Analiz

Suriye’nin Kuzeyindeki Çatışmalar ve Olası Etkileri

Suriyeli Kürtler arasındaki en güçlü parti olan PYD ayaklanma başladıktan sonra uzun bir süre ikircikli bir politika izlemiştir. Söylemsel olarak rejimin uygulamalarına karşı çıkmasına karşın Esad Yönetimi’yle “özel bir ilişki” yürütmüştür. Temmuz 2012’de ülkenin kuzeyinde bazı bölgeleri ele geçirdikten sonra Esad karşıtı söylemini sertleştiren PYD, diğer Suriyeli muhalif örgütler ile diyalog ve işbirliği arayışına girmiştir. Bu süreç zarfında ne farklı Kürt partileri, ne Esad Yönetimi ne de SUK ve ÖSO’ya bağlı gruplar arasında açık bir çatışma durumu yaşanmamıştır. Kürtler çatışmanın içine sürüklenmekten uzak durarak kendilerine ait istikrarlı ve çatışmadan uzak bir bölge yaratma fikrine odaklanmışlardır.

Suriye’de iç savaş sertleştikçe Kürtlerin doğrudan silahlı çatışmaya taraf olmama taktiğini uygulaması zorlaşmıştır. Kamışlı ve Halep’teki olaylar henüz Kürtlerin savaşan tarafların arasında kaldığını ve çatışmanın doğrudan tarafı haline gelmediğini göstermektedir. Fakat her iki olayda da siyaseten ya da silahlı olarak PYD ile ÖSO’nun çatışır durumda olması, Suriye’deki Arap muhalefet ile Kürtlerin arasını daha da açmıştır. Bu durum özellikle SUK ve ÖSO’daki PYD’nin Esad yanlısı olduğu ya da kendi çıkarları doğrultusunda devrime destek vermediği düşüncesini güçlendirmiştir. Bu düşüncenin hükümet ile muhalif güçler arasındaki çatışma Halep ve ülkenin kuzeyinde bulunan önemli bölgelerde gelecekte yeni çatışma alanları için ortam hazırlamıştır.

Suriye Kürtlerinin iç dinamikleri açısından bakıldığında bugüne kadar etkinlik sahası genellikle Afrin ve Kobani başta olmak üzere ülkenin kuzeyinde Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler ile sınırlı olan PYD’nin Halep’te de gücünü artırdığı söylenebilir. Yaşanan çatışmalar karşısında örgütlü bir direnç gösterdiği ve ÖSO’ya baştan itibaren mesafeli bir tutum sergilediği için diğer Kürt partilerin (özellikle de SUK ile dirsek temasını sürdüren Kürt Ulusal Konseyi’ne bağlı partilerin son olaylar karşısında yetersiz kaldığı görüldüğünde) taban kaybettiği görülmüştür.
 
Kongra Gel 9. Genel Kurulu’nda belirlenen “Siyasi Tutum Belgesi”nde Suriye Kürtlerini ilgilendiren çok önemli bir madde bulunmaktadır. Her ne kadar, Türkiye’de bu toplantı çözüm süreci ve PKK’daki örgütsel değişim odaklı olarak ele alınsa da Irak ve Suriye’deki gelişmeler açısından da dikkat çekicidir. Suriye’ye ilişkin olarak “Rojava’da üçüncü çizgi olma temelinde şimdiye kadar sürdürülen siyasetin daha da geliştirilerek geçici seçim yönetiminin ilan edilmesi ve bunun bir Kürt mahalli idaresini inşa düzeyine ulaştırılması.” yer alan ifadeler, kısa bir süre içinde Suriye Kürtleri arasında önemli bir gelişme olacağının işareti olarak görülmelidir.

Türkiye’de çözüm sürecinin neresinde olunduğuna ilişkin tartışmalar artarken, PKK’nın yeni bir coğrafyada güçlü bir taban oluşturabileceği yeni bir alan bulma çabası önemlidir. Bu durum, sadece PKKlı teröristlerin Türkiye sınırları dışına çekilmesiyle ilişkili bir durum olarak değerlendirilmemelidir. Bir anlamda PKK kendisine bağlı yapılar aracılığıyla etki alanını Ortadoğu’nun farklı bölgelerine geliştirebileceğini de göstermek istemektedir. Bu bağlamda Suriye’de “demokratik özerklik” temelinde örgütlenen yeni bir Kürt bölgesinin oluşturulması fikrinin cisim kazanması, Erbil’de toplanması hedeflenen konferans öncesi ve sırasında PKK’ya söylemsel, fiziksel, psikolojik ve siyasal bir üstünlük de getirebilir.