Küresel Risk 2015 Raporu Su Krizini Ön Plana Çıkardı

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı, ORSAM Su Programı
Bu hafta yapılacak Davos Zirvesi öncesi, Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı 10. Küresel Risk raporu 2015, küresel riskleri açıkladı. Bu yıl yayımlanan raporda ilk on olasılık sıralamasına göre dünya riskleri, bir numarada ülkeler arası çatışma olarak yer bulurken, ulusal yönetim, işsizlik, devletlerin çökmesi,  ulusal yönetimlerin başarısızlığı, siber ataklar ve veri kaçakçılığı/hırsızlığı da listede yerini almıştır. Bu risklerle birlikte olağanüstü hava olayları, afetler, iklim değişimi ve su krizi de olası riskler listesinde yerini almaktadır. Etki dereceleri sıralamasına göre tehditlerde ise su krizi birinci sırada, iklimsel değişikliklere uyum hataları da beşinci sırada, biyolojik çeşitlilik kayıpları ve eko sistem çöküşü ise onuncu sırada yer almaktadır.
 
Su krizine ilişkin senaryolar son 30 yıldır dünya gündemde yerini almaktadır.  Bilindiği gibi dünyada tespit edilmiş suyun yüzde 97’5’i okyanus ve denizlerde muhafaza edilmektedir. Geriye kalan yüzde 2,5’lik miktar ise tatlı sudur. Fakat tatlı suyun %68,7’si buzullarda (%0,8’i Tiyal Tabakasında), %30,1’i yeraltısuyu olarak, %0,4’ü ise atmosfer ve yüzeyde bulunmaktadır. Söz konusu 0,4’lük oranın %67,4’ü tatlı su göllerinde, %8,5’i sulak alanlarda, %12,2’si toprak nemi olarak, %1,6’sı nehirlerde, %9,5’i atmosferde ve %0,8’i bitki ve hayvanlarda bulunmaktadır. Ekonomik olarak ulaşabildiğimiz su kaynağı miktarı çok azdır ve bu miktar dünya yüzeyinde eşit olarak dağılmamıştır.
 
Dünya nüfusunun artması, artan nüfusun beslenmesi, kentlerin büyümesi, çevresel bozulma, iklim değişimi ve evsel ve sanayi atıklarının doğaya arıtılmadan deşarj edilmesi, su kaynaklarına erişimi ve kalitesine ilişkin sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Su sıkıntısı gerek kurak dönemler, gerekse kronik su kıtlığı yaşayan bölgelerin gün geçtikçe artması nedeniyle son 20 yıldır inkar edilemez bir gerçek olarak kabul edilmektedir.
 
Küresel Risk Raporu 2015 içerisinde de su krizi ve etkilerine değinilmiştir. Dünyada su kaynakları en yoğun olarak tarım sektöründe artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak üzere kullanılmaktadır. Küresel su tüketiminde yüzde 70 oranına sahip olan tarım sektörü için Dünya Bankası’nın yaptığı projeksiyona göre 2030 yılında artan nüfus ve değişen beslenme şekli nedeniyle gıda üretiminin yüzde 50 oranında artacağı öngörülmektedir. Gıda üretimde su kaynaklarının yoğun bir şekilde kullanımı aslında sulama metotları ile doğru orantılıdır. Geleneksel sulama yönetmelerinde su kayıpları yüzde 30-40 oranlarına sahipken, modern sulama tekniklerinde bu miktar en fazla yüzde 10’dur. Dünya genelinde ise halen geleneksel sulama yöntemlerinin uygulanma oranı halen yüksektir.  Rapora göre, küresel su ihtiyacına ilişkin öngörülerde 2030 yılında bugün ki sürdürülebilir su arzının yüzde 40 oranında artacağı öngörülmektedir. Ayrıca, su ve enerji bağlamında Uluslararası Enerji Ajansı, 2035 yılında enerji üretimi için tüketilecek suyun yüzde 85 oranında artacağı öngörmektedir.
 
İklim değişimi de raporda yer alan risklerden biridir. Uzmanların ifadesiyle, iklim değişiminin ilk kurbanı su kaynaklarıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2014 raporuna göre, yeni iklim koşulları nedeniyle su sıkıntısı ve su sıkıntısından etkilenen insan nüfusu da artacaktır. Özellikle yarı kurak-kurak iklim kuşağında yer alan bölgelerde artan su talebinin karşılanması, mevcut iklim değişiminin yarattığı zafiyetlerin bilgi olarak depolanması ve su kaynakları yönetimlerinin yeni şartlara adapte edilmesi ile sağlanmalıdır.  Raporda da belirtildiği gibi mevcutta su sıkıntısı sorunu yaşayan yarı kurak-kurak iklim kuşağındaki ülkelerde sorun kronik bir hal alacaktır. Yine yapılan projeksiyonlara göre hava şartlarının değişimi, kuraklık ve sel felaketleri, önümüzdeki yıllarda üretilen ürün miktarını yüzde 25 oranında düşürecektir.
 
Dünya’da su ile ilgili verileri ele almak gerekirse, BM’ye göre 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyar olması öngörülmektedir. Bu durum gıda ihtiyacının yüzde 60 oranında artması demektir. 2,5 milyar insan gelişmiş sanitasyondan yoksundur. Her 20 saniyede, 1 çocuk yetersiz sanitasyon nedeniyle hayatını kaybetmektedir. 2025 yılında 1,8 milyar insan kronik su sıkıntısına maruz kalmış bölgelerde yaşayacaktır ve dünya nüfusunun 2/3’ü su sıkıntısı çekecektir. Dünyada 9 insandan biri geliştirilmiş su kaynağına erişememektedir. Gelişmekte olan ülkelerin yüzde 80’ininde atıklar herhangi bir arıtma işlemine tabi olmadan doğrudan su kaynağına boşaltılmaktadır. 3,5 milyon insan su arzı, sanitasyon ve hijyen yetersizliği nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
 
Su krizi, su, enerji ve gıda döngüsü bağlamında insan hayatını doğrudan etkilemektedir. Bu etki özellikle kurak dönemlerde dünyada büyük oranda hissedilmektedir. Su kaynaklarının sürdürülebilir ve verimli kullanımına ilişkin birçok çalışma ve proje yürütülmesine karşın halen sorunun büyüklüğü ve etkileri anlaşılmamıştır. Su konusu ancak kurak dönemlerde ciddiyetle tartışma konusu olup, önlemler kısa vadeli olarak planlanmaktadır. Bu yıl hazırlanan Küresel Risk raporlarında su ve çevresel sorunlar gündemde yerini almıştır. Özellikle de 10 yıl önce hazırlanan raporlarda makro ekonomi ve finansal endişeler gibi konuların ön planda olduğu göz önünde bulundurulursa bu önemli bir gelişmedir.