Yardımlar, Küresel Yoksulluk ve Uluslararası Ekonomik Sistem

Dr. Süreyya Yiğit, ORSAM Avrasya Danışmanı, İstanbul Aydın Üniversitesi
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son tahminlerine göre dünyadaki ekonomik büyüme biraz daha düşük olacak. Bunun başlıca sebeplerinden biri Çin’in beklendiğinden daha yavaş büyümesi, komşusu Moğolistan için de aynısı söz konusu. Herhangi bir ülkenin ekonomik olarak gelişmesi ve ilerlemesi hem bölgedeki, hem de tüm dünyadaki başka ülkeleri ilgilendirmekte. İlginin sebebi de gayet basit: Büyüyen bir pazara daha fazla ihraç etme imkanı. Yakın geçmişe göre daralmış küresel piyasanın yarattığı ekonomik sıkıntılar da halen önemini korumakta.
 
2008 finansal krizinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen etkilerini dünyanın her kıtasında görmek mümkün. Sanayileşmiş ülkeler bütçelerini planlarken harcama dilimlerini azaltma uğraşındalar. Bunlar tasarlanırken de yaşam standartlarının düşmemesi için epey emek harcanmakta. Sosyal harcamalar bir taraftan sınırlanmaya çalışılırken, seçmenin elinde bulunan oy potansiyeli ve yaklaşan seçimler karar vericileri çok ince hesap yaptırmaya mecbur etmekte.
 
Az gelişmiş ülkeler de benzer sıkıntıları yaşamaktalar. Son 15 yılı incelendiğinde fakir insanların durumunun her zamankinden daha da hızlı düzeldiği öne sürülmekte. Gelecek 15 yıl için de durumun daha da iyi olacağı konusunda Bill Gates gibi büyük miktarlarda bağışlarda bulunanlarda iyimser tavırlar sezilmekte. Bu iyimserliğin temelinde yatan faktör, olağan veya önceden bilinmeyen iktisadi krizler değil, insan bilgisinin artmasında odaklanmakta. 
 
Somut olarak da AIDS’e karşı kullanılan HIV ilaçları gibi yeni ilaçların keşfedilmesi, fiyatlarının düşmesinde, yoksul çiftçilere daha fazla verim imkanı sağlayan yeni tohumların yaratılmaları da farklı örneklerden bir tanesi. Bu bağlamda Gates’e göre tarihi açıdan bakıldığında, genelde araçların icat edildikten sonra, onların geliştirildiği görülmekte. Bu görüşe karşı olanlar veya şüpheci yaklaşanlar, genelde ihtiyaç duyan insanlara yeni araçlar sunmanın zor olduğuna işaret etmekteler.
 
Tüm bu nevi fırsat ve zorluklarda ölçüm kullanarak yenilik büyük bir fark yaratmaktadır. Bu konuda süreci, doğru yaklaşımı seçmek ve ardından sonuçları elde etmek için ölçüm geribildirimi almak ve yaklaşımı her zaman rafine ederek herkese araçları ve hizmetleri sunmak, hedefleri net olarak açıklamak çok yararlı olacağı belirtilmekte. Elbette son noktadaki darboğazı azaltmak için bu yenilik de çok önemlidir.
 
Bir başka belirtilmesi gereken husus ise toplumsal sağlık ağ aracılığıyla kısmen sağlık göstergelerini ölçme yeteneğinin en önemli faydalarından birinin ülkeler arasında karşılaştırmalar yapılmasına imkan vermesidir. Bu sayede yoksulluktan adeta kırılan ülkeler benzer ülkelerin programlarından büyük ölçüde faydalanma imkanını yakalamışlardır.
 
Sağlık ve Tutulmayan Yardım Vaatleri
 
Dünya’daki fakirliğin azalması ve az gelişmiş ülkelerin daha hızlı refaha erişmesi konusunda
Gates’i gelecekte en çok endişelendiren temel iki etken vardır. Sağlık ve gelişme için gerekli fonların devamının mümkün olmayacağı ve yoksullara yardımcı olmak için açık hedefler etrafında uluslararası toplumun hemfikir olamaması. Aslında gelişmiş ülkelerin ezici çoğunluğu az gelişmiş ülkelere verdikleri sözü tutmamışlar yardım sadece söylemde kalmıştır. Uygulamaların verilen taahhütlerin pek çok gerisinde kaldığını görmekteyiz. Bunun sembolik olarak en belirgin örneği de 1970 yılında Birleşmiş Milletler’de kararlaştırılan refah seviyesi yüksek olan ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılalarının 0,7% oranına tekabül eden miktarı resmi dış yardım olarak vermeleri idi. Gelişmiş ülkeler bu oranda resmi yardım vermeyi kabullenmiş olmalarına rağmen son yıllarda bunu uygulayan ülkeleri sıralamak gayet kolay, çünkü liste çok kısadır: İsveç, Norveç, Lüksemburg, Hollanda ve Danimarka.

Durumun böyle olmasına rağmen kaynaklar konusunda, özellikle sanayileşen ve hızla gelişmekte olan ekonomilerin durumlarının ve gelişmelerinin iyi olduğu söylenebilir. Gelişmekte olan birçok ülkede, yukarıda bahsedildiği gibi Moğolistan ve benzer ülkelerde halen ciddi bir büyüme kaydedilmekte. Bunu da o ülkelerin yoksul insanlara yardım etmeye yönelik kaynaklarının artmasının bir simgesi olarak yorumlayabiliriz. Belki de en can alıcı örnek, Hindistan’ın uluslararası yardıma daha az bağımlı kalması ve de yakın bir zamanda ona ihtiyacının ya çok azalacağı veya da hiç olmayacağıdır. Yirmi yıl önce bunu söylemek imkansızdı.

Bazı ülkeler örneğin İngiltere, Norveç, İsveç, Kore ve Avustralya uluslararası yardımlarını arttırmaktadırlar; ama diğerleri, Japonya ve Hollanda gibi geleneksel cömert sponsorlar, yardım rakamlarını azaltmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya ve Kanada’nın ise hangi istikamette ilerleyecekleri halen belirsizliğini korumakta.

Yine de yardım çok önemlidir, zira en yoksul ülkelerdeki insanların temel gereksinimlerini karşılamaları için yardımcı olunmaktadır. Çeşitli yeniliklere fon olanağı sunulmakta –özellikle bunu nihai sonuçta yeni araçlar ve hizmetlerin oluşturulması ve bunların teslimi hakkında görmekteyiz. Maalesef, yardım cömertliği geleneğine sahip olan hemen hemen tüm zengin devletler büyük bütçe açıklarından dolayı halen tehdit edildikleri de başka bir gerçek.
 
Cömertlik dendiği zaman tabii ki yardımı yapan ülkelerin vergi ödeyen vatandaşları akla gelmekte. Vergiler ödenmediği taktirde yardımın da söz konusu olmayacağı bellidir. O zaman oy veren vatandaşların hem ikna, hem de teşvik edilmesi gerekmektedir. Burada orta ve uzun vade de ciddi bir sıkıntıyı görmemezlikten gelemeyiz. Seçmenlerin kendi cömertliklerinin olumlu etkileri hakkında haber alamamaları devam ederse, onlar kaçınılmaz olarak, iç meseleler, dahili konular üzerine eğilecekleridir. Gerçekleri yansıtsın veya yansıtmasın, yardımla ilgili herhangi menfi haber tüm yardımları olumsuz olarak etkilemekte olduğu da görülmektedir.
 
Özellikle Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da, yardımların kabul edilen ülkeler tarafından yolsuzluğa karışması gelişmiş ülke vatandaşlarının yardım konusunda soğumasına neden olmaktadır. Haklı olarak onlar da verilen miktarların siyasi mercilerin gizli yurtdışı banka hesaplarına değil, gerekli sosyal ve ekonomik altyapılara yönelmelerini istemektedirler. Bununla da yetinmeyip yine yolsuzluğa fırsat tanınmaması için de yardımların şeffaf olmasında ısrar edenlerin sayıları da gittikçe artmakta. Örneğin, altyapı ihalelerinin ülke hükümetine yakın olan iş çevresine değil, o işi en ucuz maliyete yapan şirketlere verilmesi istenmekte. Bunun da bir bakıma kendi ülkelerinde uygulanan sistemi veya görmek istediklerini dış yardım konusunda da aynen hayata geçirme dileği demek de yanlış olmaz.
 
Bilgilendirmenin Önemi

Tarihsel olarak, yardım konusuna sadece yatırım yapılan paranın toplam miktarı açısından bakılmıştır. Tartışmalar ve alternatif senaryolar hep rakamlar üzerinde yapılmıştır. Günümüzde daha kesin ölçümlerle konuya yaklaşılmaktadır; örneğin çocuk ölümleri göstergeleri. İnsanlar, ikilemleri, yardımların olumlu etkilerini çıplak gözle görebilmekteler; ya bu insanlar öleceklerdir ya da HIV tedavisi alıp yaşayacaklar. Tabii ki yardım konusuna ne zaman bu çerçeveden bakılırsa, yardımların insanlar için bir öncelik haline gelmesi açısından çok daha fazla şansının olduğunu söyleyebiliriz.

Gates’in ikinci endişesi dünya çapında net hedefler etrafında uyumlu hale gelinip gelinmeyeceği üzerindedir. Birleşmiş Milletler BKH 2015 yılında bitiminden itibaren yeni hedefler konusunda bir yol haritası çizmeye başlamaktadır. İlk turda olduğu gibi, ancak bir sonraki hedef seti kendi cömertliklerini destekleyen, seçmene yapılan işleri hatırlatan, grupları beraber çalışır hale getirmesine yardımcı olabilen, yoksullara çözümler sunma konusunda ilerleme yapılmasının görülebilmesini sağladığı takdirde olumlu sonuçlara ulaşılabilinir.

BKH başarısı uluslararası toplumun ilgi alanını çok daha genişletmiş ve onların daha da genişleyen bir hedef listesinin içine koyma eğilimine gidildiği düşüncesi yaygındır. Ama potansiyel yeni hedeflerin hepsine oybirliği desteği almak zor ve bundan dolayı birçok yeni hedef ya da kolayca ölçülemeyen hedefler, ivmede sapmaya da yol açabilir.

BKH’nin önemi çok tutarlı olmasından kaynaklanıyor, zira dünyanın en yoksul insanlarına yardım etmeye odaklanan bir mega proje. BKH üzerinde birlikte çalışmak için gerekli grupları tanımlamak çok kolay oldu ve bunların işbirliği ve ilerleme için sorumlu tutulması da ayrıca pek zor olmadı. Başka bir bağlamda, BM diğer önemli konularda, iklim değişikliğinin menfi yönlerini azaltma gibi hedeflerde anlaşmaya ulaştığında, üzerinde düşünmesi gereken önemli bir etken, farklı aktörlerin farklı bir süreç izlemesidir. Çabalar bu yönde sarf edilirse iyi sonuçlar elde edinilebilir.
 
Soğuk savaş sonrası çağda en yoksullar konusunda ilerlemede ne kadar mesafe alındığının görülmesi iyi bir haber olarak yorumlanmaktadır. Her ne kadar yoksulluk istenen düzeye düşürülmese bile zaman zaman da geriye biraz çekilip doğru hedeflerden doğan başarıların kutlanılması da gerekmektedir; tabii ki siyasi irade, cömert yardımlar, yeni araçları ve bunların son noktadaki teslim edilmeleri ile beraber.
 
Çarpıcı ve Üzücü Karşılaştırmalar
 
Küresel yoksulluk nispeten azalsa bile halen yüz milyonlarca, hatta milyarlarca insan için ya çok önemli bir konudur veya ölüm kalım meselesidir.  Küreselleşmenin doğurduğu farklılığı belki de en çarpıcı şekilde şöyle açıklamak mümkün: Dünya nüfusundaki en fakir @’lık kesim, dünya gelirinin sadece %5’ine sahip. En zengin beşte biri ise dünya gelirinin dörtte üçüne sahip. 2013 yılında günde 1.25 Amerikan dolarıyla yaşayanların sayısı 1.3 milyar insan. İki buçuk dolarla yaşayanlarsa nerede ise dünyanın yarısı; üç milyar insandan daha fazla.
 
Büyük enerji şirketlerine bakacak olursak, 2011 yılında Gazprom $44,4 milyar, ExxonMobil $41,6 milyar, Chevron $26,9 milyar kar etmiş. BP üç sene önce yarattığı çevre zararı için Amerikan hükümetine ceza olarak $4,5 milyar ve bunun yanı sıra, özel şahıslar ve şirketlere de ayrıca $7,8 milyarlık tazminat da ödemiş bulunmakta.
 
En fazla borç yükü taşıyan 41 fakir ülkenin ortak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı -ki bu toplam olarak 567 milyon kişi etmekte- dünya’daki en zengin yedi kişinin ortak servetinden daha az. Sadece Bill Gates’in toplam serveti 67 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. Onun gibi dünya’da 496 tane daha milyarder var (yaklaşık olarak dünya nufüsunun %0,000008’i) ve onların ortak değeri $3.5 trilyon kadar, toplam küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sının %7’sini aşan bir rakam.
 
Tüm bu bilgilerin ışığında yoksulluğun giderilmesi için yardımların devam etmesi ahlaki açıdan gereklidir. Dünya ekonomisi büyüyüp, az gelişmiş ülkelerde bundan paylarını alırlarsa sorunlar bir nebze de olsa hafifleyecektir. Burada Başkan Kennedy’nin ünlü sözü yardımlar ve yoksulluk için de geçerlidir: “Gelgit’teki artış tüm tekneleri kaldırır”.