Avrupa Birliği ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika'da Değişim: AB Teori-Pratik Açığını Kapatıyor mu?

Dr. Zerrin Torun, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki değişim dalgası Avrupa Birliği’nin Akdeniz’e yaklaşımında varolan teori ve pratik arasındaki kopuklukları bir kez daha açığa çıkarmıştır. Akdeniz’de dönüşümü bir amaç olarak kabul etmiş olmasına rağmen, terörizm, göç, ekonomi ve enerji gibi alanlarda Avrupa güvenliğini pekiştirme önceliği sebebiyle, AB politikaları pratikte güney Akdeniz’de statükoyu korumaya yönelmiştir. AB’nin, bu değişim dalgası ışığında gözden geçirdiği Komşuluk Politikası teori ve pratik arasındaki bu açığını kapatması gerektiğine dair bir farkındalık olduğuna işaret etmektedir. Ancak, AB’nin Akdeniz’deki ortaklarının ihtiyaçlarını öncelemesi hususunda devam eden sınırlamalar, onun bölgede demokrasinin yerleşmesini destekleyen dönüştürücü bir aktör olma potansiyelini gerçekleştirme şansını da azaltmaktadır.
 
Anahtar Kelimeler: Değişim, Ortadoğu ve Afrika, Avrupa Birliği, Avrupa Komşuluk Politikası
 
Giriş
 
Haysiyet, adalet ve duyarlı hükümetler talep eden protesto gösterileri ve ayaklanmalar son dönemde Tunus, Mısır ve Libya'daki baskı rejimlerine son verirken; Fas, Ürdün ve Yemen'de de düzenlemeler yapılmasını mecbur kılmıştır. Suriye rejimi şu anda değişime karşı en dirençli rejim olarak görülürken, sonuç olarak demokratik bir güçlendirmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği diğer ülkelerde de görülen bir durumdur. Buna rağmen Ortadoğu ve Afrika, diğer aktörlerin dış politikaları ile güvenlik politikalarında düzenlemeler gerektiren bir değişim sürecine girmiştir. Avrupa Birliği (AB)'ne gelince, bu değişim dalgası veya “Arap Baharı”; hedeflediği gibi barışçıl yollarla demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi değerler doğrultusunda komşu ülkeleri dönüştüreceğini ilan eden AB'nin normatif ve sivil güçlerinin bölgede başarıya ulaşamadığını bir kez daha ortaya koymuştur. 1995'te Barselona Süreci'nin başlatılmasından bu yana AB, Akdeniz'i yapısal veya ortak bir dış politika ve güvenlik politikasının izlenmesi gereken bölge olarak tanımlamasına rağmen durum budur.
 
AB'nin Akdeniz'e yönelik politikaları üç çerçevede değişikliğe uğramıştır.(1) Bunlardan ilki olan Avrupa Akdeniz Ortaklığı (AAO) Kasım 1995'te Barselona Konferansı sırasında kurulmuş ve AB ile güney ortakları arasında siyasi-güvenlik, ekonomik-finansal ve toplumsal-kültürel alanları hem çok taraflı hem de iki taraflı işbirliği için odak noktası olarak belirlemiştir. Ve bunu takiben, AB-Akdeniz işbirliğinin ikili ayağını kuvvetlendirmek ve reforma yönelik ilerleme ihtiyaçları anlamında ortaklar arasındaki farklılığı azaltmak amacıyla 2004 yılında Avrupa Komşuluk Politikası'na güney boyutu da eklenmiştir. AB'nin Akdeniz'e yönelik bu politikalarına son ekleme ise, çoğunlukla çevre ve enerji konularındaki özel projeler yoluyla işbirliğini arttırmayı amaçlayan 2008 yılındaki Akdeniz İçin Birlik'i başlatmak olmuştur. Avro-Akdeniz Ortaklığı'nın kurulması ve Akdeniz İçin Birlik'i oluşturmak adına Akdeniz ülkelerinin Avrupa Komşuluk Politikası içinde bir araya getirilmesiyle AB, güney komşularının değerleri doğrultusunda değişim yaratmayı amaçladığını ilan etmiştir. Ancak gerçek bir Avro-Akdeniz ortaklığı yaratmaya ve Akdeniz'i barış, demokrasi, işbirliği ve refahın hüküm sürdüğü bir bölgeye dönüştürmeye (bu girişimlerin ve politikaların genel amacı) yönelik elde edilen başarılar yeterli değildir.            
 
Bölgeye yönelik AB politikalarının özel hedefleri hiç şüphesiz kayda değer önem taşımaktadır. Bu hedefler arasında şunlar sıralanabilir: Avro-Akdeniz Ortaklığı'nın siyasi diyalog için istikrarlı bir platform oluşturması; Avrupa Komşuluk Politikası'nın ikili çerçevede sektörel kalkınma meselelerini ele alması ve Akdeniz İçin Birlik adı altında elle tutulur sonuçlar elde etmek amacıyla çok taraflı özel proje faaliyetlerinde bulunması. Ne var ki, Avro-Akdeniz Ortaklığı ve Akdeniz İçin Birlik gibi çok taraflı çerçeveler, başta Arap-İsrail çatışması olmak üzere bölgesel çatışmalara davetiye çıkarmıştır. Mâli kaynakların eksikliği ise Akdeniz İçin Birlik önündeki bir başka sorundur. Öte yandan Avrupa Komşuluk Politikası, siyasi reform yerine güvenlik konularında işbirliğini teşvik etmek için koşulsallık ilkesine başvurmuştur. Bu ikili çerçeveyle ilgili kısıtlı teşviklerin de değişime bir katkısı olmamıştır.          
 
AB politikalarının analizi ve bunları uygulamak için kullandığı yöntemler, AB'nin Akdeniz konusundaki yaklaşımında teori ve uygulama arasında ciddi kopukluklar olduğunu göstermektedir. Akdeniz'de dönüşümün hedef olarak belirlenmesine rağmen, pratikte AB politikaları ve bu politikaların uygulamaya geçirilmesi Akdeniz'deki statükonun korunmasına bağlıdır; zira bu politikada daha geniş tanımıyla terör, göç, ekonomi ve enerji konularıyla ilgili kaygıları da içine alan Avrupa güvenliğinin arttırılması ön planda tutulmuştur. Bu kaygının sonucu olarak, AB bu politikalarında Güney Akdeniz toplumlarının siyasi temsil, insan hakları veya hukukun üstünlüğüne ilişkin gereksinimlerini eşit derecede ön planda tutmamış veya doğrudan bu konuları ele almamıştır. Bu çalışma, söz konusu teori-pratik boşluğuna yol açan, AB'nin güney Akdeniz'deki geçmiş uygulamalarının kısa bir analiziyle devam edecektir. Sonrasında ise, bölgedeki değişim dalgası ışığında tamamlanan Avrupa Komşuluk Politikası incelemesinde ana hatlarıyla belirtildiği gibi Akdeniz'e yönelik yeni yaklaşım üzerinde durulacak. Bu değerlendirmede de ortaya konacağı gibi, AB'nin bölgeye yönelik önceki yaklaşımındaki eksiklikleri ele almaya çalışmasına rağmen, güney ortaklarının ihtiyaçlarını ön planda tutmaya yönelik politikasına radikal bir revizyon gözlenememektir.  Daha fazla teşvik sunma anlamında esneklik, bölgedeki halkı daha fazla temsil eden aktörleri kapsaması bakımından etraflılık ve Arap-İsrail çatışması konusunda adil bir karar almaya yönelik teşebbüslerde bulunmak, bölgenin dönüşümünde AB'yi başarıya götürecek başlıca faktörler olarak görülmektedir. Bu nedenle her ne kadar AB'nin bölgeye yönelik yaklaşımı bu teori-pratik boşluğunu kapama ihtiyacının farkında olduğunu gösterse de, bölgede AB'nin demokrasiyi güçlendirmeyi destekleyen dönüştürücü bir güç potansiyeline ulaşma beklentisi konusunda hâlâ devam eden kısıtlamalar bulunmaktadır.                
 
Akdeniz'e yönelik AB Politikalarında Teori ve Pratik arasındaki Boşluk
 
Yukarıda da bahsedildiği gibi; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi AB değerleri doğrultusunda bölgeyi dönüştürme hedefi ilan edilmiş olmasına rağmen AB politikaları ve bu politikaların uygulanması Akdeniz'deki statükoyu korumayı amaçlamıştır. Bunun nedeni ise, pratikte önceliklerin bölgedeki birey ve toplumların ihtiyaçlarını karşılamak değil de Avrupa'nın güvenliğini arttırmak olmasıdır. Avro-Akdeniz Ortaklığı (AAO) ile başlayacak olursak, AAO'nun siyasi ve güvenlik ayağı kapsamında bölgesel güvenliğe yönelik duyulan ihtiyaca vurgu yapılmıştır. Ne var ki, Ortadoğu Barış Süreci AAO'nun gündeminde yer almıyordu. Benzer bir şekilde, kitle imha silahları meselesi gündemin bir parçasıyken, İsrail'in nükleer kapasitesine ilişkin Arap kaygısı bu çerçevede ele alınmamıştır.(2)        
 
Bölgedeki halkın ihtiyaçları ve öncelikleri hakkında AB'nin yoğunlaştığı kaygıları yansıtan AAO'nun siyasi-güvenlik ayağı kapsamındaki bir başka gelişme ise 2005 yılındaki işbirliğine ek olarak göç ve terörizm karşıtlığı konularının birleştirilmesidir.(3) Güvenlik kaygılarına odaklanılması, güney Akdeniz'de yer alan otokratik rejimlerin ekmeğine yağ sürerek, bu ülkelerdeki bireyler üzerinde ciddi sonuçlar doğurmuştur. Dolayısıyla AB, rejim/devlet güvenliğini devam ettirmek adına terörizm, göç ve İslamcılık gibi konuları birbirine bağlamaktan ötürü söz konusu rejimlere ek bir gerekçe göstermiş ve göçmenlere yönelik kötü muamelelerine ilişkin detaylı bir incelemede bulunmamıştır.(4) Terörizm ve İslamcılık birbiriyle bağlantılı gibi görünmeye başlayınca, demokratikleşme yerine rejimin istikrarı konusu AB için daha öncelikli bir mesele hâline gelmiştir. Buna ek olarak, bölgedeki demokrasi söz konusu olduğunda, halkın gözünde AB'nin 2006 yılında Gazze'de Hamas'ın zaferini tanımamış olması çifte standart uygulamasıdır.(5) AB, Hamas'ın meşru bir muhatap olarak tanıma konusunda şartlar ortaya koyarken, Filistin halkının insan haklarını ihlal eden ve barış görüşmelerine zarar veren; İsraillilerin işgal edilmiş topraklara yerleşmeleri, bölme duvarı, kontrol noktaları, sokağa çıkma yasağı veya ayrı yol sistemleri gibi uygulamalara karşı benzer bir tepki ön plana çıkmamıştır. Genel anlamda tüm bunlar; AB'nin demokrasi, insan hakları veya barış gibi değerlere dayanan politikalarından kaynaklanan normatif gücüne zarar vermiştir.(6)
 
AAO'nun ikinci ayağı kapsamında, 2010 yılının sonuna kadar bir Avrupa-Akdeniz Serbest Ticaret Bölgesi (AASTB)'nin kurulması hedeflenmişti. Ancak AB'nin ayrı Ortaklık Anlaşmaları temelinde her bir ortakla ayrı ayrı düzenlenecek ikili müzakereler yoluyla AASTB'yi kurma yöntemi, göbek ve ispit modeli bölgesel ticaret sisteminin ortaya çıkmasına yol açmıştır.(7) AB her bir Akdeniz ortağıyla serbest ticaret rejiminden fayda sağlayan bir göbek (merkez) hâline gelirken, diğeri ise aynı düzenlemenin hafifletilmediği ispittir. Bu nedenle şirketler diğer güneyli ortaklarla ilişkilerinde hiçbir gümrük indiriminin uygulanmayacağı ispitte yer almaktansa, tüm piyasalarda tercihli tarife uygulamasından faydalanarak göbekte yer almayı tercih ettiklerinden sistem Akdenizli ortakları pahasına AB rekabetini arttırmaya yönelik işlemiştir.(8) Ayrıca ilk serbest ticaret anlaşmaları, güneyli ortakların nispeten avantajlı olduğu bir sektör olan tarımı serbest ticaret rejimi dışında tutmuştur.(9) Bunun yanı sıra, bu ülkeler ekonomik liberalleşmeyi kabul etmiş olmalarına rağmen, ekonomik büyümeden elde edilecek fayda toplumun daha geniş kesimlerine ulaşmadığı gibi yüksek seviyelerdeki işsizlik ve yoksulluğu da azaltmamış ve hatta ayaklanmalar sırasında bölgede toplumsal adalet çağrılarına yol açmıştır. Bu durum aynı zamanda ekonomik liberalleşmenin bu ülkelerde siyasi liberalleşme ve artan demokrasiyi de beraberinde getireceğine ilişkin genel kanıyı da çürütmüştür.       
 
Öte yandan AAO'nun üçüncü ayağı olan işbirliğinin toplumsal, insani ve kültürel ayağı ise özellikle Avro-Akdeniz Sivil Forumu vasıtasıyla Akdeniz'in her iki kıyısındaki sivil toplumlar arasında değiş tokuşu ve kültürler arasındaki anlayışı arttırmayı amaçlamıştır. Ne var ki, söz konusu toplantılara katılım sadece bölgedeki hükümetlere kayıtlı olan sivil toplum aktörleri ile sınırlandırılmıştır. Bir başka deyişle, Akdeniz çevresindeki halklar arasındaki etkileşim, bu ülkelerdeki statükoyu desteklemeyen aktörleri kapsamıyordu. Dolayısıyla bu sistem, İslam’a yönelik olumsuz algıları ve söz konusu ülkelerde iktidara gelecek İslami partilere yönelik korkuları ortadan kaldırma konusunda işe yaramamıştır. Hatta AB, insan hakları ve kişisel özgürlüklerle ticari meseleler arasında bağlantı kuran Serbest Ticaret Anlaşmalarının 2. Maddesini yürürlüğe koymaya bile başvurmamıştır.(10) Bu nedenle AB demokratik reformlar için koşulsallık ilkesine başvurabilecekken ve finanse ettiği projeler için bölgedeki hükümetlerin rızasını almak zorunda olmamasına rağmen, uygulamada söz konusu hükümetlerde desteklenen aktörler dışındakileri güçlendirmek için bu yöntemlere başvurmayı tercih etmemiştir.(11) Yani, statükoyu bozabilecek fikirler veya aktörler göz ardı edilmiş ya da ötekileştirilmiş(12) olduğundan ve güney Akdeniz'deki halkın öncelikleri ve ihtiyaçları konusunda gereken ilgi gösterilmemiş olduğundan, AB'nin AAO kapsamındaki bu uygulaması dönüşümden ziyade Akdeniz'deki düzen ve istikrarın korunmasına yönelik düzenlenmiştir.  
 
Avrupa Komşuluk Politikası konusunda da benzer bir teori-pratik boşluğu yaşanmıştır. Özel gereksinimlerini karşılayarak ve reforma yönelik bir ilerleme sağlayarak bu ülkeler arasındaki farklılaşma olasılığı ile AAO'nun bir tamamlayıcısı olarak görüldüğünden AB'nin Akdeniz'deki komşuları Avrupa Komşuluk Politikası (AKP)'na dahil edilmiştir. Söz konusu politikanın genel hedefi, AB'nin komşu ülkelerinde “dönüşümü ve reformu etkin bir şekilde desteklemek” olarak açıklanmıştır. Eylem planlarının içeriğine Avrupa Komisyonu ve ortak ülkeyle birlikte ortaklaşa karar verildiğinden dolayı, Avrupa Komşuluk Politikası (AKP) kapsamında süreçteki “ortak mülkiyet” hususunun altı çizilmektedir. Söz konusu tarafların “karşılıklı taahhütlerini yerine getirme konusunda birbirlerini sorumlu tutma” ihtimali ise bu politikanın bir başka olumlu boyutu olarak ortaya konmuştur.(13) Ne var ki siyasi reform, demokratikleşme ve insan hakları teorik olarak AKP (Avrupa Komşuluk Politikası) kapsamında izlenmesi gereken politikalar olarak karşımıza çıkarken, uygulamada durum böyle olmamıştır. Bu ülkelerdeki İslamcıların elini güçlendireceğinden ve bölgede istikrar ve düzen adına olumsuz sonuçlara yol açacağından AB, Akdeniz'de sağlam bir demokratikleşme sağlama konusunda pek istekli olmamıştır. AB'nin düzensiz göçü kontrol etme ve enerji akışının güvenliğini sağlama gibi öncelikleri de, mevcut siyasi rejimlerle işbirliği kurmayı ve insan hakları ihlâlleri konusunda daha sert bir tavır takınmaktan uzak durması gerekli kılmıştır.(14) Koşulsallığa ise terör karşıtlığı ve göç konusunda işbirliğini teşvik etmek için başvurulmuştur. Örneğin tartışmalı 2009 seçimlerine ve STK'larla yabacılar (AB de dahil) arasındaki bağlantıyı suç sayan kanuna rağmen, Mayıs 2010 tarihinde AB Tunus'u bu konularda işbirliği için geliştirilmiş bir ortaklık anlaşmasıyla ödüllendirmiştir. Bu doğrultuda bir başka örnek ise; kurumsallaşma konusunda bölgedeki diğer ülkelerin çok gerisinde bir devlet olan Libya ile 2008 yılında Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgesi (DKSTB) için müzakerelerin başlatılması olmuştur.(15)
 
Hem AAO hem de AKP kapsamında AB'nin hedefleri ve politika uygulaması arasındaki teori-pratik boşluğunu ortaya çıkarak bu kısıtlamalara ek olarak, söz konusu politikaların değişime uğraması AB'nin Akdeniz'de bir topluluk kurma veya ortak güvenliği sağlama hedeflerinden gittikçe uzaklaştığını da ortaya koymaktadır.(16) İkili ve hükümetler arası ilişkilere yönelik giderek artan vurgu, çok taraflı boyuta zarar verirken bu ülkelerde statükoyu desteklemeyen aktörlerin dışlanmasını da arttırmıştır. Bu topluluk kurma fikrinden uzaklaşma, halka veya sivil topluma yardım eli uzatma, bu ülkelerde değişimi hedefleme ve bölgede barış ve güvenlik için gayret etme gibi konular, Avro-Akdeniz Ortaklığı'nın halefi olarak görülen Akdeniz İçin Birlik'in kuruluşuyla da onaylanmıştır. Akdeniz İçin Birlik (AİB)'in merkezinde, özel teknik projeler üzerinde çalışmak üzere kurulmuş hükümetler arası bir işbirliği mevcuttur. Akdeniz'de sivil toplum, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünü teşvik etmek yerine, bu projeler daha ziyade enerji ve çevre konuları üzerine odaklanmıştır.(17) Ne var ki, teknik işbirliğine yönelik bu vurgu bile bölgesel gerçekleri görmezden gelme konusunda fayda sağlamamakla birlikte söz konusu politika, aynı Avro-Akdeniz Ortaklığı'nda olduğu gibi Arap-İsrail çatışmasında da bir sorun teşkil etmiştir. 2008/2009 yıllarında Gazze'ye karşı gerçekleştirilen İsrail saldırısının ardından AİB'in üst düzey toplantıları sürekli ertelenmiştir.     
 
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişim dalgası ışığında tüm bunlar, AB'nin demokratikleşme ve insan hakları pahasına önceki rejimlerle işbirliği kurmasından dolayı bu ülkelerde muhtemelen iktidara geleceklerin gözünde AB'nin olumsuz bir tablo çizdiği anlamına gelmektedir. Genel olarak AB'nin geçmişte yaptıkları, güven kazanması ve güney ortaklarının ihtiyaçları ve önceliklerini dikkate alıp bunları başarmak için çoğulculuk ve etraflılığı benimseyerek Avrupa ile güney Akdeniz ülkeleri arasında bir birlik yaratmaya çalışması gerektiğini göstermektedir.    
 
AB'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Değişim Dalgasına Yanıtı: Ders Alındı mı?
 
AB, uluslararası toplumun geri kalanı gibi bölge çapındaki halk seferberliği karşısında çok şaşırmıştır. Önceki yaklaşımını göz önünde bulundurduğumuzda, bölgedeki değişim dalgasını desteklemesi için AB'ye yapılan çağrılar, bu süreçte yer alan aktörler ister laik ister İslamcı geçmişe sahip olsun demokratik süreçlere ve yapılara odaklanılması gerektiğinin altını çizmiştir.(18) Ne yazık ki üye devletlerin ilk tepkileri, AB'nin, demokratik değerler ve ilkelerin taşıyıcısı olma talebini daha da olumsuz etkilemiştir. AB, Zeynel Abidin Bin Ali ile Hüsnü Mübarek'in varlıklarını, kendileri yönetimi bıraktıktan haftalar sonra dondurmuştur.(19) Fransa başlangıçta Tunus ve Mısır'daki mevcut rejimlere destek sunarken; İtalya ve Malta, Kaddafi Libya'da güç kullanmaya başladığında Kaddafi'yi eleştirme konusunda isteksiz davranmışlardır.(20) Özellikle Libya'daki kriz üye devletler arasındaki çıkarlar konusunda büyük bir ayrılık olduğunu ve bunun sonucunda AB içinde uyum ve koordinasyon konusunda yaşanan zorlukları da gözler önüne sermiştir. Libya'da uçuşa yasak bölge uygulamasının yürürlüğe konmasına yönelik Fransız ve İngiliz aktivizmi, harekata izin veren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki Almanya'nın çekimser oyu ile ters düşmekteydi. Libya'dan gelen mülteci akını karşısında İtalya, Schengen bölgesinde serbest dolaşımı mümkün kılan geçici oturma izinleri çıkarmıştır. Bu da sadece Fransa ve İtalya arasında ciddi anlaşmazlıklara yol açmakla kalmadı, aynı zamanda AB içinde serbest hareket bölgesi olan Schengen bölgesindeki ulusal sınır kontrollerini yeniden uygulamaya koyma düşüncesine de neden oldu.(21)
 
En sonunda AB, Mart 2011 tarihinde “Güney Akdeniz ile Demokrasi ve Refah Paylaşımı için Ortaklık” adında yeni bir strateji geliştirerek ve Mayıs 2011'de ise Avrupa Komşuluk Politikasını yeniden gözden geçirerek bölgede yaşanan olaylara ortak bir yanıt vermiştir.(22) Ayaklanmalara yol açan siyasi temsil, insan hakları, ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler gibi sorunlara çözüm arama gerekliliğinin farkına varıldığı, söz konusu belgelerde açık bir şekilde belirtilmektedir. Demokratikleşmeyi destekleme ve sosyo-ekonomik eşitsizlikleri azaltma konusunda daha güçlü niyetlerinin olduğu da gözlenebilir. Ne var ki, AB'nin getirdiği öneriler, AB'nin Akdeniz'e yönelik yaklaşımının radikal revizyonuyla uyuşmamaktadır. Radikal bir gözden geçirme yerine mevcut yaklaşımı ve yöntemlerinin sadece ismini değiştirip tekrar uygulamaya koymayı tercih etmek, 2009 Lizbon Anlaşması'nın gerektirdiği ve AB'nin hâlihazırda devam eden idari yeniden yapılandırılmasına ve Avrupa çapındaki ekonomik krize de kısmen bağlanabilir. Ancak bu aynı zamanda, güney ortaklarının ihtiyaçları ve önceliklerini ciddi bir şekilde dikkate alma ve bir Avro-Akdeniz topluluğu oluşturmaya çalışma konusunda AB'nin isteksizliğini de yansıtmaktadır. Örneğin mâli yardım konusundaki vaatleri bir çeşit “Marshall Planı” taahhüdü kadar olamamasının yanı sıra bu ülkelerdeki önceki rejimler tarafından bırakılan borç yükünü azaltma konusunda da yetersiz kalmıştır ve bu da AB açısından “artan bir güven eksikliği”ne yol açmıştır.(23)
 
AB “more for more” ilkesine(24) dayanarak para, piyasa ve seferberlik olmak üzere bu üç konuda söz konusu ülkelerle işbirliğini arttıracağına söz vermiştir. Bu yeni bir ilke olmamasına rağmen, görünüşe bakılırsa buradaki amaç destek konusuna vurgu yapmaktır. Bu ülkelerdeki yüksek seviyedeki işsizlik sorununa çözüm bulmak için AB, SANAD (Arapçada “destek”) adı verilen yeni bir Küçük ve Orta Boy İşletmeler Yatırım Planı başlatmış ve dış yatırımcılar için “yatırım güvenliğini” arttırma konusunda taahhütte bulunmuştur.(25) Diğer teşebbüsler arasında; Komşular için Sivil Toplum Tesisi, Avrupa Demokrasi Vakfı, Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgeleri ve Hareket Ortaklıkları bulunmaktadır ve bunların olası eksiklikleri aşağıda ana hatlarıyla ele alınacaktır.   
 
Bunların birçoğu gibi Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgeleri oluşturma ihtimali, bölgedeki değişim dalgasından önce de var olan bir fırsattı.(26) AB rekabet politikası, kamu ihalesi, yatırım koruması, sağlık&bitki sağlığı tedbirlerini bu anlaşmalar kapsamında düzenleyici bir yakınlık için öncelik alanları olarak önermiştir.(27) Ancak kısa vadede AB ve bu ülkelerde artan ticari liberalleşme, bu devletlerin refah kapasitelerini daha da düşürerek mevcut ekonomik ve toplumsal eşitsizlik sorununu daha da körükleyebilir. AB, kurmuş olduğu ve yukarda bahsi geçen göbek ve ispit sistemini ortadan kaldırarak bu ülkelere yönelik yatırımları arttırmaya odaklanmalıdır. Bu amaç doğrultusunda AB; Mısır, Ürdün, Tunus ve Fas arasında serbest bir ticaret alanı oluşturmak için Temmuz 2006 tarihinde yürürlüğe giren Agadir Anlaşması'nın tam olarak uygulanmasını ve yayılmasını teşvik etmelidir. Böylesi bir çabayla, göbek-ispit sisteminin ortadan kaldırılması için ilk adım atılmış olacaktır. Bu ülkeler çoğunlukla benzer üretimler yaptıklarından güney-güney ticaretinde muazzam bir artış beklenmedik bir durum olmasına rağmen, bu kısıtlı anlaşma bile birbirleri arasındaki ticaret akışlarında artışa sebep olmuştur.(28) Mal, sermaye, hizmet ve insan dolaşımı serbestisi olan bir Avro-Akdeniz ortak piyasasının adım adım kurulması bölgedeki halkın ihtiyaçlarına yanıt bulurken ve demokrasinin güçlendirilmesi için güçlü bir destek rolü üstlenirken, Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgeleri etkili bir araç olarak bunların albenisini ve kapasitesini düşüren bu dört özgürlüğün hepsinde başarıya ulaşmayı amaçlamamaktadır.  
 
Komşular için Sivil Toplum Tesisi ve Avrupa Demokrasi Vakfı ise bu ülkelerde doğrudan siyasi reform ve demokratikleşmeyi desteklemektedir. Sivil Toplum Tesisi; sivil toplumun destek kapasitesini, siyasi reformu izleme gücünü, politika diyaloglarına katılımı arttırmaya yönelik çalışmalar yürütmektedir. Avrupa Demokrasi Vakfı ise, siyasi partiler ve kayıtlı olmayan STK'lara ödenek sağlamayı amaçlar. Dolayısıyla her ne kadar bağımsız bir organ olarak tasarlanmışsa da Vakıf; AB'nin çoğulculuk, etraflılık ve siyasi reforma yönelik desteğini arttırmada katkı sağlayabilmektedir. Ne var ki bu, İslam karşıtı partilere veya STK'lara özel bir destek sağlamak için kullanıldığı takdirde, AB muhtemelen bir kez daha bu ülkelerde demokrasiye karşı bir dış destek kaynağı olarak görülecektir. Belli bir Avrupa siyasi modeli konusunda birliğe varma süreci bazı ülkelerde uygulanamayacağından ve diğerlerinde de zaman alacağından, AB'nin ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve yasa önünde eşitlik gibi insan hakları hususlarına odaklanarak halkın güçlendirilmesine yönelik daha büyük bir hedefin peşinden gitmelidir.(29) Temsilci aktörleri güçlendirmeyi ve demokratik bir siyaset için temsil kanallarını açık tutmayı amaçlamalıdır. Başka bir deyişle siyasi partiler ile kayıtlı olmayan STK'lara bütçe sağlama ihtimali, toplumu temsil etmeyen önceki rejimlerin aracılarıyla birlikte çalışma uygulamasını geride bırakmak için kullanılmalıdır.(30) Avrupa, halk arasındaki etkileşimi arttırma yoluyla bölgede demokrasiyi güçlendirme konusunda deneyim ve teknik bilgi alışverişini kolaylaştırabileceğinden, öncelikle işe bu toplumların temsilcilerini meşru mevkidaşları olarak kabul etmekle; “yerel düzeydeki demokrasi anlayışlarına” uyum sağlamakla ve “bu ülkelerin gereksinimlerine ilişkin değerlendirmeleri yerine getirmekle başlamalıdır.(31)
 
AB'nin yeni yaklaşımındaki daha fazla hareketlilik sözüne gelince; göç konusuna yönelik güvenlik yaklaşımı muhtemelen Akdeniz'deki olumsuz etkisini sürdürmeye devam edecektir. AB, Fas ve Tunus ile hareket ortaklıkları konusunda bir anlaşmaya varmak için göç, hareketlilik ve güvenlik konularında diyaloglar başlatırken,(32) geri kabul anlaşmaları da dahil olmak üzere göç yönetiminde ilerlemeye bağlı olarak kısa dönemli seyahatlerde bile koşulsallık ilkesinde kolaylık sağlanıp sağlanmayacağı hâlâ belirsizliğini korumaktadır.(33) Bu hareket ortaklıkları kapsamında geçici süreli emek göçü sağlama konusundaki taahhüdü de arttırılmış sınır kontrollerine ilişkin koşulları yerine getirmeye ve bu ülkelerce göçmenlerin geri dönüş ve geri kabul sistemlerinin devreye sokulmasına bağlıdır. Hem Avrupa hem de Akdeniz ülkeleri için karşılıklı fayda sağlayacak ve göç ile kalkınmayı birleştirecek olan bu alternatif AB güvenlik yaklaşımı, “menşe ülkelerdeki işçi göçmenlerinin (geçici veya sürekli olarak) entegrasyonunu güçlendirme amacıyla etkili yasal ve kurumsal mekanizmaları yürürlüğe koymak için bu planları şartlandırmayı amaçlamaktadır.”(34) Bir başka sorun ise, hareket ortaklıklarının, üye devletler için yasal bir bağlayıcılığı olmayan ve AB tarafından yayınlanan siyasi bildirgelerdir. AB üye devlerinin bu çağrıya ve söz konusu ortaklıkların esas kapsamına katılımları doğal olarak değişkenlik gösterecektir. Dahası, işgücü hareketi ve/veya 'dairesel göç' projeleri anlamında Moldova, Yeşil Burun ve Gürcistan ile hâlihazırdaki üç hareket ortaklığının değeri veya etkinliği henüz onaylanmamıştır.(35) Bu koşullar altında, Komşuluk Politikası'nın gözden geçirilmiş hâlinde tekrar altının çizildiği “karşılıklı sorumluluk” konusunda AB'nin vermiş olduğu bu sözleri nasıl yerine getireceği henüz netleşmemiştir.(36)
 
Daha fazla pazar, hareket ve para konusundaki vaatlerine ilişkin bu kısıtlamalar yüzünden, AB'nin 'more for more' ilkesi ile daha az duyulan ve doğal bir sonucu olan 'less for less' ilkesi, Akdeniz'de demokratikleşmeyi destekleme konusunda daha büyük önem kazanmıştır. Önceki bölümde de belirtildiği gibi, geçmişte uygulanan koşulsallık ilkesi siyasi reform veya demokratikleşmeyi teşvik etmeye bağlı olmamıştır. AB'nin göç kontrolüne ilişkin önceliği, bölgedeki halkın insan hakları ve güvenlik kaygılarını hesaba katmamıştır. Bu eksikliğini kabul eden AB, Komşuluk Politikasının yeniden gözden geçirilmiş versiyonunda “derin demokrasi” hedefini belirlemiştir. AB'nin “derin demokrasi”ye destek konusunda ilerleme ve uyum sağlama düzeylerini değerlendireceği mihenk taşları olarak tanımladığı hususlar şunlardır: Özgür ve adil seçimler; örgütlenme, ifade ve toplanma özgürlüğü ile özgür basın ve medya; bağımsız bir yargının yönetimindeki hukukun üstünlüğü ilkesi ve adil yargılanma hakkı; yolsuzluğa karşı mücadele; güvenlik ve kolluk kuvvetleri (polis de dahil) ile silahlı ve güvenlik güçleri üzerinde demokratik kontrol sağlanması.(37) Buna ek olarak AB Konseyi Avrupa Komşuluk Politikası eylem planlarının, “eylemleri daha net bir sıraya koyup sınırlı sayıda önceliklere odaklanarak ve daha açık hedefler ve daha kesin ölçütleri birleştirerek” daha etkin bir şekilde kullanılması amaçlanmaktadır.(38) Önceliklerin belirlenmesinde ortak ülkelerdeki bağımsız sivil toplum kuruluşlarını da resmi olarak içine alan bu yeni çerçevede, reform gündemlerinin ve uygulama süreçlerinin belirlenmesi katkı sağlayabilir.(39) Başka bir deyişle; “more for more” ilkesini uygulama, siyasi reformu teşvik etme, ve AB'nin çıkarlarını ön planda tutmak yerine söz konusu ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışma amacıyla etkili yol ve yöntemlerin belirlenmesi şarttır.       
 
Koşulsallığın bu sefer işe yaraması için, bunu kullanma yöntemleri ve hedefleri tüm komşular arasında tutarlı olması gerektiği gibi, söz konusu toplumların gözünde de meşru kabul edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Arap-İsrail çatışması ayaklanmaları harekete geçiren asıl sebep olmasa da, Filistin'deki ciddi durum halk için önemli olmasının yanı sıra mevcut durum bölgede radikal desteğe ve güç kullanımına yol açmaktadır. Bu nedenle bölge; halkın temsil konusundaki taleplerini ve diğer haklarını karşılamanın, gerilimi ve güç kullanımını engelleme yolunda doğru bir adım olduğu yeni bir güvenlik paradigmasına ihtiyaç duymaktadır. Bu ise otokratik rejimlerin reform yapmamak için ek bir mazeret olarak kullandığı çatışma konusunda alınacak bir kararla birleştirilmelidir. Ayrıca, Akdeniz İçin Birlik (AİB) de dahil olmak üzere AB'nin çok taraflı girişimleri üzerindeki çatışmanın olumsuz etkisi, meselenin çözüme ulaşmasının tüm tarafların çıkarına olacağı anlamına gelmektedir. AB AİB'e olan bağlılığını onaylamış olmasına rağmen, Arap-İsrail çatışması nedeniyle AİB'de yaşanan durgunluk ile bölgede artan demokratikleşme hareketi, değişken geometri veya farklı işbirliği rızası temelinde bile bu çerçevenin etkili bir şekilde işlemesi zor olacağını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Arap-İsrail çatışmasını adil bir kararla çözüme ulaştırma konusunda AB'nin oynayacağı rol kritik bir önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda AB'nin söz konusu ülkelerde tekrar güven oluşturmasına yardımcı olacaktır.(40) AKP (Avrupa Komşuluk Politikası)'nin yeniden gözden geçirilmiş hâlinde AB, çatışmaların insanların hayatlarını olumsuz etkilediğini, radikalleşmeyi körüklediğini ve reform çabalarını sekteye uğrattığını tasdik etmiştir. Ancak söz konusu incelemede Güney Kafkasya'daki çatışmaların kapsamlı bir değerlendirmesi ve AB'nin bu çatışmalara yaklaşımı ile Arap-İsrail çatışmasının çözümünde AB'nin oynayabileceği rol ve benzer bir durum analizinin örtüşmemesi pek umut verici bir durum değildir.(41)
 
Sonuç olarak, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişim dalgası karşısında AB, bölgeye yönelik önceki tutumundaki eksiklikleri tespit etmiş ve özel programlar ve girişimlerle bu ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarını ve siyasi partileri güçlendirme ve sosyo-ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik çalışmalarda bulunacağına söz vermiştir. Ancak teori-pratik boşluğunu kapaması gerektiğine ilişkin farkındalığı, AB'nin bölgede demokratik güçlenmeyi destekleyen bir dönüştürücü güç olma beklentilerini önemli ölçüde değiştirmemiştir.   
 
Daha fazla teşvik sunma anlamında esneklik, bölgedeki halkı daha fazla temsil eden aktörleri kapsaması bakımından etraflılık, AB'nin bölgeye yönelik politikalarında başarıya ulaşması için başlıca etken olmaya devam ederken, Arap-İsrail çatışması konusundaki eylemsizliği veya mevcut yaklaşımı AB'nin bölgede dönüştürücü bir güç olma beklentileri önünde duran bir başka önemli engel olarak görülmektedir.  
 
Sonuç
 
Bu makale; Akdeniz'de dönüşümün hedef olarak belirlenmesine rağmen AB politikalarının ve bu politikaların uygulanmasının Akdeniz'deki statükoyu korumaya bağlı olduğunu savunmaktadır. AB; terörizm, göç, ekonomi ve enerji konusundaki güvenlik kaygılarını ön planda tutarken, politikalarında Güney Akdeniz toplumlarının siyasi temsil, insan hakları veya hukukun üstünlüğüne ilişkin gereksinimlerini eşit derecede ön planda tutmamış veya doğrudan bu konuları ele almamıştır. Sonuç olarak AB'nin güney Akdeniz ile önceki ilişkileri; ilan ettiği hedefleri ile demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve barışı sağlama gibi değerleri doğrultusunda bölgeyi dönüştürmeye yönelik uygulama arasında bir boşluğa bir boşluğa yol açmıştır. AB, Avrupa Komşuluk Politikası revizyonunda bölgeye yönelik önceki yaklaşımında sorunlar olduğunu kabul etmekte ve sosyo-ekonomik eşitsizlikleri azaltma ve sivil toplumu güçlendirme gerekliliğinin altını çizmektedir. Ancak bu yeni bağlamda AB'nin sunduğu öneriler, güney ortaklarının ihtiyaçlarını ve önceliklerini ciddi bir şekilde dikkate alacak ve Avro-Akdeniz topluluğunu kurmaya katkı sağlayacak radikal bir revizyonun sinyallerini vermemektedir. AB'nin hareket ortaklıklarına ilişkin taahhütlerinde devam eden sınırlamalar ile derin ve kapsamlı serbest ticaret alanları açıklık, etraflılık ve etkili teşviki de içermektedir. Bunun yanı sıra Arap-İsrail çatışmasının AB politikaları üzerindeki kalıcı olumsuz etkisi, AB'nin bölgede demokratik güçlenmeyi destekleyen dönüştürücü bir güç olma olasılığının çok küçük bir ihtimal olduğunu ortaya koymaktadır.     
Bibliyografya
 
8th Union for the Mediterranean Trade Ministerial Conference Conclusions, Brussels, 9 December 2009,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=MEMO/09/547&format=HTML&aged=0⟪uage=EN&guiLanguage=en
 
Balfour, Rosa, The Arab Spring, the Changing Mediterranean, and the EU: Tools as a Substitute for Strategy?, Policy Brief, European Policy Center, June 2011.
 
Bicchi, Federica, “Dilemmas of Implementation: EU Democracy Assistance in the Mediterranean”, Democratization, Vol. 17, No. 5, 2010, pp. 976-996.
 
Bilgiç, Ali, “Security through Trust-Building in the Euro-Mediterranean Cooperation: Two Perspectives for the Partnership”, Southeast European and Black Sea Studies, Vol. 10, No. 4, 2010, pp. 457-473.
 
Bilgin, Pınar and Ali Bilgiç, “Consequences of European Security Practices in the Southern Mediterranean and Policy Implications for the EU”, IN: EX Policy Brief, No 11, January 2011.
 
Burgat, François, “Europe and the Arab World: The Dilemma of Recognising Counterparts”, International Politics, Vol. 46, No. 5, 2009, pp. 616-635.
 
Cardwell, Paul James, “EuroMed, European Neighbourhood Policy and the Union for the Mediterranean: Overlapping Policy Frames in the EU’s Governance of the Mediterranean”, Journal of Common Market Studies, Vol. 49, No. 2, 2011, pp. 219- 241.
 
Carrera, Sergio The EU’s Dialogue on Migration, Mobility & Security with the Southern Mediterranean, CEPS Paper in Liberty and Security in Europe, Centre for European Policy Studies,  June 2011.
 
Commission of the European Communities, Communication from the Commission: A Strong European Neighbourhood Policy, COM (2007) 774 Final, Brussels, 05 December 2007.
 
Council of the European Union, 3101st Council meeting, Foreign Affairs, Press Release, 11824/11 PRESSE 181 PR CO 42, Luxembourg, 20 June 2011.http://www.consilium.europa.eu/press/press-releases/search?command=d&id=⟪=en&doclang=EN&dockey=122937
Council of the European Union, Council Conclusions on the EU Response to the Developments in the Southern Mediterranean, 3130th Foreign Affairs Council Meeting, Brussels, 1 December 2011.http://www.consilium.europa.eu/press/press-releases/search?command=d&id=⟪=en&doclang=EN&dockey=126499
 
Council of the European Union, Five-Year Work Programme, 10th Anniversary Euro-Mediterranean Summit in Barcelona, 27-28 November 2005,  15074/05 (Presse 327), 28 November 2005, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/05/st15/st15074.en05.pdf
 
Dadush, Uri and Michele Dunne, “American and European Responses to the Arab Spring: What’s the Big Idea?”, The Washington Quarterly, Vol. 34, No. 4, 2011, pp. 131-145.
 
Dennison, Susi and Anthony Dworkin, Europe and the Arab Revolutions: A New Vision For Democracy and Human Rights, European Council on Foreign Relations, Policy Brief, ECFR/41, November 2011.
 
DG Trade, European Commission, Egypt: EU Bilateral Trade and Trade with the World, 21 March 2012, http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113375.pdf
 
European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A Partnership for Democracy and Shared Prosperity with the Southern Mediterranean, COM(2011) 200 final, Brussels, 8 March 2011.
 
European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A New Response to a Changing Neighbourhood: A Review of the European Neighbourhood Policy, COM (2011) 303, Brussels, 25 May 2011.
 
European Commission, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council, Taking Stock of the European Neighbourhood Policy, COM (2010) 207, Brussels, 12 May 2010.
 
Fischer, Sabine with Erwan Lannon, The ENP Strategic Review: the EU and its Neighbourhood at a Crossroads, ISS Analysis, May 2011.
 
Grant, Charles, A New Neighbourhood Policy for the EU, Center for European Reform, Policy Brief, March 2011.
 
Hollis, Rosemary, “Europe and the Middle East: Has the EU Missed its Moment of Opportunity?”, Ortadoğu Etütleri, Vol.2, No.2, January 2011, pp. 33-56.
Hollis, Rosemary, “No Friend of Democratization: Europe’s Role in the Genesis of the ‘Arab Spring’”, International Affairs, Vol. 88, No. 1, 2012, pp. 81-94.
 
Joenniemi, Pertti, “Towards a European Union of Post-Security?”, Cooperation and Conflict, Vol. 42, No. 1, 2007, pp. 127-148.
 
Koenig, Nicole, “The EU and the Libyan Crisis –In Quest of Coherence”, The International Spectator: Italian Journal of International Affairs, Vol. 46, No. 4, 2011, pp. 11-30.
 
Pace, Michelle, “Paradoxes and Contradictions in EU Democracy Promotion in the Mediterranean: The Limits of EU Normative Power”, Democratization, Vol. 16, No. 1, 2009, pp. 39-58.
 
Perthes, Volker, “Europe and the Arab Spring”, Survival: Global Politics and Strategy, Vol. 53, No. 6, 2011, pp. 73-84.
 
Santini, Ruth Hanau, “The Arab Spring and Europaralysis in the Levant and the Gulf”, Swiss Political Science Review, Vol. 18, No. 1, 2012, pp. 120-123.
 
Soler i Lecha, Eduard, “The EU, Turkey, and the Arab Spring: From Parallel Approaches to a Joint Strategy?”, Nathalie Tocci, Ömer Taşpınar et al. (eds), Turkey and the Arab Spring: Implications for Turkish Foreign Policy From a Transatlantic Perspective, Mediterranean Paper Series, German Marshall Fund of the United States, October 2011, pp. 25-34.
 
The EU’s Response to the ‘Arab Spring’, MEMO/11/918, Brussels, 16 December 2011, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=MEMO/11/918
 
Tocci, Nathalie and Jean-Pierre Cassarino, “Rethinking Euro-Med Policies in the Light of the Arab Spring”, open Democracy, 25 March 2011, http://www.opendemocracy.net/print/58677
 
Tzifakis, Nikalaos, “EU’s Region-Building and Boundary-Drawing Policies: The European Approach to the Southern Mediterranean and the Western Balkans”, Journal of Southern Europe and the Balkans, Vol. 9, No. 1, 2007, pp. 47-64.
 
Vasconcelos, Álvaro de (ed.), The Arab Democratic Wave: How the EU Can Seize the Moment, Report No 9, Paris, European Union Institute for Security Studies, March 2011.
--------------------------------------------------------------
(1) This article focuses on the EU’s structural policies towards the Middle East and Africa, which is often referred to as the southern Mediterranean and it does not cover the EU approach towards specific problems or individual countries in the region, such as the war in Iraq, or Iranian nuclear capacities. For such an analysis see Rosemary Hollis, “Europe and the Middle East: Has the EU Missed its Moment of Opportunity?”, Ortadoğu Etütleri, Vol.2, No.2, January 2011, pp. 33-56.
 
(2) Nikalaos Tzifakis, “EU’s Region-Building and Boundary-Drawing Policies: The European Approach to the Southern Mediterranean and the Western Balkans”, Journal of Southern Europe and the Balkans, Vol.  9, No. 1, 2007, p. 51.
 
(3) Council of the European Union, Five-Year Work Programme, 10th Anniversary Euro-Mediterranean Summit in Barcelona, 27-28 November 2005,  15074/05 (Presse 327), 28 November 2005, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/05/st15/st15074.en05.pdf
 
(4) Pınar Bilgin and Ali Bilgiç, “Consequences of European Security Practices in the Southern Mediterranean and Policy Implications for the EU”, IN:EX Policy Brief, No 11, January 2011, p. 5, 7. For these scholars, even the EU development aid is increasingly tied to southern neighbours’ signing readmission agreements. (p. 6).
 
(5) Rosemary Hollis, “No Friend of Democratization: Europe’s Role in the Genesis of the ‘Arab Spring’”, International Affairs, Vol. 88, No. 1, 2012, p. 91.
 
(6) Michelle Pace, “Paradoxes and Contradictions in EU Democracy Promotion in the Mediterranean: The Limits of EU Normative Power”, Democratization, Vol. 16, No. 1, 2009, p. 47.
 
(7) On the pervasiveness of the hub and spoke system in the EU approach towards the Mediterranean see Paul James Cardwell, “EuroMed, European Neighbourhood Policy and the Union for the Mediterranean: Overlapping Policy Frames in the EU’s Governance of the Mediterranean”, Journal of Common Market Studies, Vol. 49, No. 2, 2011, pp. 219-241.
 
(8) Nikalaos Tzifakis, “EU’s Region-Building”, p. 52.
 
(9) Limitations on Egyptian access to European markets in the agricultural products result in a huge gap between the EU’s imports from Egypt, which stood at 699,1 million euros and its exports to Egypt which were worth 1888,6 million euros in this area in 2011. DG Trade, European Commission, Egypt: EU Bilateral Trade and Trade with the World, 21 March 2012,  http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113375.pdf
 
(10) Álvaro de Vasconcelos (ed.), The Arab Democratic Wave: How the EU Can Seize the Moment, Report No 9, (Paris, European Union Institute for Security Studies, March 2011),p. 42.
 
(11) Federica Bicchi, “Dilemmas of Implementation: EU Democracy Assistance in the Mediterranean”, Democratization, Vol. 17, No. 5, 2010, pp. 982-983.
 
(12) Ali Bilgiç, “Security Through Trust-Building in the Euro-Mediterranean Cooperation: Two Perspectives for the Partnership”, Southeast European and Black Sea Studies, Vol. 10, No. 4, 2010, p. 459.
 
(13) Commission of the European Communities, Communication from the Commission: A Strong European Neighbourhood Policy, COM(2007) 774 Final, Brussels, 05 December 2007, pp. 2-3.
 
(14) Ali Bilgiç, “Security Through Trust-Building”, p. 463.
 
(15) Charles Grant, A New Neighbourhood Policy for the EU, Center for European Reform, Policy Brief, March 2011, pp. 10-11.
 
(16) The ENP shows that “borders and bordering” and the aspiration “to cushion the EU against negative spillover from the outer spheres” have become important for the EU. Pertti Joenniemi, “Towards a European Union of Post-Security?”, Cooperation and Conflict, Vol. 42, No. 1, 2007, p. 142.
 
(17) Six key initiatives were identified: de-pollution of the Mediterranean;  expansion of maritime and land highways;  more intensive use of solar energy;  development of regional research programmes through the Euro-Mediterranean University in Slovenia; civil protection; and  the Mediterranean Business Development Initiative.
 
(18) Álvaro de Vasconcelos (ed.), The Arab Democratic Wave, p. 44; Volker Perthes, “Europe and the Arab Spring”, Survival: Global Politics and Strategy, Vol. 53, No. 6, 2011, p. 80.
 
(19) Rosa Balfour, “The Arab Spring, the Changing Mediterranean, and the EU: Tools as a Substitute for Strategy?”, Policy Brief, European Policy Center, June 2011, p. 1.
 
(20) Charles Grant, A New Neighbourhood Policy, p. 11.
 
(21) Nicole Koenig, “The EU and the Libyan Crisis –In Quest of Coherence”, The International Spectator: Italian Journal of International Affairs, Vol. 46, No. 4, 2011, pp. 21-22.
 
(22) European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A Partnership for Democracy and Shared Prosperity with the Southern Mediterranean, COM(2011) 200 final, Brussels, 8 March 2011; European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A New Response to a Changing Neighbourhood: A Review of the European Neighbourhood Policy, COM(2011) 303, Brussels, 25 May 2011.
 
(23) Eduard Soler i Lecha, “The EU, Turkey, and the Arab Spring: From Parallel Approaches to a Joint Strategy?”, in Nathalie Tocci, Ömer Taşpınar et al. (eds), Turkey and the Arab Spring: Implications for Turkish Foreign Policy From a Transatlantic Perspective,  Mediterranean Paper Series, (German Marshall Fund of the United States, October 2011), p. 29.
 
(24) Örneğin Komisyon'un 2007 Raporunda şöyle bir ifade geçmektedir; 'Avrupa Komşuluk Politikası, 'daha fazlası      karşılığında daha fazlasını' sunan reformlar için kurulmuş bir ortaklıktır; bir ortak Birlik ile ne kadar çok işbirliği yaparsa; Birlik de siyasi, ekonomik, mali ve teknik işbirliği yoluyla o kadar fazla destek verir.” Commission of the European Communities, Communication from the Commission: A Strong European Neighbourhood Policy, p. 2.
 
(25) The EU’s Response to the ‘Arab Spring’, MEMO/11/918, Brussels, 16 December 2011, p. 3. http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=MEMO/11/918
 
(26) The EU currently aims to establish Deep and Comprehensive Free Trade Areas with Egypt, Jordan, Morocco and Tunisia.Council of the European Union, Council Conclusions on the EU Response to the Developments in the Southern Mediterranean, 3130th Foreign Affairs Council Meeting, Brussels, 1 December 2011, p. 3. http://www.consilium.europa.eu/press/press-releases/search?command=d&id=⟪=en&doclang=EN&dockey=126499
 
(27) European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A Partnership for Democracy and Shared Prosperity with the Southern Mediterranean, p. 9.
 
(28) 8th Union for the Mediterranean Trade Ministerial Conference Conclusions, Brussels, 9 December 2009, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=MEMO/09/547&format=HTML&aged=0⟪uage=EN&guiLanguage=en; According to a 2005 study, the volume of trade between the EU and the Middle East/North Africa (MENA) could be 3.5 to four times larger if both regions were to reach the EU’s level of integration. Uri Dadush and Michele Dunne, “American and European Responses to the Arab Spring: What’s the Big Idea?”, The Washington Quarterly, Vol. 34, No. 4, 2011, p. 136.
 
(29) Susi Dennison and Anthony Dworkin, Europe and the Arab Revolutions: A New Vision For Democracy and Human Rights, European Council on Foreign Relations, Policy Brief, ECFR/41 November 2011, p. 3.
 
(30) François Burgat, “Europe and the Arab World: The Dilemma of Recognising Counterparts”, International Politics, Vol. 46, No. 5, 2009, pp. 626-627.
 
(31) Ruth Hanau Santini, “The Arab Spring and Europaralysis in the Levant and the Gulf”, Swiss Political Science Review, Vol. 18, No. 1, 2012, p. 123.
 
(32) Council of the European Union, Council Conclusions on the EU Response to the Developments in the Southern Mediterranean, 3130th Foreign Affairs Council Meeting, p. 3.
 
(33) European Commission, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council, Taking Stock of the European Neighbourhood Policy, COM(2010) 207, Brussels, 12 May 2010, p. 5.
 
(34) Temporary tax exemptions for entrepreneur-returnees, skills portability programmes, facilitated portability of migrants’ social rights, support for the education of returnees’ children and vocational training programmes addressed to circular migrants are essential for effective circular migration schemes. Nathalie Tocci and Jean-Pierre Cassarino, “Rethinking Euro-Med Policies in the Light of the Arab Spring”, open Democracy, 25 March 2011, http://www.opendemocracy.net/print/58677
 
(35) Sergio Carrera, The EU’s Dialogue on Migration, Mobility & Security with the Southern Mediterranean, CEPS Paper in Liberty and Security in Europe, (Centre for European Policy Studies,  June 2011), p. 4.
 
(36) European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A New Response to a Changing Neighbourhood, p. 2.
 
(37) Ibid, pp. 3-4.
 
(38) Council of The European Union, 3101st Council meeting, Foreign Affairs, Press Release, 11824/11 PRESSE 181 PR CO 42, Luxembourg, 20 June 2011, p. 10. http://www.consilium.europa.eu/press/press-releases/search?command=d&id=⟪=en&doclang=EN&dockey=122937
 
(39) Sabine Fischer with Erwan Lannon, The ENP Strategic Review: the EU and its Neighbourhood at a Crossroads, ISS Analysis, May 2011, p. 4.
 
(40) Volker Perthes, “Europe”, pp. 80-81.
 
(41) European Commission and the High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy, A New Response to a Changing Neighbourhood, pp. 5-6.