İran-Rusya Askeri İlişkileri ve Bölgesel Yansımaları

YOK YOK
İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı Mustafa Muhammed Neccar, Rus mevkidaşının resmi davetlisi olarak beraberindeki üst düzey bir heyetle 16 Şubat’ta Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Neccar, İran ve Rusya’nın bölgesel ve uluslararası düzeyde ortak tehdit ve fırsatlarla karşı karşıya olduklarını söylemiş, ortak çıkarların olduğu bu gibi konuların görüş alışverişinde bulunmayı gerektirdiğini ifade etmiştir. Savunma Bakanı Neccar’ın Rusya ziyareti ışığında, iki ülke arasında son dönemde artan askeri ilişkilerin ve bunun olası bölgesel yansımalarının dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir.     Rusya’nın 1990’ların sonunda silah ihracatından elde ettiği 3 milyar dolar, 2007 senesi itibariyle 7 milyar dolara yükselmiş, böylece Rusya silah ihracatında ABD’den sonra ikinci ülke konumuna gelmiştir. Çin ve Hindistan, Rusya’nın silah ihraç ettiği önemli ülkeler olmakla birlikte, son dönemde İran’ın da Rusya için önemli bir pazar haline geldiğini söylemek mümkündür. İran’ın Rusya’dan konvansiyonel silah temini, 1979 yılında Şah rejiminin sona ermesiyle başlamış, 1989 yılında Ayetullah Humeyni’nin ölümünden sonra Moskova-Tahran arasında önemli bir silah anlaşması yapılmıştır. 1995-2000 yılları arasında Rusya, ABD ile yapmış olduğu bir anlaşma gereğince İran’la gelişmiş silah ticaretini askıya almış olsa da, 2000’li yıllardan sonra Rusya’nın İran’la olan silah ticareti hızlı bir şekilde artmıştır. İran ve Rusya’nın askeri alandaki ilişkilerinin bölgesel yansımaları dikkat çekicidir. İran’ın nükleer programından dolayı yaptırım kararlarının gündemde olduğu bir süreçte, İran’ın Rusya ile olan silah anlaşmaları ABD ve İsrail’in tepkisini çekmektedir. İsrail, İran ve Rusya arasındaki bu anlaşmalarla, İran’a uygulanan yaptırımların zarar gördüğünü savunmaktadır. ABD’nin ise İran-Rusya ilişkilerini daha geniş perspektiften değerlendirdiğini söylemek mümkündür. Rusya’nın İran dâhil ABD karşıtı olan birçok ülkeyle silah anlaşması yapması, ABD’ye karşı bir güç dengesinin kurulma çabası olarak algılanmaktadır. Birkaç ay evvel dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice, Rusya’nın söz konusu ülkelerle silah ticaretini sert bir dille eleştirmiş, Rusya’yı Dünya Ticaret Örgütü ile Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü üyeliğini engellemekle tehdit etmiştir.   Diğer taraftan ABD ve İsrail, İran’ın Rusya’dan gelişmiş silah ve savunma sistemlerini temin etmesinden, İran’a olası bir askeri operasyonu zorlaştıracağı için rahatsız duymaktadır. Bu nedenle, son dönemdeki İran-Rusya silah anlaşmalarının S-300 füzelerini kapsayıp kapsamadığıyla yakından ilgilenmektedirler. 16 Şubat’ta İran Savunma Bakanı ve beraberindeki heyetin Rusya’daki temasları da bu nedenle yakından takip edilmektedir. Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in, devlet başkanı görevindeyken ABD ve İsrail’e İran’a S-300 füzelerini satmayacakları teminatını vermiş olması, İsrail’in endişesini hafifletmemiştir. Geçtiğimiz ay Rusya’da devlete ait silah şirketlerinden Rosoboronexport’un başkanı, Tahran’a S-300 füzelerinin satılması konusunun siyasi bir karar olduğunu söylemiş, Devlet Başkanı ve hükümetin karar vermesi durumunda bu satışın gerçekleşebileceğini ifade etmiştir. İran Savunma Bakanı Neccar’ın Rusya ziyareti sırasında, Rosoboronexport’un sözcüsü Vyasheslav Davydenko’nun bu konuda bir değişikliğin olmadığını ifade etmesine rağmen, Rusya’nın ABD’nin Doğu Avrupa’ya konuşlandırmak istediği füze savunma sistemlerine karşılık İran’a S-300 füzelerini satmayı siyasi bir manivela olarak kullanabileceği iddiaları mevcuttur.   Sonuç olarak, 2003 Irak savaşından sonra İran-Rusya ilişkilerinde yaşanan yakınlaşmanın nedenleri, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki bölgesel gelişmelerde aranabilir. Bundan dolayı, ikili ilişkilerde stratejik bir ortaklıktan söz etmek henüz mümkün değildir. Ancak iki ülke arasındaki askeri alandaki ilişkilerin bölgesel anlamda güvenlik dengelerini etkileyebileceği bir gerçektir. Diğer taraftan İran, Rusya’nın gölgesinde bir güç olmaktan ziyade bağımsız bir bölgesel güç olma gayretindedir. Bu nedenle, İran Savunma Bakanı’nın Rusya ziyaretinde, İran’ın askeri gücünün kendi içindeki potansiyele dayandığını vurgulaması dikkat çekicidir. İran böylece, Rusya’yla S-300 füzeleriyle ilgili bir anlaşmaya varamaması durumunda savunma gücünde önemli bir zafiyet oluşmayacağı mesajını vermiştir. Bu mesajın muhatapları tarafından nasıl algılandığı ise ayrı bir inceleme konusudur.