İran-Türkiye Ticaret ve Ekonomik İşbirliğinin Geliştirilmesi Konferansı ve İkili İlişkiler


Türkiye-İran ilişkilerinin ekonomi boyutu daima önemli olmuştur. Ancak son yıllarda ikili ilişkilerin ekonomi ekseninde yaşanan ilerleme dikkat çekicidir. 2006 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tahran ziyareti sırasında dönemin İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Parviz Davudi ile yaptığı görüşmede, 2004 yılındaki ziyaretinde 1.2 milyar dolar olan ve 5 milyar dolar olarak hedefledikleri ticaret hacminin 7 milyar dolara yükselmesinden duyduğu memnuniyeti bildirmiş ve yeni hedefi 10 milyar dolar olarak belirtmiştir. 2008 yılı itibariyle de bu hedef, 20 milyar dolara yükseltilmiştir. Nitekim, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, 2008 yılının Kasım ayında 20. Dönem Türkiye-İran Karma Ekonomik Komisyon toplantıları için Tahran’da bulunan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’le görüşmesinde, 2011 yılında ticaret hacminin 20 milyar dolara ulaşması hedefini, mevcut potansiyeller dikkate alındığında gerçekleşmesi mümkün bir hedef olarak yorumlamıştır.   Türkiye-İran arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi çerçevesinde, 27 Ocak tarihinde Tahran’da “İran-Türkiye Ticaret ve Ekonomik İşbirliğinin Geliştirilmesi” konulu bir konferans düzenlenmiştir. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, 160 kişilik Türk iş adamları heyetiyle Tahran’a uçmadan evvel bu ziyaretin, Türkiye’nin komşularıyla ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirme politikaları çerçevesinde yapıldığını söylemiş, bu ziyarette Türkiye’den demir-çelik, otomotiv, elektrik-elektronik, plastik-kauçuk, kozmetik, deri ve tekstil, ev eşyaları, aydınlatma ve inşaat malzemeleriyle diğer sektörlerden temsilcilerin yer aldığını ifade etmiştir.  Tahran’da yapılan konferansa İran Ticaret Bakanı Mesud Mirkazemi de katılmış, gümrük, ulaşım ve vergi alanlarında yapılan anlaşmalarla iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştiğini vurgulamıştır.  Devlet Bakanı Tüzmen de iki ülke arasında artan ekonomik ilişkilere değinerek ticaret hacminin 20 milyar doları bulabileceğini yinelemiş, ikili ilişkilerde bankacılık ve gümrükte yapılan işbirliğinin yanı sıra enerji sektöründe işbirliğinin ve altyapı yatırımlarının arttırılması gerektiğini ifade etmiştir. Türkiye’nin İran’da 10 milyar dolarlık bir yatırım yapmaya hazır olduğunu, bunun 6 milyarının enerji sektöründe olacağı da ifade edilmiştir.   İran’ın nükleer programının Batılı ülkeler tarafından uluslararası bir sorun olarak algılanmasıyla beraber, Türkiye-İran arasında ekonomik ilişkiler, sadece iki ülkeyi ilgilendiren bir husus olmaktan çıkmış, ABD ve Avrupa Birliği tarafından da dikkatle izlenen bir konuya dönüşmüştür. Batılı ülkeler, İran’ın nükleer programından dolayı uyguladıkları ekonomik yaptırımlar çerçevesinde Türkiye’nin de İran’la olan ekonomik ilişkilerini gözden geçirmesini beklemektedirler. Türkiye ise bu konudaki politikalarını, ekonomik gereksinimleri doğrultusunda şekillendirmeye devam etmektedir. Gerçi ABD-İran ilişkilerinin Türkiye-İran ilişkilerine yansıması ve Türkiye’nin ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmekte ısrarcı olması yeni bir olgu değildir. Örneğin, 1996 yılında ABD, İran-Libya Yaptırım Kanunu (Iran-Libya Sanctions Act – ILSA ) çerçevesinde, Libya ve İran’la iş yapan uluslararası şirketlerin yaptırımlara uymasını istemiş, Türkiye bu yaptırım kararına karşı gelerek İran’la olan ticari ilişkilerini geliştirmiştir. Türkiye, ILSA’nın İran’la olan ticari ilişkilerini kapsamadığında ısrar etmiş, Türkiye-İran arasında Ağustos 1996 yılında imzalanan 20 milyar dolarlık doğalgaz anlaşmasının, ILSA’nın kabulünden önce Mayıs 1995’te kabul edildiği için yaptırım kararları içerisinde değerlendirilemeyeceğini savunmuştur. Bugünkü durumda da Türkiye’nin, İran’la olan ekonomik ilişkilerini devam ettirmeye ve geliştirmeye kararlı olduğunu söylemek mümkündür. İran’ın nükleer programından dolayı yaptırım kararlarının gündemde olduğu 2008 yılında Türkiye, İran’la enerji sektöründeki işbirliğini arttırma amacıyla mutabakat anlaşması imzalamıştır. Geçtiğimiz haftalarda Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Politika Merkezinde konuşma yapan Başbakan Erdoğan da Türkiye’nin İran’la ilişkilerini kesmesi yönünde yapılan telkinlere sert bir şekilde yanıt vererek ikili ilişkilerde ticaret hacminin 10 milyar doları aştığını ve Türkiye’nin İran’dan 10 milyar m3 doğal gaz ithal ettiğini vurgulamıştır.  Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının ’sini İran’dan karşıladığı ve Türkiye-İran ticari ilişkilerinde dengenin İran lehine olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin İran’la ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirme niyeti anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz hafta Tahran’da gerçekleştirilen “İran-Türkiye Ekonomik ve Ticari İşbirliğinin Geliştirilmesi” adlı konferans da bu çerçevede değerlendirilmelidir.   Sonuç olarak, Türkiye-İran ekonomik ilişkileri gelişerek devam etmektedir. Ancak İran’ın nükleer programından dolayı ekonomik yaptırımların arttırılması gündeme gelirse veya İran’a yönelik askeri operasyon seçeneği uygulanmaya başlanırsa Türkiye’nin İran’la ekonomik ilişkilerini veya ABD/AB ve İsrail’le ilişkilerini gözden geçirmesi gerekebilir.