Irak'ta Yerel Seçimler Öncesinde İç Siyaset

31 Ocak 2009’da Kürt bölgesel yönetiminin kontrolündeki 3 eyalet (Duhok, Erbil ve Süleymaniye) ve Kerkük dışında, Irak’ın 14 vilayetinde yerel seçimler yapılacaktır. Yerel seçimlerde, mezhepsel ve etnik gruplar arasındaki güç mücadelesine sahne olan genel seçimlerden farklı olarak, bu sefer kendi içlerindeki mücadeleye tanıklık edilecektir. Kürt bölgesinde seçimlerin yapılmayacağı dikkate alındığında Şii bölgelerde Şii Arap grupların, Sünni bölgelerde ise Sünni Arap grupların birbirleriyle ve özellikle Musul’da Kürt listesiyle yarışacakları söylenebilir. Diğer taraftan yerel seçimler öncesinde gündeme gelen iki konu dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi, ABD tarafından El Kaide’ye karşı silahlı mücadele vermek için kurulan Uyanış Konseylerinin siyasallaşma süreciyle ilgilidir. Diğeri ise propaganda sürecinde dini sembollerin bir önceki seçimlere kıyasla daha az ön plana çıkmasıdır. Bu çerçevede, çalışmamızın amacı Iraklı siyasi gruplar arasındaki mücadelenin boyutlarını yansıtmak ve temel tartışma alanlarını değerlendirmektir.   Seçim Öncesi Siyasi Grupların Mücadelesi 2009 yerel seçimlerini 2005’teki seçimlerden farklı değerlendirmek gerekmektedir. 2005’teki seçimler, güvenliğin sağlanamadığı ve istikrarsız bir ortamda gerçekleşmişken, 2009 seçimleri nispeten istikrarlı bir dönemde yapılmaktadır. Diğer taraftan, 2005 seçimlerinde ne halkın ne de siyasi grupların seçimlerin önemini kavramış oldukları söylenebilir. Oysa geçen 4 senede Iraklıların, siyasal hayata katılmanın önemini daha iyi anladıkları, halkın sandığa gitme konusunda daha hevesli olmasından ve Iraklı siyasi grupların seçimleri boykot etmek yerine siyasi mücadele vermeyi tercih etmesinden anlaşılmaktadır. 2005 seçimlerinde siyasi grupların seçimleri boykot etmesi nedeniyle temsil hakkı elde edememiş olmaları, istikrarsızlığı ve şiddeti tırmandırmıştı. Eğer önümüzdeki seçimler şeffaf bir şekilde yapılırsa, siyasi gruplar nüfuslarına orantılı bir şekilde temsil hakkı elde edeceği için Irak’ın daha istikrarlı günlerin beklemekte olduğu umut edilebilir.    2005 ve 2009 yerel seçimleri arasındaki bir diğer fark da gruplar arasındaki siyasi mücadeleyle ilgilidir. 2005 seçimlerinde etnik ve mezhepsel gruplar arasında siyasi mücadele yaşanmış, bir anlamda Irak siyaseti bu gruplar arasında bölünmüştü. 2009 seçimleri ise etnik ve mezhepsel grupların kendi içlerindeki siyasi mücadeleye sahne olacaktır. Örneğin, Irak İslam Yüksek Konseyi (Şii) ve Dava Partisi (Şii) 2005 yerel seçimlerine Birleşik Irak İttifakı şemsiyesi altında katılmışlardı. 2009 yerel seçimlerinde ise birbirleriyle rekabet edeceklerdir. Sadr grubu (Şii) ise 2005 seçimlerinde olduğu gibi yandaşlarının bağımsız aday olmasına ve bağımsız adaylara oy vermelerini desteklemekte, ancak ayrı bir parti olarak seçimlere katılmamaktadır. Diğer taraftan 2005 seçimlerini boykot eden Sünni Araplar da bu yılki yerel seçimlere katılarak, yoğun oldukları vilayetlerin il meclislerinde nüfuslarına orantılı temsil hakkını elde etmek için mücadele edeceklerdir. Bu mücadelenin sonucunun özellikle Ninova eyaletinde görüleceğini tahmin etmek zor değildir. Çünkü Sünni Araplar Ninova eyaletinin nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen, 2005 seçimlerini boykot etmelerinden dolayı oyların büyük bir çoğunluğu Kürt listesine gitmiş, 41 kişilik il meclisinin 31’ini Kürtler kazanmıştı. Aynı zamanda seçimlerin Anbar vilayetindeki mevcut dengeyi değiştireceği düşünülmektedir. Ocak 2005 seçimlerinde Anbar vilayetinde kullanılan oy oranı %1 civarında kalmış, Anbar’ın yönetiminde El-Kaide’nin etkin olduğuna dair bilgiler gündeme gelmişti. Daha sonra yasal çerçevesi olmadan Anbar il meclisinde Irak İslam Partisi’nin lehine bir düzenleme yapılmıştı. Aynı dönemlerde El-Kaide’ye karşı silahlı mücadele vermek için Uyanış Konseyleri kurulmuş, son bir yıl içerisinde de bu konseylerin siyasallaşma süreçleri başlamıştır. Bu çerçevede, önümüzdeki seçimler Anbar vilayetindeki güç dengesini Uyanış Konseyleri lehine değiştirebilir. Nitekim Anbar Ulusal Kurtuluş Cephesi Başkanı Şeyh Hatem es-Selman da Anbar vilayetinde İslam Partisi ile rekabetin belirli olacağını belirterek İslam Partisinin oylarının büyük bir kısmını kaybedeceğini öngörmektedir.   Sünni Arapların Siyasal Yaşama Katılımı ve Uyanış Konseyleri 31 Ocak’ta yapılacak olan yerel seçimlerin bir diğer önemi de, aşiretlerin siyasallaşma sürecinin yeniden başlamasına işaret etmesidir. Baas yönetiminin aşiretleri baskı altında tuttuğu dönemin ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle sona ermesi, güç dengesini aşiretler lehine değiştirmiştir. Tabii bu değişim süreci çabuk ve kolay olmamıştır. Saddam sonrası dönemde ortaya çıkan güvenlik boşluğu, aşiretler tarafından doldurulmaya başlanmıştır. Bu değişimi iyi okuyan ABD de durumu kendi lehine kullanmak istemiş, askeri kayıplarını azaltabilmek için aşiret güçlerini silahlandırmaya başlamıştır. Bu çerçevede Irak’ın batısının güvenliği, silahlandırılan aşiretlerle sağlanmaya başlamış, böylelikle 42 aşiretin bir araya gelmesiyle El Anbar Uyanış Konseyi kurulmuştur. Konseyin amacı, El Kaide ve benzeri örgütlere karşı silahlı mücadele vererek istikrarı sağlamak olmuştur ki bu çerçevede en önemli başarısı Felluce’de istikrarı sağlaması olmuştur. Böylece çoğu, aşiretlerden oluşan ve sayıları 100 bini bulan Uyanış Konseylerinin Irak’ın yeniden yapılandırma sürecindeki önemli rolü başlamıştır.   Yüzde 80’i Sünni ve geri kalanı Şiilerden oluşan, askeri ve maddi bakımdan desteklenen Uyanış Konseylerinin 31 Ocak’ta yapılacak seçimlerle siyasallaşma süreçlerinin tamamlandığı söylenebilir. Bu durum, ABD politikalarıyla uyumlu Sünni grupların siyasal yaşama daha fazla katılmalarını sağlayacağından önemlidir. Aynı zamanda, Sünni bölgelerdeki siyasi mücadelenin Irak İslam Partisi ve Irak Uzlaşma Cephesi arasında geçmeyeceğine, özellikle Anbar vilayetinde Uyanış Konseylerinin siyasi mücadele içerisinde önemli bir unsur olacağına işaret etmektedir. Iraklı yazar ve siyasi analist Razi el-Mutrefi, El-Arabiya’ya verdiği demeçte, Uyanış Konseylerinin etkin siyasi aktörlere dönüştüklerine işaret etmiştir.   Propaganda Sürecinde Laiklik Tartışmaları 1980’lerde İran ve Arap Şiiliği üzerine yapılan akademik çalışmalar, Şii siyasi hareketlerinin radikal doğasına odaklanmıştır. Çalışmaların bu çerçeveyle sınırlanmış olmasında 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nin etkisi büyüktür. Geçen zaman içerisinde Şii siyasi hareketleri üzerine çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da genel olarak Şiilik ve radikalizm kavramlarının bir arada düşünüldüğünü söylemek mümkündür. Bu çerçevede, Irak’ta Saddam rejimi devrilip 2005 senesinde yapılan genel seçimler sonucunda Şii hükümetinin işbaşına gelmesiyle Irak’ın İslami bir devlet olacağına dair endişeler gündeme gelmiştir.(1) 31 Ocak’ta yapılacak olan yerel seçimler öncesindeki propaganda süreci ise bu konudaki tartışmaları farklı bir yere getirmektedir. Son dönemde Irak’ta yaşanan mezhep çatışmaları nedeniyle Iraklıların İslami eğilimli adaylardan ziyade laik adaylara daha fazla ilgi duyduğu söylenmektedir. Irak toplumundaki bu değişimin siyasi gruplar tarafından da fark edildiği, bu nedenle Şii partilerin seçim propagandalarında dini mercii Sistani’nin değil de Maliki gibi siyasi liderlerin resimlerinin kullanıldığına dikkat çekilmektedir. Nitekim, Şii nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yapılan bazı anket sonuçlarına göre Maliki’nin Kanun Devleti İttifakı’nı laik Şii olarak nitelendirilen Allavi’nin listesinin takip ettiği söylenmektedir. Seçimler öncesinde dini motiflerin ikinci plana itilmiş olması, Irak devletinin önümüzdeki yıllarda laik mi yoksa İslami yapıyı mı benimseyeceğini söylemek için yeterli değildir. Ancak seçim propagandalarında kullanılan dini motiflerin Irak’ın demokratikleşme ve istikrarlaşma sürecinde önemli olduğu göz ardı edilmemelidir.     Dipnot (1) Kum öğretisi Şii din adamlarının siyasete aktif katılımını, Necef öğretisi ise siyasete karşı pasif kalmasını teşvik etmektedir.