Kürt Halkının Irak’tan Bağımsızlık Kazanmak İçin Yapılacak Referandum Hakkında Tutumu

Önümüzdeki Eylül ayında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) yapmayı planladığı referandum ve bağımsız bir Kürt devletinin kurulması hakkında Kürt siyasi güçleri arasında farklı görüşler vardır. Kürt siyasi güçlerin anılan referandum hakkındaki tutumları şu başlıklarda toplanabilir: Desteklemek, tereddütlü desteklemek, zamanlaması hakkında çekince göstermek ve böyle bir adımın atılması için siyasi, ekonomik ve güvenlik açılarından yerel ve bölgesel şartlar uygun değil. Bölgesel ve uluslararası güçler de bahsi geçen referandum hakkında olumsuz bir tutum sergilemektedir. Bölgesel düzeyde Türkiye ve İran, uluslararası düzeyde ABD ve sair etkili uluslararası güçler ve Avrupa gibi Ortadoğu bölgesinde etkili güçler, referandum kararına tepki göstermişlerdir. Bu tepkilerin etkisini artırmasıyla önümüze önemli bir soru gelir: Irak’taki Kürt halkının bu referandum hakkındaki tutumu nedir?

25 Eylül 2017 tarihinde yapılması planlanan Irak’tan bağımsızlık kazanma referandumu hakkında Kürt halkının tutumunu gözden geçirmeden önce, IKBY’nin siyasi eğilim haritasını ve özelliklerini hatırlatmak yararlı olacaktır. Irak’ın Kürdistan bölgesindeki gücü, nüfuzu ve halkın sevgisi, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında paylaşılmıştır. Ancak son yıllarda bu iki partiye üçüncü bir ortak eklenmiştir, bu ortaksöz konusu partilerin (KDP ve KYB) politikalarına muhalefet eden ve takip ettikleri siyaseti eleştiren KYB’den ayrılan üyeler, bazı akademisyenler ve sosyal hayatta aktif kişilerin oluşturduğu Goran (Değişim) Hareketi’dir. IKBY’de 2013 yılında yapılan parlamento seçimlerinde KDP 38 milletvekili kazanarak birinciliği elde ederken, Goran 24 milletvekili kazanarak ikinciliği elde etmiştir. KYB ise üçünü sırada gelerek 18 milletvekili kazanabilmiştir. Bunların yanında da Kürt İslami Birliği, İslami Cemaat, solcu parti olan Kürdistan Komünist Partisi ve Kürdistan Emekçiler Partisi isimli bazı küçük partiler de birkaç sandalye kazanabilmişlerdir. Ancak bu küçük partilerin siyasi tutumları üç ana Kürt partisinin (KDP, KYB, Goran) tutumlarına göre dağılmaktadır. Bu durum, IKBY’deki siyasi güçler açısından güç ve nüfuz haritasının değişmeye başladığını göstermektedir.

IKBY ile Irak merkezî hükümeti arasında çekişmeli olan Kerkük şehrini, bu üç siyasi partinin nüfuz ve gücüne göre bölmek gerekirse, Erbil ve Duhok vilayetlerinin birinci derecede KDP’nin; Süleymaniye ve Halepçe vilayetlerinin birinci derecede KYB ve Goran’ın; Kerkük ilinin birinci derecede KYB’nin nüfuzu altında olduğunu görürüz. Kerkük yasal olarak hâlâ IKBY dışında kalan Bağdat merkezî hükümetine bağlı bir il olsa da, Kürtler referandumun Kerkük’ü de kapsaması konusunda ısrarcıdır.

Öte yandan, üç yıldan fazla bir süredir IKBY’yi vuran ekonomik kriz, Kürt halkının düşüncesini etkilemiş ve siyasi liderlere bakışlarında değişiklikler yaratmıştır. Bölge hükümetinin, petrol gelirlerinden hak ettiği bölümü Bağdat merkezî hükümetine ödemeyi reddetmesi sonucunda, merkezî hükümetin bölgenin federal bütçedeki hissesini kesmesi ve petrol fiyatlarının düşmesi, IKBY’nin ekonomisine ve yatırım durumuna negatif olarak yansımış ve başta imar ve iskân konuları olmak üzere birçok ekonomik proje ve yatırım yürümez hale gelmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak işsizlik ve yaşam ihtiyaçları imkânlarının bulunmadığından binlerce Kürt genci göç etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca IKBY, memur maaşlarından P’ye varan kesintiler uygulamaya ve maaşların dört aya kadar varabilen gecikmelerle ödemeye mecbur kalmıştır. Bu bağlamda, bölgedeki hoşnutsuzluk artmış ve halk bu kötü ekonomik durumdan Bağdat merkezî hükümetini değil, bölge yöneticilerini sorumlu tutmuştur. Bölge halkının algısı, günde bir milyon varile varan petrol üretmesine rağmen maaşları ödemekten aciz, ekonomiyi kötü yöneten, petrol fiyatlarının yüksek olduğu dönemi fırsata çeviremeyen ve yolsuzluk yapan bölge yöneticileri şeklindedir.

Bu ekonomik tablo nedeniyle bölge halkı mitingler düzenleyerek durumu protesto etmeye başlamıştır. Bu mitinglere maaşlarının kesilmesini ve gecikmesini protesto eden ve çoğunluğu öğretmenler ve üniversite hocalarında oluşan binlerce memur katılmıştır. Bu protestoların büyük çoğunluğu KYB ve Goran partilerinin nüfuz bölgelerinde meydana gelmiştir. KDP’nin etkili olduğu bölgelerde ise, açık olmasa da, ekonomideki olumsuzluklar protesto edilmiştir. Birçok gözlemci, bu tür protestoların KDP bölgelerinde kapalı bir şekilde yapılmasını iki etkene bağlamaktadır: İlki KDP’nin güvenlik organlarının kendi bölgelerini sıkı bir şekilde kontrol etmesidir. İkinci neden ise KDP liderlerinin kendi bölgelerinde sahip olduğu anlaşmalar, aşiret bağları ve sosyal ilişkilerdir; zira aşiret bağlılıkları KYB ve Goran’ın nüfuz bölgeleriyle kıyaslanırsa KDP bölgelerinde daha güçlüdür.

Kürtlerin bağımsız bir Kürt devletinin gerçekleşmesini arzu ettikleri bilinen bir gerçektir. Siyasi ve fikrî bağlılıkları ya da sosyal ve kültürel seviyeleri değişik olsa da Kürtlerin çoğunluğu, bağımsızlığın millî ve tarihî bir rüya olduğunda birleşmektedir. Bu rüyanın gerçekleşmesi için uğraşmak ise, Kürt siyasetçilerin popülerliğini pekiştiren en kolay yol olmuştur. Kürt siyasi partileriyle ve bu partilerin çıkar ve hedefleriyle bir bağlantıları olmayan sıradan Kürt vatandaşları, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması düşüncesini hissi açıdan olumlu karşılamaktadır. Ancak mevcut ekonomik sorunlar, güvenlik açıkları ve siyasal durumu değerlendirdikleri zaman, kendilerini bir korku, tereddüt ve endişe içinde bulurlar. Kaldı ki IKBY’nin seçim kararına yönelik yerel ve bölgesel tepkiler de bu endişeyi açıkça göstermektedir. Kürt kamuoyu, belki de, IKBY’nin bağımsızlığa kavuşmak için yeterli siyasi olgunluğa erişmiş olsa da, ekonomik ve askerî yönlerden henüz yeterli seviyeye gelmediği kanısındadır. Bölgenin bağımsızlığı, ekonomik sorunlardan daha ağır bassa da, bugün bu ağırlık kendini göstermemektedir, zira ekonomik sorunlar ve güvenlik, siyasi konuların önüne geçmiştir.

IKBY’nin üç yıldan beri içine düştüğü ekonomik kriz, bölgenin herhangi bir yerinde yaşayan normal bir Kürt insanının, bölgede Bağdat’taki merkezî hükümetin ya da diğer ülkelerin desteği ve büyük çapta mali yardımı olmadığını, aynı zamanda bölgedeki ekonomi çarklarını başarıyla yürütebilen gerçek, bağımsız ve aktif bir ekonomi bulunmadığını kavramasına neden olmuştur. IKBY, gelir ve kaynaklarını Bağdat hükümetinden tamamen bağımsız olarak yürütmesine rağmen, bölgede önemli ekonomik gelişmeler gerçekleştirememiştir. IKBY’nin mali gelirleri hâlâ petrol satışı ve sınır kapılarına dayanmaktadır. Petrol fiyatlarının düşmesiyle birlikte bölgedeki ekonomik durum çökmüş ve bölge hükümeti memur maaşlarını ödeyemez ve vatandaşlarına başta elektrik olmak üzere temel hizmetleri temin edemez hale gelmiş ve merkezî hükümetten bölge memurlarının maaşlarını ödemesi talebinde bulunmuştur. Bölgede turizm sektörünün gelirleri de mevcut güvenlik sorunları sebebiyle azalmıştır. Böylece, IKBY tecrübesinin ekonomik yönden hüsrana uğradığını kavrayan her Kürt vatandaşı, elbette ki kendi kendine “IKBY bağımsız bir devlet haline gelirse durum nasıl olacaktır?” sorusunu yöneltecek; fakat soruya mantıklı bir cevap bulmakta zorluk çekecektir.

IKBY’de yaşayan pek çok kişi sonucu ne olursa olsun, referandumun problemlerine yararlı çözümler getirmeyeceği kanaatindedir; hatta mevcut problemlerin referandum sonrasında artacağından ve komplike bir hale geleceğinden de endişe duymaktadır. Bu tabloya rağmen IKBY’de yaşayanlar, katılım az ya da çok olsa da, referandum sonucunun Irak devletinden ayrılma yönünde olacağını öngörmektedir. Zira referandumu destekleyen Kürt siyasi liderler, siyasi karşıtlarıyla yapacakları anlaşmalar, aşiret bağları, Bağımsız Seçim Komisyonu’nun işlerine müdahale etmek ya da tehdit ve baskı unsurlarıyla sonuca müdahale etme gücüne sahiptir. Ancak referandumun sonuçları, sonrasında uygulanması gereken adımlar kadar önemli olmayacaktır. Aslında referanduma karşı yöneltilen yerel, bölgesel ve uluslararası itirazlar ve çekinceler, referandumun sonuçlarından ziyade referandum sonrasında atılacak adımlardan kaynaklanmaktadır. Zira söz konusu taraflar, kendi stratejik menfaatlerine aykırı olacak herhangi bir adıma şiddetle karşı çıkacaktır. Kaldı ki Kürtlerin Irak’tan ayrılmasına karşı olan tüm taraflar, bu hareketin ana hedefinin petrol zengini Kerkük şehrini nihai bir şekilde gelecekteki Kürt oluşumuna ilhak etmek olduğunun farkındadır ki, böylesine tehlikeli bir adımın kolayca yürütülmesi mümkün değildir. Öte yandan, IKBY’deki siyasi, ekonomik ve güvenlik durumları, referandum sonuçlarını uygulamaya koymak için elverişli değildir. Dolayısıyla da IKBY’de yaşayanlar, hem referandumun hem referandum sonuçlarının ve sonrasındaki uygulamaların mevcut problemlerini artmasından ve komplike bir hale getirmesinden büyük endişe duymaktadırlar.

Kürt meselesiyle ilgilenen taraflar, başta bu referandumun yapılmasını hararetle benimseyenleri olmak üzere tüm Kürt liderlerin hem mezkur korku ve endişelerin hem de referandum sonuçlarının uygulanmasında karşılaşacakları zorlukların bilincinde olduklarını; fakat buna rağmen referandumu kullanarak Ortadoğu’da alışılagelmiş klasik yöntemleri uygulama hevesinde olduklarını belirtmişlerdir. Bu yöntemleri şöyle özetlemek mümkündür: Mevcut durumun yönünü değiştirmek, siyasi ve ekonomik problemleri görmezden gelmek veya yok saymak. Öte yandan, Kürt liderleri, "evet" çıkacağı belli olan bu referandumun sonuçlarını, hem Bağdat merkezî hükümetiyle hem de bölgesel ve uluslararası taraflarla ileride girişecekleri pazarlıklarda kullanmayı amaçlamaktadır.