Halbusi’nin Düşüşü: Irak’ta Sünniler Kritik Eşiği Aşabilecek mi?

Dünya, İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırılarına odaklanmışken, Irak yeni bir krize gebe gibi görünüyor. Irak Federal Yüksek Mahkemesi, 14 Kasım’da Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi ile kendisinden şikayetçi olan Leys el-Duleymi'nin milletvekilliklerini düşürdü. Halbusi'nin lideri olduğu Takaddum Partisi, kararın ardından kabinede görev alan üç mensubunun istifa ettiğini ve partiye mensup 37 vekilin oturumları boykot edeceğini duyurdu. Detayı açıklanmayan nihai mahkeme kararının anayasaya aykırı olduğunu savunan Halbusi, milletvekilliği ve meclis başkanlığı görevlerini kaybetmiş oldu.

Parlamento, 22 Kasım'da yeni başkanı seçmek için olağanüstü toplansa da oturum süresiz şekilde ertelendi. Duleymi, bir istifa mektubunda kendi imzasını taklit etmekle suçlayarak Halbusi'ye bir yılı aşkın süre önce dava açmıştı. İki Sünni milletvekili arasında başlayan “evrakta tahrifat” suçlaması, 10 yıldır yapılamayan ve yeni krizlere gebe olması beklenen 18 Aralık’taki vilayet seçimlerine bir ay kala karara bağlandı. Irak gibi siyasallaşmış hiçbir eylemin tesadüf olmadığı bir yerde kararın ardında siyasi rekabetin varlığına ilaveten, bunun Sünni iç siyasetinde ve Sünnilerin İran yanlısı güçlerle ilişkisinde ağır sonuçlar doğuracağı kuşkusuz. Bununla birlikte Irak’taki siyaset ve güvenlik dengesi de akla getirildiğinde siyasette derinleşebilecek istikrarsızlık, ülkede görece sağlanan güvenlik istikrarını da olumsuz etkileyebilir. Hele ki Hamas ve İsrail arasında yaşanan savaşın ardından İran yanlısı Şii milis gruplar ve ABD güçleri arasında yaşanan karşılıklı restleşme de düşünüldüğünde Halbusi’ye yönelik atılan adım güvenlik endişelerini de derinleştiriyor.

İran Yanlılarının İntikamı
Irak siyasetinin genç figürlerinden Halbusi, hızla yükselen siyasi kariyerinde Sünni siyasetinde yerleşmiş normlara meydan okudu. 42 yaşındaki Halbusi, ülkenin orta batısında konumlanan ve Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Necef ve Kerbela gibi vilayetlerle sınırı bulunan, Sünni yoğunluklu vilayet Anbar’da ABD’nin işlerini alan bir yüklenici, Anbar Valiliği, milletvekilliği ve parlamento başkanlığı gibi görevleri yürüttü. Anayasada yer almasa da geleneksel etno-mezhepsel güç paylaşımı sistemi çerçevesinde başbakanlık Şiilere, cumhurbaşkanlığı Kürtlere ve parlamento başkanlığı Sünnilere rezerve. Parlamento başkanlığı, teoride Şii çoğunluklu ülkede en etkili Sünni pozisyon olup yasama yoluyla 2003 ABD işgali sonrası siyasi düzende çeşitli içsel ve dışsal faktörlerce temsili zayıflatılan Sünnilerin menfaatlerini müdafaa etmesi gereken bir kanal olarak görülüyor. Eski Başbakan Nuri el-Maliki döneminde siyasi Sünni liderlerin etkisizleştirildiği ve IŞİD savaşıyla da Sünni toplumun kriminalize edildiği bir jeopolitikte liderlikten yoksun kalan Sünni siyasetinde öne çıkan Halbusi, 2003’ten bu yana parlamento başkanlığını iki dönem alabilen tek örnek. Her ne kadar Ocak 2020’de ABD’nin Irak’taki saldırısında ölen İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi lideri Ebu Mehdi Mühendis’in onayı olmadan 2018’de ilk kez parlamento başkanlığına seçilemeyeceği tahmin edilse de Halbusi siyasi pragmatizmi sayesinde Sünni siyasetinin en güçlüsü olabildi. Aynı zamanda Bağdat’taki görevine rağmen, memleketi Anbar’da fiilî tek parti yönetimi kurarak elini vilayetin üzerinden hiç çekmeyen Halbusi, Adil Abdülmehdi ve Mustafa el-Kazımi’nin başbakanlığı dönemlerinde otoritesini genişletti. Ancak iktidardaki hâkimiyetini sağlamlaştırmak için “para ve güç” kullanan hırslı bir politikacı Halbusi’nin yükselişi hem Şii hem de Sünni rakiplerini rahatsız etti.

2022'de görev süresi yenilenen Halbusi'nin Takaddum Partisi, 2021 parlamento seçimlerinde en büyük Sünni parti olarak 329 üyeli parlamentoda 37 sandalye elde etti. Halbusi ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile birlikte “ulusal çoğunluk hükûmeti” kurmakta başarısız olan seçimlerin galibi Mukteda es-Sadr yanlısı milletvekilleri topluca istifa etti ve Sadr ani bir kararla Ağustos 2022'de siyasetten çekildi. Ekim 2022'de Halbusi ve KDP, Sadr’ın rakibi İran yanlısı fraksiyonları ihtiva eden Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin Muhammed Şiya es-Sudani liderliğinde hükûmeti kurma sürecine zorunlu bir pragmatizmle katıldı. Ancak Şii grupların Sadr ile kurulan ittifaktan dolayı Halbusi ve KDP’ye diş bilediği biliniyordu. İran yanlılarının nazarında Halbusi de KDP lideri Mesut Barzani gibi Şii siyasetinin dinamiklerini zorlayan bir figürdü. Ayrıca, hükûmette çeşitli nedenlerle Halbusi ile Sudani arasında ayrışmalar baş gösterdi. Sonuç olarak Anbar’da Halbusi'ye yakın bazı isimler yolsuzluk iddialarıyla görevlerinden uzaklaştırılarak kılıçlar çekildi.

Son dönemde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) aleyhine aldığı tartışmalı kararlarla gündeme gelen Federal Mahkeme, Halbusi kararıyla siyaseten nerede konumlandığına dair işaret veriyor. Halbusi, siyasi kariyerine sert darbe vuran mahkeme için “Irak'ı istikrarsızlaştırmaya çalışanların etkisinde” sözleriyle İran yanlılarını ima etti. Çok yönlü ekonomik ve siyasi baskı çerçevesinde mahkemenin IKBY’ye yönelik aldığı kararlara ilişkin Kürt liderlerden de benzer açıklamalar geliyor. Yasal dinamiklerinden bağımsız olarak mahkeme kararı, siyasi sonuçları açısından İran yanlısı Şii grupların beklentileriyle oldukça uyumlu. Yani Sadr ile ittifak girişimi nedeniyle KDP’den alınan öcün sırası Halbusi’ye geldi. Bu durum Şii siyasetin, Halbusi gibi kendi çıkarları için Şii siyasete tavizler verebilen Sünni figürlere dahi tahammül edemediğini gösteriyor.

Sünniler Birliğin Yolunu Bulmalı
Halbusi uzun zamandır Koordinasyon Çerçevesi tarafından da körüklenen Sünniler arası gerilimin merkezinde. Zira mahkeme kararı, Azim Cephesi, Muttahidun Koalisyonu ve El Hal'in de aralarında olduğu rakip Sünni gruplarca desteklendi. Sünni çıkarlarının temsili konusunda parlamento başkanı olarak görevini yerine getiremediğini savunan rakipleri nazarında Halbusi, iktidarda kalmak için her yolu kullanan bir makyavelist. Öyle ki Halbusi’nin akıl hocası olduğu bilinen Cemal Kerbuli’nin Kazımi döneminde gözaltına alınarak işkence görmesinin arkasında Halbusi’nin rakiplerini ekarte etme taktiği olduğuna inanılıyor. Halbusi’nin iktidarda kalma garantisi karşılığında Şii gruplara tavizler verdiği ve kişisel iktidarının pekişmesinde Sünnileri araçsallaştırdığı iddiası da Iraklı taraflarca dillendiriliyor.

Halbusi'nin zayıflaması, Maliki ve Kays Hazali gibi İran yanlılarının elini güçlendirebileceği gibi Sadr’ın gücünü sınırlayabilir. Zira Maliki'nin Kanun Devleti Listesi, Sadr'ın yerel seçimi boykot kararı nedeniyle ülkenin güneyinde üstünlük elde etmeyi umuyor. Halbusi’nin seçimleri boykot etme ihtimali gündemde olmasa da bu seçenek siyasi ölümü demek. Zira Sadr ile beraber boykota gitme seçimlerin ertelenmesini kolaylaştırabilir ancak bu durum Halbusi’yi İran yanlılarının gazabından koruyamayabilir. Nitekim Federal Mahkeme, kararına itiraz edilemeyeceği konusunda ısrar etse de Halbusi ve Takaddum savaşmadan pes etmeyeceklerini açıkladı. Halbusi ve partisinin, siyasal nüfuzlarının devamı için yaklaşan vilayet seçimleri öncesinde Sünni sokağına yönelme ihtimali güçlü seçenek. Takaddum’un seçim afişlerindeki “biz ümmetiz” vurgusu oldukça dikkat çekici. Takaddum, Musul, Kerkük, Salahaddin, Bağdat ve Anbar vilayetlerinde yerel seçim yarışında yer alıyor.  Sadr'ın seçimlerin meşruiyetine meydan okuduğu ve boykot çağrıları yaptığı dikkate alındığında Şii gruplar Halbusi üzerindeki baskıyı artırsa da tepki oylarının Halbusi’yi güçlendirmesi söz konusu olabilir. Özellikle Sadr’ın başta Bağdat olmak üzere Sünnilerin yaşadığı vilayetlerde Halbusi’ye destek vermesi olası. IŞİD sonrası geleneksel Sünni siyasetinin merkezini Musul’dan Anbar’a taşıyan Halbusi’nin seçimdeki performansı, zarar gören meşruiyetini onarmasına yardımcı olabilir.

Halbusi'nin en büyük rakibi Hamis Hançer gibi figürlerin Sadr'ın Şii rakiplerini taklit ederek Takaddum'un boşalttığı yerleri doldurma çabası, hâlihazırda dağınık ve zayıf konumdaki Sünniler arasındaki parçalanmayı derinleştirebilir. Sadr’ın siyaseti bırakmasının ardından, İran yanlısı güçler onun parlamentoda ve siyasi alanda boşalttığı yeri doldurarak hükûmeti kurmuştu. Maliki dönemine benzer yöntemlerle Şii grupların Sünni siyaseti kriminalize etmesi, Sünni liderlerin aralarındaki rekabeti bir kenara bırakarak ortak bir dil geliştirmesini gerekli kılıyor. Bu çerçevede yeni parlamento başkanının, Halbusi’yi pragmatik ve hırslı karakterine rağmen dışlamadan yapılan istişarelerle Sünni yelpazeyi kuşatıcı bir isim olması, Sünniler arası gerilimin hafifletilmesine katkı sunabilir.

Sünni Toplumun “Yaralı Belleği” Kaşınıyor
Irak'ta yaygın yolsuzluğu teşvik eden siyasi sistem, devletten ziyade siyasi partilere bağlılığı önceliyor. Yolsuzluk konusunda temiz bir geçmişe sahip olmayan Halbusi, İran yanlısı gruplara yeterli sadakat göstermemenin bedelini ödüyor gibi görünüyor. Bu arada Halbusi’nin en büyük rakibi Hançer’in de yolsuzluk karnesinin pekiyilerle dolu olduğu söylenemez. Ancak Halbusi, Irak siyasetine gerçekçi bir yaklaşım benimseyen yeni nesil Sünni liderliğin somut örneği. Halbusi, geçmişteki liderlerin uzlaşmaya görece kapalı siyasetinin aksine Şii gerçekliğini ıskalamadan iş birliği ve pragmatizm yöntemini tercih etti. Zira 2003 sonrası Irak'ta Sünnilere itaat veya ölüm dışında üçüncü seçenek sunulmuyor.

Her ne kadar yozlaşmış ve Sünnilerin şikâyetlerini yeterince dinlememiş olsa da Halbusi'nin Sünnilerin siyasetteki en yüksek temsilinden düşüşü, ülkenin en büyük ikinci dini grubunun marjinalleştirildiği geçmiş travmaları hatırlatıyor. Siyasi motivasyonun yasal gerekçeleri baskıladığı düşünülen mahkeme kararı, Sünni toplumun “yaralı belleğinde” karşılığı olacağı gibi mezhepsel sinir uçlarının körüklenmesine güçlü malzeme sunabilir. Her ne kadar şu anda topyekûn baskıdan söz edemesek de Maliki döneminde Sünni liderliğine yönelik sistematik baskı IŞİD’in Sünni bölgelerde zeminini tahkim etmişti. Gücü ülke içinde rahatsızlık doğursa da Halbusi bölge ülkeleri açısından önemsenen bir figür. Halbusi’nin etkin olduğu Anbar, Körfez ülkelerinin Irak’taki nüfuzunu güçlendirecek tampon bölge olarak görülüyor. Ayrıca, Irak’ta Sünnilerin siyasete entegrasyonundan yana olan Türkiye, geçmişte Halbusi ve Hançer’i aralarındaki gerilimin hafifletilmesi için defalarca Ankara’da ağırlamış ancak mesafe alınamamıştı. Hançer ile görece daha güçlü ilişkileri olan Ankara, Sudani, Körfez ülkeleri ve Hançer gibi Sünni liderlerle yürüteceği diplomasiyle Halbusi’nin daha fazla kriminalize edilmesini engelleyebilir. Zira Türkiye Irak’ta dengeli bir diplomasi ve siyasetten yana. Nitekim yolsuz biçimde zenginleştiği ve makyavelist yöntemlerle siyasi konsolidasyonunu pekiştirdiği iddia edilen Halbusi’ye baskının sürmesi, Sudani hükûmetinin meşruiyetine zarar verecek gibi. Ancak Halbusi konusunda itidalli tutumunu sürdürse de kendisini zor bir sınavın beklediğinin bilincinde olan Sudani’nin İran yanlısı güçlere ne ölçüde nüfuz edeceği şüpheli. Bu noktada hem Halbusi üzerinden yaşanan çekişme hem de tarihi belirlenmiş olsa bile yerel seçimler üzerinden yaşanan tartışmalar Sudani’nin ülkede geçmiş dönemlere görece sağladığı istikrarlı gidişi olumsuz etkileyebilir.