Lozan Görüşmeleri: Mutabakat Var, Anlaşma Yok!

Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya, ORSAM Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
İran’ın nükleer programının diplomatik yollardan çözümüne ilişkin çabaların sonucunda önemli bir adım daha atıldı. İran ile P5+1 (BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi ve Almanya) grubu arasında 23 Kasım 2013’te Cenevre’de imzalanan Ortak Eylem Planı (OEP) çerçevesinde yürütülen müzakereler kapsamında 26 Mart’ta Lozan’da bir araya gelen ilgili ülkelerin dışişleri bakanları sekiz günlük çalışmanın sonunda bir mutabakata vardı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikalarından Sorumlu Yüksek Temsilcisi FedericaMogherini ve İran Dışişleri Bakanı M. Cevad Zarif2 Nisan’da İsviçre’nin Lozan kentinde ortak basın açıklaması yaparak üzerinde mutabık kalınan hususların ana çerçevesinikamuoyuna duyurdu.
 
Lozan ‘Mutabakatı’
Mogherini ve Zarif’in yaptığı basın açıklamasında İran’ın barışçıl nükleer programının devam etmesi, buna karşılık uranyum zenginleştirme kapasitesinin, düzeyinin ve zenginleştirilmiş uranyum stokunun belirli süreler için sınırlandırılması hususlarında tarafların mutabakata vardığı ilan edildi. Buna mukabil, İran’ın nükleer programı nedeniyle AB, ABD ve BM Güvenlik Konseyi tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılacağı ve bu mutabakat doğrultusunda kapsamlı bir anlaşmanın (Kapsamlı Ortak Eylem Planı, KOEP)yapılabilmesi için 30 Haziran’a kadar müzakerelerin devam edeceği duyuruldu.
 
Lozan mutabakatını hem ABD Başkanı Barack Obama, hem de İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ‘tarihi’ bir gelişme diye nitelendirildi. Gerçekten deİran ile 5+1 arasında yürütülen müzakerelerin iki temel amacı vardı: İran’ın nükleer programının hassaten barışçı olmasının sağlanması ve İran’a nükleer programı dolayısıyla uygulanan yaptırımların kaldırılması. Bu hususlarda taraflar arasında mutabakata varılmış görülmektedir. Obama,bu mutabakat kapsamında öngörülen sınırlama ve denetim mekanizmaları ile İran’ın nükleer programının önümüzdeki on yıl için nükleer silah eşiğindenen az bir yıl uzakta tutulacağına dikkatçekmiş, İran’ın nükleer programıyla ilgili tüm meselelere çözüm getiren bu mutabakatın iyi bir anlaşma olduğunu söylemiştir. Ruhani ise,İran’ın nükleer haklarının uluslararası toplum tarafından tanınması ve yaptırımların kaldırılması açısından Lozan mutabakatını başarılı bulmuştur.
 
Bilindiği üzere,BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında ifade edildiği gibi (P5+1 grubunun, özellikleABD’nin) İran’ın nükleer programıyla ilgili üç büyük çekincesi vardır. Birincisi, nükleer silah yapımında kullanılabileceği düşüncesiyle İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmaları endişeyle karşılanmaktadır. İran halihazırda Natanz’da yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmektedir ve bu maksatla Fordo’da askeri saldırılara karşı korunması için yer altında yeni bir tesis kurmuştur. İran’ın nükleer programıyla ilgili ikinci endişe kaynağı Arak’ta inşa edilen ağır su reaktörüdür. Bu reaktörde elde edilecek plütonyumun nükleer silah yapımına elverişli olması P5+1 grubunu kaygılandırmaktadır. Ayrıca, İran nükleer programının muhtemel askeri boyutlarından şüphe edilmektedir. Fakat bu konuda yeterli denetim ve inceleme mekanizmasının yokluğu P5+1 grubunun endişelerini artırmaktadır.
 
Lozan’da varılan mutabakata göre İran’da Natanz’dan başka uranyum zenginleştirme tesisi olmayacaktır. İran, üzerinde mutabık kalınan çerçeve ve program dahilinde santrifüjlerle ilgili araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdürecektir. İran 10 yıl süreyle yeni uranyum zenginleştirme tesisi kurmayacak, sadece yüzde 3,67 düzeyinde uranyum zenginleştirecek, zenginleştirdiği uranyum stoku 300 kilogramı aşmayacak ve sadece ilk nesil santrifüjleri kullanacaktır.Fordo tesisi uranyum zenginleştirme tesisinden nükleer, fizik ve teknoloji merkezine dönüştürülecektir. Arak’taki ağır su reaktörü silah yapımına elverişli düzeyde plütonyum üretilmesini engelleyecek şekilde yeniden dizayn ve inşa edilecektir.
 
Lozan’da yapılan ortak basın açıklamasına göre İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) kapsamlı denetim yetkileri veren Nükleer Güvenlik Anlaşması Ek Protokolü ile güncellenmiş ‘Kod 3.1’i uygulamayı kabul etmiştir. UAEA’nın İran’ın başlıca taahhütlerini uyguladığını tespit etmesiyle eşzamanlı olarak AB’nin ve ABD’nin nükleer meseleyle bağlantılı olarak İran’a uyguladığıiktisadi ve mali yaptırımlar kaldırılacaktır. Kapsamlı anlaşmanın (KOEP) yapılmasından sonra BM Güvenlik Konseyi bu anlaşmayı onaylayan yeni bir karar alacaktır. Bu karar ile Güvenlik Konseyi’nin daha önce İran aleyhine nükleer anlaşmazlıktan dolayı aldığı yaptırım kararları sonlandırılacaktır. Fakat bu kararda tarafların üzerinde mutabık oldukları belirli bir müddet için kısıtlayıcı önlemler olacaktır.
 
Lozan Mutabakatının İran’daki Yankıları
İran halkının ve medyasının büyük bir kısmı kapsamlı anlaşmaya temel oluşturacak Lozan mutabakatınımemnuniyetle karşılamıştır. Tahran Cuma İmamı Ayetullah EmamiKaşani Lozan mutabakatını genel olarak başarılı bulduğunu belirtmiştir.Cuma imamlarının destek vermesi mutabakatın yaygın kabul gördüğü şeklinde değerlendirilmektedir. Mutabakatın İran’da yaygın destek bulmasının başlıca sebepleri üç grupta toplanabilir.
 
Birincisi, Lozan mutabakatı ile İran’ın nükleer haklarıuluslararası toplum tarafından tanınmıştır. 2002’den bu yana nükleer programının engellenmesi için yapılan onca baskının ardından nihayet İran’ın barışçı ‘nükleer hakları’ kabul edilmiştir.Üstelik Lozan’da varılan mutabakat uyarınca İran’ın nükleer tesislerinin hiç birisi lağvedilmemiş, kapatılmamış veya faaliyetleri durdurulmamıştır.
 
İran’da mutabakata verilen desteğin ikinci sebebi, İran aleyhindeki yaptırımların kaldırılması kararıdır. İran’ın müzakerelerden en büyük beklentisi yaptırımların kaldırılması idi. BM Güvenlik Konseyi’nde bu zamana kadar nükleer programı nedeniyle İran aleyhine alınan altı yaptırım kararı alınmıştı. Güvenlik Konseyi yaptırımlarının yanı sıra AB ve ABD İran’a karşı bir dizi iktisadi ve mali yaptırım uygulamaya başlamıştı.
İran’da yaptırımlar enerji sektöründen sivil havacılığa, uluslararası ticaretten finansahayatın her alanında etkisini ağır bir şekilde hissettirmektedir. Özellikle son dönemde İran’a uygulanan petrol ambargosu ve bu ülkenin uluslararası finans sisteminden izole edilmesi ekonomik hayatı son derece olumsuz etkilemiştir. Lozan mutabakatı ile BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarının tamamen kaldırılması, Avrupa ve Amerikan yaptırımlarının uygulanmasının durdurulması kararlaştırılmıştır.  Yaptırımların kalkması ile birlikte İran ekonomisinin canlanması beklenmektedir.Bu nedenle Lozan mutabakatı İran’da sevinçle karşılanmıştır.
 
Ayrıca, nükleer meselenin hallinin İran dış politikasını rahatlatacağı düşüncesiyle Lozan mutabakatı desteklenmektedir. Bilindiği üzere nükleer anlaşmazlık nedeniyle geçtiğimiz on yılda İran’ın Batı ile ilişkileri gerilmiş, bölge ülkeleri ile ilişkileri sekteye uğramıştır. Lozan mutabakatı, İran’ın nükleer programınınuluslararası topluma tehdit oluşturmayacak çerçevede tutulması için uygun bir zemin hazırlamıştır. Böylece nükleer anlaşmazlığın İran’ın dış ilişkilerinde bir sorun olmaktan çıkacağı ve uluslararası etkinliğinin artması için fırsat sağlayacağı düşünülmektedir.
 
İran’da büyük ölçüde memnuniyetle karşılansa da kısa bir süre içerisinde Lozan mutabakatına yönelik ciddi itirazlar yükselmiştir.Gerçi, Cenevre Anlaşması’ndan beri neo-radikal ve muhafazakarkanatlara mensup bir grup siyasetçi ve yazarnükleer müzakerelerden ‘endişeli’ (delvapas)  olduklarını dile getirmektedir. Aralarında İran Meclisi’nin Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu’nun bazı üyelerinin de bulunduğu bu kimselerin şimdi Lozan mutabakatına da karşı çıktıkları görülmektedir. Eski cumhurbaşkanı MahmudAhmedinecad’a yakın olduğu söylenen Vatan-e Emroozve Ayetullah Ali Hamanei’ye yakınlığı ile bilinen Keyhan gazeteleri Lozan mutabakatını sert bir şekilde eleştirmiştir. Devrim Muhafızları’na yakın olduğu iddia edilenMasreghnews ve FarsHaber Ajansı’nın internet sitelerinde de Lozan mutabakatı hakkındaki eleştiriler öne çıkmıştır.
 
Eleştiriler her şeyden önce Lozan mutabakatının mahiyetinin belirsizliği üzerinde durmaktadır. Aslında müzakerelerin sonucunda bir çerçeve anlaşmasının imzalanması bekleniyordu. Fakat müzakerelerin sonunda Lozan’da bir anlaşma metni imzalanmamış, üzerinde mutabık kalınan hususlar ‘basın bildirisi’ yoluyla kamuoyuna duyurulmuştur. Mutabakata muhalefet edenler, basın bildirisinde belirtilen taahhütlerin özü itibariyle bağlayıcı olduğunu, dolayısıyla bunun aslında bir anlaşma olduğunu ileri sürmektedir.
 
Lozan mutabakatı ile ilgili en çok tartışılan hususlardan birisi mutabakatın kapsamının net olmamasıdır. Halihazırda söz konusu mutabakatın kapsamını yansıtan üç ayrı metin vardır. Birincisi Mogherini ve Zarif’in Lozan’da açıkladıkları ortak bildiridir. Bu bildiride üzerinde mutabık kalınan hususlar anahatları ile belirtilmiş, detaylar verilmemiştir. Bunun yanında Amerikan ve İran dışişleri bakanlıklarının yaptığı iki ayrı açıklama vardır. Bu bildirilerde müşterek noktalar yer almaktadır, fakat ayrıntılara geçildiğinde metinlerin içeriğinin cidi şekilde farklı olduğu görülmektedir.İran Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında İran’ın ‘kazanımları’ ön plana çıkarılmakta iken, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında İran’ın nükleer programı üzerindeki sınırlamalar ve denetimlere ilişkin hususlar detaylı bir şekilde belirtilmiştir. Metinler arasındaki farklılıklar nedeniyle İran hükümeti, ‘anlaşma’nın bazı hükümlerini halktan gizlemekle itham edilmektedir.
 
Bu konuda en çok tartışılan hususlardan birisi de yaptırımların ne zaman ve ne şekilde kaldırılacağı hususudur. Eldeki metinlerde bu konuda farklı ifadeler yer almaktadır. İran Dışişleri Bakanlığı nükleer meseleyle ilgili yaptırımların anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle derhal kaldırılacağını belirtmektedir. Ortak bildiride ise UAEA’nın İran’ın başlıca taahhütlerini uyguladığını tespit etmesiyle eşzamanlı olarak AB’nin ve ABD’nin –nükleer meseleyle ilgili – iktisadi ve mali yaptırımları sona erdireceği ifade edilmektedir.  BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla –nükleer meseleyle ilgili –uygulanan yaptırımların ise KOEP’in hazırlanmasından sonra kapsamlı anlaşmayı onaylayan yeni bir Güvenlik Konseyi kararı ile sonlandırılacağı belirtilmiştir. Fakat Güvenlik Konseyi’nin alacağı kararda tarafların üzerinde mutabık oldukları belirli bir müddet için kısıtlayıcı önlemlerin olabileceği eklenmiştir.  Amerikan açıklamasında ise UAEA’nın İran’ın gerekli adımları attığını tespit etmesinden sonra ABD ve AB yaptırımlarının askıya alınacağı, Amerikan yaptırımlarının lüzumu halinde tekrar devreye sokulmak üzere ana hatlarıyla muhafaza edileceği belirtilmiştir. Güvenlik Konseyi yaptırımlarının asli unsurlarının ise İran’ın gerekli adımları atar atmaz eş zamanlı olarak kaldırılacağı ifade edilmiştir. ‘Endişeliler’ UAEA’nın bugüne kadar İran ile ilgili hazırladığı raporların taraflı ve İran aleyhinde olduğunu ileri sürmektedir. Bu nedenle yaptırımların kaldırılması sürecinde Ajansa özel bir rol verilmesini, yaptırımların kalıcı olacağının işaretçisi olarak değerlendirmektedir.
 
Tartışmaya konu olan bir başka husus da,İran ile UAEA arasında Kasım 2004’te imzalanan Nükleer Güvenlik Anlaşması Ek Protokolü’nün uygulanması hakkındadır. Lozan mutabakatına göre İran, Ek Protokolün Meclis’in onayına sunulmasını, fakat bu onay süreci tamamlanana kadar Ek Protokolün hükümlerinin gönüllü olarak uygulanmasını kabul etmiştir. Ek Protokol, Ajansa önceden haber vermeksizin İran’da her yerde denetim yapma imkanı sağlamaktadır. İran heyetinin böyle bir taahhüt altına girmesi kendilerine verilen yetkinin aşılması, Meclis’in yetki alanına geçilmesi gerekçesiyle eleştirilmiştir. Ayrıca bu tür denetimlerin, ülkenin bütün hassas tesislerini muhtemel casusların erişimine açık hale getireceği gerekçesiyle tehlikeli olduğu iddia edilmektedir.
 
Lozan mutabakatına karşı çıkanlar müzakere heyetinin açık, net ama İran açısından kabul edilmez tavizler verdiğini iddia etmektedir. Örneğin, askeri saldırılara karşı korunaklı şekilde imal edilmiş olduğu halde Fordo’nun uranyum zenginleştirme tesisinden araştırma merkezine dönüştürülmesi ve 15 yıl boyunca burada uranyum zenginleştirmeme taahhüdünün verilmesi büyük bir tavizdir. Keza, mutabakat uyarınca, halihazırda İran’ın elindeki santrifüjlerin sayısının 20 binden 6 bine düşürülmesi, İran’ın elinde bulunan 10 bin kilogram civarında düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stokunun 300 kiloya indirilecek olması kabul edilemez tavizler olarak görülmektedir.
 
Ayrıca, mutabakatın İran’ın balistik füze programıyla ilişkisi tartışma konusudur. İran hükümeti, askeri programların mutabakatın kapsamı dışında tutulduğunu söylese de Amerikan açıklamasında yer alan ‘İran’ın Ajansın nükleer programının muhtemel askeriboyutları ile ilgili kaygılarını giderecek önlemler alacağı’ ifadesi yer almaktadır. Mutabakata karşı çıkanlar bu ifadenin İran’ın balistik füze programını durduracak sonuçlar doğuracak şekilde değerlendirilmesinden endişe etmektedir.
 
Sonuç 
Lozan mutabakatı,önümüzdeki Haziran ayının sonunda tamamlanması öngörülen ve İran’ın nükleer programının diplomatik yollardan çözülmesini amaçlayannihai, kapsamlı anlaşmanın temel parametrelerini belirlemiştir. Dolayısıyla Lozan görüşmelerinin sonucunda bir anlaşma yapılmamış, belirli konularda mutabakata varılmıştır. İran ve P5+1 grubu arasındaki müzakereler nihai anlaşmanın tamamlanmasına kadar sürecektir. Bununla birlikte mutabık kalınan ve basın açıklamalarında detayları verilen hususların kapsamlı anlaşmada büyük ölçüde muhafaza edilmesi beklenmektedir.
 
Lozan mutabakatı ve Haziran sonunda yapılması beklenilen kapsamlı anlaşma, İran’ın nükleer programı üzerindeki uyuşmazlığı barışçı şekilde sonlandırabilir ama bu tartışmaları sona erdirmeyecektir. Bir kere İran, nükleer programı üzerinde bu denli sınırlama olan tek ülke olacaktır. Dolayısıyla İran’ın nükleer haklarından mahrum bırakıldığı ve mağdur edildiği iddiası gündemde kalmaya devam edecektir. Ayrıca, tarafların muhtelif süreler için değişik düzeylerde kısıtlamalar konusunda mutabakata vardıkları görülmektedir. Fakat bu sürelerin bitiminde ne olacağı hususu belirsizliğini korumaktadır ve tartışmaların sürmesine neden olacaktır.