Rafsancani Sonrası İran Siyaseti

İran devriminin lideri Ayetullah Humeyni, uğradığı suikasttan sağ kurtulan Ali Ekber Haşimi Rafsancani için yayınladığı mesajda ‘Kötüler bilsin ki Haşimi yaşıyor, çünkü (İslamî) hareket yaşıyor.’ demişti. Haşimi, 8 Ocak’ta öldü, İslami hareketin ve ‘devrim’in akıbeti ise tartışmalı.

Kimilerine göre devrim, İslam Cumhuriyeti rejimi ile birlikte kurumsallaştı ve kökleşti. Kimilerine göre ise İslam Cumhuriyeti rejiminin tesisi ile birlikte devrim zaten bitmişti. Rafsancani’nin ölümü bir taraftan devrimin ve İslami hareketin akıbeti, diğer taraftan İslam Cumhuriyeti’nin geleceği ile ilgili tartışmaları alevlendirecektir.

İran siyasetinde Rafsancani
Devrim sürecinde göreceli olarak pasif, fakat ulemanın örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan Rafsancani, İslam Cumhuriyeti rejiminin kuruluşu sürecinde öne çıktı. Ayetullah Beheşti ve Huccetulislam Ali Hamaney ile birlikte yeni rejimi şekillendiren İslam Cumhuriyeti Partisi’nin önde gelen üç liderinden birisi oldu. Beheşti, bir terör saldırısında hayatını kaybetti. 1980’ler boyunca Hamaney cumhurbaşkanlığı, Rafsancani ise meclis başkanlığını yürüttü.

Rafsancani’nin gücü, büyük oranda Ayetullah Humeyni’nin kendisine olan güveninden ve verdiği destekten kaynaklanıyordu. Rejimin kurumsallaşmaya başlaması ile birlikte Rafsancani, aşırıcılara karşı ‘devlet aklını’ temsil etti. Kimi zaman İslamcı solcularla, kimi zaman muhafazakârlarla yan yana durdu. İrangate skandalının merkezinde o vardı. Irak Savaşı’nın sona ermesinde de önemli bir rol oynadı. İran nükleer programını yeniden canlandırdı.

Siyasette popülaritenin zirvesini de gördü, dibini de... 1989’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 90’dan fazlasını aldı, 2000’de ise milletvekili seçilecek kadar bile oy alamadı.

Hem siyasi icraatları hem de ailesi her zaman yoğun tartışma konusu oldu. Rejim muhaliflerinin İran içinde veya dışarıda suikastlarla öldürülmesinden sorumlu tutuldu. İran ekonomisini liberalleştirdi ve dışarıya açtı. Bu nedenle taraftarları onu ‘Onarımın Komutanı’ (Serdar-e Sazandegi) olarak adlandırırken, her geçen gün pekişen siyasi ve ekonomik gücü nedeniyle muarızları ona ‘Ekber Şah’ dedi. Bazıları onu yozlaşmanın ve yolsuzluğun sembolü olarak gördü. Bu nedenle ‘milyoner mollalar’ hikâyelerinin merkezinde o vardı. İran ulemasından gelen Rafsancani’nin ilmi kariyeri de tartışmalı. Sevenleri onu Ayetullah diye anarken, Lider Hamaney taziye mesajında onu daha düşük bir paye olan ‘Huccetulislam’ sıfatıyla andı.

Teknokrasi ve itidal
Rafsancani, her daim İran siyasetinin merkezinde olması ve pragmatizmi nedeniyle net bir siyasi sınıflandırmaya sokulamadı; onun durduğu yer her zaman değişik şekillerde adlandırıldı. Humeyni’nin ölümünün ardından muhafazakârlarla işbirliği içinde İslamcı solcuları ve aşırıcıları adeta tasfiye etti. Onun yönetimde siyasi hareketlerden ziyade ‘teknokrasi,’ siyasi söylemlerinde ise ‘itidal’ öne çıktı. Bu nedenle teknokratların ve ‘ılımlıların’ hamisi olarak görüldü. Muhafazakârların katı tutumlarıyla mücadele etmek için de teknokratlarla ve reformcularla birlikte hareket etti.

Hakkındaki yolsuzluk, suikastlardaki rolü ve benzeri iddialar nedeniyle bir çok reformcu tarafından kıyasıya eleştirildi. 2005’te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura gidildiğinde, Mahmud Ahmedinecad’a karşı reformcuların umudu oldu ama kaybetti. 2009’da ortaya çıkan Yeşil Hareket’e verdiği örtülü destekten dolayı bir kısım reformcu muhalifin sempatisini kazandı. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve geçen Şubat ayında yapılan Meclis ve Uzmanlar Konseyi seçimlerinde, yakın çalışma arkadaşlarından Hasan Ruhani’ye destek verdi. Ruhani bu süreçte reformcuların desteğini almayı da başardı. Böylece teknokratlar, ılımlılar ile reformcular arasında bir ittifak ortaya çıktı.

Teknokrat-reformcu ittifakı
Rafsancani’nin popüler bir lider olduğunu söylemek zor. Maddi zenginliğinin yanında onun siyasi gücünün üç önemli kaynağı vardı. Birincisi, Ayetullah Humeyni ile olan yakın ilişkisi ona devrimci İslamcı kesimler arasında büyük bir saygınlık kazandırdı. İkincisi, rejimin kuruluşunda ve sonraki yıllarda oynadığı kritik roller. Adeta İran’da devrimden sonra geçen 37 yılın karakutusu idi. Bu durum ona hem rejimin kurucularından birisi olması vasfıyla saygınlık kazandırdı hem de müthiş bir güç verdi. Nitekim zaman zaman aktardığı tarihi anekdotlar, İran siyasetinin hep en hararetli konuları oldu ve gündemi belirledi. Rafsancani’nin desteğinin üçüncü kaynağı ise bürokrasi ve teknokratlar üzerindeki etkisidir. Gerek cumhurbaşkanlığı dönemindeki kalkınma ve yeniden yapılanma yönünde attığı adımlar, bürokrasiye yerleştirdiği kadrolar ve gerekse ‘devlet aklını’ temsil etmesi nedeniyle her zaman izlenen ve saygı duyulan bir lider oldu.

Ömrünün son demlerinde Rafsancani ve onun temsil ettiği siyasi çizgi ile reformcuları birbirine yakınlaştıran üç temel neden vardı. Birincisi, İslam Cumhuriyeti düzeninde ‘cumhuriyeti’ temsil eden değer ve kurumların ayakta tutulması. ‘İslami düzen’ ve ‘İslami değerler’ adına gücün giderek tek bir kişinin, liderin elinde toplanması, seçilmiş cumhurbaşkanı ile meclisin etkisinin ve hareket alanının  kısıtlanması ‘İslam Cumhuriyeti’ düzenine zarar veriyordu. Buna karşılık teknokratlar ve reformcular seçilmiş temsilcilerin hakları, hukukun üstünlüğü, insan hakları, basın özgürlüğü gibi ortak noktalarda buluştu. İkincisi, reformcu hareketin bir hayli zayıflamış ve marjinalleştirilmiş olmasıydı. Reformcu liderler ve Yeşil Hareket’in önderleri Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi hâlâ ev hapsinde. Eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi özellikle kamuoyundan uzak tutuluyor. Reformcu hareketin entelektüel temelini oluşturan dini aydınların bir çoğu yurtdışına kaçtı. Bu şartlar altında hem Rafsancani, hem de Ruhani reformcular için tek umut oldu. Rafsancani’nin takipçisi teknokratlar ile reformcuları birleştiren bir diğer faktör ise, her iki kesimin de dış ilişkilerde ideolojik mücadele ve çatışma yerine ‘rasyonel’ ve  ‘itidalli’ bir politikanın izlenmesi konusunda hemfikir olması.

Rafsancani’nin ölümünden sonra da teknokrat-reformcu ittifakı devam edecek. Cenaze töreni de bu ittifakın ayakta olduğunu gösterdi. Cenaze törenine iki milyondan fazla insan katıldı ve yer yer ‘Yeşil Hareket’ lideri Musevi lehinde sloganlar atıldı. Nitekim mevcut şartlar altında reformcuların kendi aralarından yeni bir lider çıkarması zor görünüyor. Bu nedenle hem teknokratların, itidal cephesinin, hem de reformcuların Cumhurbaşkanı Ruhani’nin  etrafında kenetlenmesi, dolayısıyla Ruhani’nin gücünü pekiştirmesi muhtemeldir.

Hamaney’in denge çabası ve Ruhani’nin önündeki fırsat
Rafsancani’nin ölümüyle birlikte rejimin tesisinde kritik rol oynayan üçlüden yalnızca Hamaney hayatta kaldı. 1989’da Rafsancani’nin desteğiyle rehberlik makamına getirilen Hamaney zamanla gücünü pekiştirdi ve iktidarı kendi elinde topladı. Buna rağmen Rafsancani hâlâ onu dengeleyebilecek bir lider olarak görülüyordu. Şimdi onun yokluğunda Hamaney’in daha güçlü olacağı aşikar.

Burada dikkat edilmesi gereken iki şey var. Birincisi, Rafsancani’nin gücü abartılmamalı. Zira bütün gücüne rağmen kendi çocukları türlü sebeplerle hapsedildi. 2013’te cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylık başvurusu reddedildi. Son Uzmanlar Konseyi seçiminde halktan en çok oyu almış olsa da konseyin başkanlığını ezeli rakibi Ayetullah Cenneti yürütüyor. İkincisi ise, rejim içerisindeki güç dengeleri. İktidar bir taraftan muhafazakârlığı ile bilinen Rehber Hamaney’in elinde tekelleşse de çeşitli şekillerde ayrışan hizipler iktidar iddiasını sürdürüyor. Ulema, Devrim Muhafızları, pazar ve diğer baskı grupları farklı şekillerde iktidarı etkilemeye çalışıyor. Bu durumda Hamaney ülkenin lideri olarak mümkün olduğu kadar hizipler üstü kalmaya ve güç dağılımında hizipler arasında bir denge gözetmeye çalışacaktır. Bu hassasiyet, İslam Cumhuriyeti rejiminin bekası için son derece önemlidir.

Birçok çevrede Rafsancani’nin ölümüyle Cumhurbaşkanı Ruhani’nin hamisini kaybettiği ve yalnızlaştığı düşünülüyor. Oysa Ruhani, Rafsancani’ye olduğu kadar Lider Hamaney’e de yakındır ve onu da tıpkı Rafsancani gibi belirli bir siyasi kalıba sığdırmak zordur. Rafsancani’nin ölümü sonrasında Ruhani, muhalifleri karşısında önemli bir destekten yoksun kaldı; fakat bu gelişme teknokrat-reformcu koalisyonun önderi olarak Ruhani’nin önünü açabilir. Ruhani’nin İran siyasi arenasındaki gücünü pekiştirmesi ise, devrimin tükenmesi tartışmaları bir yana, meşruiyetini devrimden aldığını iddia eden İslam Cumhuriyeti rejiminin kurumsallaşmasına hizmet edecektir.

Bu yazı “Rafsancani Sonrası İran Siyaseti” başlığı ile Al Jazeera Turk internet sayfasında yayınlanmıştır.