Irakiye Listesi Lideri Iyad Allavi’nin ORSAM Konuşmasının Analizi

Yrd. Doç. Dr. Veysel Ayhan, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet Baysal U.İ.B., veyselayhan.com.tr
Türkiye’de üst düzey temaslarda bulunan ve 27 Nisan 2010’da ORSAM’ın konuğu olan Iyad Allavi’nin Rixos Otel’de yaptığı konuşmanın detaylı olarak analiz edilmesi, Irak’ta seçim sonrası atmosferin anlaşılması açısından oldukça önemli. İlk etapta Allavi’nin daha önceki açıklamalarından farklı şeyler söylemediği düşünülebilir. Ancak satır aralarında kalan bazı ifadelerinin ve yorum yapmaktan imtina ettiği bazı konuların irdelenmesi yerinde olabilir. Allavi’nin oyların yeniden sayımından duyduğu derin kaygı, Baaşçı teknokratların dönüşüne dair düşünceleri, önkoşulsuz hükümet müzakeresi yaklaşımı, Kürtlerle sorunlarının çözümü ve Musul modelini Kerkük için de önermesi, İran’ın Irak’ın içişlerine müdahil olma tarzına tepkisi, Türkiye ile ilişkilere yaklaşımı ve su meselesiyle ilgili verdiği sinyaller dikkatle not edilmelidir.     Seçim öncesinde Irakiye Listesi’ne karşı uygulanan baskıların halen sürdüğünü savunan Allavi’ye göre hem Irak’ın içinden hem de dışından bazı aktörler Irakiye Listesi’nin başarısını ortadan kaldıracak politikaları hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Allavi, Irakiye’nin tüm baskılara rağmen mezhepçiliğe ve ayrımcılığa karşı çıkarak Irak’ın tüm Iraklıların ülkesi olduğunu vurgulayan bir politika benimsediğini kaydetmiştir.   Politik süreci önemsediğini sürekli vurgulayan Allavi’nin seçimlerden sonra da güvenlik sorunlarının aşılmasında Iraklılık yaklaşımını önemsediği görülmektedir. Allavi’ye göre mezhepçilikten ve ayrımcılıktan uzak kurumsal yapının güçlendirilmesi güvenlik sorunu başta olmak üzere istikrar ve gelişme açısında oldukça önemlidir. Devlet kurumlarının Iraklılık kimliği temelinde yeniden yapılandırılmasını devletin profesyonel bir yapılanmaya gidilmesi olarak gören Allavi bu sayede Amerikan askerleri çekildikten sonra bile Irak’ın iç barışı ve istikrarı sağlayacağını belirtmektedir. Allavi’nin sözlerinden anlaşıldığı üzere mezhepçilikten ve ayrımcılıktan uzak kurumsallaşma çabaları Irak’ın karşı karşıya oldğu güvenlik sorunun aşılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Allavi, ABD askerleri çekildikten sonra Iraklıların güvenlik başta olmak üzere birçok alanda kendi kendilerini yönetecek ve sorunlarını çözecek istikrarlı bir yapı kurmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Allavi kendi politikalarının 3 temel sütun üzerine kurulu olduğunu ifade etmiştir. Buna göre birinci önceliklerinin güvenlik sorununa nihai özüm bulmak olduğu anlaşılmaktadır. Güvenlik sorununun çözümü de yukarıda ifade edildiği üzere devletin Iraklılıklık kimliği üzerinden yeniden inşa edilmesiyle mümkün olabilecektir. Allavi’nin ifadelerinden Irakiye Listesi’nin daha önceki iktidarları mezhepçilik ve ayrımcılık yapmakla suçladığı anlamı çıkmaktadır.   “Baasçı Teknokratlar”a Olan İhtiyaç   Allavi konuşmasında Irakiye Listesi olarak ikinci önceliklerinin ekonomi alanında olacağını ifade etmiştir. Allavi konuşmasının değişik yerlerinde sürekli bir şekilde Irak’ın hem insan kaynakları hem de doğal kaynaklar itibariyle zengin bir ülke olduğunu ifade etmiştir. Ancak savaşlar ve çatışmalardan dolayı öz kaynaklarını kullanamaz duruma geldiği ve ülkenin de tahrip edildiğini belirtmiştir. Allavi’nin Iraklı mültecilerin duruma ilişkin bir soruya verdiği cevapta Irak’tan gidenlerin yoksulluktan veya kaynakların yokluğundan değil, güvenlik ve istikrarsızlıktan ülkeyi terk etiklerini ifade etmesi dikkat çekidir. Allavi’ye göre işgalden sonra alınan bazı yanlış kararlardan sonra ülkenin teknokratları da Irak’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Bu noktada Allavi’nin eski Baas üyeleri ile ordu mensuplarının da dönüşüne açık kapı bıraktığı görülmektedir. Çünkü Saddam döneminde teknokrat kesimlerin önemli bir kısmı Sünni Arap ve Baas üyesi kişilerden oluşmaktaydı. Dolayısıyla Allavi’nin bu kesimlerin alınan bazı yanlış kararlar nedeniyle ülkeyi terk ettiğini vurgulamasına dikkat çekmek gerekir. Ve de şayet başbakanlığa gelirse bu kesimlerin sisteme yeniden entegre edilmesi konusunda bazı girişimlerin gündeme gelmesine tanık olabilir.   Allavi mültecilerle diyalog kurulması ve güvenlik konusunda teminat verilmesi halinde bu kimselerin Irak’a geri döneceğini ifade etmiştir. Ayrıca Allavi teknokratların ülkeden gitmesinin Irak açısından ciddi bir kayıp olarak görüdüğünü de bir soruya verdiği cevapta üstü kapalı bir şekilde ifade etmiştir. Allaviye göre mülteci sorunu aynı zamanda Irak’ın günümüzde yaşadığı yetişmiş insan gücü kaybının nedenleri arasında yer almakta ve bu nedenle kurumsallaşma sürecinde bunların yeniden sisteme katılması sağlamak için uzlaştırıcı ve kapsayıcı bir politik dili hakim kılmak gerekmektedir. Bu ifadeler açıkçası eski Baas üyesi Iraklılara geri dönüş hakkının tanınması anlamına gelmektedir.   Allavi’ye göre Irakiye Listesi’nin üçüncü önceliği savaştan sonra yıkılan alt yapı hizmetlerini yeniden kurmaktır. Gerçekten de günümüz Irak’ında gündelik yaşamı doğrudan etkileyen sorunların başında güvenliğin yanı sıra altyapı sorunları da gelmektedir. Özellikle Necef’te, Bağdat’ta, Kerkük’te ciddi biçimde elektrik ve içme suyu sorunları bulunmaktadır. Pek çok kimse özel firmalardan sınırlı düzeyde temin ettiği elektrikle geceleri yalnızca bir veya iki odasında aydınlanma ihtiyacını gidererek yaşamaktadır. Allavi’nin altyapı sorunlara çözüm getirme politikası diğer partilerin de seçim vaatleri arasında yer almaktaydı. Altyapı sorunlarına yapılan özel vurguyla birlikte Allavi ülke içindeki kesimler ve gruplar arasında uzlaştırıcı ve kapsayıcı bir dil geliştirip, ülkenin istikrarını yeniden sağlamanın oldukça önemli olduğunu ileri sürmüştür.     Allavi’nin Hukukun Siyasallaşmasından Yakınması   Allavi ORSAM’daki konuşmasında Irak seçimlerinin ardından başlayan hukuki tartışmalara ve oyların yeniden sayılması konusuna dair önemli açıklamalarda bulunmuştur. Allavi’ye göre seçimlerden hemen sonra suni şekilde Anayasal bir sorun ortaya çıkartılmıştır. Anayasa’da açık bir şekilde hükümeti çoğunluk grubunun kuracağının belirtilmesine karşın, Irakiye Listesi’nin bu görevi alamaması için baskılar artırılmıştır. Allavi konuşmasında seçim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra Başbakan Maliki’nin seçimleri tanıyan bir beyenatta bulunduğunu hatırlatmıştır. Allavi ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin seçim sonuçlarına ilişkin oldukça önemli bir rapor yayınladığını sözlerine eklemiştir. Raporda Irak’taki seçimlerin adil, şeffaf, serbest ve güvenilir olduğunun açık bir şekilde ifade edildiğini hatırlatan Allavi “Biz tüm bu açıklamalara saygı duyuyoruz. Ayrıca Yüksek Mahkeme de Irak seçimlerini kazanan adayların isimlerini onayladı. Oysa şimdi tüm bunlar yeniden tartışmaya açılmış durumdadır. Fakat mahkemenin politik sürece bu kadar müdahale etme yetkisi yoktur”.   Alavi’nin açıklamalarından da anlaşıldığı üzere Irakiye Listesi seçimleri kazanmasının ardından diğer ittifakların farklı kurumları kullanarak seçim sonuçlarına etki etmeye çalıştığına inanmaktadır. Bilindiği üzere Federal Irak Yüksek Mahkemesi’ne Bağlı Seçim Araştırma Komisyonu, Baas partisiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle, Irak seçimlerini kazanan partilerin listesinde yer alan 52 kişinin milletvekilliği adaylığını iptal ettiğini duyurmuştur. Bunların dışında 7 milletvekilinin yine Baas üyesi olduğu gerekçesiyle milletvekilliklerinin iptal edilmesi yönünde yeni bir karar alması gündemdedir. Söz konusu milletvekillilerinin önemli bir kısmının Irakiye Listesi’nden seçilmiş olması ise dikkat çekicidir. Allavi özellikle seçimleri kazanmış 52 parlamenterin Baascılık suçlamasıyla milletvekilliklerinin hukuki olarak düşürülmesi girişimlerini eleştirmiş ve eleştirisini de, “Baasçıları uzaklaştırma hukuki bir yöntem olmaktan çıkmış, siyasallaşmış ve politik bir baskı aracı haline dönüşmüştür” ifadeleriyle ortaya koymuştur.   Allavi’ye göre Baasçıları Temizle Komisyonu herhangi bir kanıt ve delil sunmadan kararlar almaya çalışmaktadır. Dolayısıyla sırf bu durum bile kurumun siyasallaştığını göstermektedir. Allavi bu konuda Şii din adamı Ayatullah Sistani dahil olmak üzere bir çok kesimle görüştüğünü ve alınacak herhangi bir kararı kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Kendilerine rağmen herhangi bir karar alınması durumunda ise tüm olasılıkların masada olduğu bir tepki vereceklerini ifade etmiştir. Doğal olarak tüm olasıklar içerisinde siyasal süreçten çekilme de bulunduğundan Irakiye Listesi’nin “sine-i millet dönme” kararı alabileceği gibi bir yargı çıkartmak mümkündür.   Nitekim, bir soru üzere Allavi, Adalet ve Soruşturma kapsamına giren kişilere verilen oyların da geçersiz sayılması yönünde kararlar alınması durumunda bunun kabul edilemez olacağını söylemiştir.   Oyların Yeniden Sayımı Sorunu   Oyların yeniden sayılması konusuna gelecek olursak Allavi söylem olarak doğrudan oyların elle sayımına karşı çıkmamakla birlikte, esasında sayıma karşı çıkmakta ve bu konuda ciddi eleştiriler ve girişimlere öncelik vermektedir. Allavi’ye göre Bağdat’ın yanı sıra seçime hile karıştırılan diğer bölgelerde de sayım yapılması gerekmektedir. Bu bölgeler arasında Allavi’ye göre Basra, Necef, Kerbela ve Kadisiye gibi Kanun Devleti ile Irak Ulusal İttifakının güçlü olduğu bölgeler bulunmaktadır. Alavi ikinci olarak Bağdat’ta sayım yapılacak bölgeler konusunda eleştirilerde bulunmaktadır. Ancak bu iki çekinceden daha da önemli olan bir diğer eleştirisi ise doğrudan sandıkların değiştirilmesini üstü kapalı bir şekilde ima eden sözleri olmuştur. Allavi’ye göre seçimlerin üzerinden bir aydan daha uzun bir zaman geçmiştir. Bu süre zarfında seçim sandıklarının seçimlerden sonra nasıl muhafaza edildiği, nerede tutulduğu ve kimler tarafından korunduğu sorunu bulunmaktadır. Böylelikle Allavi açık bir şekilde elle yapılan sandıklardan daha önce açıklanan sonuçlardan farklı bir sonuç ortaya çıkarsa bunu kabul etmeyeceğini ortaya koymuş olmaktadır. Çünkü Allavi’ye göre seçim sandıkları değişmiş olabilir. Dolayısıyla Irakiye Listesi’nin seçim sonuçlarının değişmesine sert biçimde itiraz edecek bir politika izleyeceğini öngörebiliriz.   Allavi’nin BM’nin Sürece Müdahil Olması Talebi   Allavi oyların sayımı konusundaki politikalarını BM Güvenlik Konseyi’nin sürece müdahale etmesi yönünde yaptığı bazı değerlendirmelerle ortaya koymuştur. Allavi’nin konuşmasının ve sorulara verdiği cevapların bir kısmında BM’in seçimlerden hemen sonra seçimi onaylayan açıklamasına vurgu yapması dikkat çekicidir. Bilindiği üzere Birleşmiş Milletler Irak Temsilcisi Melkert 26 Martta yaptığı açıklamada BM'nin 7 Mart'ta yapılan Irak seçimlerini güvenilir olarak kabul ettiğini açıklamıştı. Melkert ayrıca bütün taraflara seçim sonuçlarını kabul etmeleri çağrısında bulunmuştu. Allavi konuşmasında Irakiye Listesi’nin seçimleri onaylayan BM kararını memnuniyetle karşıladığını ifade etmiştir.

  Allavi’nin bu konuda dikkata alınması gereken esas açıklaması ise, Irak’ın halen BM’nin VII Bölüm hükümleri kapsamındaki bir ülke olduğunu ifade etmesidir olmuştur. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi üzerine uluslararası güç kullanımına izin veren BM Anlaşması’nın VII. Bölüm hükümleri kapsamına alınmıştır. Bu bölümde uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden ülkelere karşı ekonomik ambargodan askeri güç kullanımana kadar geniş bir alanda müdahale hakkı tanınmaktadır. Allavi VII. Bölüme dikkat çekerek seçim sonuçlarını onaylayan ve tüm taraflara seçim sonuçlarını kabul etme çağrısında bulunan BM’nin elle sayımın ardından ortaya çıkabilecek yeni durumu nasıl yorumlayacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Nitekim Allavi konuşmasında açık bir şekilde “bizler Güvenlik Konseyi’nin yeniden sayımlara bakışı konusundaki tavrını öğrenmek istiyoruz” diyerek sürecin sorumluluğuna BM’yi de dahil etmekte olduğu veya en azından Iraklı gruplara BM’nin sürecin içinde olduğunu hatırlattığı görülmektedir.   Allavi ORSAM’daki konuşmasında açık bir şekilde hem 52 parlamenterin milletvekilliklerinin sonlandırılması hem de seçim sonuçlarının değişmesine yol açacak oyların iptali gibi girişimler karşısında kendilerinin sine-i millet dönme kararı verebileceğini veya Güvenlik Konseyi’nden sürece müdahale etmesi için talepte bulunabileceklerini ortaya koymuştur.     Allavi açık bir şekilde 2 hakimin politik sürece müdahalesine izin vermeyeceklerini ancak “buna rağmen yine de bazı kararların ısrarla alınması halinde kendilerinin duruma tepki olarak tüm olasılıklara masada tutacaklarını bildirmişir.    “Başbakan ve Cumhurbaşkanın Görevi Bitmiştir”
Allavi’ye göre 7 Mart seçimlerinden sonra artık Irak’ta yasal anlamda bir hükümet veya cumhurbaşkanı bulunmamaktadır. Kendisinin ifadesiyle cumhurbaşkanlığı ve hükümet bitmiştir. Allavi’nin sözlerinden de anlaşıldığı üzere Irakiye Listesi’ne göre Maliki’nin esasında bir başbakan gibi davranması doğru değildir çünkü Maliki’nin devri açıkça bitmiştir. Allavi aynı durumun Cumhurbaşkanı Talabani için de geçerli olduğunu üstü kapalı bir şekilde belirtmiştir. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı dahil olmak üzere tüm ünvan ve yetkililerin yeniden ve ivedi olarak oluşturulması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu bir anlamda Maliki’nin seçimlerden sonra oyların yeniden sayılmasından güvenlik birimlerini kullanmaya kadar birçok durumda başbakan olarak yetki kullanmasına verilen tepkidir.   Önkoşulsuz Hükümet Müzakeresi Yapacak   Koalisyon pazarlıklarına dönük olarak da Allavi, Irakiye Listesi’nin seçim sonuçları açıklandıktan sonra her grupla konuşmaya ve görüşmeye hazır olduğunu açıklamıştır. Allavi şöyle konuşmuştur: “Bizler koalisyan pazarlıkları sırasında kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını ilkesel olarak benimsemekteyiz. Ayrıca bu süreçte karşıt blokların ortaya çıkmasına da karşıyız. Bizler karşıt bloklar doğuracak bir çaba içerisinde yer almadık ve tüm Iraklıların içerisinde yer alacağı bir siyasal süreçten yana politika belirledik. Olabildiğince tüm gruplara açık olacak bir hükümetin ortaya çıkmasından yanayız. Aynı zamanda Anayasaya saygılı bir hükümet de olmaladır”. Böylelikle Allavi’nin tüm gruplarla koalisyon pazarlığı yürütme konusunda ön şartı bulunmadığını görmekteyiz. Oysa Maliki gurubu birkaç gün önce yaptığı açıklamada Baasçı söyleleri benimseyen gruplarla görüşmelerde bulunmayacaklarını açıklamıştı. Allavi ise konuşmasının değişik yerlerinde üstü kapalı bir şekilde diğerlerini mezhepçi olmakla suçlamasına rağmen koalisyon görüşmeleri sırasında bu tür bir söylem kullanmaktan kaçınmaktadır.
  Bu noktada Allavi’nin kimlik tanımlaması da dikkat çekicidir. Allavi konuşmasının bir yerinde Iraklılık kimliğinin tarihsel açıdan bakıldığında da mezhep temelli olmadığını ileri sürmüştür. Örnek olarak da Irak’ta Şiilerin I. Dünya Savaşı ve sonrasında İngiltere’ye karşı bir direniş mücadesi yürüttüğünü belirtimiş ve bu mücadelenin sonucunda da İngiltere’nin Irak’ı doğrudan yönetmek yerine iktidarı Süni Arap olan Kral Faysal’a bıraktığını belirtmiştir. Nitekim Kral Faysal döneminde Allavi ailesinin politik sürece katıldığını bu noktada belirttikten sonra gene bu dönemde Sadr ailesinden bir başbakan adayının da olduğunu söylemek gerekir. Dolayısıyla Allavi’nin Kral Faysal dönemine yaptığı vurguda mezhepçilikten uzak bir Iraklılık kimliğinin yürütüldüğünü söylemesi dikkat çekicidir. Nitekim Şii mezhebine karşı ilk mezhepçi ve ayrılıkçı politikaların Krallık sonrasında kapsamlı bir şekilde uygulanmaya konulduğu bilinmektedir.     Allavi’nin Petrol Politikası   Allavi konuşmasında Irak’ın henüz bir petrol politikası ve yasası olmadığını eleştirel bir şekilde ifade etmiştir. Alalvi’ye göre kaynakların yönetimi, çokuluslu şirketlerle çalışma vs gibi konularda Irak’ın belirlenmiş herhangi bir resmi politikası bulunmamaktadır. Bununla birlikte Allavi Anayasa’da tüm petrol gelirlerinin merkezi hükümette aktarılacağının yazıldğını açık bir şekilde ifade etmiştir. Allavi’ye göre bir çok konuda olduğu gibi bu maddede de açık, belirgin ve anlaşılır detaylar bulunmadığından konu tartışmalı ve belirsiz hal almıştır. “Bu maddenin ne anlama geldiğinin seçimlerden sonra ortaya konulması gerekmektedir”. Allavi diğer konularda oldğu gibi petrol konusunda da anayasanın hazırlanması sırasında Amerikalıların müdahalesinin olumsuzluklara yol açtığını ifade etmiş ve günümüze gelindiğinde Anayasa’nın bir çok konuda tartışmalı maddeler içerdiği ortaya çıkmıştır.   Kerkük Sorunu, Tartışmalı Bölgeler ve Kürtlerle İttifak   Allavi’nin dinleyiciler tarafından kendisine sorulan bazı sorular içerisinde Kürtlerle itifak yapacağı yönündeki yorumlara olumsuz tepki vermemesi dikkat çekicidir. Allavi’nin Kürt gruplarla işbirliğine verdiği önem, Kürt gruplarla olan temaslarına ve ihtilaflı bölgelere ilişkin net ifadeler kullanmaktan çekinmesinden açıkça anlaşılmıştır. Doğal olarak Kürtlerle işbirliğinde en tartışmalı konular arasında Kerkük ve Musul sorunu gelmektedir. Allavi konuşmasının devamında bir ülke içinde tartışmalı toprakların olamayacağını ifade ederek bir anlamda sorunun varlığını kabul ettiğini ancak kavram olarak “tartışmalı topraklar” tabirinin kullanılmasına karşı olduğunu ifade etmiştir. Çünkü Allavi konuşmasında tartışmalı toprakların bulunduğu Musul’da 21 milletvekillliği kazandıkları ve Kerkük’te 6 milletvekiliği aldıkları söylemiş ve bir anlamda hem sorunun hem de çözümün Kürtlerle birlikte bir tarafı olduklarını ortaya koymuştur. Allavi “Açık söylemek gerekirse bu sorunları Başbakanların veya yetkilelerin alacağı tek başına kararın çözmesi mümkün değildir” diyerek Irakiye Listesi ile Kürt partilerinin birlikte çözümü getirecek aktörler olduğunu ifade etmiş olmaktadır.    “Musul Modeli Kerkük’e Örnek Olabilir”
Allavi’nin en önemli ifadelerinden biri şüphesiz, “Kardeşim Mesut Barzani’ye aramızdaki sorunları adım adım çözme önerisinde bulundum. İşe Musul’dan başladık” şeklindeki sözleriydi. Bilindiği üzere 2009 vilayet seçimlerinin hemen ardından Sünni Arapların listesi olan Hadba Listesi ile Kürt grupların listesi olan Musul Kardeşlik Listesi arasında sorunlar ortaya çıkmış ve Kardeşlik Listesi vilayet meclisinden çekilmişti. 7 Mart seçimlerinden hemen sonra iki taraf arasındaki sorunları çözmek amacıyla yürütülen görüşmelerin ardından ilk kez iki listenin temsilcileri İstanbul’da bir araya gelmişti. İstanbul toplantısının ardından iki liste arasındaki görüşmeler Irak’ta da sürmüş ve son olarak 24 Nisan 2010’da Musul Kardeşlik Listesi Başkanı Xisro Goran yaptığı açıklamada iki taraf arasındaki sorunların çözüme kavuşacağını önümüzdeki günlerde de kendilerinin Musul İl Meclisi’ndeki çalışmalara katılacağını ifade etmiştir. Goran’ın açıklamasından 4 gün sonra Ankara’daki konuşmasında Allavi anlaşmanın sağlandığını açık bir şekilde ifade etmiş ve Musul’da iki taraf arasında yetki paylaşımının başarılı bir şekilde çözümlendiğini bildirmiştir. Nitekim Kürt Listesinin Musul’daki seçim sonuçlarına yaptığı itirazı 27 Nisan’da da geri çekmiş olması Musul konusunda taraflar arasındaki sorunların çözümlendiğini göstermektedir.   Allavi de konuşmasında diyalog ve müzakere yöntemiyle Musul vileyetindeki sorunları çözdüklerini ifade ettikten sonra “Musul’daki yöntemin, modelin Kerkük’te de uygulanabileceğine inanmaktayım. Kerkük sorununda diyolog ve görüşmeler yoluyla çözüme kavuşabiliriz” demiştir. Allavi’ye göre 6 ay öncesine kadar Kürtlerle Araplar arasındaki ilişkinin düşmanlık boyutunda olduğu Musul’da çözüm bulunmuşsa bu model Kerkük’te de başarılı olabilir. Zira, çözümün zorluğunu kabul eden Allavi de sürecin hızlı olmayacağını ancak adım adım sorunların çözülebileceğini ifade etmiştir. Allavi’ye göre diyalog geliştirmek ve hiç kimseyi kırmadan, güçendirmeden ve suçlamadan karşılıklı saygı temelinde müzakelerde bulunmak gerekir. Kendisinin başbakanlığı döneminde sorunları çözüme kavuşturmak için BM’den teknik destek alarak bir komisyon kurduğunu belirten Allavi’ye gore, bu komisyon coğrafi, toplumsal ve demografik değişim ile tarihsel arka planı dikkate almak suretiyle tartışmalı topraklar sorunlarını çözüme kavuşturmayı hedeflemekteydi. Bu yöntemin daha önce başbakanlığı döneminde sorunların çözümü için taraflarca kabul edildiğini sözlerini ekleyen Allavi’nin, Maliki’den farklı olarak Kerkük sorununun varlığını kabul ettiğini ancak çözüm için de diyalog ve müzakere yöntemini benimsediği görülmektedir.   İran’la İlişkilere Bakışı     Allavi konuşmasının değişik bölümlerinde İran’ı açık bir şekilde Irak’ın içişlerine müdahale etmekle suçlamıştır. Allavi bir soru üzerine seçimlerden sonra en büyük blokların İran’ı ziyaret etmesine anlam veremediğini söylemiştir. Allavi şöyle konuşmuştur: “Seçimlerden sonra neden İran’ı ziyaret ettikleri konusunda bir fikre sahip değilim. Iran’la komşu bir ülke olmamıza ve aramızda bir ilişki olmasına rağmen şahsen herhangi bir davet almadım. Bana soracak olursanız İran’la karşılık saygıya dayalı bir ilişkimiz olmalıdır. Birbirimize saygı duymalı ve içişlerimize karışmamalıyız”. Allavi’ye göre her iki ülke politik süreci sorunlu hale getirecek girişimlerden kaçınmalıdır. Allavi’ye göre İran ile Irak arasındaki ilişkiler karşılık saygı temelinde gelişirse bundan tüm bölge de faydalanır; Irak’ın istikrarsızlığa sürüklenmesi halinde ise bundan tüm bölge olumsuz etkilenir. Mülteci sorunu, güvensizlik, istikrarsızlık tüm bölgeye yayılır ve Ürdün, Türkiye’ye kadar diğer bölge ülkeleri durumdan olumsuz etkilenir. Allavi bu nedenlerle, ayrımcılık yapmadan Irak’ın tüm komşularla iyi ilişkiler kurulmasından yana olduğunu kaydetmiştir. Sonuç olarak Allavi’nin İran’ın Irak politikasından duyduğu memnuniyetsizliğini yinelemiştir.   Türkiye ile Iraklı Gruplar Arasındaki İlişkilere Bakışı   Allavi Ankara konuşmasında Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istediklerinin altını çizmiş ve şunları söylemiştir: “Bizler demokrasilerin demokratik yöntemlerini benimsiyoruz. Türkiye de bu süreçte bize oldukça yardımcı olmuştur. Irak’ın yeniden yapılandırılması konusunda benim başbakanlığım döneminde Yeniden Yapılandırma Konseyi kurmuştuk. Bu birime Türkiye’nin de yer aldığı bölge ülkelerine daha fazla ayrıcalık tanınması talimatını vermiştim.” Türkiye’nin Irak’ın içişlerine müdahale etmediğini vurgulayan Allavi’ye göre Ankara Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecine aktif ve yapıcı bir destek vermektedir.

Bu noktada, Kürt gruplarla Sünni Araplar arasında Musul’daki sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla ilk toplantının İstanbul’da gerçekleştirildiğini hatırlatmakta yarar vardır. Çünkü, hükümeti kurma sürecinde en önemli sorunların başında Sünni Araplar ile Kürt gruplar arasındaki sorunlar bulunmaktaydı. Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyaretinin ardından Mesut Barzani’nin de resmen Ankara’ya davet edilmesi birlikte düşünülmesi gereken gelişmelerdir.   Bununla birlikte su konusunda Allavi’nin Türkiye’nin su konusunda tek başına kararlar almayacağını ifade etmesi dikkat çekicidir. Allavi’ye göre Ankara Irak’ın suyunu kesecek politikalar izlemeyecektir. Alavi, “Herkesin yararına olacak bir işbirliği sürecinden yanayız. Birlikte çalışarak diyalog yoluyla bir çözüm bulma taraftarıyız. Konunun uzmanları su meselesini tartışabilir. Işbirliğine dayalı bir çözüm ortaya çıkartılabilir” ifadelerini kullanmıştır.