ABD’nin Irak’tan Geri Çekilmesine Genel Bir Bakış

Kübra Oğuz, ORSAM Asistanı, ODTÜ, Ortadoğu Çalışmaları Y.L.
ABD’nin Mart 2003’te Irak’a karşı başlatmış olduğu savaş ve böylece başlamış olan işgal süreci 9. yılını doldurmadan, bu yılının sonunda bitecek. George W. Bush döneminde 14 Aralık 2008’de ABD ve Irak arasında imzalanan ikili güvenlik anlaşmasına göre ABD’nin güvenlik güçlerini 31 Aralık 2011’e kadar Irak’tan çekmesi gerekmekteydi. Ağustos 2010’da tüm muharip askerler Irak’tan çekilmiş, ilerleyen süreçte de askerlerin çekilmesi kademeli olarak devam etmiştir.  Son dönemde bu sürenin uzatılması, yahut kalacak olan askerlerin eski statülerinin, dokunulmazlıklarının devam etmesi üzerine yürütülen tartışmaların Irak tarafından reddedilmesiyle Başkan Barack Obama’nın 21 Ekim 2011’de yaptığı açıklamada geri çekilmenin önceden planlandığı şekilde yürütüleceğini teyit etmiştir.  Şüphesiz ki bu sürecin yalnız bu iki ülkeye değil, bölgesel ve uluslar arası siyasete etkisi büyük olacaktır. Ancak bu yazıda öncelikle neredeyse 9 yıl süren bu işgalin hangi sebeplerle bittiği ve sonrasında da Irak üzerindeki muhtemel etkileri tartışılacaktır.    ABD’nin Irak’tan geri çekilmesinin yahut geri çekilişi uzatmak konusunda istikrarlı bir irade göstermemesinin sebepleri arasında ilk olarak Irak’ta iç sorunların politik düzlemde ele alınma ortamının önceki yıllara göre daha elverişli olması gösterilebilir. Elbette ki ülkede henüz istikrar sağlanamamıştır ve elbette ki iç ve dış güvenlik açısından kaygılar yaşanmaktadır. Ancak en azından işgalin ilk yıllarına göre ülke içi silahlı grupların etkilerinin görece azalmış ve nispeten adil dağılımlı bir hükümetin kurulmuş olması siyaseten daha elverişli bir ortam hazırlamıştır. Bunun yanında işgalci statüsü ABD açısından kısıtlı bir konum olup nüfuzunu dilediği oranda tesir ettirmesinin önünü tıkamaktadır.  Kaldı ki ülkenin karmaşık iç dinamikleri ve aşiretlere dayalı siyasal atmosferi sebebiyle ABD isteklerini yerine getirebilmek için yerel ve bölgesel unsurlara taviz vermek durumunda kalıyordu. Ancak askerlerin geri çekilmesi sonrası bu unsurlar ellerinde ABD’ye karşı kullanabilecekleri bir koz olmaksızın ABD’den yardım talebinde bulunacaklardır. Açıkça görülebileceği üzere bu da ABD açısından daha avantajlı bir durumdur.  
  Geri çekilmeyi ABD açısından gerekli kılan bir başka sebep de işgalin maliyetinin çok yüksek olmasıdır. 9 yıldır süren işgal dönemi ABD ekonomisine bir hayli yük olmaktadır. Bu noktada Amerikan ekonomisinin uzun bir süredir zor bir dönemden geçtiğini göz ardı etmemek gerekir. Krize direkt bir etkisi olmasa da işgalin maliyetin büyüklüğü önemlidir. Ek olarak geri çekilme tamamlansa dahi işgalin giderleri bitmiş olmayacaktır. Bu anlamda sıralanan 4 ana kalem vardır. Bunlar: Gazilere ödenecek olan paralar, Irak’ta kalacak güvenlik güçleri için harcanacak paralar, kullanılamaz duruma gelen araç gerecin ikamesi ve işgal ve savaş için harcanan paralar için alınan borçların ödenmesi. Bu 4 gider kaleminin ABD’ye önümüzdeki 50 yıllık süreçte 500 milyar dolara mal olacağı iddia edilmektedir.    Gerek uluslar arası arenada, gerek ABD kamuoyunda gerekse Irak halkı nazarında işgalin meşruiyetinin kalmamış olması işgalin askeri olarak sonlanması gerektiğinin bir başka göstergesidir. Saddam Hüseyin’i deviren, bu 9 yıllık süre içerisinde ülkede nükleer silah olduğuna dair herhangi bir kanıt gösteremeyen ve artık siyaseten işleyebilir düzeyde olan bir ülkede işgalini sürdüren ABD’nin elinde hiçbir kesime karşı işgali meşrulaştıracak bir kozu kalmamıştır. Bu durumun farkında olan diğer işgalci devletler çok erken bir dönemde güçlerini geri çekmişlerdir. Dış politika konularına ilgisiz olduğu söylenen ABD kamuoyunda ise Irak’ta Amerikan askerlerinin zarar görmesinden ve ülkeye gelen mali zayiattan duyulan rahatsızlık sıkça dile getirilmektedir. Irak halkı ise elbette ki bir süper gücün kendi ülkelerinde bu kadar görünür ve etkin olmasına tahammül edememektedir. Bunların yanında seçim döneminde Irak işgalinin sonlandırılmasını sıkça kullanan Barack Obama, prestiji açısından ve önümüzdeki yıl gerçekleşecek olan başkanlık seçimleri öncesinde bu beyanları doğrultusunda bir eylemlilikte bulunmak istemektedir. 
  Geri çekilmenin Irak üzerindeki muhtemel etkilerini tartışmadan önce bahsetmek gereken bir husus vardır ki bu faktör sonuçlar açısından da hayli önemlidir. ABD’nin askeri olarak çekilmesi, Irak’ın ABD açısından eski önemini yitirdiği anlamına gelmemektedir. ABD Irak’taki çıkarlarını korumak adına işgal döneminde ve çekilmenin yoğunlaştığı bu son dönemde gereken önlemleri almıştır. Öncelikle Amerikan petrol şirketleri Irak’ta hayli ayrıcalıklı konumlar elde etmişlerdir. Bu anlamda işgalin çok önemli bir amacı yerine getirilmiştir. Bu ayrıcalıklı durumun korunması ve Irak’ın bölgesel siyasette ABD yanında yer almasını garantilemek için diplomatik kanallar da derinleştirilmektedir. Erbil, Basra, Kerkük ve Musul’a açılan yeni konsolosluklar bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 
  ABD’nin Irak’tan askeri geri çekilişi hususunda Irak açısında en çok tartışılan konu Irak’ın güvenlik güçlerinin iç ve dış güvenliği sağlamak konusunda yeterince kalifiye olup olmadığıdır. Irak tarafından dile getirilmektedir ki ülke kendini güvenlik tehditlerine karşı hazırlıksız hissetmektedir. Bu açıdan hava kuvvetlerindeki teknik yetersizlik ile ordu ve polisin eğitim eksikliklerinden bahsedilmektedir. Bu açıkları gidermek için ABD’den 2015’ kadar teslim alınacak askeri teçhizat ve güvenlik güçlerini eğitmek için ülkede kalmaya devam edecek olan az sayıda Amerikan uzmanı dillendirilmektedir.  Ancak bu desteklerin ABD çekildikten sonra ortaya çıkacak olan iktidar boşluğunu kompanse edemeyecekleri ortadadır. Böyle bir ortamda silahlı grupların etkinlikleri artırmaları beklenmektedir.
  Irak iç siyasetinde etnik ve mezhepsel çatışmaların süreceği ve bu çatışmaların kendisini politik arenada göstereceği aşikardır. ABD’nin uzaktan müdahalede bulunacağı böyle bir ortamda bölgedeki güçlerin daha aktif bir rol düşmektedir. Irak’ın geleceği konusunda Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkeler federalizmi savunmakta İran ise Şiilerin etkin olduğu üniter -ancak güçsüz- bir devlet istemektedir.  ABD’nin çekilmesi üzerine İran’ın Şiiler üzerinden ülkedeki nüfuzunu artıracağı herkesçe beklenmektedir. Özellikle İran’a karşı yaptırımların ve saldırgan söylemlerin arttığı böyle bir dönemde İran’ın bu politikaya ağırlık vermesi şaşırtıcı olmayacaktır. 
  Ülkedeki dengeler günden güne farklılık gösterdiği ve bu dengeler birçok domestik ve bölgesel dinamiğe bağlı olduğu için şimdiden hangi unsurun baskın geleceği yahut ülke bütünlüğünün nasıl bir hal alacağı konusunda kehanetlerde bulunmak oldukça zordur. Ancak belirtilmelidir ki ABD’nin askeri varlığını sona erdirmesi siyasi varlığını da sonlandırması anlamına kesinlikle gelmemektedir. Irak’ı kendi nüfuz bölgesine çekmek için 9 yıldır mücadele eden ABD, ülkenin yeniden kendi çıkarlarına ters düşen bir konuma gelmesine kolay kolay izin vermeyecektir.