İsrail-Hamas Savaşı: Yemen’deki Husiler Nasıl Bir Rol Oynayabilir?

İsrail'in Gazze'ye yönelik daha kapsamlı bir saldırısı, “Direniş Ekseni” olarak adlandırılan ve Lübnan Hizbullahı, Irak ve Suriye’deki Şii gruplar/milisler ve Yemen'deki Husi hareketini de içeren İran liderliğindeki bölgesel ağın gerilimi tırmandırması riskini taşımaktadır. Bu ittifakta Hizbullah’ın savaşa tamamen dâhil olmak istemediği Hasan Nasrallah’ın sözlerinden anlaşılmaktadır. Hizbullah Lideri Nasrallah, savaşın başlamasından bu yana kamuoyuna yaptığı ilk konuşmasında (3 Kasım), Irak ve Suriye'deki ABD üslerinin Iraklı aktörler tarafından yakın zamanda hedef alınmasını ve Husi hareketinin İsrail'e yönelik son saldırı girişimini selamlarken, yine de Hizbullah'ın savaşa tamamen dâhil olduğunu açıklamaktan kaçınmıştır. Tahran ise Gazze savaşını sona erdirmek için siyasi yollar ararken İsrail ile topyekûn çatışmadan kaçınma çabası içindedir. Ayrıca İran’ın savaşın Lübnan’a sıçramaması yönünde de itidalli davrandığı görülmektedir. Ancak Yemen’in daha az riskli bir bölge olarak “Direniş Ekseni”nin fırlatma rampası olarak seçildiği ve İsrail’in iki ateş arasında kaldığı psikolojisi yaratılmak istenmektedir. Zira Husiler, 31 Ekim Salı günü İsrail'e insansız hava araçları (İHA) ve roketler fırlatarak İsrail’e karşı savaş ilan ettiğini açıklamıştır. Ayrıca Husiler, Eilat'a yapılan insansız hava aracı saldırısını üstlenmiştir. Husiler’in İsrail-Hamas çatışmasına resmen dâhil olması, İran'ın Gazze savaşının "yeni cephelerin açılmasını" tetikleyebileceği yönündeki uyarılarının ardından gelmiştir. Yemen'den başlatılan saldırılar, Husiler’in İsrail için ne kadar gerçek bir tehdit oluşturduğu ve Gazze savaşının gidişatını nasıl etkileyebileceği yönünde soruları gündeme getirmektedir.

Son yıllarda Husiler’in İran'ın yardımıyla hassas güdümlü roketler, balistik ve seyir füzelerinin yanı sıra gemisavar mermileri ürettiği düşünülmektedir. Ayrıca Husi hareketinin, İran ve Hizbullah’tan teknik eğitim aldığı ve insansız hava araçları üretme becerisi de kazandığı bilinmektedir. Bu bağlamda geçen hafta İsrail, Yemen'den fırlatılmış ve Eilat liman kentine yönlendirilen bir balistik füzeyi Arrow füze savunma sistemini kullanarak başarıyla etkisiz hâle getirdiğini açıklamıştır. İsrail Savunma Kuvvetleri, bu önleme operasyonu hakkında sınırlı bilgi sunsa da hava kuvvetlerinin hipersonik bir önleme sistemi kullanarak gelen füzeleri uzayda etkisiz hâle getirmek amacıyla Arrow 2 sisteminin birden fazla bataryasını devreye soktuğu belirtilmektedir. İsrail Savunma Bakanlığı, bu önleme anını gösteren bir videoyu paylaşmıştır. Pentagon ise daha önce yaptığı açıklamada, ABD Donanmasına ait USS Carney destroyerinin Yemen'den İsrail'i hedef alabilecek füze ve insansız hava araçlarını düşürdüğünü duyurmuştur.

Bu saldırılar, Husiler’in İsrail'i hedef alabilecek menzilli sistemlere sahip olduklarını göstermektedir. Ayrıca Husiler, balistik füzelerin yanı sıra seyir füzeleri konusunda "Kudüs serisi" olarak adlandırılan 1650 km menzilli sistemlere sahiptir. Daha önce 2019'da Suudi Aramco petrol tesislerine yapılan saldırıda kullanılmışlardır. Husiler aynı zamanda "Tufan" olarak bilinen bir balistik füze de sergilemişlerdir. Bu güdümsüz silahın, 1650-1950 km arası bir menzile sahip olması beklenmektedir. Ayrıca insansız hava araçları konusunda, Husiler’in "Samed" adı verilen bir İHA'nın farklı versiyonlarına sahip olduğu görülmektedir. Bu İHA'nın daha küçük ve daha büyük varyasyonları bulunmaktadır.  Husiler’in İsrail'e karşı insansız hava araçları, balistik ve seyir füzeleri kullanma tehdidini ortaya koymaları, hava savunmasını aşmak için yaygın bir taktik olsa da İsrail ile Yemen arasındaki uzaklık göz önüne alındığında, bu stratejiyi uygulamak oldukça zordur. Hizbullah gibi yakın konumda bulunan bir grup, günde 1.000 roket fırlatabiliyorsa savunma sistemlerini zorlayabilir. Ancak daha uzaktan eş zamanlı olarak düzinelerce insansız hava aracı ve füze fırlatabilen bir güç, hava savunmasını aşmayı çok daha zor hâle getirebilir. Husiler’in insansız hava araçları yavaş, seyir füzeleri diğer sistemlere kıyasla hâlâ oldukça yavaş ve balistik füzeleri çok isabetli görünmemektedir. Buna ek olarak, İsrail'e ulaşmak için katedilmesi gereken mesafe göz önüne alındığında, mevcut hava savunmalarını alt etmek ise çok zordur.

Teknik olarak değerlendirildiğinde, Yemen, İsrail'e karşı doğrudan bir askerî tehdit oluşturacak konumda değildir. Husiler’in mevcut yetenekleri, İsrail tarafından etkili şekilde savunulabilecek bir tehdit seviyesindedir. Bununla birlikte, Husiler Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılar için oldukça avantajlı bir jeostratejik konuma sahiptir. Bu, İran'ın niyetleri konusunda bazı ipuçları sunmaktadır. İran'ın, Hürmüz Boğazı'nda uyguladığı stratejiyi Bab’ül Mendep’e taşıması düşünülebilir. Bab’ül Mendep Boğazı üzerinde stratejik bir konuma sahip olan Yemen, uzun zamandır bölgesel jeopolitiğin merkezinde yer almaktadır. Boğaz, Yemen ile Cibuti'yi ve Asya ile Afrika'yı birbirinden ayırarak Kızıldeniz'i Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'na bağlamaktadır. Bu durum İran'ın Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı'nda bölgenin petrol ihracatının büyük bir kısmının geçtiği gemilere tehdit oluşturabilecekleri gibi şimdi de dünyanın en önemli enerji nakil yollarından biri ve Süveyş Kanalı'ndaki hayati bir nakliye arteri olan Bab’ül Mendep Boğazı'nda Yemen'deki vekilleri aracılığıyla aynı taktiği kullanabileceklerini göstermektedir. Bu bağlamda, Husiler’in İran'dan önemli miktarda gemisavar füzesi temin ettiği bilinmektedir.   ABD Donanması gibi donanmaya sahip bir ülke, bu tür saldırılara karşı etkili bir savunma kapasitesine sahiptir. Ancak İsrail'in sivil denizcilik gibi hassas alanları da düşünüldüğünde, bu tür tehditler ciddi bir endişe kaynağı olabilir. Bu nedenle İsrail'in bu tehdide karşı nasıl bir strateji izleyeceği belirsizdir.

Husiler’in İsrail'e karşı açık savaş ilanının değerlendirilmesi gereken bir yönü de kendilerinin dönüşüm süreci hakkında doneler sunmasıdır. Bu ilan, Yemen'deki hareketin İran liderliğindeki “Direniş Ekseni” olarak bilinen ittifakın bir parçası hâline gelmesini pekiştirdiğini ve Hizbullah gibi tam anlamıyla İran'a müzahir olma yolunda ilerlediğini göstermektedir. Husiler, yerel bir hareket olarak doğmuş olsalar da şimdi İran'ın etkisi altında bölgesel hedeflere yönelmektedir. Ayrıca, İsrail'in Gazze'deki saldırıları nedeniyle Arap kamuoylarının öfkelendiği bir dönemde Husiler, özellikle Körfez medyasında uzun yıllar süren sert eleştirilere rağmen bölgesel meşruiyetlerini inşa etmek için önemli bir fırsat elde etmiş gibi görünmektedir.