönelik atılan düzenli adımlardan biri oldu. Bölgeselci bir yaklaşımla bakıldığında uzlaşılamayan konulara rağmen bu düzenin korunması ve diyaloğun devamı iki ülkenin de yararınadır.