Analiz

Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi Kapsamında Sınıraşan Sular

20.yy’ın ikinci yarısından itibaren insanoğlu çevreye vermiş olduğu zararların bilincine varmıştır. Hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşmenin çevresel kaynaklar üzerine olumsuz etkileri, tabiatın taşıma kapasitesinin üzerinde gerçekleşmiştir. Yalnız Türkiye’nin değil, günümüz toplumlarının tümünün çözüm bekleyen sorunları arasında ilk sırada “çevre sorunları” gelmektedir. Son yıllarda daha belirgin bir şekilde yaşanan iklim değişikliği, etkilerini gözle görülür bir biçimde özellikle “su kaynakları” üzerinde göstermektedir. Su, değerli bir varlıktır. Tüm canlıların yaşamlarını sürdürmesi, temiz suya erişimi ile mümkündür. Ülkelerin çevresel güvenliğini tehdit eden, aralarında çatışma çıkarabilecek en muhtemel kaynak “su” dur.
 
Türkiye’nin dış politikada en önemli hedeflerinden biri Avrupa Birliği (AB)’ne üye olmaktır. Bu hedefe ulaşmak için, çeşitli kriterlerin yerine getirilmesi ve Avrupa Birliği’ne ait mevzuatın ülkemiz mevzuatıyla uyumlulaştırılması gerekmektedir. Su konusu AB ile 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan katılım müzakereleri kapsamında “çevre faslı altında ele alınmaktadır. Ulusal mevzuatımızla uyumlaştımaya çalışılan, AB su mevzuatının ana belgesi sayılan ve 22 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren Su Çerçeve Direktifi; AB topraklarındaki tüm su kütlelerinin kirlenmesinin önlenmesi amacını taşımaktadır.