Kazımi’nin Ulusal Diyalog Çabası Sonuç Veriyor mu?

Irak’ta 10 Ekim 2021 seçimlerinin ardından yaklaşık 11 aydır kurulamayan ve bu yüzden neredeyse tamamen kilitlenen siyasal süreç yeni bir aşamaya girdi. 2021 seçimlerinin galibi olan ancak istediği “ulusal çoğunluk hükûmetini” kuramadığı için siyasal süreçten çekilen ve milletvekilleri istifa eden Mukteda es-Sadr’ın, önce rekabet içerisinde olduğu ve başbakanlığı döneminden bu yana kişisel husumet yaşadığı Nuri el-Maliki’nin ses kayıtlarının çıkması, sonrasında da Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin ortak başbakan adayı belirlemesi ile taraftarlarını protesto gösterilerine yönlendirdiği bir ortam oluştu.

Sadr taraftarları devlet kurumları ve büyükelçiliklerin bulunduğu “Yeşil Bölge’de” protesto gösterileri başlatmış, hatta Irak Parlamentosuna girerek oturma eylemi yapmıştı. Göstericiler, Sadr’ın çağrısıyla parlamentoyu terk etmelerine rağmen Yeşil Bölge’deki oturma eylemlerini sürdürdü. Buna karşılık Şii Koordinasyon Çerçevesi taraftarlarının da sokağa çıkması, silahlı güçlere sahip her iki tarafın karşı karşıya gelme ihtimalini ortaya çıkardı. Bu süreçte Sadr’ın Irak Yüksek Yargı Konseyinden parlamentoyu feshetmesini talep etmesi de gerginliği giderek arttıran bir gelişme oldu.

Bu gelişmelerin ardından Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi tüm taraflara “ulusal diyalog” yoluyla Irak’ın geleceğine dair ortak bir karar alınmasını talep eden bir çağrı yaptı. Kazımi’nin ulusal diyalog çağrısının ardından, 17 Ağustos’ta gerçekleştirilen ancak Sadr’ın temsilci göndermediği ulusal diyalog toplantısına Irak’taki etkin siyasi güçlerin tamamı katıldı. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik el-Zeydan ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert ile ülkedeki Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve Hristiyan topluluklarının temsilcileri de yer aldı.

Ulusal diyalog toplantısında anayasal çerçevede erken seçim yapılması konusunda mutabık kalındığı açıklandı. Toplantıda, anayasal çerçevede bir yol haritası çizilmesi için ulusal diyalog toplantılarına devam edilmesi kararı alınırken, liderler Sadr Hareketi'ne söz konusu ulusal diyalog toplantılarına katılma çağrısında da bulundu. Ancak Sadr söz konusu toplantıların faydasız olduğunu ifade ederek, toplantılara katılmayacakları yönünde bir tavır benimsediğini gösterdi. Zira Sadr, anayasa, yargı yönetimi ve rejim değişikliğiyle erken seçim yapılmasını istiyor. Özellikle yargının bağımsız olmadığını dile getiren Sadr, siyasallaştığını iddia ettiği Yüksek Yargı Konseyinin parlamentoyu feshetmesini talep ederek, destekçilerinden de parlamentonun feshedilmesi için mahkemeye başvurmalarını istemişti. Bunun üzerine parlamentonun feshedilmesi için davalar açıldı. Nitekim Irak Yüksek Yargı Konseyi, 23 Ağustos’ta davaların görüşülmesi için toplantı yaptığı sırada, Sadr taraftarlarının Yüksek Yargı Konseyi binasının önünde protestolara başlamasıyla toplantıyı iptal eden konseyin, kendisine bağlı tüm mahkemeler ile Federal Mahkemedeki adli işlemleri askıya alma kararı verdiği açıklandı. Bunun üzerine Mısır’a bir ziyaret düzenleyen Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi de ziyaretini yarıda keserek Irak’a dönme kararı aldı.

Tüm bu süreçte yaşananların ülkedeki kaosu derinleştirdiği görülüyor. Özellikle ülke idaresindeki sıkıntıların siyasi süreçteki problemlerle perçinlenmesi ülke yönetimindeki ayrışmaları derinleştirdiği gibi yeni adımlar atılmasının da önüne geçiyor. Nitekim en son Irak Maliye Bakanı Muhammed Allavi’nin istifası, mevcut sürecin dahi yönetilmesinin ne kadar zor olduğunun göstergesi.

Bu noktada Mukteda es-Sadr’ın, kaos yönetimi ile süreci yönlendirmeye devam ettiğini söylemek mümkün. Zira Sadr’ın tüm taleplerinin yerine getirilmesi mümkün olmamakla birlikte, Sadr’ın olmadığı bir toplantıda, bütün siyasal grupların Sadr’ın “erken seçim” talebi üzerinde uzlaşmış bir görüş ortaya koymaları, Sadr’ın etki kapasitesini gösterdiği gibi, Sadr’la uzlaşma isteğine dair bir mesaj niteliği de taşıyor. Bu noktada Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin erken seçim başta olmak üzere Sadr’ın taleplerinin değerlendirileceği merci olarak Irak Parlamentosunu işaret etmesine rağmen ulusal diyalog toplantısında erken seçimlere sıcak bakılmasının sınırlı bir ilerlemeye işaret ettiğini söylemek mümkün. Sadr Hareketi tarafından bakıldığında ise parlamentoda yer alan Sadr Bloku milletvekillerinin istifa etmesi ve Sadr’ın gösterilerle toplumsal muhalefete ve sokak hareketlerine dönmesi, Sadr’ın mevcut siyasal yapı dışında bir çözüm aradığının ve siyaseti buna zorladığının bir işareti. Bu noktada Sadr’ın yeni bir siyasal ortamı ve denklemi Irak siyasetine yerleştirmekte ve mevcut sistemi de kontrol etmekte ısrarlı olduğu görülüyor. Bu doğrultuda hem amaç hem de yöntem açısından Şii Koordinasyon Çerçevesi’nden ayrılan Sadr Hareketi’nin, ulusal diyalog toplantısına temsilci göndermemesi, toplantının başarılı olamadığının işareti olarak değerlendirilebilir. Zira Sadr taraftarlarının Yüksek Yargı Konseyinin çalışmalarını dahi durduracak bir eylem kapasitesine ulaşmaları, yasama, yargı ve yürütme erklerini çalışmaz hâle sokuyor. Bu noktada önce protesto gösterileriyle parlamentoya girerek yasama organını “kadük” hâle getiren Sadr taraftarlarının, son olarak yargı süreçlerini de işlemez hâle getirmesi, yürütme erkini de tehdit altına sokuyor.

Irak Başbakanı Kazımi’nin Mısır’da liderler düzeyinde yapılan Arap Liderleri Zirvesi’nden erken dönmesi, Kazımi’nin de endişelendiğinin göstergesi. Bu noktada mevcut hükûmetin devam ettiği düşünüldüğünde Sadr’ın hükûmet çalışmalarına yön vermek isteyeceği söylenebilir. Bununla birlikte ulusal diyalog sürecinde ortaya çıkan mutabakatta da olduğu gibi erken seçim kararı alınması durumunda Sadr’ın kendi kazançlarını arttıracağı bir sistemi dayatmak için yürütme üzerindeki baskısını arttırmak isteyeceğini söylemek mümkün. Bu, mevcut siyasi yapıdaki pay sahipleriyle Sadr’ı daha fazla karşı karşıya getirebilecek bir durum. Böyle olması durumunda Irak’taki kaosun derinleşmesi işten bile değil.

Bu makale 24 Ağustos 2022 tarihinde Rudaw internet sitesinde "Kazimi’nin Ulusal Diyalog Çabası Sonuç Veriyor mu?" başlığıyla yayımlanmıştır.