Başbakan Erdoğan’ın Rusya Ziyareti

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 15-17 Mart 2011 tarihleri arasında Rusya’ya resmî ziyarette bulunacak ve Türk ve Rusya hükümetleri arasında yapılacak Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi Toplantısı’na katılacaktır.

SSCB’nin dağılmasıyla gelişmeye başlayan Türk-Rus münasebetleri, XXI. yüzyılın başında da tüm hızıyla gelişmeye devam etmektedir. İki ülkenin komşu olması, uluslar arası arenadaki gelişmeler, iki ülkenin bulundukları bölgelere yönelik siyasetleri ve Batı’nın bu iki ülkeye karşı olan tutumu (yani hiçbir zaman ikisini de kendisinden saymaması), ekonomik olarak birbirlerini tamamlamaları, Türkiye ile Rusya’nın yakınlaşmasını sağlamıştır. Ayrıca Rusya ile Türkiye sadece ekonomi, enerji, turizm gibi alanlarda işbirliği yapmakla kalmamakta, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Doğu bölgelerindeki gelişme ve sorunlar konusunda da ortak tutum sergilemekte, benzer politikalar izlemekte, konuyla ilgili görüş alış verişinde bulunmaktadırlar.İlişkilerdeki bu seyir, Türk yetkililerinin “stratejik ortaklık”tan bahsetmelerine dahi neden olmuştur. Rus yetkililer ise stratejik ortaklıktan bahsetmenin daha erken olduğunu düşünürmüşçesine bu adlandırmayı kullanmaktan şimdilik kaçınmaktadırlar. Orta Asya ve Kafkasya’daki rekabet, ticaret hacmindeki dengesizlik, Rusya’nın PKK’yı terör örgütü listesine dahil etmemesi, gümrüklerde yaşanan sıkıntılar gibi sorunlar aslında Türkiye açısından bakıldığında da “stratejik ortaklıktan” bahsetmenin daha erken olduğuna işaret etmektedir. Ancak gelişen Türk-Rus münasebetlerini nasıl adlandırırsak adlandıralım, tarafların özellikle vizelerin kaldırılmasına yönelik anlaşmayı imzalamalarıyla münasebetleri geriye götürmeyecek bir seviyeye çıkarttıklarını söylemek mümkündür. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu hafta gerçekleştireceği üç günlük ziyaretin gündemi de tarafların bu münasebetleri geliştirmeye devam etme konusunda kararlı olduklarını göstermektedir.

2010 yılı, Türk-Rus resmî diplomatik münasebetlerinin 90 yılı idi. Bundan dolayı 2010’da yapılan karşılıklı ziyaretlerin sayısı arttırılmış ve taraflar arasında Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi’nin kuruluşu kararlaştırılmıştı. 2011 yılında karşılıklı üst düzey ziyaretleri devam ettiği gibi, bu konsey de Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti sırasında ikinci toplantısını gerçekleştirecektir. Türkiye’de başlatılan seçim sürecine rağmen bu ziyaret sırasında başbakana Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da dâhil olmak üzere çok sayıda bakan ve iş adamı refakat edecektir. İkili görüşmelerin ve Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi Toplantısı’nın yanı sıra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı İş Forumu düzenlenecek, Türk-Rus firmaları arasında ikili iş görüşmeleri yapılacaktır. Böylece Türk işadamları, Rusya’daki iş olanaklarını bizzat görüşmüş olacaklardır. Türk heyetinin içerisinde çok sayıda iş adamının bulunması hiç şüphesiz ticari münasebetlerin ve ticaret hacminin bundan sonraki tarihlerde de artmaya devam edeceğine işaret etmektedir. 2010 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 40 milyar dolar seviyesine ulaşmış ve Rusya, Türkiye’nin en büyük ticari ortağı hâline gelmiştir. Ancak ticaret hacmindeki dengesizlik, Türk yetkililer tarafından da uzun yıllar boyunca gündeme getirilmesine rağmen, bir türlü çözülememektedir. Rusların ileri sürdüğü gibi yılda 2 milyon Rus turistin Türkiye’yi ziyaret etmesi ve Rusya’da faaliyet gösteren Türklere ait 2 bin işletmenin bu dengesizliği kapatmadığı gerçektir. Dolayısıyla Türk yetkililerinin bu konuyu tekrar söz konusu ziyaret sırasında gündeme getirmeleri kuvvetle muhtemeldir.

Bu ziyaret sırasında vize uygulamasının kaldırılması konusu da ele alınacaktır. Taraflar daha 2010 yılında vizelerin kaldırılması konusunda anlaşmış, ancak her iki ülkede de bürokratik işlemler uzadığından dolayı bu uygulama hayata geçememişti. Nisan 2011’den itibaren vizesiz geçiş uygulamaların resmen başlaması beklenmektedir.

Ziyaretin önemli özelliklerinden biri de Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova ve St. Petersburg’un dışında Rusya Federasyonu’nun özerk bölgesi olan Tataristan Cumhuriyeti’ni ziyaret etmesi ve Tataristan yetkilileriyle de ikili görüşmeler gerçekleştirmesidir. Böylece ilk kez bir Türk başbakanı, resmi ziyaret çerçevesinde Tataristan Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş olacaktır (2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Tataristan’ın başkenti Kazan’ı ziyaret etmişti). Her ne kadar Tataristan Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na dâhil özerk bir cumhuriyet olsa da Türkiye-Tataristan münasebetleri Türkiye-Rusya münasebetlerine paralel olarak çok hızlı gelişmektedir. Türkiye’nin birçok bağımsız ülke ile ticaret hacmi bir milyar dolardan dahi düşük seviyedeyken, Tataristan ile ticaret hacmi 3 milyar doları geçmiş bulunmaktadır. Ortak tarihî ve kültürel bağlar da bu münasebetlere olumlu katkıda bulunmaktadır. Türkiye’deki Tataristan Temsilciliği ve bizzat yetkili temsilcisi Radik Gimatdinov’un Türkiye-Tataristan münasebetlerinin gelişmesindeki katkıları büyüktür.

Erdoğan’ın Moskova ziyareti sırasında gündeme alınan konuların başında enerji alanındaki işbirliğinin devam ettirilmesi ve Türkiye’nin Güney Akım’a, Rusya’nın da Samsun-Ceyhan projelerine katılımı gündeme gelecektir. Yine taraflar, başta Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler olmak üzere uluslar arası arenadaki sorunları da masaya yatıracaklardır. Bilindiği gibi hem Rusya, hem de Türkiye bütün sorunların barışçıl yollarla ve dışarıdan askerî müdahale olmadan çözülmesi tezini savunmaktadırlar. Bu bağlamda Türkiye ile Rusya, özellikle Orta Doğu’da barışın sağlanması konusunda sarfettikleri çabaları birleştirdiklerinde barışın sağlanmasına büyük katkıda bulunabilirler.

Netice itibariyle Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti sırasında tarafların birçok konuyu gündeme getirmeleri ve önemli kararlar almaları beklenmektedir. Bu kararların Türk-Rus siyasi ve ekonomik münasebetlere önemli katkıda bulunacağı da şüphe uyandırmamaktadır. Ancak özellikle kültürel ve ilmi alanlardaki münasebetlerin çok yavaş geliştiğini belirtmekte fayda vardır. Rusya’da Türk Kültür Merkezi, Türkiye’de de Rus Kültür Merkezi olmadığı gibi, tarafların önceki ziyaretler sırasında ortak üniversite kurma projesi de ilerlememektedir. Halbuki bu alandaki münasebetler, siyasi alandaki münasebetler kadar önemlidir. Kültürel ve ilmi alanlarda bir ilerleme katedilmediği takdirde Soğuk Savaş dönemindeki algılamalar varlıklarını devam ettirecek ve Türk-Rus münasebetlerinin önünde birer önemli engel olarak kalacaklardır.