Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak Ziyareti ve Yansımaları

Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiler 2003’ten bu yana dalgalı bir seyir izlese de son dönemde yaşanan gelişmeler ilişkilerin olumlu yönde istikrara kavuşacağını göstermektedir. Özellikle Türkiye ve Irak arasında son 1 yıldır karşılıklı ziyaretlerle güçlenen diplomatik ilişkiler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 yıl sonra cumhurbaşkanı düzeyinde 22 Nisan 2024 tarihinde Irak ziyareti ile karşılıklı stratejik çıkarlara dayalı iş birliğine dönüşme yolunda büyük bir aşama kaydetti denilebilir. Zira Türkiye ve Irak arasındaki iş birliği başta iki ülke arasındaki temel konular olan ve hatta sorunlu alanlara dönüşen terörle mücadele ve su konusunun yanı sıra ekonomik iş birliği ve Kalkınma Yolu Projesi başta olmak üzere tarım, sağlık, eğitim ve daha birçok alanda imzalanan 26 anlaşma ile ciddi adımların atılmasına evrildi. Tabii bu anlaşmalar önemli bir evreyi oluştururken anlaşmaların uygulanması da başka bir boyutu oluşturmaktadır. Bu noktada özellikle Irak’ın hâlen devam eden kırılgan yapısı, bölgesel çatışma dinamikleri, ABD, Çin, Rusya gibi küresel güç sahibi ülkelerin Irak ve bölge politikaları, Irak’ın istikrara kavuşmasının önüne geçebilmektedir. Daha önce de Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiler, özellikle 2005-2009 yılları arasında, üst düzeye ulaşmış olsa da yukarıda sayılan tüm faktörler sistematize, kurumsal ve güçlü bir ilişki biçiminin geliştirilmesinin önüne geçmiş görünmektedir. Buna rağmen Türkiye’nin zaman zaman yerel zaman zaman da merkezî yapı üzerinden Irak siyasetinin içerisinde kalmaya ve ilişkilerini korumaya gayret göstermesi bugün meyvelerini vermiş görünmektedir. Nitekim Türkiye’nin 2003’ten bu zamana kadar Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması temelinde Irak’a yönelik sürdürdüğü ilkeli dış politika tutumun artık Irak’ta net bir biçimde anlaşıldığı ve karşılık bulduğunu söylemek yanlış olmaz. Daha önceki süreçte Türkiye’nin geliştirdiği ilişkiler doğrultusunda Türkiye’nin “Erbil ya da Bağdat’ı birbirine tercih mi ediyor?” algısı Irak’ta yaygın bir görüş olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyareti ile bu algının kırıldığını söylemek yanlış olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretteki tutumunun yanı sıra ziyaret öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalarla da Türkiye’nin Erbil ve Bağdat’ı birbirinin alternatifi değil birbirinin tamamlayıcısı olarak gördüğünün ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Bu noktada Erbil ve Bağdat arasındaki uyumun yakalanması, önümüzdeki süreçte Türkiye- Irak ilişkilerinin gelişimini kolaylaştıracak bir faktör olacaktır.

Zira her iki ülke yönetiminin ekonomik kalkınma öncelikli ulusal politikaları, dış politika tutumlarındaki değişimler, bölgesel ve uluslararası ortamın getirdiği koşullar, iki ülkeyi birbirine yakınlaştıran etmenler oldu. Erdoğan’ın ziyaretiyle Türkiye ve Irak’ın sorunlar üzerinden değil karşılıklı çıkarı sağlayacak ortaklıklar üzerinden hareket etmesi ve ortaklıkların sorunların çözümüne imkân tanıyacağına dair yaklaşım sergilendiği görülmektedir. Hatta bu iş birliğinin sadece ikili düzeyde değil Kalkınma Yolu olarak ifade edilen proje ile bölgesel bir iş birliği ve kalkınma modeli ortaya çıkarabileceğini söylemek mümkündür.

İki ülke arasındaki ilişkiler uzunca bir zamandır ülkelerin stratejik önceliklerini oluşturan güvenlik ve su meseleleri baskısı altındaydı. Aynı zamanda Irak’taki iç siyasi istikrarsızlık ve ülkedeki dış müdahalenin getirdiği ortam Irak’ı sınırlıyordu. Ancak Muhammed Şiya es-Sudani’nin 2021’deki seçimlerden sonra kurduğu hükûmetle birlikte Irak’ta daha önceki dönemlere nazaran ülke içerisinde görece bir istikrar yakalarken dış politikada da dengeli bir yaklaşıma gitmiş durumdadır. Nitekim Türkiye ve Irak arasında bir süredir müzakereleri yürütülen Kalkınma Yolu Projesi’ne dair yapılan anlaşmaya Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) de imzacı olarak katılması ve desteklemesi bu anlamıyla oldukça önemlidir.

Buradan hareketle iki ülkenin de iş birliğinin gelişmesine engel olabilecek konuları çözme odaklı yaklaşım sergilemesi, Türkiye ve Irak arasındaki iş birliğini güçlendirici bir nitelik arz etmektedir. Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin gelişmesinin önündeki en büyük engeller olarak görünen PKK ve su konusunda bir uzlaşıya varılması, bu anlamıyla son derece kritiktir. Irak PKK’yı “yasaklı örgüt” olarak ilan ederken bugüne kadarki en yüksek tehdit algılama seviyesine ulaşmış görünmektedir. Nitekim Irak’ın tehdit ve çıkar algılamalarındaki önceliklerinin değişmesi ve Türkiye’nin 2019’dan bu zamana kadar Irak’ın kuzeyinde yürüttüğü Pençe Harekatlarının elde ettiği başarı, Irak’ı PKK’ya karşı bir önlem almaya itti. Türkiye’nin operasyonları sonrası Irak’ın kuzeyindeki dağlık ve kırsal alanda baskılanan PKK, Irak’ın şehirlerine ve yaşam alanlarına inmek durumunda kaldı. Böylece Irak otoritesi PKK tehdidi ile doğrudan karşılaşmış oldu. Bu durum önceki dönemlere nazaran nispeten güvenlik istikrarı yakalayan ve kalkınma odaklı bir program yürüten Irak merkezi hükûmeti için önemli bir tehdit olarak algılandı ve PKK tehdidi Irak için daha fazla büyümeden önlem alıcı adımların atılması gerektiği düşünüldü. Bu durum Türkiye ve Irak’ın iş birliğini de beraberinde getirdi. Mevcut anlaşmaların sonucunda PKK’ya karşı ortak bir harekât merkezi kurulacak olmakla birlikte, ortak bir operasyonun bile düzenlenmesi de muhtemeldir. Ayrıca Irak’taki PKK varlığının bitirilmesi için sadece teröristle, yani elinde silah tutan militanlarla değil terörle mücadele edilecektir. Irak’ta hâlihazırda hâlen PKK’nın sivil toplum örgütleri ve sosyal yapılanmaların yanı sıra ekonomik ve siyasi oluşumlar üzerinden de Irak’ta etki üretmeye çalıştığı biliniyordu. Bu nedenle yasaklı bir örgüt olarak ilan edilen PKK ve PKK ile ilintili tüm yapıların baskı ve operasyon altına alınması söz konusu olacaktır. Bu durum Türkiye ve Irak’ı ortak tehdit konusunda birbiri ile daha yakınlaştıracağı gibi PKK tehdidinin ortadan kalkması ile diğer alanlarda daha kolay ve çabuk adımların atılması mümkün olabilecektir.

Bu noktada Irak tarafından Türkiye ile ilişkilerde en büyük problem olarak gösterilen su konusunda da iki tarafın anlaşması, ilişkilerin gelişmesindeki büyük bir engelin daha ortadan kaldırılması anlamına gelecektir. Nitekim Türkiye’nin Irak’a teknik ve teknolojik olarak her türlü imkânı sunması ve iki taraf arasındaki heyetlerin daha yakın çalışması yönünde bir anlaşmaya varılması önemlidir.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretiyle Irak’taki iç sorunların giderilmesi için de bir inisiyatif oluşturmuş durumdadır. Erdoğan’ın Bağdat’tan sonra Erbil’i de ziyaret ederek Erbil ve Bağdat arasındaki sorunların giderilmesine yönelik görüşmeler yapmış olması dikkat çekici oldu.

Irak, Ortadoğu’daki çatışma ortamının etkisinden sıyrılarak bir çatışma merkezi değil iş birliği merkezine dönüşmek istemektedir ve böylece ülkenin yeniden kendine gelmesi hedeflenmektedir. Zira Irak hâlen kırılgan bir ülkedir. Etnik ve mezhebi kimlikler üzerinden şekillenen Irak siyaseti, bu sistemin olumsuz etkilerini üzerinden atabilmiş değildir. Muhammed Şiya es-Sudani’nin ekonomi ve dış politika üzerinden atılacak adımlar bu olumsuz etkiyi kırmaya çalıştığı görülmektedir. Bu noktada Iraklı siyasetçiler tarafından Türkiye ile atılan adımlar son derece olumlu karşılanmaktadır. Bu tutum ülke içerisinde kamuoyundan destek bulduğu gibi siyasilerin de takdirini kazanmaktadır. Irak’ta görüşme gerçekleştirdiğim önemli siyasi liderlerden biri olan Hikme Hareketi Lideri Ammar el-Hekim, “bugüne kadar hiçbir hükûmetin Sudani kadar destek almadığını ve başarı sağlamadığını” söylüyor ve Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinin bu başarıda kritik bir öneme sahip olduğunu belirtmektedir. Bağdat’ta görüşme gerçekleştirdiğim bir diğer önemli isim olan Irak’ın iki dönem başbakanlığını yapmış ve 2010-2014 arasındaki ikinci döneminde belki de Türkiye–Irak ilişkilerinin en gergin döneminin mimarı olan Nuri el-Maliki’nin tavrının dahi Türkiye’ye karşı değişmiş olması, Türkiye ile ilişkilerin Irak’ta ne kadar önemsendiğinin bir göstergesidir. Bu noktada Hekim’e göre Türkiye ile geliştirilen ilişkiler sonucu bölgesel bir iş birliği dinamiğinin geliştirilmesi işten bile değildir. Kalkınma Yolu Projesi de bu iş birliğinin en somut adımı olabilir.

Bu makale daha önce 27 Nisan 2024 tarihinde Star Açık Görüş internet sitesinde "Türkiye ile ilişkiler Sudani için kritik önemde" başlığıyla yayımlanmıştır.