Rusya’nın İran ve Suriye Hamlesi

Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) ORSAM Avrasya Danışmanı
Orta Doğu’daki gelişmeler, Rus dış politikasının önemli gündemini teşkil etmeye devam etmektedir. Rusya’nın Orta Doğu’daki gelişmelerle ilgili tutumunun temelinde, bölgedeki sorunların barışçıl yollarla çözülmesine dair bir yaklaşım yer almaktadır. Moskova, dışarıdan müdahalelerin yapılmasına karşı çıkmakta ve bunu imkânları dâhilinde engellemektedir. Ayrıca Rus yetkililer, ambargolara da karşı çıkmakta ve böyle bir cezalandırma yolunun, sorunların çözümüne katkı yapmayacağı görüşündedirler. Bütün bunlardan ve aynı zamanda da kendi ağırlığını hissettirmek, bölgedeki çıkarlarını muhafaza etmek ve bölgede etkisini arttırmak için Kremlin, arabulucu rolünü üstlenmekte ve sorunların barışçıl yollarla çözülmesini istemektedir.
 
Rusya’nın bu siyaseti bağlamında bu günlerde gerçekleşmekte olan iki önemli olay ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki, 18-19 Haziran’da Moskova’da yapılan İran’ın nükleer programı ile ilgili görüşmeler olup, ikincisi de Rusya’nın Suriye’deki Tartus limanına göndermeye planladığı gemiler konusudur.
 
İran’daki Buşer nükleer santralı inşa eden Ruslar, baştan beri İran’ın nükleer santrala sahip olma hakkının olduğunu ileri sürmüş ve İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer program geliştirmesini desteklemişlerdir. Bu süreçte Moskova hem İran’ı uluslararası arenada savunmakta hem de İran ile diyalogun tamamen kopmaması için arabuluculuk girişimlerinde bulunmaktadır. 18-19 Haziran’da Moskova’da yapılan 5+1 (BM daimi üyeler + Almanya) ülkelerinin İran ile yapılan görüşmelerden, önemli sonuçlar çıkması bekleniyordu.  Zira zirve öncesi ev sahibi Rusya, bütün taraflarla ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirmiş, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu amaçla İran’ı ziyaret etmiştir. Görüşmelerde taraflar anlaşmaya varamasalar da Rusya’nın zirve öncesi çabalarının sonuç verdiğini söylemek mümkündür. En başta önceki zirvelerde (Bağdat ve İstanbul) görüşmelerin gündemini uygulanacak muhtemel ambargolar oluşturduysa bu zirvede taraflar, çözüm konusunda neler yapabileceklerini tartışmışlardır.
 
Görüşmelerde bir sonuç alınamamasına rağmen adlarının gizli kalmasını isteyen Batılı diplomatlar, görüşmelerin önümüzdeki dönemde sonuç alınabileceği konusunda ümit verici olduğunu belirtmişlerdir. Bilindiği gibi batılı ülkeler, İran’ın uranyum zenginleştirmesini durdurmasını istemektedirler. İranlı yetkililer ise kendi tezlerini savunmaya devam etse de Batı, ekonomik ambargoları azalttığı ve Tahran’daki nükleer reaktörün ihtiyaç duyduğu yakıtı karşıladığı takdirde yüzde 20 oranından fazla bir oranda uranyum zenginleştirmemeyi taahhüt edeceklerini dile getirmektedirler. Buna benzer açıklamayı İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad da yapmıştı.
 
İranlı yetkililerin bu yöndeki tutumları dahi görüşmeler açısından “başarı” olarak kabul edilmektedir. Zira taraflar 15 ay aradan sonra görüşmeleri yeniden başlatmış ve karşılıklı geri adımları bile görüşmeye başlamışlardır. Söz konusu görüşmelerin en çok da Rusya’nın işine yaradığını söyleyebiliriz. Moskova, Orta Doğu da dahil olmak üzere uluslararası sorunların çözümünde Rusya’nın önemli rol oynadığını göstermiştir.
 
Rusya devre dışı bırakılarak çözülemeyeceği ikinci bir mesele de Suriye sorunudur. 15 Haziran 2012 tarihinde yayımlanan “Rus Ordusu Suriye’ye Müdahale Yapmaya mı Hazırlanıyor?” adlı yazımızda(1) Rus Kara Kuvvetleri’nin bir takım hazırlıklar içerisinde olduğunu ve Rus yetkililerinin de gerektiği takdirde Rus askerlerinin Suriye’de görev yapabileceklerini belirtmiştik. Bu günlerde ise Rusya’nın Karadeniz filosuna ait gemilerinin Suriye’ye doğru sefere çıkmaları konuşulmaktadır. Söz konusu gemiler muhtemelen ihtiyaç duyulduğunda Tartus’taki “gayriresmi Rus askerî deniz üssünü” koruyacak ya da dış müdahale durumunda Rus vatandaşlarının tahliyesini sağlayacaktır.
 
Tartus’taki Rus varlığı, resmî olarak teknik bakım merkezi olarak adlandırılmaktadır. Ancak fiiliyatta bu merkez, Rusya için yüzen rıhtım, kışlalar, atölyelerden oluşan ve stratejik önem arz eden bir üs konumundadır. Zira bu üs, Orta Doğu, Afrika, Fars Körfezi vs’de görev yapan Rus gemilerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Süveyş Kanalı ile Libya sınırının yakınlığı da üssün önemini arttırmaktadır.(2)
 
Jeopolitik Sorunlar Akademisi Başkanı General Leonid İvaşov, Nezavisimaya Gazeta’ya verdiği röportajda Rus gemilerinin bölgedeki varlığının bölgede barışın sağlanması ve dış müdahalelerin engellenmesi açısından büyük önem arz ettiğini dile getirmiştir.(3)
 
Rus yetkililer, Suriye’de askerî faaliyetlerde bulunmayacaklarını ve sorunların ancak diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini açıklamaktadırlar. Bununla birlikte İvaşov’un yukarıdaki demeci ve Rusya’nın Suriye ile askerî ve teknolojik işbirliğini geliştirmeye yönelik siyaseti, Rusya’nın Suriye’ye yapılacak muhtemel bir müdahaleye sessiz kalmayacağına işaret etmektedir. Hiç şüphesiz Orta Doğu ve bizzat da Suriye, Rusya açısından Orta Asya ve Kafkasların arz ettiği öneme sahip değildir. Dolayısıyla buradaki sorunlar, Rusya ile Batı arasında askerî bir çatışmaya da yol açmayacaktır. Ancak Moskova, sahip olduğu imkanları kullanarak bölgedeki kendi varlığını korumak ve dış müdahaleyi de engellemek için elinden geleni yapacaktır. Nitekim Rus Dışişleri yetkilileri, Suriye konusunda bir konferansın düzenlenmesini istemekte, BM çatısı altında ve izni dahilinde Rus gemi ve askerlerinin Suriye’de istikrarın sağlanması sürecinde aktif olarak kullanılabileceğini dile getirmektedirler. İran meselesi ile ilgili görüşmeleri yeniden başlatma konusunda Batı’yı ikna eden Moskova’nın, aynı şeyi Suriye konusunda da başarıp başaramayacağı merak konusudur.
 
 
(1) İlyas Kemaloğlu (Kamalov), “Rus Ordusu Suriye’ye Müdahale Yapmaya mı Hazırlanıyor?”, 15 Haziran 2012, http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3558
(2) Sergey Konovalov, “Siriyskiy Blitskrig Ministerstva Oboronı”, Nezavisimaya Gazeta, 16 Haziran 2012.
(3) Sergey Konovalov, “Siriyskiy Blitskrig Ministerstva Oboronı”, Nezavisimaya Gazeta, 16 Haziran 2012.