İran'da Seçimler Bitti, Mücadele Devam Ediyor

Bayram Sinkaya, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü, Araştırma Görevlisi
İran’da 12 Haziran 2009 Cuma günü yapılan 10. Cumhurbaşkanlığı seçimi İran tarihinin en çekişmeli seçimi olmuştur. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad (radikal), eski Başbakan Mir Hüseyin Musavi (Reformcu), eski Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi (Reformcu) ve Eski Devrim Muhafızları komutanı Muhsin Rezai’nin (Muhafazakâr) yarıştığı seçimlere İran İçişleri Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre rekor bir katılım (yüzde 82) olmuştur. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, kullanılan oyların yüzde 62’sini alarak ikinci defa cumhurbaşkanı seçilmiş ve Reformcu aday Musavi de oyların yüzde 33’ünü almıştır.   Rakipler arasındaki çekişme, seçim kampanyası ve oylama süreci ile sınırlı kalmamış; tartışmalar seçim sonrasına da taşınmıştır. İran tarihinde ilk defa seçimleri kaybeden adaylar, seçimlerin koordinasyonunu üstlenen İçişleri Bakanlığı tarafından ilan edilen sonuçları kabul etmeyip seçimlere hile karıştırıldığını iddia ederek sonuçlara itiraz etmiştir. Bunun üzerine Tahran ve Tebriz başta olmak üzere birçok şehirde reform taraftarları seçim sonuçlarını protesto etmek için sokağa dökülmüş ancak gösteriler güç kullanılarak bastırılmıştır.   Dört yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kaybeden adaylar Haşimi Rafsancani ve Mehdi Kerrubi seçimlerde hile ve usulsüzlük yapıldığını iddia etmişler ancak bu iddialarında ısrarlı olmayıp şikâyetlerini “Allah’a havale” etmişlerdi. Bu seçimlerde de yine hile ve usulsüzlük yapılacağı endişesine kapılan adaylar halkın bu defa usulsüzlükler karşısında sessiz kalmayacağını kampanya sürecinde sık sık dile getirmişti. Reformcu adaylar Musevi ve Kerrubi seçimlerde usulsüzlükleri yakından izlemek ve önlemek amacıyla Seçim İzleme Komiteleri oluşturmuşlardı.   Reformcu adayların seçimlerde hile ve usulsüzlük yapılacağına dair endişelerine yol açan çeşitli nedenler vardı. Bunlardan birincisi seçmen sayısının belirsizliği olmuştur. Devlet İstatistik Kurumu, oy verebilecek kişilerin sayısının 51 milyon olduğunu iddia ederken Seçim Kurulu seçmen sayısının 46 milyon olduğunu ilan etmiştir. Kaygıları artıran bir başka neden ise seçimlerin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülmesi ve Anayasayı Koruyucular Şurası’nın gözlemcilerinin dışında bağımsız gözlemcilerin seçim sürecini izlemelerine izin verilmemesidir. Reformcu adayların endişelerinin en önemli kaynaklarından birisi de Devrim Muhafızları ve Besic’in siyasallaşması ve seçimlere müdahale etmesidir. Cumhurbaşkanı Ahmadinecad’ın en önemli destekçileri olan bu örgütlerin seçimlere Ahmedinecad lehine müdahale ettiği iddia edilmektedir. Seçimlerin yürütülmesinden sorumlu olan İçişleri Bakanı Sadegh Mahsouli’nin ve Seçim Kurulu Başkanı Karman Daneshju’nun Devrim Muhafızları’nın eski komutanları olması Reformcu adayların bu kaygılarını büsbütün artırmıştır.   Seçim İzleme Komitelerinin başkanları A. Muhteşemipur ve M. Elviri, seçimlerde usulsüzlük yapılması konusunda duydukları endişe nedeniyle kaleme aldıkları bir mektubu Haziran ayının başlarında seçimlerin denetiminden sorumlu olan Anayasayı Koruyucular Şurası Başkanı Ayetullah Ahmed Cenneti’ye göndermişlerdi. Bu mektupta İçişleri Bakanlığı’nın seçmen sayısının çok oldukça fazla sayıda oy pusulası ve ihtiyacın iki katı kadar mühür hazırladığı iddia edilmiştir. Mektupta ayrıca İçişleri Bakanı ile eyalet valilerinin gizli bir toplantı yaptığı ve seçim merkezlerinin güvenliğinin üçte birinin Devrim Muhafızları’na verildiği bildirilmiş ve bunlardan duyulan endişe dile getirilmiştir. Buna ilaveten bir grup İçişleri Bakanlığı çalışanı yayınladıkları bir açık mektupla, isim vermeden önemli Ayetullahlardan birisinin (Mesbah Yazdi olduğu sanılıyor) “İslam’ın korunması adına her şeyin yapılabileceğine” dair bir fetva verdiğini belirterek İçişleri Bakanlığı’nın oyları değiştirme ihtimali olduğunu dile getirmişlerdir.   İran’da seçimlerin usulüne uygunluğu konusundaki tartışmalar devam ederken, seçim sürecinde yaşanan renkli kampanyalar yoğun ilgi toplamıştır. Ahmedinecad dışındaki adaylar arasındaki en büyük fark, kampanyalarında kullandıkları renklerdi. Ahmedinecad İran bayrağının renklerini kullanırken Musevi yeşil, Rezai mavi ve Kerrubi beyaz renkleri yoğun olarak kullanmıştır. Kampanya süresinin son haftasına girildiğinde Musevi’nin popülaritesi iyice artmış ve Tahran’da yapılan görkemli gösteriler sayesinde “yeşil devrim” beklentileri ortaya çıkmıştır. Musevi taraftarları ve Batılılar İran’da yeşil devrim beklerken bu gelişmeler uzun yıllardan beri “Kadife Devrim / Renkli Devrim” kaygısını adeta bir paranoya haline getirmiş olan rejimin bekçilerinin ya da Devrim’in muhafızlarının kaygılarını somutlaştırmıştır. Bunun üzerine Devrim Muhafızları’nın Siyasal Bürosu’nun sorumlusu olan Yadollah Javani kaleme aldığı bir yazıda, “extremistler” olarak nitelendirdiği grupların İran’da Kadife Devrim yapmaya çalıştıklarını ve yöntemlerini de bu devrimlerden aldıklarını anımsatarak seçimlerde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla gösterilerin yapılmasına asla müsaade edilmeyeceğini belirtmiştir.   Buna rağmen Musevi daha oyların yarısı bile sayılmadan bir basın toplantısı düzenleyerek kendisinin açık ara farkla önde olduğunu ancak resmi sonuçların açıklanmasını beklediklerini söylemiştir. Bazı usulsüzlüklerin olduğunu iddia eden Musevi, yetkililerin bu sorunlarla uygun şekilde ilgilenmesini istemiştir. Buna rağmen Seçim Kurulu, Ahmedinecad’ın büyük bir oy farkı ile önde olduğunu açıklamıştır. Bunun üzerine Musevi açıkça birçok usulsüzlük yapıldığını iddia ederek seçim kurallarının alenen ihlal edildiğini, halktan gerçeklerin gizlendiğini ve bu tehlikeli oyuna gelmeyeceğini söylemiştir. Mehdi Kerrubi de usulsüzlük yapıldığı iddialarına destek vermiş ve seçim sonuçlarına itiraz edeceklerini belirtmiştir. Buna karşılık İran İçişleri Bakanlığı ve Anayasayı Koruyucular Şurası herhangi bir usulsüzlük olmadığını ileri sürmüş ve Ahmedinecad’ı seçimlerin galibi ilan etmiştir. Ahmedinecad’ın zaferinin ilan edilmesiyle göstericiler sokaklara çıkmış ve seçim sonuçlarını protesto etmeye başlamıştır. İran Rehberi Hamanei bir açıklama yaparak halkı seçimlere yoğun bir şekilde katılmasından dolayı kutlamış ve kaybeden adayların kışkırtıcı beyanlardan kaçınmalarını istemiştir.   Seçim sonuçları bir süre daha tartışılmaya devam edecektir. Nitekim Musevi taraftarları seçim sonuçlarına itiraz edip seçimlerin yenilenmesini isterken Ahmedinecad’ın destekçileri Musevi’yi kışkırtıcılıkla suçlamaktadır. Ancak İçişleri Bakanlığı, Anayasayı Koruyucular Şurası ve Rehber’in onayladığı sonuçların iptal edilmesi ya da değiştirilmesi artık imkânsızdır. Seçim sonuçlarının yeniden değerlendirilmesi bir tarafa, İran’daki mevcut rejim bu seçimleri büyük bir propaganda malzemesi olarak kullanacaktır. Zira rejim seçimlere katılım oranını halk nezdindeki meşruiyeti olarak görmektedir. 12 Haziran’da halkın seçimlere katılma oranı 30 Mart 1979 tarihindeki İslam Cumhuriyeti referandumundan sonraki en yüksek düzeyine çıkmıştır. Rehber Hamanei seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı açıklamada halkın seçimlere yüzde 80’in üzerinde katılmasının ve mevcut Cumhurbaşkanı’nın 24 milyondan fazla oy almasının bir zafer olduğunu ifade etmiştir. Hamanei’ye göre İran milleti devrimden 30 yıl sonra devrimci değerlerine hala sadık olduğunu ve bütün siyasi ve psikolojik baskılara rağmen bu yoldan dönmeyeceğini dost düşman herkese göstermiştir. Bununla birlikte rejimin temel niteliklerini kabul eden Reformcu adaylar seçim sonuçlarını protesto ederek oldu bittileri artık kolay kolay kabullenmeyeceklerini göstermişlerdir.   Ahmedinecad taraftarları seçim zaferini kutlamaya hazırlanırken seçimler üzerine yapılan tartışmalar İran’da siyasi kutuplaşmayı keskinleştirmektedir. Ahmedinecad’ın kampanya sürecinde kendinden önceki bütün yönetimleri (Musevi, Rafsancani, Hatemi) ve bir grup Geleneksel Muhafazakârı ciddi şekilde eleştirerek ateşlediği mücadele bundan sonra daha “şiddetli” olacaktır.