Sudan İç Savaşı: Türkiye’nin Ara Buluculuk ve Bölgesel İstikrar Politikası
Sudan, 15 Nisan 2023’te Sudan Silahlı Kuvvetleri (SSK) ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında ortaya çıkan iç savaşın ardından ciddi bir insani ve siyasi krizle karşı karşıya kalmıştır. 2019’da Ömer el-Beşir rejiminin devrilmesi sonrası oluşan siyasi boşluk, güç mücadelesi ve derinleşen güvensizlik, ülkeyi tam ölçekli bir iç savaşa sürüklemiştir. Savaş yalnızca Sudan halkı için olumsuz sonuçlar doğurmakla kalmamış aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle daha da karmaşık bir hâl almıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin çatışmayı sona erdirme ve bölgesel istikrarı sağlama yönündeki ara buluculuk girişimi, Sudan’daki krizin çözümüne önemli katkılar sunarken Türkiye’nin Afrika’daki diplomatik varlığını da güçlendirme potansiyeline sahiptir. Ancak bu girişimin fırsat ve zorluklarını değerlendirebilmek için Sudan’daki iç savaşın kökenlerini ve gelişimini anlamak gerekmektedir.
Sudan İç Savaşının Kökleri
Sudan’daki iç savaşın kökenleri, Nisan 2019’da el-Beşir rejiminin devrilmesinin ardından ortaya çıkan siyasi boşluğa dayanmaktadır. Geçici hükûmetin iki ana fraksiyonu olan SSK ve HDK arasındaki güç mücadelesi, çatışmanın merkezinde yer almaktadır. HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo’nun (Hemedti) bağımsız bir güç olarak hareket etme hedefi; SSK ve Egemenlik Konseyi lideri Abdulfettah el-Burhan’ın bu özerkliğe karşı çıkmasıyla çatışmayı tetiklemiştir. 15 Nisan 2023’te HDK’nin Hartum’daki askerî tesislere saldırmasıyla başlayan savaş, hızla ülke geneline yayılmıştır.
Bu savaş Sudan’ı insani ve ekonomik bir çöküşün eşiğine getirmiştir. Hartum, çatışmanın merkez üssü hâline gelirken altyapısı büyük zarar görmüştür. Elektrik, su ve sağlık hizmetlerindeki kesintiler milyonlarca insanı yerinden etmiştir. Birleşmiş Milletlere göre 8 milyondan fazla kişi ülke içinde yerinden edilirken 3 milyondan fazla kişi komşu ülkelere sığınmıştır. Batı Darfur’a yayılan çatışmalar, etnik temizlik suçlamalarını gündeme getirmiştir. HDK ve müttefik milislerin Fur nüfusunu hedef aldığı belirtilirken Baggara Arap milislerinin saldırıları uluslararası alanda büyük tepki toplamıştır.
Ateşkes Çabaları ve Başarısızlıklar
Sudan’daki çatışma, bölgesel ve küresel aktörlerin çıkarlarının uyuşmamasıyla daha da karmaşık hâle gelmiştir. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) HDK’ye verdiği askerî desteğe dair kanıtlar, SSK’nın BAE’yi çatışmanın tarafı olarak görmesine neden olmuştur. Öte yandan Rusya’nın HDK ile olan bağları, Sudan’ın doğal kaynaklarına erişim ve Kızıldeniz kıyısında bir askerî üs kurma hedeflerini yansıtmaktadır. Çad, Güney Sudan ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi komşu ülkeler, artan mülteci akını ve sınır güvenliği sorunlarıyla mücadele etmektedir. ABD ve Avrupa Birliği, Batı Darfur’daki insan hakları ihlallerini vurgulayarak çatışma taraflarına yönelik daha güçlü yaptırımlar çağrısında bulunmuştur.
Birçok girişime rağmen ateşkes çabaları başarısız olmuştur. Suudi Arabistan ve ABD tarafından Mayıs 2023’te sağlanan geçici ateşkesler ihlal edilmiştir. Afrika Birliği ve Hükûmetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD), kapsamlı bir barış çerçevesi sunmaya çalışmıştır. Ancak taraflar arasındaki güvensizlik, bu çabaların başarısız olmasına neden olmuştur. Hiçbir tarafın belirleyici bir üstünlük sağlayamaması, çatışmayı uzatmaktadır.
Türkiye’nin Arabuluculuk Girişimi
Türkiye, Sudan’daki iç savaşa ara buluculuk yaparak bölgesel istikrarı yeniden sağlama çabalarını yoğunlaştırmaktadır. 4 Ocak 2025’te Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran’ın Port Sudan’a gerçekleştirdiği resmî ziyaret, bu yönde somut bir adım olmuştur. Türkiye insani diplomasi, ekonomik iş birliği ve güven artırıcı önlemleri kullanarak çatışmayı ele almak için proaktif bir rol üstlenmektedir.
Türkiye’nin Sudan krizinde ara buluculuk yapmasında üç kritik avantajı bulunmaktadır. İlk olarak Sudan ile tarihi bağları ve insani yardım girişimleri, Sudan halkı nezdinde olumlu bir algı oluşturmuştur. İkinci olarak Türkiye’nin BAE ile ilişkilerini normalleştirmesi, SSK ve HDK arasında bir diyalog kanalı potansiyeli sunmaktadır. Üçüncü olarak Türkiye’nin Afrika Birliği ve IGAD gibi bölgesel örgütlerle iş birliği yapma kapasitesi, ara buluculuk çabalarının meşruiyetini artırmaktadır.
Ancak Türkiye, bu süreçte birçok zorlukla karşı karşıyadır. BAE’nin HDK’ye açık desteği, SSK’nın Türkiye’nin tarafsızlığını sorgulamasına yol açabilir. Ayrıca Sudan’daki derin güvensizlik ve küresel aktörlerin (ABD, Rusya, Çin ve İran) çatışan çıkarları, Türkiye’nin hareket alanını sınırlamaktadır. Bu nedenle SSK ve BAE arasında güven artırıcı adımlar, geçici ateşkesler ve kaynak paylaşım anlaşmaları gibi pratik tedbirler önermek, ilerleme kaydedilmesi için kritik öneme sahip olacaktır.
Sonuç olarak 15 Nisan 2023’te başlayan Sudan iç savaşı, yalnızca Sudan toplumunu değil daha geniş bölgeyi de etkileyen bir krize dönüşmüştür. Savaşın yol açtığı insani felaketler ve uluslararası güç mücadeleleri, çözümü daha da zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin ara buluculuk girişimi, bölgesel istikrarı sağlamak ve Afrika’daki diplomatik etkisini artırmak için kritik bir fırsat sunmaktadır. Bu girişimin başarısı, Türkiye’nin tarafsızlık konusundaki taahhüdüne, taraflar arasında güven artırıcı önlemler geliştirmesine, bölgesel ve uluslararası aktörlerle etkili iş birliği yapmasına bağlıdır. Türkiye, çok boyutlu bir stratejiyi dikkatlice uygulayarak Sudan krizini çözmede kalıcı bir rol oynayabilir ve bölgedeki benzer çatışmaların çözümüne yönelik bir model oluşturabilir. Sürecin her adımı, Sudan halkının barış umutlarını sürdürebilmesi için titizlikle planlanmalı ve uygulanmalıdır.
Bu görüş yazısı 8 Ocak 2025 tarihinde Daily Sabah web sitesinde “Sudan civil war: Türkiye's path to mediation and regional stability” başlığıyla İngilizce olarak yayımlanmıştır.