İran Musaddık ve Darbe

19 Ağustos 1953’te Musaddık’a yönelik gerçekleştirilen, İran tarihinde ve siyasal ruhunda derin bir iz bırakmış olan darbenin üzerinden 63 yıl geçti. 1949’da halkoyuyla meclise seçilerek 1953 yılında Şah Muhammed Rıza Pehlevi tarafından Başbakanlık görevine getirilmiş olan Muhammed Musaddık, Amerikan ve İngiliz istihbarat servislerinin desteğiyle düzenlenen darbe ile görevinden alındı ve liderliğini yaptığı Milli Cephe hareketi şiddetli bir siyasal baskıya maruz bırakıldı. Adı milliyetçilik ile özdeşleşen Musaddık, temsil ettiği ‘anayasacılık’, ‘halk egemenliği’, ‘emperyalizm karşıtlığı’ değerleri ile bugün de İran’ın milli lideri olarak tanınmaktadır. 1979 İran devriminden 2009’daki Yeşil Hareket’e kadar bütün toplumsal muhalefet hareketlerinde ve ülkedeki bütün seçim süreçlerinde, bu değerlere bağlılığını göstermek isteyen halk ve siyasetçiler Musaddık posterlerini ellerinde taşımakta, fotoğraflarını seçim afişlerine basmaktadır. Öyle ki 14 Temmuz 2015’te İran ile Batılı ülkeler arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı, Musaddık’ın 1951’de İngiltere tarafından işletilmekte olan İran petrol sanayisini millileştirme başarısına referans ile ‘İran’ın Batı karşısında ikinci büyük zaferi’ olarak yankı bulmuştur. İran-Amerikan ilişkilerinde onarılmaz bir yara açan 19 Ağustos 1953 Musaddık karşıtı darbedeki Amerikan rolü, dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından 17 Mart 2000’de yaptığı konuşmada “1953’te Birleşik Devletler İran’ın halk tarafından sevilen Başbakanı Muhammed Musaddık’ın iktidardan indirilmesini düzenlemede önemli rol oynadı” sözleriyle açıkça kabul edilmiştir. Böylece, darbeler tarihi olarak okunabilecek modern Orta Doğu tarihinde, bir dış destek ilk defa Musaddık darbesi için uygulayıcısı tarafından kabul edilmiştir.

Musaddık ve Milli Cephe Hareketi

İsviçre doktoralı bir hukukçu olan Muhammed Musaddık, siyasetle ilgilenmeye 1905-1906 Anayasa Devrimi sırasında başlamıştı. 1913’te İsviçre’den döndükten sonra Tahran Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde görev yapan Musaddık, 1921’de Ahmed Kavam hükümetinde Maliye Bakanı, 1923’te Muşir-ed-Dovle hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Siyasi hayatını 1906 Anayasası’nın korunmasına ve halk egemenliği lehindeki bütün hükümlerinin uygulanmasına adamış bir hukukçu olarak geçiren Musaddık, bu nedenle 1925’te Başbakan Rıza Han’ın Kaçar Hanedanlığı’nı sona erdirerek Pehlevi Hanedanlığı’nı kuran ve kendisini Şah ilan eden yasa önerisine karşı çıkmıştı. İran Meclisinin bu yasayı kabul etmesinin ardından siyasetten çekilen Musaddık, 1941’de İttifak Devletleri’nin İran’ı işgali ve Rıza Şah’ı tahttan indirerek yerine oğlu Muhammed Rıza Şah’ı geçirmesini müteakip 1944 yılında yeniden milletvekili seçilerek Meclis’e girdi.

Milli Cephe, yaklaşık sekiz ay süren Meclis seçimleri devam ederken Ekim 1949’da Musaddık ile beraber yirmi kişilik bir grup siyasetçi ve aydının Şah’a taleplerine iletmek üzere saray bahçesinde düzenledikleri protesto ile bir araya geldi. Talepleri “seçimin adil ve serbest şekilde düzenlenmesi, sıkıyönetimin kaldırılması, basın özgürlüğünün sağlanması” olan bu grup, protesto sonrasında bir parti kurmak yerine Milli Cephe adı altında gevşek bir koalisyon oluşturdu ve cephenin bu taleplere destek veren her siyasi görüş, parti, örgüt ve sendikadan katılıma açık olduğunu ilan etti. Milli Cephe’nin programı “sosyal adaletin tesisi, anayasal kanunların korunması, serbest seçimler ve siyasi görüş ifade etmede özgürlüğün sağlanması, ekonomik durumun iyileştirilmesi” amaçlarını içeriyordu. Cephe’ye göre ‘zorba devlet’ ve ‘kolonyal tahakküm’ İran’ın milli çıkarlarına zarar veren, ülkenin ve milletin geleceğine tehdit oluşturan iki unsurdu.

milletin geleceğine tehdit oluşturan iki unsurdu. Milli Cephe’ye göre devletin zorba iktidarını sona erdirmenin yolu, anayasanın tam anlamıyla uygulanarak halk iradesinin meclise ve siyasete yansımasından, kolonyal tahakkümü sona erdirmenin yolu ise İngiliz şirketi tarafından işletilen İran petrol sanayisini millileştirerek, İran’ın kendi doğal kaynağını çıkarma, işleme ve satma hakkına sahip olmasından geçiyordu. 1950 seçimiyle sekiz üyesi Meclis’e giren Milli Cephe, milletvekili sayısının azlığına rağmen aldığı toplumsal destekle etkili bir grup oldu. Anayasanın “Şah hüküm sürmeli; yönetmemeli” prensibini uygulamak ve Meclise müdahalesini engellemek, seçim ve basın kanunlarını demokratikleştirmek üzere anayasal reform gerçekleştirmek çabalarının yanında, Meclis’te Petrol Komisyonu’nda aktif görev aldılar. Musaddık başkanlığında çalışan Petrol Komisyonu, İngiltere ile imzalanan 1933 Anlaşması’nın gözden geçirilmesiyle Temmuz 1949’da imzalanmış Ek Anlaşma’yı incelemek ve Meclis’in onayına getirmekle yükümlüydü. Musaddık ve Milli Cephe’nin kararlı çabaları sonucunda komisyon, Mart 1951’de Ek Anlaşma’yı reddetti ve petrol sanayisinin millileştirilmesine dair tasarıyı kabul etti. Öneri 13 Mart 1951’de Meclis üyelerinin oy birliğiyle yasalaştı ve İran petrol sanayisi millileştirildi. İran şehirlerinde halk tarafından sevinçle kutlanan bu olay, İran’ın despotizme ve kolonyal tahakküme başkaldırısının zaferi olarak İran tarihine geçti. Bu başarı, Musaddık’ı Nisan 1951’de Başbakanlık koltuğuna taşıdı.

Başbakan Musaddık

Musaddık, kabinesini Meclis onayına sunduğunda iki maddeli bir program açıklamıştı: 1. Petrolün millileştirilmesi kanununun bütün ülkede uygulanması ve gelirlerin ülke ekonomisinin, refahının ve güvenliğinin artırılması için kullanılması; 2. Meclis seçim kanunu ile il meclislerinin seçim kanununda reform yapılması. Başbakan olur olmaz İngiliz petrol şirketi ile görüşmelere başlayan Musaddık, Amerika’nın da aracılığına başvurarak diplomasi yürüttü; ancak görüşmeler tıkandı ve Ekim 1951’de şirketin İngiliz çalışanları İran’dan tahliye edildi. Bir yıl sonra ise İngiltere ile diplomatik ilişkiler kesildi. Öte yandan, Eylül 1951’den bu yana İran’a uluslararası petrol ambargosu uygulanmaktaydı ve Musaddık hükümeti ekonomik olarak güçsüz kalmıştı. Haziran 1953’e gelindiğinde Eisenhower, İngiliz şirketinin uğradığı zarar telafi edilmediği sürece İran’a yardımı keseceğini bildirmiş, Musaddık ise öneriyi geri çevirmişti.

Şah Muhammed Rıza Pehlevi ise petrolün millileştirilmesi sürecine müdahale etmek için meşru bir zemini kalmamışken, Musaddık’ın Başbakanlık yetkilerini kullanmasına ve bakanların belirlenmesine müdahale etmeye devam etti. Anayasaya aykırı olan bu müdahaleler nedeniyle Musaddık’ın görevinden istifa ettiğini açıklaması, 21 Haziran 1952’de kanlı halk protestolarının fitilini yaktı. Halkın desteği Şah’ın geri adım atması ve Musaddık’tan Başbakanlık görevine devam etmesini istemesiyle sonuçlandı. Bir yıl sonra ise vergi, yargı, eğitim ve seçim kanunlarında reform yapan yasa değişikliğinin Senato tarafından onaylanmamasının yol açtığı kriz, Milli Cephe’nin önde gelen bazı üyelerinin de Musaddık’tan desteklerini çekmelerine neden olmuştu. Krizle baş etmek için Meclisi feshetmek üzere referandum öneren Musaddık, 16 Ağustos’ta referandumdan zaferle çıktı ve Şah’ın onayını istedi. Ancak Şah, Meclis’i feshetmek yerine Musaddık’ı görevden aldı. Kararı bildiren komutanın Musaddık’ın yanındakiler tarafından rehin alınmasıyla ilk darbe teşebbüsü önlenmiş oldu. Bunun üzerine Şah, 16 Ağustos’ta İran’dan ayrıldı. İki gün boyunca başta komünist Tudeh partisi olmak üzere Musaddık destekçisi siyasi partiler ve halk tarafından “Cumhuriyet isteriz!” sloganıyla monarşi karşıtı protestolar düzenlendi. Darbe günü olan 19 Ağustos’ta ise Şah taraftarı gruplar sokakları doldurmuştu.

Darbe

Musaddık, petrol endüstrisini millileştirerek ve bunun şartları konusunda İngiliz hükümetine taviz vermeyerek İngiltere ve Amerika’nın İran’daki çıkarlarına zarar vermişti. Musaddık’ın milliyetçi siyasetinin yarattığı uluslararası kriz, istihbarat servisleri aracılığıyla darbeyi organize eden Amerika ve İngiltere için darbenin gerekçesiydi. Öte yandan Musaddık, Şah'ın hükümete ve Meclis’e gerek seçim gerekse yasa yapımı sürecinde müdahalesini engellemeye, otoritesini sınırlandırarak sembolik bir hükümdar konumuna geri döndürmeye çalışmıştı. Musaddık ile girdiği güç mücadelesi de Şah’ın darbeye taraftar olmasının nedeniydi. Dolayısıyla Musaddık hükümetinin devrilmesi her iki güç odağının da çıkarlarına ters düşen bir gücü ortadan kaldıracaktı. Zaten Şah, nihayetinde petrolün millileştirilmesi yasasına onay vermişse de Petrol Komisyonu’nun çalışma süresi boyunca Ek Anlaşma’nın kabulü için uğraşan Başbakanlar atamıştı. Musaddık hükümetinin devrilmesinin, uluslararasılaşan İran petrol krizini çözmek için en etkili seçenek olduğuna karar veren İngiltere ve Amerika, Şah’ın destekçilerini örgütleyerek 19 Ağustos 1953’te darbeyi gerçekleştirdi.

19 Ağustos günü toplanan Musaddık karşıtı kitle, Milli Cephe’nin gazetesine saldırarak ateşe verdi. Komünist gazetelere saldırıldı. Tahran radyo istasyonu işgal edildi. Ordunun Musaddık karşıtı mensupları da darbeye katılarak Tahran telgraf ofisi, radyo yayın istasyonları, polis ve ordu karargâhları gibi noktaları işgal ettiler. Kaynaklara göre bu işgal ve protesto faaliyetleri İngiltere ve Amerika tarafından finanse edilmiş, kalabalıklar para karşılığı meydanlarda toplanarak darbenin zeminini oluşturmuşlardı. Yine kaynaklara dayanan başka bir yoruma göre ise Behbehani ve Kaşani gibi Musaddık karşıtı din adamları da kalabalıkları organize etmede en az yabancı istihbarat örgütleri kadar önemli rol oynamışlardı. Sonuçta, İran halkının oylarıyla Meclis’e seçilen, İran’ın doğal petrol kaynağını kullanım açısından milli kaynak haline getirerek büyük güçlere kafa tutan, Şah’ın hükümete ve Meclis’e müdahaleleriyle ülke yönetiminde otoriter monarşinin halk egemenliğine üstünlüğünü tesis etme çabasına karşı mücadele eden Musaddık, iç ve dış faktörlerin işbirliğiyle örgütlenen darbe ile Başbakanlık görevinden alındı.

Darbeden dört gün sonra Muhammed Rıza Şah İran’a geri dönmüş, General Zahedi Başbakan ilan edilmiş, İngiliz şirketi ile petrol sanayisi konusunda yeni bir anlaşma yapmak için uygun ortam yaratılmıştı. Ancak Muhammed Rıza, Musaddık’ın halk nezdinde sahip olduğu meşruiyeti ve popülariteyi kazanabilmek için uzun yıllar mücadele edecek, yine de yabancı güçler tarafından tahtı geri verilmiş ve onların desteğiyle ayakta kalan kukla bir lider görüntüsünü değiştiremeyecekti.

 

Bu yazı “İran Musaddık ve Darbe” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.