Analiz

Fas-İsrail Normalleşmesi: Tarihsel Dinamikler, Batı Sahra ve Gazze'nin Gölgesi

Giriş
Fas ile İsrail arasındaki ilişkiler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan dinamik gelişmelere paralel olarak tarihsel bir sürecin parçası olmuş ve zaman içerisinde inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu ilişkiler, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iki ülkenin karşılıklı çıkarları doğrultusunda şekillenmiş özellikle Filistin meselesi gibi bölgesel hassasiyetlerin etkisi altında kalmıştır. Fas, 1948’de İsrail’in kuruluşundan itibaren kendisini Filistin davasının destekçisi olarak konumlandırmış ve Arap dünyasının bir parçası olarak İsrail ile ilişkilerinde dikkatli bir denge kurmaya çalışmıştır. Ancak bu süreçte iki ülke arasındaki bağlar tamamen kopmamış, bazı dönemlerde arka kapı diplomasisi ve örtülü iş birlikleri devam etmiştir.

Fas ile İsrail ilişkilerinin resmî olarak 1994 yılında, Oslo Anlaşmasına müteakip yıllarda düşük seviyede başladığı ifade edilse de iki ülke ilişkilerinin bundan daha uzun bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir. Nitekim 2. Hasan döneminin (1961-1999), İsrail ile yakınlaşma dönemi olması itibarıyla dikkat çektiği ifade edilmektedir. Bu dönemde birçok İsrailli liderin Fas’a ziyaretlerde bulunduğu ve Fas Kralı’nın, Batı Sahra meselesine destek arayışında olduğu ayrıca ülkedeki muhaliflere karşı İsrail istihbaratıyla kurduğu bağlantılardan faydalandığı belirtilmiştir. Yine bu dönem Fas’ın, Arap-İsrail çatışmasına ılımlı müdahalesi ile Arap dünyasının geri kalanından farklı bir tutum sergilediği ifade edilmiştir. 1993 yılı Oslo Anlaşmalarının imzalanması sonrası iki ülke arasındaki ilişkiler de ısınmaya başlamış, 2000 yılına kadar da ortak çıkarlar çerçevesinde tarafsız bir tutum izlemiştir. 2000 yılında yaşanan İkinci İntifada sonrası duran ikili ilişkiler 2020 yılında imzalanan anlaşmalar ile tekrar başlamıştır. Bu bağlamda özellikle Fas Kralı 6. Muhammed döneminde İsrail ile ilişkilerin ekonomik ve siyasi alanlarda yeniden ivme kazandığı gözlemlenmiştir.

Bu ilişkilerin yeniden resmiyet kazanması, 2020 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) ara buluculuğunda imzalanan Ortak Deklarasyon ile mümkün olmuştur. Bu deklarasyon, aynı yıl Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in İbrahim Anlaşmalarını imzalayarak İsrail ile normalleşme sürecine girmesini takip etmiş, Fas da İsrail ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatan üçüncü Arap ülkesi olmuştur. Deklarasyon ile birlikte ABD’nin, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması, Fas’ın bu süreçte ulusal çıkarlarını koruma ve güçlendirme çabasının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi, 2023 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla yeniden sorgulanır hâle gelmiş, bu durum hem Fas hükûmeti hem de halk nezdinde tepkilere yol açmıştır. İsrail’in Gazze’deki saldırıları sonrası iki ülke arasındaki doğrudan uçuşların durdurulması ve diplomatik misyonların boşaltılması gibi gelişmeler, Fas-İsrail ilişkilerinin geleceği hakkında belirsizlik ortaya çıkarmıştır. Gazze’de yaşanan olaylar, Fas halkının Filistin davasına verdiği güçlü desteği ortaya koyarken İsrail ile normalleşme sürecinin Fas’ın ulusal çıkarlarına hizmet ettiği gerçeği de göz ardı edilememektedir.

Bu çalışmada Fas ve İsrail ilişkilerinin tarihi seyri ele alınarak normalleşme süreci ve bu sürece 7 Ekim 2023’ten beri Gazze’de devam eden saldırıların etkisi incelenmektedir. Bu kapsamda ilk olarak 2000 sonrası Fas-İsrail ilişkileri mercek altına alınarak iki ülke ilişkilerinin bir panoraması sunulacaktır. Söz konusu dönem Michael Cox ve Nicholas Kitchen tarafından çizilen yapısal realizm çerçevesinde değerlendirilecektir.  Ardından 2023 Ekim ayından bu yana devam eden Gazze’deki saldırıların iki ülke normalleşme sürecine etkileri ve Fas kamuoyundaki yankıları üzerinden değerlendirilecektir.