Hasan El-Benna Ve Müslüman Kardeşler Sempozyumundan Gözlemler

Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişiklikler ile sonuçlanan halk ayaklanmaları aradan geçen bir yıla rağmen etkisini devam ettirmekte. Tunus, Libya ve Mısır’da yapılan ve yapılması planlanan seçimler, siyasi alanın yeniden şekillenmesi hedeflerini taşırken Yemen’deki iktidarın el değiştirmesi ve KİK inisiyafinde kademeli bir geçiş planının izleniyor olması, Suriye’deki kanlı gelişmeler, Ürdün, Cezayir ve Fas’taki iktidar merkezli reform hareketleri bu köklü dönüşümün genel tablosunu çizmekte. Diğer yandan bu genel tablonun içerisinde en dikkat çekici unsurda bölge ülkelerin yeni siyasi yapılarında Müslüman Kardeşler hareketinden doğan siyasi partilerin etkin ve aktif rolüdür. Tunus’taki En-Nahda, Mısır’daki Hürriyet ve Adalet Partisi, Libya’daki ve Fas’taki Adalet ve Kalkınma Partileri bu yöndeki eğilimi oldukça net bir şekilde ortaya koymakta. Her ne kadar Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşlerin toplumsal dinamikleri ne kadar etkiledikleri tartışılsa da, yeni dönemde etkin birer siyasi aktöre dönüştükleri gözlenmekte. Böylesi bir dönemde Müslüman Kardeşler hareketi de özel bir ilgiyi hak ediyor. Bu nedenle Ankara’da gerçekleştirilen Uluslararası Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu, bölge ülkelerinden katılımcılarla önemli bir çalışma ortaya sunmuş oldu.
 
Ankara'da Medeniyet Derneği ve Genç Birikim Dergisi tarafından düzenlenen “Uluslararası Hasan El Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu” 5-6 Mayıs 2012 tarihlerinde Ankara Kocatepe Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Günde dört oturum şeklinde düzenlenen sempozyumda 28 tebliğ sunuldu. Arap Baharı olarak adlandırılan bölgedeki halk ayaklanmaları ile Müslüman Kardeşler hareketleri ararsındaki bağlantı ve dinamiklere ışık tutmayı hedefleyen sempozyumda Müslüman Kardeşler hareketlerinin fikirsel ve siyasi duruşları, Müslüman Kardeşler hareketi içerinde önemli bir isim olan Hasan El Benna’nın şahsiyeti ve İslam düşüncesindeki yeri ve önemi, Müslüman Kardeşler hareketi içerisindeki diğer önemli isimler ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Müslüman Kardeşler hareketlerini konu alan sempozyum mevcut muhalif gelişmelere farklı bir bakış açısı sunmayı amaçlamıştır.
 
Sempozyumun ilk gününde yapılan dört oturumda Müslüman Kardeşler Örgütü’nün fikir babası olan “Hasan El-Benna’nın Kişiliği”, “Hasan El-Benna Dönemi ve Sonrası İhvan”, “İhvan Düşüncesi” ve “İhvan Kimliği” konuları ele alınmış ve konuşmacılar tebliğlerini sunmuştur.
İlk bölümde ele alınan Hasan El-Benna’nın kişiliği başlığı altında Türkiye’den Dr. Fahri Hoşab ile Prof. Dr. Tahsin Görgün ile Ürdün’den Dr. Abdülkadir Ebu Faris ve Dr. Hemmam Said sunumlarını yapmıştır. İlk konuşmacı olan Fahri Hoşab, Hasan El-Benna’nın “Hatıralarım” isimli kitabından alıntılar yaparak, İslam Dünyası ve Mısır’daki dini, siyasi, eğitim, kültür ve iktisat alanlarındaki görüşleri ve kişiliğini ortaya koymaya çalışmıştır. Benna’nın Müslüman halkın İslami değerlerden uzaklaşmasından etkilenerek “Müslüman Kardeşler” teşkilatını kurduğunu belirten Hoşab, köylerden kentlere hemen her bölgeye bu teşkilata katılmak için davetler gönderdiğini ifade etmiştir. Benna’nın özellikle Mısır halkının İslamdan uzaklaştırılmaya çalışıldığını düşündüğünü, ancak Müslümanlar arasında fikir ayrılıkları olabileceğini söylediğini dile getirmiştir. Hoşab, Benna’nın önemle üzerinde durduğu konunun Müslümanların birlik ve beraberliği olduğunu söylemiştir. Hoşab, Benna’nın İslam dünyasında manda yönetimleri döneminden rahatsız olduğunu ifade ederek, Türkiye’nin kurtuluşunu özellikle vurguladığını belirtmiştir. Öte yandan Mısır’daki iç çekişmelerden Benna’nın rahatsız olduğunu da dile getiren Hoşab, Filistin meselesi üzerine dikkatle eğildiğini ifade etmiştir. Batı taklitçiliği ve kültürel çözülmenin Benna’yı rahatsız ettiğini bununla mücadele adına Müslüman alimleri de bir araya getirdiğini, kalkınmanın temeline eğitimi koyduğunu ifade etmektedir. İkinci konuşmacı olan Dr. Abdülkadir Ebu Faris, Hasan El-Benna’nın kişiliğini, yetiştiği siyasi ve sosyal ortamı, aile yaşantısını anlatarak, Benna’nın üzerinde özenle durduğu konuları, Hasan El-Benna’nın kurduğu cemiyetleri dile getirmiştir. Faris, Hasan El-Benna’ya ilişkin anlatılan bazı mucizeleri de dile getirmiş ve Hasan El-Benna’nın çocuk yaştan itibaren Allah tarafından korunduğunu ifade ederek, onu insan üstü bir sınıfa yerleştirmiştir. Üçüncü konuşmacı olarak söz alan Dr. Hemmam Said ise Hasan El-Benna’nın risalelerinden seçtiği bir makaleyi ele almış ve bu makaleden nasıl bir hareket anlayışı benimsemeye çalıştığını ortaya koymuştur. Said, Hasan El-Benna’nın kendinden önceki din alimlerinden farklı olduğunu, çok farklı bir ümmetin başını çektiğini dile getirmiştir. Said konuşmasında özet olarak Hasan El-Benna’nın iki fikri hareketinde ön planda tuttuğunu, bunun başında da inancın geldiğini ifade etmiştir.
 
Birinci günün ikinci oturumunda ise Hasan El-Benna Dönemi ve Sonrası İhvan başlığı ele alınmıştır. Bu oturumda ilk konuşmacı Türkiye’den Prof. Dr. Hayrettin Karaman olmuştur. Karaman konuşmasında Hasan El-Benna’nın ıslahat ve yeniden inşa programına sahip olduğunu ve bu program içerisinde siyaset ve devletin sıradan bir unsur olarak ön plana çıktığını belirterek, Benna’nın hareketini gelenek haline gelmiş dini anlayış ve kurumların yenilenmesi üzerine inşa ettiğini söylemiştir. Benna’nın siyasi hayata yenilikler getirdiğini söyleyen Karaman, bu yenilikleri dini düşünce ile akli düşüncenin birleştirilmesi, anayasaya dayalı sistemin savunulması, İslam’ın her şartta uygulanabilirliği, Batıcılığa karşıtlık gibi konuları gündeme taşıdığını ifade etmiştir. İkinci konuşmacı olarak ise söz alan Ali Kaçar, “Hasan El-Benna Döneminde İhvan” başlıklı bir sunum yapmıştır. Konuşmasında Hasan El-Benna’nın hayatına da kısaca değinen Kaçar, Müslüman Kardeşler Örgütü’nün temel hedeflerin ortaya koymuş ve konuşmasını bu temeller üzerine kurmuştur. Kaçar, Hasan El-Benna’nın temel hedefinin  İslam Devleti’ni kurmak ve Müslümanların Birliği’ni oluşturmak olduğunu, bunun için de öncelikle bütün Müslüman toprakların işgalden kurtulmasının amaç edindiğini söylemiştir. Ayrıca Kaçar, Benna’nın bireyden devlete kadar bütün yaşamsal katmanları Müslümanların özgürlüğü fikriyle yeniden inşa etmeyi amaçladığını da dile getirmiştir. Üçüncü konuşmacı Vahdettin Işık ise İhvan’ı ortaya çıkaran siyasal ve düşünsel tabanı ortaya koymaya çalışmıştır. Işık, Hasan El-Benna’nın ilk hedefinin 19. yy.’da Müslümanlar üzerinde kurulan  Avrupa nüfuzunun silinmesi olduğunu belirtmiştir.
 
Birinci günün üçüncü oturumunda Türkiye’den üç, Suriye ve Malezya’dan ise birer konuşmacı sunumlarını yapmıştır. “İhvan Düşüncesi”nin ele alındığı oturumda ilk konuşmacı olan Malezya’dan Dr. Vecdi Guneym İslam’a göre ihvan düşüncesini açıklamaya çalışmış ve İhvan düşüncesinin temeline kapsamlılığı ve terbiyeyi koyduğunu, Benna’nın hareketi bu temeller üzerinde şekillendirdiğini ifade etmiştir. İkinci konuşmacı olan Türkiye’den Beşir Eryarsoy ise İhvan içerisinde önemli yere sahip bazı düşünürlerin görüşlerine yer vermiştir. Öncelikle Hasan El-Hudaybi’yi anlatan Eryarsoy, Hudaybi’nin Benna’dan sonra ihvan hareketinin ikinci önemli şahsiyeti olduğunu dile getirmiştir. Üçüncü isim olarak ise Seyyid Kutub’un görüşlerine yer veren Eryarsoy, Mısırlı alim Abdulkadir Udeh, yirmibeşten fazla eseri olan Mustafa Es-Sibai ve 1950’lerde Irak’ta kurulan Müslüman Kardeşler Hareketine katılan Abdülkerim Zeydan gibi isimlerin görüşlerini kısaca anlatmaya çalışmıştır. Üçüncü konuşmacı Suriye’den Musa İbrahim El-İbrahim olmuştur. İhvan’a göre davanın özelliklerini anlatmıştır. Burada daha önce anlatılan Hasan El-Benna’nın görüşlerine yer vermiştir. Son olarak Türkiye’den Ahmet Emin Dağ söz almış ve İhvan’a muhalif örgütlerin ortaya çıkışını anlatmıştır. Bunları Hasan El-Benna’nın ölümü sonrasında üçe ayran Dağ, bu grupları örgütsel muhalifler, tekfirci gruplar ve savaşçı gruplar olarak üç kategoride vermeye çalışmıştır.
 
Birinci günün son oturumda ise “İhvan Kimliği” başlığı ele alınmıştır. Türkiye’den Prof Dr. Mustafa Ağırman ilk konuşmacı olmuştur. Ağırman, Hz. Peygamber’in davet metodunun Hasan El-Benna üzerindeki etkisi üzerinde durmuştur. Bu sunuşta din üzerinde ihvan kimliği açıklanmaya çalışılmıştır. Aynı doğrultuda Mısır’dan Şeyh Abdulhalik Hasan El-Şerif, Müslüman Kardeşler açısından davetin kimliği başlıklı bir sunum yapılmış ve Müslüman Kardeşlerin bu anlamda özelliklerinden bahsedilmiştir. İlk günün dördüncü oturumunda son olarak Filisitin’den İbrahim Ğoşe, “İhvan Düşüncesinde Cihad’ın Yeri” başlıklı sunum yapmıştır. İhvan hareketinin önce “İslama davet” düşüncesiyle hareket ettiğini söyleyen Ğoşe, daha sonraki risale ve açıklamalar Müslüman dünyasında cihad etme fikrinin geliştiği ve ele alındığını belirtmiştir.
 
Sempozyumun ikinci gününde Türkiye’den Ömer Küçükağa, Kazım Sağlam, Prof. Dr. Yasin Aktay, Ahmet Varol ve Prof. Dr. Hacı Duran, Suudi Arabistan’dan Suriyeli muhalif Prof. Dr. Münir Gadban, Filistin’den Salif Lütfi Ağbariyye, Suriye’den Dr. Eşref Abdulğaffar, Fas’tan Mücahid Ömer El Emiri ve Mısır’dan ise Prof. Dr. Ahmet Zaid konuşma yaptılar.
 
“İhvan’ın yerel Sistemlere Karşı Siyasal Mücadelesi” başlıklı konuşmasında Prof. Dr. Münir Gadban, İhvan hareketlerinin barışçıl bir içerikle ve yöntemlerle geliştiğinin altını çizmiştir. Bunun yanı sıra hareketin değişen ülkelerde karşı karşıya kaldığı durum uzun yıllardır baskı şeklinde şekillendiğinin altını çizdi.
 
Münir Gadban’ın ardından söz alan Kazım Sağlam ise “İhvan’ın Emperyalizmle Mücadelesi” konulu konuşmasına yapmış ve Hasan El Benna ve Müslüman Kardeşlerin ortaya çıktığı sosyal dinamikleri 20. Yüzyılın başındaki gelişmeler ile birlikte ele almış ve anti-emperyalizm çerçevesinde değerlendirmiştir. Kazım Sağlam bu bağlamda, bu tarihsel geçmişi ve bakış açısını temel alarak bugünkü siyasi partilerin ve sivil toplum hareketlerinin değerlendirilmesini yapmıştır.
 
Sempozyum’a Filistin'den katılan Salih Lütfi Ağbariyye, “Şehit İmam el-Benna’ya göre Filistin Meselesi” başlıklı bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında El Benna’nın Filistin meselesine yaklaşımını anlatan Ağbariyye, Benna fikriyatından Filistin davası çok önemli yer teşkil ettiğini belirtti. Bu nedenle Benna’nın, Filistin direnişi ruhunu besleyen bir okul olarak kabul edildiğini söyledi.
 
Mısır dışındaki Müslüman Kardeşler hareketleri üzerine bir konuşma yapan Prof. Dr. Yasin Aktay Müslümanların siyasal bir bütünlük müessesinden yoksun olduğunu ve bu yönde bir ihtiyaç içerisinde olduğunu belirtti. Müslüman Kardeşlerin ortaya çıkışını değerlendiren Aktay hilafetin kaldırılmasını “İslam dünyasının başsız kalması şeklinde niteleyerek, Müslüman Kardeşlerin böyle bir ortamda ortaya çıktığını dile getirmiştir. İlam dünyasındaki bu ihtiyaç çeşitli çabaları da beraberinde getirdiğini belirten konuşmasında Aktay, İhvan’ın bu yöndeki bir çaba ve oluşum olarak gördüğünü de söyledi.
 
Suriye’deki gelişmelere değinen Mücahid Ömer El Emiri, İran’a özellikle vurgu yapmıştır. Yaşanan süreçte Suriye’yi Mısır ya da Tunus gibi ülkelerden ayıran temel faktör İran’ın Suriye’deki Esad rejimine verdiği fiili destek olduğunu belirten El Emiri İhvan’ın bölgenin önemli gerçeği olduğunun ve şiddet içermeyen toplumsal dinamiklerden beslenen toplumsal bir hareket olduğunu ifade etti.
 
Mısır’dan katılan Prof. Dr. Ahmet Zaid ise Müslüman Kardeşlerin bugünkü durumuna ışık tutmak anlamında önemli bir konuşma yaptı. İhvan’ın İslam dünyasına olan etkilerini konu alan konuşması, İhvan’ın nasıl geliştiği ve yayıldığı, temel fikirsel özelliklerinin bölge ülkelerinde nasıl taban bulduğunu içermekteydi.
 
Hareketin mevcut durumuna ve geleceğe dair tahminlere ışık tutmaya çalışan Prof. Dr. Hacı Duran, İhvan kimliğinin Müslümanlık üzerine kurulduğunu ve tek kaynağının ise Kuran olduğunu belirtti. Bu iki temel özelliğin İhvan’ın bu günkü başarısının ardında yatan sebep olarak gösteren Duran, hareketin tüm Müslümanları birleştirme potansiyeline sahip olduğu yönündeki sözleri ile devam etti. Gene bu genel kimlik anlayışı İhvan’ın tüm Müslümanlar ve İslami hareketler ile kolay kaynaşmasına ve iyi ilişkiler sahibi olabilmesini sağladığının altını çizdi.
 
İki günlük sempozyuma gösterilen yoğun ilgi yeniden yapılanan bölgedeki siyasi gelişmelere duyulan ilginin bir göstergesi yönünde okunabilir. İki günlük sempozyum sürecince yapılan tebliğlerle kendi içsel dinamikleri ile gelişen farklı Müslüman Kardeşler hareketlerinin kendi ülkelerindeki konumu, algısı ve amaçları ifade edilmiştir. Önümüzdeki dönemde önemli birer siyasi aktör haline gelen ve iktidar yolunda yürüyen Müslüman Kardeşler hakkındaki algının geliştirilmesi her bakımdan önem ihtiva etmektedir. Arap Baharı ile başlayan bu yeni dönem, bölgedeki ülkelerdeki Müslüman Kardeşler hareketleri için yeni olanaklar ve fırsatları beraberinde getirmiştir. Bu yeni dönemde Müslüman Kardeşler önemli bir muhalefet unsurundan iktidar olma yoluna doğru ilerlemektedir. Sonuç olarak da bu bölgenin siyasi anlamda yeniden şekillenmesi için bir umut vaat etmektedir.