Rusya’nın İran Planı

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM, Avrasya Danışmanı
Temmuz ayının sonunda Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı, Tahran yönetimine İran’ın nükleer sorununun çözümünü öngören bir plan taslağı sunmuştur. Söz konusu plan, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurulu ile işbirliğini arttırmasını ve BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a karşı uyguladığı yaptırımları kaldırmasını öngörmektedir. Bununla birlikte Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un imzasını taşıdığı ileri sürülen söz konusu plan ile ilgili resmî açıklamalarda ancak İranlı yetkililer bulunmaktadır. İran Devlet Haber Ajansı’nın verdiği bilgiye göre söz konusu plan daha Temmuz ayında İran yetkililerine gönderilmiş, 15 Ağustos 2011’de de Rusya Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Nikolay Patruşev konuyla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere İran’ı ziyaret etmiştir.
 
İki gün süren ziyaret sırasında Patruşev, İranlı meslektaşı Saeed Jalili ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad başta olmak üzere birçok İranlı devlet adamıyla görüşmüştür. Moskova’nın ilk etaptaki isteği, “5+1” olarak bilinen BM Güvenlik Konseyi üye ülkeleri ve Almanya’nın yer aldığı grup ile İran arasındaki görüşmelerin yeniden başlamasıdır. Söz konusu görüşmeler sürecinde ise Kremlin, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurulu ile yeniden görüşmeye başlamasını istemektedir. Bu plana göre İran’ın atığı her adım, bu ülkeye karşı uygulanan yaptırımların azaltılmasıyla ödüllendirilecektir.
 
Patruşev’in ziyaretinden sonra İranlı yetkililerinin yaptıkları açıklamalardan anlaşılacağı kadarıyla Tahran, söz konusu plana olumlu bakmakta ve gerek BM çerçevesinde “5+1” grubu ile gerekse de Uluslararası Atom Enerjisi Kurulu ile görüşmeleri başlatmaya ve nükleer çalışmaları dolayısıyla bilgi vermeye hazır olduğunu bildirmiştir. Ayrıca önümüzdeki hafta İran Dışişleri Bakanı Ali Akbar Salehi’nin Rusya’yı ziyaret edeceği kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte söz konusu planın hayata geçirilmesi için İran’ın tutumundan ziyade ABD ile AB’nin tutumları daha büyük önem arz etmektedir. Ancak bugüne kadar Amerikan ve Avrupalı yetkililer konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmamışlardır.
 
Asia Times adlı internet haber sitesinde yayımlanan bir yazıda ABD’nin bu plana soğuk baktığı ve ABD’yi zor bir durumda bıraktığı yazılmaktadır. Zira S. Arabistan ile nükleer alanda işbirliği geliştiren ABD’nin İran’ın nükleer çalışmalarına karşı çıkması ve bu sorununun barışçıl yollarla çözülmesini istememesi, Washinghton’un “çifte standart” siyasetini açıkça ortaya koyacaktır. Ancak Rusya’nın bu işe kalkıştığına göre,  Rus yetkililerinin önceden Amerikan ve Avrupalı meslektaşlarıyla görüştüklerini ve anlaşmaya vardıklarını tahmin etmek mümkündür.
 
Bu süreçte asıl dikkat çeken husus ise zamanlama konusudur. Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’deki olaylar, İran’ın nükleer programı sorununu gündem dışı bırakmıştı. Suriye’deki iç savaşın devam ettiği bir dönemde Rusya’nın İran konusunu gündeme getirmesi ise ilginç bir gelişmedir. Bu gelişmeye üç önemli açıklama getirmek mümkündür. En başta Moskova, İran konusunu devamlı gündemde tutarak Batı ile münasebetlerinde pazarlık aracı olarak kullanmaya devam etmek istemektedir. Diğer taraftan Orta Doğu’daki son gelişmeler ve Rusya’nın arasının iyi olduğu rejimlerin yıkılması neticesinde Rusya’nın bölgedeki konumunun zayıfladığı düşünülmektedir. Rusya bölgede etkisini kaybederken, başta Türkiye olmak üzere bölgesel ve küresel aktörler, bölgeye yönelik siyasetlerini arttırmaktadırlar. Bu konudaki inisiyatifi başkalarına kaptırmamak için Moskova, İran’ın nükleer programı ile ilgili devamlı çözüm önerileri üretmektedir. Son olarak da Kremlin, Orta Doğu’nun “yeniden yapılandırılması” sürecine İran’ın da bir şekilde dâhil edileceğinden korkarak bir an görüşmelerin yeniden başlatmasını istemektedir.
 
Söz konusu görüşmeler başlasa dahi bundan önemli sonuçların çıkacağını beklemek yanlış olur. Moskova’nın da bunun farkında olduğunu söyleyebiliriz. Moskova, İran planını ortaya atarak hem bölgenin daha fazla istikrarsızlaşmasını ve bölgeye ABD’nin daha fazla yerleşmesini engellemeye hem de arabuluculuk siyaseti izleyerek bölgedeki kendi varlığını korumaya çalışmaktadır.