İki Ayda Musul Operasyonu: Askeri ve İnsani Durumuna Bakış

17 Ekim 2016 tarihinde başlayan Musul’u IŞİD’den kurtarma operasyonu üzerinden iki aydan fazla bir süre geçti. Gelen bilgilere göre Irak askerlerinin ve yardımcı kuvvetlerin başarılı operasyonları sayesinde IŞİD büyük kayıplar vermektedir. Bu değerlendirmenin yazıldığı ana kadar Irak askerî kuvvetleri 50 mahalleden oluşan Musul’un doğu kısmının (sol tarafının) yüzde 75’ini, yani 45 mahallesini IŞİD’den kurtarmıştır. Bu tabloya göre Irak Ordusu Musul’u ikiye ayıran Dicle nehrinin sol kıyısına yakın zamanda ulaşacaktır.

Diğer taraftan bazı gözlemcilere göre Irak Ordusu büyük başarı elde etmesine rağmen Musul operasyonu yavaş ilerlemektedir, zira operasyonun başlaması üzerinden iki ay geçmesine rağmen, Musul’un batı kısmında (sağ tarafında) herhangi bir askerî operasyon hala başlamamış ve hiçbir mahalle IŞİD’den kurtarılmamıştır. Bu kısımda Musul’a bağlı Telafer ve Hadar gibi çok büyük ilçeler ve kasabalar vardır. Musul operasyonunu yöneten Irak Ordusu komutanları, operasyonun yavaş ilerlemesini, sivil vatandaşların yaşadığı bölgelerdeki çatışmalarda sivil kayıpları azaltmak için uygulanan planlarla açıklamaktadır ki, bu sebep makul bir gerekçedir. Zira IŞİD sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaktadır. Aynı zamanda Irak askerlerine göre operasyonun yavaş ilerlemesi, IŞİD’in Musul’un sağ tarafında özellikle –Telafer ve Hadar’da– hızlı bir şekilde çöküşüne sebep olmaktadır.

Bazı gözlemcilere, Musul operasyonunun yavaş ilerlemesini IŞİD’in baskısı altındaki mahallerde yaşayan sivillerin çok zor durumda olmasına bağlamaktadır. Anılan mahallelerden gelen haberlere göre sivillerin insani durumu trajik boyutlardadır. Zira bir taraftan hava bombardımanı ve silahlı çatışma riskine maruz kalırken, diğer taraftan yiyecek, içecek, ısınma ve sağlık malzemeleri bulamıyorlar. Bu bağlamda Musul’u kurtarma operasyonunda uygulanan stratejik planlarda değişiklikler ve düzeltmeler yapılması yönünde sesler yükselmektedir.

Savaş zamanında askerî stratejide değişiklik yapmak zayıflık göstergesi değildir, tam tersine doğal bir olaydır ve askerler sürekli değişiklik yapar. Bu yönde bir söz vardır: “Daha önce hazırlanan askerî planlar düşmanla ilk çatışmada dayanmaz ise tadil edilerek ya da yeni bir plan hazırlanarak düzeltilir.” Stratejik planlar iki aşamadan oluşur: Stratejik değerlendirme ve stratejik takvim

Stratejik değerlendirmenin aşamaları şu şekildedir: (i) “Stratejik planlar hedeflere ulaşmak için uygun mudur?” sorusuna cevap vermek. (ii) Askerî stratejinin önemini belirtmek için şu soru cevaplandırılmadır: “Mevcut araçlarla bu işi bitirebilir miyim?” (iii) Askerî stratejinin kabul olup olmayacağını belirlemek için şu soru cevap verilmelidir: Etkiler, yöntemler ve kullanılan malzemeler siyasi elitler tarafından kabul edilecek mi? (iv) Stratejik uygulama aşamasında bilinen, varsayılan ve bilinmeyen tehlikeleri karşılaştırarak genel tehlike derecesi bilinmelidir. Strateji düzeltme aşamasında ise, askerî stratejinin başarılı ve başarısız seviyeleri bilinmeli ve hedeflere ulaşmak için gerekli düzeltmeler yapılmalıdır.

Diğer taraftan IŞİD’den sonrasında Musul’un nasıl yönetileceği ve yapılacak siyasi düzenlemeler daha çok ilgi çekmekte ve bütün toplantılar ve tartışmalar bu konu üzerine yoğunlaşmaktadır. Kendi çıkarları dışında herhangi bir konuyla ilgilenmeyen güçlü aktörler, kendi çıkarları için Musul’un geleceğiyle ilgili alınacak kararlarda kendi etkilerini ortaya koymaktadır.

Musul’da IŞİD’in ardından çıkacak insani sıkıntılar için şimdiden gerekli uyarılar yapılmalı ve yapılması gereken düzenlemeler süratle hayata geçirilmelidir; zira Musul’un tamamı yakın zamanda IŞİD’den kurtarılacaktır. Mevcut tabloda savaştan dolayı evleri ve eşyaları zarar gören Musulluların çoğu bu zararları karşılayabilecek ya da tahrip edilen eşyalarını yerine yenilerini koyabilecek maddi imkânlardan yoksundur. Çünkü devlet memurları iki yıldır maaş almamaktadır. Tarım sektörü ve özel sektör de tamamen durmuş vaziyettedir. Aynı zamanda yaşanan çatışmalardan dolayı –başta belediye ve sağlık daireleri olmak üzere– Musul’da bulunan devlet dairelerinin hem hizmet binaları hem de hizmet araçlar büyük zarar görmüştür.

Diğer önemli sorun ise Musul’un doğusunu ve batısını bağlayan 5 köprü hava bombardımandan dolayı zarar görüp tamamen kullanılamaz hale gelmiştir. IŞİD Musul’u ele geçirmeden önce ise Musul halkını rahatsız eden trafik sıkışıklığı şehrin her yerindeydi. Dicle nehrinin üstündeki köprüler sahip oldukları kapasiteye ve kullanılabilirliklerine rağmen Musul’daki insanlar kentin doğu yakasından merkezine veya merkezden doğu yakasına gitmekte çok zorlanıyordu. Peki, bu 5 köprü devre dışı kaldığında Musullular nasıl bir durumla karşılaşacak? Musul’un iki tarafında da yaşayan ve nüfus sayısı bir buçuk milyon olmasına rağmen kentin doğu yakasından merkezine veya merkezden doğu yakasına geçmek sıradan bir şeydi. Çünkü Musul devlet daireleri, eğitim kurumları ve sağlık hizmeti veren kurumlar da iki Musul’un her iki yakasında da bulunmaktaydı. Yani, Musul’un her iki yakası da birbirine bağımlı değildi. Dolayısıyla IŞİD sonrası Musul’un nasıl bir durumda olacağını iyi hesaplamak gerekir. Özellikle de Irak hükümetinin içerisinde bulunduğu maddi kriz Musul’daki bu köprülerinin onarımını geciktirebilir. Irak hükümeti Dicle nehrinde geçici askeri köprüler kurma ihtimali olsa da bu tür köprülerin kapasitesi nedeniyle asla zarar görmüş ana köprüler gibi olmayacaklardır.

Bu krizlerden başlayarak Irak ekonomisinin geleceğine dair kaygılar ve Musul’u kurtardıktan sonra siyasi aktörler arasında yaşanması beklenen siyasi çatışma şimdiden açıkça görülmektedir. Musul IŞİD’den kurtarıldıktan hemen sonra yerel siyasilerin, mevcut Musul yerel yetkililerinin ve Bağdat merkezî hükümetinin gücünü aşan gerçek siyasi ve insani krizler yaşanacaktır. IŞİD öncesi nüfusu 3 milyonu aşan Musul’un yeniden inşası için –bölgesel ve uluslararası siyasi ve askerî yardımdan daha çok– insani yardıma ihtiyacı vardır. Aynı zamanda Musul’un hem güvenliği hem de siyasi ve sosyal istikrarı için uluslararası çabalar gereklidir. Zira doğru bir çözüm bulunmadığı müddetçe bu krizlerden kaynaklanan tehlikeler Musul’un güvenliğine ve sosyal durumuna yansıyacaktır.