Suriye’ye Askeri Operasyon ve Türkiye’yi Bekleyen Riskler

Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
21 Ağustos tarihinde Şam’ın banliyölerinde gerçekleşen kimyasal silah saldırısı sonrası ABD’nin Suriye’ye askeri operasyon düzenlemesi güçlü bir olasılık olarak ortaya çıkmıştır. Kimyasal silahların teslimi karşılığında operasyonun gerçekleştirilmemesi planı ile saldırı ihtimali zayıflamış ya da ertelenmiş olsa da halen gündemdedir. ABD’nin tercihi müdahaleyi ABD operasyonundan ziyade Müslüman nüfusa sahip ülkelerin en azından desteklediği geniş bir koalisyon yanıtı şeklinde yürütmektir. Bu noktada Türkiye açısından bir ikilemin ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Türkiye uzun zamandan bu yana Suriye’ye askeri müdahalenin düzenlenmesi konusunda en istekli ülkelerin başında gelmektedir. Dolayısıyla ABD tarafından askeri operasyona katılması yönünde bir talep gelirse buna uymak durumunda kalabilir. Müdahale konusunda baskı yapan Türkiye’den operasyon söz konusu olduğunda sorumluluk üstlenmesi beklentisi oluşacaktır. Türkiye’nin operasyona katılmaması bundan sonraki dönemde Suriye konusunda Batılı müttefiklerine baskı yapma konusunda elini zayıflatacaktır. Diğer taraftan Suriye’ye askeri müdahale Esad rejimi ve müttefikleri İran ve Hizbullah gibi aktörler açısından misilleme saldırılarını gündeme getirecektir. Bu aktörlerin operasyonun öncülüğünü yürütecek Batı’ya doğrudan misilleme imkanı olmadığı için bölgedeki müttefikleri olan ve operasyona destek veren ülkelere yönelmeleri söz konusu olacaktır. Bu ülkeler arasında İsrail ile birlikte Türkiye ve Ürdün’ün bulunduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla Türkiye askeri operasyona katılma ve katılmama noktasında bir ikilem yaşayacaktır.
 
Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal el Mikdat da, ABD'nin Suriye'ye bir operasyon düzenlemesi halinde Şam'ın İsrail, Ürdün ve Türkiye'yi vuracağını söylemiştir. Bu açıklama olası bir ABD operasyonunun Türkiye açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı sorusunu beraberinde getirmiştir. Bunun yanıtını alabilmek açısından kritik sorulardan biri “ABD’nin operasyonun kapsamı ve hedefinin ne olacağıdır.” Zira Suriye rejimi her ne kadar yaşamsal bir mücadele veriyor olsa ve her türlü “çılgın kararı” alabilecek durumda gözükse de halen uluslararası ve bölgesel dengeleri hesaplayan ve ona göre rasyonel karar almaya çalışan bir aktördür. Ayrıca son aylarda muhalefete karşı sahada askeri başarı kazanmakta ve savunmadan saldırı aşamasına geçmiş durumdadır. Ülkenin başkentini, kıyı bölgesini, büyük kent merkezlerinin çoğunu elinde bulundurmaktadır. Rejim geniş kapsamlı bir misilleme saldırısını ancak sahadaki askeri dengenin radikal biçimde dönüştürülmeye çalışıldığını ve rejimin yıkılmak üzere olduğunu düşündüğü noktada gündeme getirebilir. ABD’nin operasyonu ise rejim yıkmaktan ziyade kimyasal silah kullanımının önüne geçilmesi amacıyla düzenlenecektir. Bu da operasyonun süresi, kapsamı ve hedefinin sınırlı olacağı anlamına gelmektedir. Olası ABD operasyonu, son dönemde sahada rejim lehine değişen durumu radikal biçimde değiştirmeyecek, belki sadece taraflar arasında yeniden dengenin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Bu durumda rejim halen kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünecektir. Bu da NATO koruma şemsiyesi altında Türkiye’ye karşı büyük bir saldırı ihtimalini zayıflatmaktadır. Ancak Suriye ve müttefikleri, az maliyetli ve riskli, vekiller aracılığı ile gerçekleştirilecek dolaylı misilleme girişiminde bulunabilirler. Suriye lideri Beşar Esad bir ABD televizyonuna verdiği röportajda “Askeri operasyon olursa her şeyi beklemelisiniz. Hükümetimiz bu bölgedeki tek oyuncu değil. Farklı taraflar, farklı gruplar, farklı ideolojiler var. Saldırı bölgede istikrarsızlığı artıracak ve terörizmin yayılmasına yol açacaktır.” uyarısında bulunarak bu tarz bir misillemenin işaretlerini vermiştir. Rejim, düz ve uzun kara sınırı, sınırın kontrol edilebilirliğinin zayıf oluşu, Suriye’ye maliyetinin düşük olacağı gibi hesaplar neticesinde ilk hedef olarak Türkiye’yi seçebilir. Şanlıurfa Valiliği’nin yakın zaman önce hazırladığı raporda “sınırdaki kontrolsüz geçişlerden PKK ve El Muhaberat’ın yararlandığı, Suriyelilerin Türkiye geneline dağılımının kontrol altına alınamadığı” tespiti yer almıştır. Bu durum Türkiye’nin dolaylı saldırılara açık olduğunu göstermektedir.