Suriye’nin Ekonomik Geleceği: Yıkımdan Kalkınmaya
Giriş
2011 yılında başlayan iç savaş ve yaptırımların etkisiyle Suriye, derin bir ekonomik yıkıma uğramış ve milyonlarca insan yoksullukla karşı karşıya kalmıştır. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki geçici hükûmet, savaşın ve yolsuzluğun gölgesinde yıkıma uğramış bir ekonomi devralmış ve uluslararası yaptırımlar ile izolasyonun getirdiği zorluklar altında çözüm üretme çabası içerisindedir. Ülkenin toparlanma süreci, uygulanacak reform adımları ve uluslararası toplumla kurulacak iş birliğine bağlı olacaktır.
Suriye Ekonomisinin Mevcut Durumu
Suriye’de yeni yönetim, yalnızca savaşın fiziksel tahribatıyla değil aynı zamanda Esad rejiminin yıllar içinde oluşturduğu yozlaşmış ekonomik düzenin mirasıyla da mücadele etmek zorundadır. Esad rejimi, kamu sözleşmelerini ayrıcalıklı bir azınlığa dağıtarak ve stratejik sektörlerin kontrolünü Esad ailesinin elinde toplayarak yozlaşmış bir ekonomik düzen kurmuştur. Ayrıca Esad rejimi, bağımlılık yapıcı bir amfetamin olan captagonun üretimi ve ticaretiyle gelir elde ederek bölgesel güvenliği de tehdit eden yasa dışı ekonomik faaliyetlerde bulunmuştur. Dünya Bankasına göre captagon üretimi yıllık 5,6 milyar dolara ulaşarak ülkede en değerli ekonomik sektör hâline gelmiştir.
Ekonomik Yıkımın Boyutları
Suriye, 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte ekonomik olarak büyük bir çöküş yaşamıştır. Ülkenin altyapısı, enerji sistemleri, konutlar, işletmeler ve okullar ciddi ölçüde zarar görmüş, yollar ve tarım arazileri gibi temel fiziksel altyapı neredeyse tamamen yok edilmiştir. 6 milyondan fazla Suriyeli uluslararası olarak yerinden edilmiş, 7 milyon kişi ise ülke içinde göçe zorlanmıştır.
Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH), 2011’den 2023’e kadar %85 oranında azalarak 9 milyar dolara düşmüştür. Petrol üretimi, savaş öncesi dönemdeki günlük 383.000 varil seviyesinden 2023 yılında yalnızca 90.000 varile gerilemiştir. Bir zamanlar Doğu Akdeniz'in önemli petrol ihracatçıları arasında yer alan Suriye, bugün iç tüketiminin yaklaşık yarısını karşılayabilmek için İran’dan gelen petrol sevkiyatlarına bağımlı hâle gelmiştir. Petrol ithalatı, 2020-2023 yılları arasında neredeyse iki katına çıkmıştır.
Suriye Merkez Bankasının döviz rezervleri de bu çöküşten nasibini almıştır. IMF tarafından 2010 yılında 18,5 milyar dolar olarak tahmin edilen rezerv miktarı, 2024 itibarıyla yalnızca 200 milyon dolar ve mevcut piyasa fiyatlarıyla değeri 2,2 milyar dolar olan 26 ton altına düşmüştür. Ekonomik çöküş, halkın yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesini derinleştirirken Dünya Gıda Programı verilerine göre yaklaşık 13,1 milyon Suriyeli yeterli gıdaya erişimden yoksundur. Suriyelilerin %69’u yoksulluk içinde yaşarken %27’si günlük 2 doların altında gelirle aşırı yoksulluk sınırında yaşamaktadır.
Tarım ve Ticaretin Çöküşü
Savaşın etkisiyle çiftçilerin büyük kısmı yerinden edilmiş, sulama sistemleri ve tarımsal altyapı neredeyse tamamen yok olmuştur. Bu durum tarımsal üretimde dramatik bir düşüşe neden olmuş ve Suriye’yi ithalata daha bağımlı hâle getirmiştir. Tarımsal üretim 2021 ve 2022'de rekor düşük seviyelere gerilemiş; buğday üretimi savaş öncesi yılda yaklaşık dört milyon ton iken dörtte birine düşmüştür. Bu nedenle Suriye, Rusya'dan yılda yaklaşık bir milyon ton tahıl ithal etmiştir ancak 8 Aralık 2024 sonrasında bu akışlar durmuştur. Suriye poundunun her geçen gün değer kaybetmesi, yüksek enflasyonu tetikleyerek halkın alım gücünü iyice zayıflatmıştır.
Ticaretin canlanması için bazı adımlar atılmaya çalışılmıştır. Nasib Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasıyla birlikte, Ürdün ve diğer komşu ülkelerle ticaret akışının yeniden başlatılması hedeflenmiştir. Ancak bu girişimler, savaşın oluşturduğu genel ekonomik hasar nedeniyle sınırlı bir etkide kalmıştır.
Uluslararası Yaptırımların Etkileri
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlar, Suriye’yi uluslararası ticaret ve yatırımlardan tamamen izole etmiştir. Bu yaptırımların sonucunda döviz rezervleri tükenmiş, para biriminin değeri kalmamıştır. Yaptırımların kaldırılması, ekonominin yeniden canlanması için bir ön koşul olarak görülmektedir. Bununla birlikte yaptırımların ekonomik tahribat üzerindeki etkisi, rejimin yolsuzluk temelli politikalarının ve savaşın yıkıcı sonuçlarının neden olduğu sorunlarla birleşerek ülkenin toparlanmasını daha da zorlaştırmıştır.
Yeni Dönemde Ekonomik Gelecek
Siyasi istikrar ve demokratik reformlar, ekonomik kalkınmanın temel taşlarıdır. Merkez Bankasının para politikaları ve enflasyon kontrolü konusundaki başarısı, ülkenin finansal dengesini sağlamak için önemlidir.
Ekonomik Reformlar
2011 öncesinde tarım, fosfat, buğday, yakıt ihracatı ve turizm gibi çeşitli sektörlerden oluşan ekonomisiyle sınırlı da olsa büyüme kaydeden Suriye, savaşın ardından bu çeşitliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Ülke, savaşın ardından ekonomik toparlanma için kapsamlı reformlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak ekonomik göstergeler, ülkenin derin bir krizde olduğunu açıkça göstermektedir ki bu da ekonomik kalkınma ve büyüme için uzun vadeli bir stratejinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yeni yönetim, ekonomik toparlanma yolunda ilk olarak temel adımları atma vaadinde bulunmuş ve yerel kaynakları kullanarak yeniden inşa çalışmalarına odaklanacaklarını belirtmiştir. Bu doğrultuda Esad döneminin yozlaşmış sisteminden uzaklaşarak serbest piyasa ekonomisine geçiş hedeflenmektedir. Merkez Bankasına ilk kez bir kadın başkan olarak atanan Maysaa Sabrine'nin liderliğinde para politikalarında şeffaflık ve güvenin yeniden tesis edilmesi amaçlanmaktadır. Maliye Bakanı Muhammed Abazeed de bakanlıkların verimliliğini artırmak ve hesap verebilirliği sağlamak için yeniden yapılandırılacağını duyurmuştur. Ayrıca kamu sektöründe maaşların %400 oranında artırılacağı ve yıl sonuna kadar tüm vergi mükelleflerinin çıkarlarını göz önünde bulunduracak şekilde vergi sisteminin reform edileceği açıklanmıştır. Öte yandan altyapı ve enerji yatırımları gibi büyük ölçekli projeler olmaksızın kalkınma mümkün değildir. Petrol sahaları ve tarım arazileri gibi yerel kaynakların ülkenin ekonomik bağımsızlığını yeniden kazanması için kullanılması elzemdir. Suriye Petrol ve Maden Kaynakları Bakanlığına göre 2011-2021 yılları arasında petrol sektöründeki kayıplar 91,5 milyar doları bulmuştur. Suriye'nin enerji kaynaklarının büyük bölümü, hâlâ YPG/PKK kontrolünde bulunmaktadır. Enerji altyapısındaki bu yıkım, kamu maliyesinde de büyük kayıplara neden olmuştur. Bu kaynakların yeniden Şam’ın kontrolüne geçmesi, hidrokarbon sektörünün toparlanmasını ve potansiyelin daha etkili bir şekilde kullanılabilmesini sağlayacaktır.
Yeniden Yapılanma İhtiyacı
Uzun yıllar boyunca süren çatışma, Suriye’nin kalkınma kapasitesini büyük oranda sınırlamıştır. Elektrik, temel altyapı ve gelir kaynaklarının yeniden inşa edilmesi uzun vadeli yatırımlar gerektirmektedir. Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşlar, Suriye’nin yeniden yapılanma maliyetlerini 250 ila 400 milyar dolar arasında tahmin etmektedir. Yeniden yapılanma süreci hem yerel hem de uluslararası aktörlerin desteğiyle gerçekleşecek uzun vadeli bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Uluslararası Entegrasyon ve Stratejik Ortaklıklar
Uluslararası destek, Suriye’nin ekonomik toparlanmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. ABD’nin, insani yardımların artırılmasını kolaylaştırmak amacıyla yaptırımları altı ay boyunca gevşetmesi, uluslararası toplumu yeniden harekete geçirme potansiyeline sahiptir. Bu kapsamda enerji işlemleri ve kişisel fon transferleri yetkilendirilmiş ancak askerî kurumlar ve istihbarat kurumları bu düzenlemenin dışında tutulmuştur. Bu muafiyet, insani yardım sağlamakla görevli uluslararası kuruluşların ve STK’ların karşı karşıya kaldığı bürokratik engelleri azaltmayı hedeflemektedir. Şam’da yapılan çok taraflı toplantılar, bu süreçte uluslararası fonların harekete geçirilmesi konusunda umut verici bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Türkiye ve Körfez ülkeleri ile stratejik ortaklıklar, ekonomik toparlanmayı hızlandıracak önemli fırsatlar sunmaktadır. Özellikle altyapı, konut, yollar ve sosyal alanların yeniden inşası gibi temel ihtiyaçların karşılanması, ülkenin ekonomik bağımsızlığını geri kazanmasında kritik bir rol oynayacaktır. Aynı şekilde petrol, doğal gaz ve fosfat gibi doğal kaynaklara yönelik yatırımlar, Suriye’nin uluslararası ticarette yeniden bir aktör hâline gelmesine zemin hazırlayacaktır.
Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi, yalnızca uluslararası destek ve yatırımlara değil aynı zamanda siyasi istikrarın sağlanmasına ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının benimsenmesine bağlıdır. ABD’nin yaptırımları gevşeterek İran'dan gelen petrol sevkiyatlarının durmasıyla oluşan enerji açığını hafifletmeyi amaçlaması, Suriye’nin enerji krizine yönelik kısa vadeli bir çözüm sunmaktadır. Türkiye ve Katar’ın 800 megavat elektrik sağlayacak gemiler göndermesi ve Ürdün’ün Suriye’nin elektrik altyapısını yeniden inşa çabaları, bölgesel iş birliğinin olumlu bir örneği olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte yaptırımların tamamen kaldırılması, HTŞ yönetiminin terörle mücadelede iş birliği yapması ve kapsayıcı bir hükümet kurması gibi uluslararası taleplerin karşılanmasına bağlıdır. Fransa gibi bazı ülkeler, insani yardımları engelleyen yaptırımların hızlı bir şekilde kaldırılabileceğini belirtirken, HTŞ’nin uluslararası topluma güven vermesi, ekonomik entegrasyon sürecinin başarısı için kritik önem taşımaktadır.
Yeni yönetimin yurt dışında dondurulmuş 400 milyon dolarlık varlığı geri kazanma çabaları, döviz kuru politikalarında şeffaflık sağlama taahhüdü ve enflasyonu dizginleme sözü uluslararası yatırımcıların güvenini kazanma potansiyelini artırmaktadır. Ancak bu hedeflerin uzun vadede sürdürülebilir olması siyasi istikrarın korunması ve ekonomik reformların kararlılıkla uygulanmasına bağlıdır.
Sonuç
Suriye’nin ekonomik kalkınması, yalnızca fiziksel yeniden yapılanma ve doğal kaynakların verimli kullanımından değil aynı zamanda siyasi istikrarın sağlanması, kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve uluslararası iş birliği ile desteklenen reformlardan geçmektedir. Yeni yönetimin reform vaatleri umut verici olmakla birlikte bu süreç geçmişte yapılan hatalardan kaçınılmasını ve güçlü bir kurumsal altyapı inşasını gerektirmektedir. Özellikle döviz kuru politikalarında şeffaflık, yolsuzlukla mücadele ve serbest piyasa ekonomisine geçişin kararlılıkla uygulanması, uluslararası yatırımcı güvenini artırabilir. Ancak ekonomik toparlanmanın sürdürülebilir olması yaptırımların kaldırılması ve uluslararası desteğin etkin bir şekilde koordine edilmesiyle mümkün olacaktır. Bu bağlamda Suriye’nin reform sürecini tutarlılık ve hesap verebilirlikle yürütmesi, uzun vadeli istikrar ve kalkınma yolunda kritik bir rol oynayacaktır.