İran–Batı Nükleer Anlaşmazlığının Çözümü: Kapsamlı Ortak Eylem Planı

Tartışmalı nükleer programı nedeniyle İran ile 5+1 grubu arasında aylardır devam eden müzakere sürecinde nihayet sona gelindi. Son olarak geçtiğimiz Haziran ayında Viyana’da bir araya gelen taraflar, 14 Temmuz’da yaptıkları ortak basın açıklamasıyla bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Böylece son on yılın en önemli uluslararası sorunlarında birisi diplomatik yollarla çözülebilmiştir. Peki bu anlaşma ne anlama gelmektedir? Bu çalışmada İran ile 5+1 grubu arasında yapılan anlaşma ana hatları değerlendirilmektedir.

Viyana Anlaşması’nın Mahiyeti
Bilindiği üzere uluslararası bir sorun olarak görülse de İran’ın nükleer programı üzerindeki ihtilafın en önemli tarafları ABD ile Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dahil olduğu Batı Avrupa ülkeleridir. Hatta bu nedenle sorun çoğu zaman ABD-İransorunu veya İran-Batı anlaşmazlığı olarak görülmüştür.  Son yıllarda hem İran hem de Amerikan yönetimlerinin sorunun diplomatik yollardan çözümü konusunda kararlı bir tutum almaları ve yapıcı yaklaşımı bu sonucun alınmasında etkili olmuştur.  Ruhani ve Obama yönetimlerinin siyasi tercihlerinin yanı sıra alternatif yolların maliyetinin ve risklerinin taraflar için yüksek olması diplomatik çözümü kolaylaştırmıştır. Fakat 5+1 grubunun üyeleri arasındaki önemli farklılıklar ile müzakerelerde ele alınan konuların son derece kapsamlı ve hassas olması nedeniyle anlaşmaya varılması kolay olmamıştır. Neredeyse 20 aydır devam eden müzakerelerde zaman zaman gerilimin arttığı medyaya yansımıştır. 30 Haziran’da bir karara varılması beklendiği halde müzakereler 14 gün daha devam etmiştir.

Taraflar ortak basın açıklaması ile ‘Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ (KOEP) üzerinde anlaşmaya vardıklarını duyurmuş, ama herhangi bir metin imzalamamıştır. Anlaşma, KOEP’in önümüzdeki günlerde BM Güvenlik Konseyi’ne  sunulmasıyla tamamlanmış olacaktır. Güvenlik Konseyi’nin KOEP’i onaylamasından 90 gün sonra anlaşma kabul edilmiş olacak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran tarafının anlaşmada belirtilen tedbirleri aldığını tespit etmesiyle birlikte yürürlüğe girecektir.80 sayfayı aşan ve 5 ekten müteşekkil anlaşmanın, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) detayları henüz kamuoyuna açıklanmamıştır, fakat anlaşmanın büyük ölçüde 2 Nisan’da Lozan’da mutabık kalınan temel parametreler üzerine inşa edildiği anlaşılmaktadır.

KOEP’in amacı İran’ın nükleer programının tamamıyla barışçı olmasının sağlanmasıdır. İran bu anlaşma ile hiçbir şart altında nükleer silah peşinde olmayacağını, geliştirmeyeceğini ve edinmeyeceğini taahhüt etmiştir. Bu çerçevede bütün uranyum zenginleştirme faaliyetleri, zenginleştirme kapasitesi ve elinde bulundurduğu zenginleştirilmiş uranyum stokununbelirli bir süre için kısıtlanmasını ‘gönüllü’ olarak kabul etmiştir.İran, ‘gönüllü’ olarak almayı taahhüt ettiği tedbirlerin yanı sıra KOEP’te ve eklerinde belirtilen ‘şeffaflık’ önlemlerinin uygulanmasının izlenmesi için UAEA’na izin verecektir.Nitekim bu anlaşma, ABD Başkanı Barak Obama’nın deyimiyle ‘güven ilişkisi üzerine değil denetim mekanizması üzerine’ bina edilmiştir. Dolayısıyla anlaşmanın özellikle Batılılar için en önemli kısmı İran’ın nükleer programının sıkı bir şekilde denetim altına alınmasıdır. Bu denetimin amacı İran’ı nükleer silah üretecek imkan ve kabiliyetlerden en az bir yıl süreyle uzak tutmaktır. Bu çerçevede UAEA, KOEP’de detaylı olarak belirtildiği üzere İran’ın bütün nükleer faaliyetlerini izleyecek, denetleyecek ve UAEA Yönetimi Kurulu’na ve BM Güvenlik Konseyi’ne düzenli raporlar sunacaktır.

İran için anlaşmanın iki önemli sonucu vardır. Bunlardan birincisi İran’ın nükleer haklarının tanınması, özellikle uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin serbest bırakılmasıdır. Nitekim uranyum zenginleştirme faaliyetleri belirli bir süre için kısıtlanmış olsa da İran’ın nükleer hakları tanınmıştır. İkincisi, İran’ın son on yıldır nükleer programı üzerindeki ihtilaflar nedeniyle maruz kaldığı ulusal ve uluslararası yaptırımların kaldırılmasıdır. KOEP kapsamında, UAEA’nın İran’ın nükleer programı ile ilgili taahhüt ettiği tedbirlerin yerine getirildiğini tespit etmesiyle birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin, AB’nin ve ABD’nin İran aleyhindeki yaptırımlarının kaldırılması kararlaştırılmıştır.

Müzakere sürecinin en zorlu konularından birisi İran’ın nükleer programının muhtemel askeri boyutları ile ilgili idi. Bu nedenle ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarında İran ile her türlü silah alışverişi yasaklanmış, İran’ın balistik füze programı yaptırımlar kapsamına dahil edilmişti. İran, bu yaptırımların da diğer finansal ve ekonomik yaptırımlarla birlikte kaldırılmasını isterken ABD, İran’ın programının ‘geçmişteki’ askeri boyutlarının açıklığa kavuşturulmasını istiyordu. Varılan anlaşma çerçevesinde İran’ın füze programıyla bağlantılı askeri yaptırımların 5 yıl süreyle devam etmesine karar verilmiştir. Ayrıca İran, nükleer silah taşıma kapasitesine sahip füze başlıkları ve patlatıcılar üzerinde çalışmamayı taahhüt etmiştir. Bu konuyla doğrudan bağlantılı Parchin üssü ile ilgili tarafların farklı bir düzenleme yaptıkları beyan edilmiş, fakat detaylar hakkında bilgi verilmemiştir.UAEA’nın İran’ın geçmiş nükleer faaliyetleri ve bu faaliyetlerin muhtemel askeri boyutları ile ilgili inceleme ve araştırmalar yapması, bu konuda hazırlayacağı raporu 15 Aralık’ta BM Güvenlik Konseyi’ne sunması öngörülmektedir.

Anlaşmanın en önemli kısımlarından birisi uygulamada ortaya çıkacak sorunların çözümü için bir düzenleme yapılmış olmasıdır. Buna göre 5+1 grubu ülkeleri ile İran’ın dahil olduğu ‘Ortak Komisyon’ oluşturulmuştur. Uygulamada karşılaşılacak sorunların ve tarafların şikayetlerinin bu komisyon tarafından çözüme kavuşturulması, çözüm bulunamaz ise BM Güvenlik Konseyi’ne durumun bildirilmesi öngörülmüştür.

Kazanımlar ve Tavizler
AB’nin Dış Politikadan Sorumlu Yüksek Komiseri Federika Mogherini ve İran Dişişleri Bakanı M. Cevad Zarif 14 Temmuz’da Viyana’da yaptıkları ortak basın açıklamasında KOEP’i ‘bütün tarafların çıkarlarını gözeten iyi bir anlaşma’ olarak nitelendirmiştir. Hem ABD Başkanı Obama, hem de İran Cumhurbaşkanı Ruhani anlaşmadan duydukları memnuniyeti ve anlaşmayı uygulamada kararlı olduklarını  ifade etmiştir.

Gerçekten de KOEP  tarafların temel beklentilerini karşılamaktadır. İran’ın nükleer hakları belirli bir süre için kısıtlanmış olsa da tanınmış, İran’a nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımların kaldırılması kabul edilmiştir. ABD açısından bakıldığında müzakere sürecinin başında İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulması talebinden vazgeçmiştir. Fakat İran’ın nükleer programına getirilen kısıtlamalar nedeniyle ‘gelecek on yılda İran’ın nükleer silah eşiğinden en az bir yıl uzakta tutulması’ sağlanmıştır. Ayrıca yapılacak düzenli ve kapsamlı denetimlerle İran’ın programının barışçıl amaçların dışına çıkması engellenecektir.

Müzakere sürecinde taraflar arasında en zor geçen konulardan birisi yaptırımların kaldırılması meselesi olmuştur. İran yaptırımların tamamen ve derhal kaldırılmasını talep ederken, ABD yaptırımların anlaşmanın uygulanmasına bağlı olarak kaldırılmasını ve uygulamada sorunlar çıkması durumunda tekrar devreye sokulmasını istiyordu.  KOEP çerçevesinde İran’ın yaptırımların kaldırılması talebi kabul edilmiş, ama ABD’nin istediği gibi uygulamada sorunlarla karşılaşılması durumunda yaptırımlarıntekrar yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.

Anlaşmaya ana hatları ile bakıldığında İran’ın ‘kırmızı çizgileri’nden bazı ‘tavizler’ verdiği görülmektedir. Birincisi, İran yaptırımların derhal ve koşulsuz kaldırılması konusudur. İran Rehberi Hamanei önceki yanlı raporlarından dolayı özellikle UAEA’na güvenmediklerini defalarca dile getirmiştir. Fakat KOEP’e göre yaptırımların kaldırılması için UAEA’nın düzenleyeceği raporlar belirleyici olacaktır.

İran’ın kırmızı çizgisi olarak ilan ettiği hususlardan birisi de askeri bölgelerin UAEA’nın denetimi dışında tutulmasıydı. Bu durum İran’ın fiilen Ek Protokolün uygulanmasına karşı çıkması olarak değerlendiriliyordu ki bu husus İran’ın nükleer programının muhtemel askeri boyutlarının ortaya çıkarılması açısından son derece önemli idi.  KOEP’e göre İran’ın Ek Protokolü onaylamasına kadar geçici olarak uygulanacağı belirtilmiştir. Bu konudaki eksikliği gidermek için UAEA ve İran arasında ‘İran nükleer programı hakkında geçmişte ve günümüzde tartışmalı hususların açıklığa kavuşturulması için bir yol haritası’ anlaşması imzalanmıştır.
 
Görüldüğü üzere hem ABD hem de İran, müzakerelerin başındaki taleplerinden kısmen vazgeçmiş, fakat temel amaçlarını karşılayan bir anlaşma yapmıştır. Bununla birlikte anlaşma ile ilgili iki hususun hatırlatılmasında fayda vardır. Birincisi, anlaşmanın yapılmış olması başarı ile uygulanacağı anlamına gelmemektedir. Anlaşmada öngörülen çözüm yoluna rağmen uygulamada çeşitli krizlerle karşılaşılması muhtemeldir. İkincisi, nükleer mesele, İran ile ABD ve Batı arasındaki anlaşmazlık noktalarından sadece birisidir. Bu anlaşma ile İran ve Batı arasındaki sorunlardan sadece birisi çözülmüştür. Dolayısıyla bu anlaşma kısa vadede İran ve Batı arasındaki ilişkilerin genel seyrini değiştirmeyecektir. Bununla birlikte onyıldan fazla bir süreden beri uluslararası politikanın gündeminde olan bir sorunun diplomatik yollardan çözümü, İran ve Batı arasında güven artırıcı bir rol oynayabilir ve İran-Batı ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.