İstanbul’daki Irak Direnişini Destekleme Konferansından Notlar

Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı, oytunorhan@orsam.org.tr
  10 Nisan 2010 tarihinde İstanbul Cevahir Otel’de “Irak Direnişini Destekleme Konferansı” düzenlenmiştir. Toplantı “Global Anti-Aggression Campaign” (GAAC) isimli bir örgüt tarafından organize edilmiştir.

Bu grup kendini resmi internet sitesinde “GAAC, medeni ve barışçı yollarla meşru savunma hakkını kullanan veya saldırıya karşı direnen, İslam ümmetine üye kişi ve kurumların çabalarını ve girişimlerini koordine eden bir çatı örgüttür” şeklinde tanıtmaktadır. Örgüt genel prensiplerini ise şu şekilde sıralamaktadır: “Faaliyetleri barışçıl ve kanunidir; İslam ve Müslümanlara karşı çeşitli saldırıları takip etme ve direnme aynı zamanda da insanlar üzerindeki baskıların kaldırılması için çalışmaktadır; çalışmalarını araştırma, bilgi ve gerçekler üzerine inşa etmektedir; hiçbir ülke ya da partiye bağlı olmayan küresel bir kuruluştur; kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur.”   Anlaşıldığı kadarıyla GAAC tüm dünyada Müslüman halklara yönelik saldırılara direnen hareketler için çatı işlevi gören bir yapılanmadır. Ancak örgüt esas olarak Irak, Filistin, Afganistan “direnişi”ne eğilmekte ve bu hareketleri tek bir cephe altında birleştirmeye çalışmaktadır. GAAC bu itibarıyla Amerikan ve İsrail’i temel tehdit olarak belirlemiş bir yapılanmadır.   GAAC’nin üst çatıyı oluşturduğu İstanbul’daki konferansın destekçilerinden biri de Irak Müslüman Alimler Heyeti (IMAH)’dir. 2003 yılında işgali takip eden günlerde üniversite profesörleri, akademisyenler, ilim adamları, imamlar ve öğrencilerin katılımıyla kurulmuş olan örgüt ilerleyen zamanlarda Irak işgal karşıtı oluşumların bir merciiyyet makamı haline gelmiştir. IMAH’ı önemli kılan bir diğer unsur Genel Sekreterleri Şeyh Dr. Haris ed Dari’nin Irak direnişinin resmi sözcüsü olması ve Irak’taki tüm direniş gruplarının açıklamasına göre “her platformda kendileri adına konuşma yetkisini haiz bir şahıs olarak” belirlemiş olmalarıdır.   Dari, tek çatı altında birleştirdiği Irak Direniş örgütlerinin çatı kuruluşları ve bunlara bağlı irili ufaklı onlarca direniş hareketinin sözcüsü konumundadır. Bu örgütlerin bazıları şu şekildedir: Cihad ve Değişim Cephesi, 1920 Devrim Tugayları, Raşidin Ordusu, Irak’taki Müslümanlar Ordusu, Iraklı Mücahitler İslami Hareketi, Irak’taki Rahmanın Ordusu Tugayları, Dava ve Ribat Tugayları, Temkin Tugayları, Muhammed Fatih Tugayları, Tabiin Ordusu, Cihad Ordusu, Asaib Irak el Cihadiyye, Mücahitler Ordusu, İmam Ahmet bin Hanbel Ordusu. İstanbul’daki konferans bu örgütlerin yaptıkları mücadelenin anlatılması, hareketlerin tek çatı altında dinamizmini koruyarak devam ettirilmesi amacıyla düzenlenmiştir.   Konferans Programı ve Bazı Notlar   IMAH Heyeti Genel Sekreteri ve Irak direnişinin resmi sözcüsü Haris El Dari’nin de katılarak başkanlık ettiği konferans saat 10:30’da açılış konuşması ile başlamıştır. Duaların okunmasının ardından kısa bir belgesel izletilmiştir. Belgeselde ilk olarak işgal sonrasında Irak’ın sürüklendiği kaos ortamı anlatılmıştır. Daha sonra kendi oluşumlarının ilk nüvesini oluşturan Irak direniş hareketinin oluşum süreci anlatılmıştır. Burada işgale karşı olan bazı gençlerin ve bağımsız grupların, eski Irak ordusunun bıraktığı silahları kullanarak küçük çaplı direniş eylemlerine giriştiği belirtilmiştir.   Konferansta söz alan konuşmacılar, “terörist” olarak tanımlandırılmaktan son derece rahatsız olduklarını bildirmiştir. Konuşmalarda Irak’ta terörün var olduğunu kabul etmekle beraber kendileri ile bu hareketler arasında kesinlikle bir ayrım yapılması gerektiğini vurgulanmıştır. Direniş hareketi kendini, ülkenin işgaline karşı çıkan, onurlu, vatansever, milliyetçi, zulme karşı duran bir topluluk olarak nitelemektedir. Bu çerçevede sadece işgalci ordulara karşı mücadele yürüttüğü ve sivillere yönelik terör eylemlerini kendilerinin de tasvip etmediği görülmüştür.
Direniş temsilcileri; Irak’ta bir terör hareketi olduğunu ancak bu hareketin işgalden sonra Irak’a yerleştiğini, öncesinde El Kaide gibi örgütlerin Irak’ta faaliyet gösteremediğini ifade etmiştir. Dolayısıyla direniş hareketi “Amerikan karşıtlığı” temelinde El Kaide ile birleşiyor gözükse de bu hareketle arasına mesafe koymakta ve faaliyetlerini desteklemediğini ifade etmektedir. Hatta bu tarz örgütlerin de Amerika ve bölgedeki diğer bazı ülkelerin çıkarları için eylemler düzenlediklerini ifade etmektedirler.     Konuşmalarda bölge ülkelerine bakış açısından şöyle bir tablo ortaya çıkmıştır. İsrail, nefret edilen büyük düşman olarak görülmektedir. İsrail’den söz ederken “Siyonistler” kavramı kullanılmaktadır. Konuşmalarda adı çok fazla ön plana çıkarılmamaya çalışılmakla birlikte İran da bölgede tehdit olarak görülmektedir. Bazı konuşmalarda “ismini vermemize gerek olmayan bazı ülkeler” ya da doğrudan birkaç kez İran adı kullanılarak Irak’taki istikrarsızlık ve terör olaylarında bu ülkenin parmağı olduğu vurgusu yapılmıştır. Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkelerine doğrudan bir tehdit veya kızgınlık vurgulanmamakla beraber “Amerikan üslerine ev sahipliği yapan tüm bölge ülkelerinin buna son vermesi” çağrısı yapılmıştır.   Genel olarak Türkiye’den fazla bahsedilmemiş ancak Türkiye’nin Irak işgaline katılmayışının önemi vurgulanmıştır.