İsrail-Hamas Savaşı ve İran Yanlısı Iraklı Milisler

İran’ın Ortadoğu’daki vekâlet güçleri, Gazze’ye yönelik saldırılarına yanıt olarak İsrail’e karşı caydırıcı eylemler düzenliyor. Hizbullah, Lübnan sınırında İsrail’e yönelik top atışları ve drone saldırılarına devam ederken, Husiler Kızıldeniz boyunca Yemen'den kuzeye, potansiyel İsrail hedeflerine füzeler fırlatıyor. İran yanlısı gruplar, ABD'nin Hamas-İsrail savaşına müdahale etmesi veya Tel Aviv'in "savaş alanını genişletmesi" durumunda bölgedeki Amerikan varlıklarını hedef alma tehdidinde bulunuyor. Özellikle İsrail’in arkasında ABD’nin olduğunu savunan Irak’taki İran yanlısı milis güçler, Suriye ve Irak’taki Amerikan üslerine ekim ortasından bu yana neredeyse 50 roket ve drone saldırısı düzenledi.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah 11 Kasım’da yaptığı konuşmada, Iraklı direniş gruplarının Amerikan üslerini hedef almasının sebebinin Gazze'ye yönelik saldırılardan kaynaklandığını ve üslere saldırıların sona ermesinin Gazze'ye saldırıların durdurulmasından geçtiğini söyledi. Saldırıların ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin, “siyonist varlığın” Gazze halkına karşı savaş suçları işlemesini desteklemesinden kaynaklandığına işaret eden Irak’taki İran destekli Şii Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri gibi isimler ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçleri’nin ülkeden çıkarılması için hükûmetin ciddi ve kısa vadeli bir takvim belirlemesini istiyor. Ancak rutine dönüşen üs saldırılarının yeterince yankı uyandırmaması, “savaşa fiilen girdiklerini” açıklayan Iraklı milislerin çatışmayı derinleştirmek istemediğine işaret ediyor. Bu durum, iç siyasetin ve bölgesel dinamiklerin kırılganlığından kaynaklanıyor.

Sorumluluktan Kaçınma
ABD üslerine saldırıların çoğunu “Irak İslami Direnişi” üstlendi. Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarının ardından ortaya çıkan grup, Irak'ta İran yanlısı Şii milis grupların içinde yer aldığı şemsiye yapılanma. 18 Ekim 2023'te grubun saldırılarına ilişkin açıklamaları yayımlamak üzere el-Îlam el-Harbi (Savaş Medyası) adlı Telegram grubu kuruldu. Irak İslami Direnişi, Kudüs Güçleri Komutanı İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi lideri Ebu Mehdi el-Mühendis’in Ocak 2020’de ABD tarafından öldürülmesinin ardından fenomene dönüşen “gölge grupların” devamı ancak bu grupların aksine logo dahi kullanmıyor. Zira Irak’ta artık çoğu milis grubunun siyasi ayağı hükûmetin ortağı. Hem siyasi krizden korunmak hem de ABD’nin yaptırım ve tekil saldırılarının marjında kalmak için “hayalet” yöntem tercih ediliyor.

Bugün Irak’taki siyasi ve askerî alanda oldukça etkili olan milis grupların çatı yapılanması Haşdi Şaabi Komisyonu Başkanı Falih Feyyad ve örgütün askeri lideri Ebu Fedek dâhil İran yanlısı pek çok lider ve milis grubu ABD’nin terörist veya yaptırım listesinde. Irak İslami Direnişi, milisleri aynı çatı altında toplayarak birlik gösterisi yaparken saldırılardaki bireysel sorumluluktan kaçınmaya çalışıyor. Milis grupların siyasi uzantılarının da bulunması nedeniyle ABD’nin daha açık hedefi olmaları ihtimali yüksek. Ayrıca, özellikle İran’ın Kudüs Gücü tarafından sürekli dağınıklıkla eleştirilen Iraklı milis gruplar, böyle bir yöntemi benimseyerek tek bir mekanizma işlettiklerini gösteriyor. Bununla birlikte İslami Direniş adıyla “İslam’ın temsilcisi” konumunda oldukları mesajını da veriyorlar.

Tahran ile Yakalanamayan Denge
Iraklı milis grupların İran açısından konumlandırıldıkları pozisyon savaştaki rollerinde belirleyici. Tahran yönetimi için Hizbullah ve Husiler, ideolojik zeminleri muhkem yapılar ve bu nedenle daha fazla saygıyı hak ediyorlar. Ancak İran özellikle Ebu Mehdi el-Mühendis öldürüldükten sonra sorunsala dönüşen Iraklı gruplara aynı yaklaşımı atfetmiyor. Milisler üzerindeki toparlayıcı rolü ve Süleymani ile yakın dostluğu bilinen Mühendis’in ölümünden sonra liderlik krizleri yaşayan ve neredeyse birbirine düşen Iraklı milis gruplarının bir araya gelmesinde Hizbullah'ın Irak'taki temsilcisi Şeyh Muhammed Kevserani etkili olmuştu. Süleymani’nin halefi İsmail Kaani İran’ın bölgedeki milis ağını, Mühendis’in yerine gelen Ebu Fedek de Haşdi Şaabi’deki milis grupları konsolide etmekte zorlandı. Bu nedenle Hizbullah, İran kadar vekil güçlerinin nazarında da saygı duyulan etkili bir aktör.

Hizbullah ve Husiler disiplinli ve tekil liderlikle yönetilirken, Iraklı milisler arasında ciddi dağınıklık ve rekabet mevcut. Hizbullah gibi sadık bir yapı dahi İsrail’e karşı operasyon alanını dar tutup savaşı yaymak istemiyorsa Irak yanlısı milislerin bu savaşı bir adım öteye taşıması beklentisi gerçekçi değil. Nitekim Al Jazeera televizyonuna konuşan Hamas Uluslararası İlişkiler Ofisi Başkanı Musa Ebu Merzuk, “Hizbullah'tan ve Batı Şeria'daki kardeşlerimizden çok şey bekliyorduk” sözleriyle serzenişini de dile getirdi. Gerçekten de Nasrallah 7 Ekim’de başlayan savaştan neredeyse bir ay sonra 3 Kasım’da ilk açıklamasını yaparak savaştaki rollerinin kontrollü süreceği mesajını vermişti.

Son olarak, Hizbullah ve Husiler, ABD konusunda daha net bir pozisyona sahip. Buna karşın, ABD karşıtı söylemlerinin tonunu dönem dönem tırmandırsalar da Iraklı milisler hem İran ile yakın ilişkiye sahip hem de ABD ile büyükelçi üzerinden görüşüyor. Bu durum Tahran açısından güven sarsıcı olsa da milislerin topyekûn bir savaşa dahli konusunda çekimserliğini pekiştiriyor.

İç Siyasi Denge Patlayabilir
Öte yandan Irak’ın, 2003’ten bu yana siyaset ve güvenlik açısından en istikrarlı dönemlerinden birini geçirdiğini söylemek yanlış olmaz. Bu nedenle İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının Irak’ta geniş bir alana yayılmasını ne Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ne de ABD ve İran arzu ediyor. Hatta çatışmadan beslenen milis grupları dahi gerilimin tırmanmasından yana değil. ABD ve Sudani, merkezî yönetimi güçlendirmeyi hedefliyor. Ancak Şii milisler çatışma hâlini savaşa çevirirse İran doğrudan hedef olabileceğinden doğal olarak Irak’ın da çatışmanın ana üssüne dönüşmesi kuvvetle muhtemel. İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu da bu yönde bir mesaj verdi. Ayrıca, İran’ın hem bölgesel gerilimlerden etkilenmesi hem de ekonomik ve iç siyasetteki sıkışmışlığı, savaşın bölgeselleşmesini istemesinin önündeki engel. İran rejiminin şu anda böyle bir savaşa karşı kırılgan olduğu açık.

İran yanlısı gruplar, Irak’ta 18 Aralık’ta yapılması planlanan vilayet seçimlerinin ertelenmesi için Gazze’deki savaşı kullanıyor. Kanun Devleti Koalisyonu lideri ve eski Başbakan Nuri el-Maliki dışındaki İran yanlıları seçimlerin ertelenmesini istiyor. Zira Sadr’ın tutumunu kestirmek çok güç. Ekim 2021’deki seçimlerde birinci olmasına rağmen beklenmedik bir kararla geçen yıl milletvekillerine istifa çağrısı yaparak siyasetten çekilen Sadr’ın aynı şekilde beklenmedik bir biçimde siyasete dönüşü sürpriz olmaz. Öte yandan, seçimlerle birlikte Irak’ta güvenlik ikliminin kırılganlaşma endişesi hâkim. Zira Haşdi Şaabi yerel gücü merkezî siyasetten daha etkin. Örneğin, valiler şu anda merkezden atanıyor ancak seçim sonrası merkezden kopacaklar, bu da Sadr gibi aktörlerin rahatsızlığını tetikleyebilir. Bu nedenle taraflar hem yeni cephe açmak hem de mevcut siyasi düzeni bozmak istemediğinden İsrail-Hamas savaşında çok etkin olmak istemeyebilir.

Ülkenin Kırılgan Güvenlik-Siyasi Dengeleri Sarsılabilir
Altı ayı aşkın bir süredir Irak ve Suriye'deki ABD üslerine insansız hava aracı veya roket saldırıları gerçekleştirmekten kaçınan İran destekli Iraklı grupların son saldırıları büyük ölçüde ABD füze savunma sistemleri tarafından önlense de son yıllarda Ortadoğu'daki güçlerini azaltmanın yollarını arayan ABD açısından tekrarlanan saldırılar bölgedeki Amerikan varlığını karmaşık hâle getiriyor ve gerginliğin artmasına yol açıyor. Bu gruplar özellikle Irak'taki 2 bin 500, Suriye'deki 900 ABD askerine tehdit oluşturuyor. Amwaj Media’ya göre, Hamas siyasi büro şefi İsmail Heniye’nin Irak ziyareti, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısı üzerine son anda iptal edildi. Heniye’nin milis liderleriyle görüşeceği ancak gerçekleşemeyen ziyaretini, Hamas’ın Lübnan’daki temsilcisi Usame Hamdan liderliğindeki heyet 30 Ekim’de Irak’ta milis liderleriyle görüşerek tamamlamış oldu. Son yıllarda İran liderliğindeki “Direniş Ekseni” içinde görülen yatay entegrasyonun hızlandığı dikkate alındığında, ziyaret Iraklı milislere üslere saldırılarından ötürü teşekkür mahiyeti taşıdığı gibi cepheyi konsolide etme girişimi olarak da okunabilir. Ancak bu tür görüşmeler, İsrail ile teknik olarak savaşta olan ve devlet-devlet ilişkileri bulunmayan Irak’ta hükûmetin tedirginliğini pekiştiriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, 5 Kasım’da Bağdat’a kısa ziyaretinde Sudani ile yaptığı görüşmede, İran'la çatışmak istemediklerini ancak milislerin tehdit ve saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve kendilerini korumak için her önemli adımı atacaklarını Sudani’ye ilettiğini söyledi. Nitekim Sudani’nin 6 Kasım’daki İran ziyareti de Blinken’ın açıklamalarıyla kesişti. Ziyaret, İsrail'in Gazze'ye yönelik orantısız savaşının ardından Irak'ı olası bir bölgesel savaştan korumayı amaçladı. Aynı zamanda Sudani’nin, Iraklı milislerin Amerikan askerî üslerine saldırı düzenlemekten vazgeçmesine ilişkin Blinken’ın mesajını ilettiği düşünülüyor.

Amerikan üslerine milis saldırılarını engellemekte zorlanan veya görmezden gelen Sudani'nin, İsrail'in ülkeye yönelik herhangi bir hava saldırısını caydırmak amacıyla hava savunma sistemleri satın almak için birden fazla ülkeyle görüştüğü iddia ediliyor. Bu hamle aynı zamanda ABD'nin, Irak'ın hava savunma sektörünün rehabilite edilmesine yardım etme yönünde yıllardır verdiği sözleri yerine getirmemesinden duyulan hayal kırıklığının sonucu.

Iraklı milisler için önceki yıllarda olduğu gibi ABD’nin ülkedeki askerî üslerini ya da diplomatik misyonlarını hedef almanın kendileri için ciddi bir caydırıcı yaptırımı bulunmuyor. Aksine milisler, adlarını duyurma ve ekonomik-siyasi pastadan pay alma amacıyla ülkedeki ABD karşıtlığıyla saldırılarını araçsallaştırıyor. ABD’nin neredeyse karşılıksız bıraktığı bu saldırılar, milis gruplar için rutin ve kolay hamleler olduğu gibi, milislerin İsrail karşıtı cepheye karşı sert söylemlerine rağmen ülkedeki saldırılarının bu sertlikte olmadığı ve saldırılarının şimdilik her zamankinden bir farkı olmadığı görülüyor. Öte yandan, Hizbullah’ın İsrail’e yapacağı saldırının kendisi için ciddi yaptırım ve savaş riski taşıdığı görülürken, milis grupların Irak’taki ABD üslerine saldırılarının etki ve geri dönüşü bakımından bu kaygıları taşımadığı ortada. Buna rağmen, Iraklı milislerin üslere yönelik saldırıları ABD’nin ülkedeki diplomatik temsilciliklerine de taşıması beklenirken, milislerin savaş alanını ciddi bir şekilde genişletmesi öngörülmüyor. Yine de bölgedeki beklenmedik gelişmeler ABD ve İran rekabeti ve çatışmasının başlıca alanlarından biri olarak öne çıkan Irak’ı da savaşın ana cephelerinden birine çevirebilir. Böylesi bir senaryoda, Sudani’nin bu savaşı durdurmaya gücünün yetmeyeceği gibi, ülkedeki kırılgan güvenlik ve siyasi dengelerin de altüst olması muhtemel. Bu da Ortadoğu’yu daha karmaşık bir savaşın içine sürükleyebilir.