Tunus Cumhurbaşkanını Seçti

Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Araştırma Asistanı
Tunus 21 Aralık 2014 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu gerçekleştirerek Ekim 2014’de başlayan seçim maratonunu tamamlamıştır. Böylece 2011 yılında ülke geleceğinin istikametini belirleme sorumluluğunu üstlenen Kurucu Meclis liderliğindeki geçiş süreci sona ermiştir. Tunus Yüksek Seçim Kurulu ISIE’nin açıkladığı ön seçim sonuçlarına göre U,68 oy oranı ile Nida Tunus’un adayı Said Sebsi cumhurbaşkanı seçilmiştir. İkinci turun diğer adayı, geçiş dönemi cumhurbaşkanı Munsif Marzuki’nin oy oranı ise D,32’de kalmıştır. Seçmen katılım oranı ise `,11 ile ilk turun gerisinde kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak olan Said Sebsi’nin ilk icraatı Nida Tunus Partisi’ne hükümet kurma yetkisi vermek olacaktır. Böylece 2015’in ilk ayında Tunus’un önümüzdeki beş yıllını şekillendirecek yeni siyasal denklem kurulmuş olacaktır.

Tunus’ta Yeni Siyasal Denge

2014’ün son çeyreğinde gerçekleştirilen parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri Tunus’taki siyasi dengeyi önemli ölçüde değiştirmiş, yeni siyasal dengenin ana hatları ortaya çıkmıştır. Bundan sonraki süreçte koalisyon hükümetinin kurulması ile yeni siyasal denge nihai şeklini alacaktır. Yeni cumhurbaşkanı Said Sebsi, parlamento seçiminin galibi Nida Tunus’u hükümet kurmakla görevlendirecek ve cumhurbaşkanlığı seçimleri gölgesinde ilerleyen koalisyon kurma çalışmaları hız kazanacaktır. 85 sandalye kazanarak seçimin galibi olan Nida Tunus, hükümet kurmak için yeter sayı olan 109 sandalyeye ulaşmak için koalisyon görüşmelerini yoğunlaştıracaktır. Bu aşamada koalisyon ortaklarının önündeki en temel engel ülkedeki ekonomik, güvenlik ve siyasi sorunlara ilişkin programları ve çözümleri nasıl uygulayacakları konusunda ortak bir yaklaşım ortaya çıkarmaları olacaktır. Tüm bu süreçte Nida Tunus’un parlamento, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi önemli tüm siyasi konumları kontrol edecek olması Tunus’un siyasal geleceğini ve 2011 itibariyle başlayan demokratikleşme sürecini doğrudan etkileyecektir.

Tunus siyasi tarihini güçlü bir başkanlık sistemi şekillendirmiştir. Sabık cumhurbaşkanları Habib Burgiba ve Zeynelabidin Bin Ali ülkede ölçüsüz bir şekilde güç sahibi olmuş ve bu durum ülkede gücün “kişiselleşmesi” ile sonuçlanmıştır. Bu durum bağımsızlığından 2011 yılında Bin Ali’nin devrilmesine kadar geçen süre içinde ülke tek partinin domine ettiği güçlü bir başkanlık sistemi şeklinde tezahür etmiştir. Bu nedenle 2011 sonrası yapılan reformlar ve 2014 Ocak ayında kabul edilen yeni anayasa öncelikli olarak bu yapıyı kırmayı ve gelecekte benzer bir durumun ortaya çıkmasını engellemeyi hedeflemiştir. Bu kapsamda alınan önlemlerin en önemlisi parlamento seçimlerinde uygulanan ve parlamentoda tek parti hakimiyetini engelleyen “Hare Kotası” sistemi ile gücün başbakan ve cumhurbaşkanı arasında bölüşüldüğü karma bir sistem oluşturulmasıdır. Böylece siyasal gücün kullanılmasında kurumlar arasında denetim ve denge tesis edilmeye çalışılmıştır.

Ancak bu yeni sistemin nasıl uygulanacağına dair teamüller önümüzdeki süreçte oluşturulacağı için önümüzdeki beş yıl hayati bir önem taşımaktadır. Yani yeni güç dağılımı yeni cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet ile test edilecek ve pratikler oluşturulacaktır. Bu bakımdan yeni cumhurbaşkanı Said Sebsi’nin yeni başbakan ve kabinesi ile ilişkisi oluşturulan güç dağılımının nasıl yorumlanacağını ve uygulanacağını büyük oranda belirleyecektir. Parlamento seçiminin galibi Nida Tunus’un adayı Said Sebsi’nin cumhurbaşkanı olması başbakan, meclis sözcülüğü ve cumhurbaşkanlığı gibi üç önemli koltuğun tek parti, yani Nida Tunus tarafından domine edileceği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Bu gerçek ise tek parti rejiminin Nida Tunus ile Tunus siyasetine geri dönme ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.

Tek Parti Rejimi Korkuları ve İhtimaller

Her ne kadar Nida Tunus’un ülke siyasetindeki önemli siyasi makamların tamamını kontrol ettiği gerçeği otoriterleşme ve tek parti rejimi kaygılarını depreştirmişse de Tunus siyaseti büyük bir değişim geçirerek 2011 öncesi dönemden önemli ölçüde farklılaşmıştır. Otoriterleşmeye yönelik önemli geri dönüşler yaşanabileceği ve 2011 sonrasında elde edilen kazanımların kaybedilebileceği ihtimali küçümsenmeyecek derecede önem arz etmektedir. Fakat Nida Tunus’un tek parti rejimini yeniden tesis etmesinin önünde ciddi kısıtlar bulunmaktadır.
Öncelikle Nida Tunus Partisi, yasaklanan rejim partisi Demokratik Anayasal Birlik Partisi gibi iç bütünlükten yoksundur ve bu durum da partiyi hassas dengeler üzerinde duran kırılgan ve krizlere açık bir yapı haline getirmektedir. Hem Burgiba hem de Bin Ali döneminde önemli makamlarda görev almış bir siyasetçi olan Said Sebsi, Bin Ali döneminde tasfiye edilen Düsturcuların ardılları olan Düsturcu sosyalistleri ve 2011 sonrası kapatılan rejim partisi Demokratik Anayasal Birlik Partisi üyelerini Nida Tunus Partisi çatısı altında toplamıştır. Bu iki fraksiyon Nida Tunus Partisi’nin merkezindedir. Ayrıca parti çok sayıda sol ve liberal hareketler ile çeşitli sivil toplum örgütlerinden isimleri de barındırmaktadır. Siyasi anlamda çok farklı konumlarda duran isimleri barındırmasından kaynaklanan bu çeşitlilik ise partinin gevşek bir koalisyon üzerinde durmasına neden olmaktadır. Bu gevşek ittifakın önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek olası krizler karşısında parti bütünlüğünü koruması ise partinin en önemli kısıtı ve sorunu olacaktır.

Öte yandan Nida Tunus Partisi’ni oluşturan bu gevşek ittifakı bir arada tutan en önemli faktör şimdiye kadar Nahda karşıtlığıydı. Ancak hem parlamento seçimi hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde Nahda Partisi’nin benimsediği uzlaşmacı söylem ve müzakere yanlısı yaklaşım Nida Tunus’u sert yaklaşım ve söylemlerini yumuşatmak zorunda bırakmıştır. Parlamento seçiminin ardından Gannuşi’nin sonuçları “Tunus’un zaferi” olarak ilan etmesi, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmayarak siyasi tansiyonu düşürmesi ve özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun ardından Said Sebsi’nin kazanmasına tepki olarak ülkenin güneyinde ortaya çıkan protesto gösterilerini yatıştırmaya yönelik açıklamaları Nida Tunus’un Nahda karşıtı söylemini geçerli bir siyasi argüman olmaktan çıkarmıştır. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Nida Nudus’u Nahda karşıtlığı üzerinden bir arada tutmak zorlaşacaktır.

Son olarak hükümet kurmak için koalisyon hükümeti kurmak zorunda olması Nida Tunus'u uzlaşmak zorunda bırakmaktadır. Hâlihazırda parti bütünlüğü ile ilgili ciddi kaygılar taşıyan partinin önümüzdeki dönemde koalisyon bütünlüğünü de sağlaması gerekecektir. 2013’te Nahda-CPR ve Ettakatol’ün oluşturduğu koalisyon hükümetine karşı oluşturulan Kurtuluş Cephesi içinde diğer partiler ile uyum içinde çalışamaması ve cepheyi terk etmesi bu gerekliliğin zorluklarını göstermektedir. Ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesinde Hamma Hamami liderliğindeki Halk Cephesi’nin hem Marzuki’yi hem de Said Sebsi’yi eleştirmesi ve seçimlerde ikisini de desteklemeyeceklerini açıklaması Nida Tunus ile sol, seküler ve milliyetçi partiler arasında ilişkilerin tahmin edildiğinden daha gerilimli olabileceğini göstermektedir.

Sonuç

Parlamento seçiminin ardından cumhurbaşkanlığı seçim yarışının da sona ermesi ve seçim sonuçlarının siyasi partiler, taraflar ve Tunuslular tarafından kabul edilmesi ülkede “demokratik seçimlerin” iktidar mücadelesinde tek yol olarak kabul edildiğini göstermektedir. 2014 seçimlerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi ile “geçici” dönem sona ermiştir. Önümüzdeki dönemde ise temel öncelik yeni sistemin normalleşmesi olacaktır. Ancak Nida Tunus’un hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde elde ettiği başarı otoriterleşme ihtimallerini yeniden gündeme getirmiştir. Mevcut şartlar altında Nida Tunus’un tek parti rejimini tesis etmesi önünde ciddi engeller bulunmaktadır, ancak demokratikleşmenin hassas bir geçiş dönemi olması ve ülkedeki eski rejim nostaljisi ile değişim sancıları arasındaki savrulma, bu ihtimalin ciddiyetini hatırlatmaktadır.